• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Scott Marshall / Political Affairs

Büyük Resim Sendikacılığı

ABD sendikal hareketindeki değişim ihtiyacının nasıl bir sendikacılık anlayışı gerektirdiğini tartışmaya açmak amacıyla yazılmış aşağıdaki makale kısaltılarak çevrildi.

24.07.2015

İşçi hareketi değişiyor. Teknoloji çalışma ve üretme biçimimizi değiştiriyor. Kapitalist küreselleşme yeni uluslararası işbölümleri yaratıyor. Küresel şirket iktidarı emek ile sermaye arasındaki sınıf ilişkilerini ulusal ve uluslararası düzeylerde yeniden yapılandırıyor.

İşçi hareketinin bu değişimle başa çıkabilmesi için yapılarını ve yöntemlerini değiştirmesi gerekecek. Bu süreç şimdilerde oluşum halinde. Yüzeysel çözüm arayışları zamana uygun değil. Kestirme çözüm diye bir şey yok. Sendikal hareketin gerçekleştirmesi gereken “Büyük Resim” değişimi, ülkemizde meslek sendikacılığından işkolu sendikacılığına geçişi sağlayan dönüşüme denk düşecek ölçektedir. Böylesi bir değişim çok sayıda deneme ve yanılmanın yanı sıra sendikal harekette bilinçli bir tartışma da gerektiriyor.

Değişim ihtiyacı bugün ABD sendikal hareketinde yaygın olarak kabul görüyor. ABD ulusal sendikal merkezi AFL-CIO bu koşullarda sendikal hareketin nasıl bir değişimden geçmesi gerektiği konusunda federasyon düzeyinde önemli bir tartışma başlattığını açıkladı. Sendikal merkez bu tartışmayı sadece sendika üyelerine değil, bütün ilerici harekete ve sendikal hareketin müttefiklerine de götürme kararı aldı.

Neler oluyor?

Aslında, tarifsiz terslikler ve inanılmaz bir politik saldırı karşısında, işçi hareketi giderek artan bir yaratıcılık ve direşkenlikle mücadele veriyor.

Wisconsin'deki, Ohio'daki ve Indiana'daki isyan hareketleri nasıl olur da bizlere esin vermez? Chicago'daki öğretmenlerin grevinden nasıl olur da coşkuya kapılmayız? Bu kritik olaylar ülke genelinde sendikaların yerel ve merkezi yönetim organlarında, üye tabanının katıldığı toplantılarda ve konferanslarda yapılan tartışmalara yansıyor. Sendikal hareket, çözüm arayışında dikkatli bir tartışmanın yanı sıra, eylemde yeni strateji ve taktikler deniyor.

Sendikalı işçi oranı

ABD İşgücü İstatistik Bürosu'nun sendikalı işçi oranlarıyla ilgili 2012 raporu, işçi hareketinin ne kadar zor bir dönemden geçtiğini gösteriyor. Ekonomik kriz sendikalarda ağır bir üye kaybına yol açıyor. Genelde sendikalı işçi oranı, işgücünün yüzde 11,3'üne düşmüş bulunuyor. Sanayi sektöründeki sendikaların büyük bölümünün yer aldığı özel sektörde bu oran yüzde 6,6'ya inmiş durumda. Kamu sektöründe, özellikle kamu yönetimi alanında ise sendikalı işçi oranı yüzde 35,9'dur.

Sendikalı işçi oranıyla ilgili bu rakamlar, bu verilerin hesaplanmaya başladığı 1983'ten bu yana en düşük oranlardır. Sürekli düşüş son otuz küsur yılda emeğe yönelik ağır saldırıyı ortaya koyuyor.

Büyük şirketler ekonomik krizi saldırıya geçmek için kullandı. Birer sendikal kazanım olan ücretlere, çalışma koşullarına ve işçi haklarına saldırdılar. Özellikle şirketler ve sağcı çevreler toplu sözleşme haklarının yanı sıra emeklilik planlarını hedeflediler. Ayrıca, genel küresel ekonomik kriz bütün dünyada dev uluslarötesi şirketlerin ve finans kapitalin başını çektiği, emeğe yönelik küresel bir saldırı anlamını taşıyordu.

ABD'de işçi hareketine yönelik saldırı son birkaç yıldır giderek artan ölçüde politikleşti. Başkan Obama'nın seçilmesinden bu yana, sağcı Cumhuriyetçiler ile onların destekçisi şirketler giderek gözlerini kamu işçilerinin sendikalarına dikti. Sadece bu sektörde sendikalı işçi oranının daha yüksek olması nedeniyle değil, yükselen sendikal politik eylemi zayıflatmak için de. Bu güçler, özel sektördeki sanayi sendikalarının, kamu işçilerinin sendikalarını olanaklı kılan zemini sağladığının hep farkında olmuştur. Özel sektördeki sendikalı işçi oranının inanılmaz ölçüde düşük olması, söz konusu kesimlerin bütün güçlerini kamu ve hizmet sektörü işçilerinin sendikalarına yöneltmesine olanak veriyor.

Değişen işçi sınıfı

İşgücünün yapısındaki büyük değişim, işçi hareketindeki değişime yol açan önemli bir faktördür. İşgücü İstatistik Bürosu, 2020 yılı itibariyle, ABD ekonomisinde 20,5 milyon yeni iş alanı açılacağını öngörüyor. En hızlı büyüme sağlık ve inşaat sektörlerinde olacak. Ayrıca, lisansüstü eğitim gerektiren işler en hızlı büyümeye sahne olurken, sadece lise diploması gerektiren işler en yavaş büyümeyi gösterecek.

İşgücü İstatistik Bürosu'nun tahminlerine göre, mesleki, bilimsel ve teknik iş alanları (istihdam) 2020'ye kadar yüzde 29 büyüyecek. Ayrıca, bilgisayar sistem tasarımcılarının sayısı aynı dönemde yüzde 47 artacak. Yine İşgücü İstatistik Bürosu'nun tahminlerine göre, inşaat sektöründeki istihdam artışı yüzde 33 olacak. 

Tarihten öğrenmek

Meslek sendikacılığından işkolu sendikacılığına geçiş sadece “harika bir fikir” olması nedeniyle gerçekleşmedi. Bu değişim, işçi sınıfı ve üretim değiştiği için gerçekleşti. 1920'den önce üretim faaliyetinin büyük bölümü, meslek esasına göre örgütlenen zanaatkârlar tarafından yapılırdı. Modern yığınsal üretime geçilince, meslek sendikacılığı General Motors ve US Steel gibi şirketlere direnemedi. Belli bir fabrikadaki bütün işçilerin gerçek pazarlık gücüne sahip olması için aynı sendikada yer alması gerektiği fikrini işçi hareketinin benimsemesi onlarca yıl sürdü. Fikir ancak ciddi şekilde denenip geçerlik kazandıktan sonradır ki CIO'nun (İşkolu Örgütleri Kongresi) işkolu sendikası kampanyaları 1930'larda ve 40'larda ülkede yaygınlaştı. Onlarca yıl süren değişim, değişen üretim ve üretim ilişkileri süreçlerini yansıtıyordu. Bu dönemin tarihini incelediğimizde, tarihi önem taşıyan belli olaylar ve işkolu sendikacılığının büyük savunucuları (sözgelimi Büyük Bill Haywood'la ilgili öyküler, Dünya Sanayi İşçileri örgütünün teorileri, Eugene Debs ve büyük Pullman grevi) öne çıkar. CIO, yanlış çıkışlar ve yenilgiler de dahil, uzun mücadelelerden doğmuştur. Böyle büyük bir değişimin gerçekleşmesinde belirleyici olan, değişim ihtiyacının sürekli tartışılmasıdır. 

"Büyük resim sendikacılığı" bu tartışmayı özendirmek için kullanılan bir deyimden ibarettir. Sendikacılığın bugün daha kapsamlı bir şekilde ve birçok farklı düzeyde çalışmanın yollarını bulması gerektiği fikrini yansıtmaktadır.

Büyük resim sendikacılığının üç ana unsuruna/bileşenine bakalım:

1) Birincisi uluslararası sendikal örgüt ve dayanışmadır. Bu yönde süregiden birçok önemli çalışma var. Genelde uluslararası sendika federasyonları artık mücadele deneyimleri üzerine bilgi alışverişi yapmakla ve bilgi iletmekle yetinmiyor. Şimdilerde uluslararası sendikal merkezlerin birçoğu farklı işkollarında ortak eylem ve dayanışmaya yönelik koordinasyon komitelerine dönüşmüş durumda. 2002'de Batı Yakası'ndaki liman işçilerine uygulanan lokavtı alt etmek için Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu'nun dünyanın dört bir yanındaki liman işçilerini nasıl birleştirdiğini hepimiz hatırlarız.

Ya da IndustriALL'un kuruluşunu ele alalım: 2012'de dünyanın dört bir yanından 140 sanayi sendikası bu yeni küresel federasyonu kurmak için bir araya geldi. IndustriALL Küresel Sendika'nın web sayfasına şöyle bir göz atmak, örgütün gündemindeki mücadelelerin ve dayanışma etkinliklerinin çeşitliliğini gözler önüne seriyor. Sözgelimi, Federasyon, Meksika'daki Finlandiya kökenli bir oto parçaları fabrikasında sendikalaşmaya çalıştıkları için işten atılan işçilere destek veriyor. Nijerya'da petrol ve gaz işçilerine sendikalaşma hakkını tanıması için Nijerya hükümetine baskı uyguluyor.

Bir başka önemli örnek ise Mississippi'de Nissan'ı örgütleme çalışmalarıdır. Dünyanın dört bir yanındaki sendikalı Nissan işçileri Mississippi işçileriyle dayanışmaya girdi. Rusya'daki, İsviçre'deki ve birçok başka ülkedeki Nissan işçileri destek vermek için harekete geçti. Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası ise Mississippi'de Nissan'ı örgütlemek için sivil toplum ve insan hakları örgütlerinin ve inanca dayalı örgütlerin ve onların liderlerinin oynadığı önemli rolü teslim ediyor ve destekliyor.

ABD işçilerinin dünyanın her yerindeki sendikal hareketten öğreneceği çok şey var. Birçok sendika işçilerin ücretlerini ve çalışma koşullarını savunmak için doğrudan eyleme giderek daha fazla ağırlık veriyor. Birçoğu ise bir işkolundaki, sendikalı ya da sendikasız, bütün işçileri kapsayan işkolu ölçeğinde sözleşmeler bağıtlıyor. Küresel şirketlerle örtüşen küresel işkolu sözleşmeleri bağıtlamanın yolları üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Sözgelimi bütün General Motors işçileri için asgari standartları güvence altına alan küresel bir GM sözleşmesi üzerinde neden kafa yormayalım? Sadece sendika yönetimlerinin değil, işyerindeki sıradan sendika üyelerinin de uluslararası dayanışmaya yönelik küresel sendikal hareket ve eylemler konusunda çok daha fazla şey bilmesi gerekiyor.

Ayrca, uluslararası işkolu federasyonları konusunda çok daha fazla şey öğrenmemiz gerekiyor. Sözgelimi, Uluslararası İnşaat ve Ağaç İşçileri Federasyonu, orman yapı malzemelerinde sürdürülebilir ve çevreye dönük standartlar için mücadeleye öncülük ediyor.

Önümüzde duran bir başka görev ise uluslararası ticaret anlaşmaları gibi alanlarda masada gerçek bir taraf olarak yer almak için mücadele vermektir. Bazıları, --işçi, işveren ve hükümet taraflarını bir masa çevresinde toplayan-- Uluslararası Çalışma Örgütü'nün uluslararası ticaret anlaşmalarına ilişkin standartları belirleme sorumluluğunu üstlenmesini istiyor. Bu durumda, uluslararası asgari ücret, geçim, iş sağlığı ve güvenliği standartları gibi işçiler için önem taşıyan konuları güvence altına almak için, işçi tarafının veto hakkının olması gerekecektir.

2) ABD'de büyük resim sendikacılığının ikinci unsuru, düşük ücretli işçileri örgütleme konusunda yürütülmekte olan çalışmadır. Bu örgütlenme çalışması, acil bir sorun olan işçi sınıfının birliğiyle doğrudan ilgilidir.

Irksal ve ulusal yönden ezilen işçiler ve kadın işçiler düşük ücretli işlerde yüksek oranda yer aldıkları için, düşük ücretli işçiler arasında yürütülen yaratıcı örgütlenme çalışması, bu işçilerin geneldeki işçi hareketine katılımını artıracaktır. Walmart'taki eylemlerde, Chicago öğretmenlerinin grevinde ve oto yıkama işçilerinin örgütlenme kampanyalarında çok sayıda Afrika veya Latin kökenli Amerikalı ve kadın işçi liderlik rolünü üstleniyor. Düşük ücretli işçileri örgütlemeye yönelik bu kampanyalar, işçi hareketinde ırkçılığa karşı ve tam eşitlik için mücadelenin yükselmesine yardımcı oluyor.

3) Büyük resim sendikacılığı yüksek vasıflı işçiler üzerinde yeniden kafa yormalıdır. Bilim ve teknolojinin, otomasyonun ve bilgisayarlaşmanın üretim sürecini ve emeğin tümünü köklü bir şekilde yeniden yapılandırdığı açık. Yıllar önce üretimde mikroçip ve robot devrimini tartışmaya başladık. Bugün bu devrim o yıllarda hiç akıl edemediğimiz biçimde hızlanıyor ve üretimi değiştiriyor. İşgücü İstatistik Bürosu'nun raporu gösteriyor ki mühendisler, teknisyenler ve bilgisayar işçileri üretim sürecinde ana aktör haline gelmiştir. Bu tür yüksek teknoloji işçilerinin sayısı, makinist, alet ve kalıp imalatçısı gibi eski becerilere sahip işçilerin sayısını geçmeye başladı. Mühendisler ve bilgisayar analizcileri sanayi işyerlerinde yıllardır vardı, ama sayıları bugünkü kadar değildi ve üretimin kilit noktalarında yer almıyorlardı. (Kilit noktalar derken, bir grevin ya da başka bir eylemin sürecin tamamını durdurabileceği üretimdeki kritik yerleri kastediyoruz.) Robotların ve diğer otomasyon biçimlerinin geniş ölçekte uygulanması bu işçileri daha da öne çıkardı.

Şirketler yüksek vasıflı işçileri öbür işçilerden hep koparmaya çalışmıştır. Onları “profesyonel” ya da “bağımsız yüklenici” olarak sınıflandırmıştır. İşkolu sendikalarının örgütlendiği dönemde şirketler makinist ve elektrik teknisyeni gibi vasıflı işçileri dışta tutma mücadelesi veriyordu. Sırf onları işgücünün öbür kesimlerinden ayrı tutmak için, bu işçilerin örgütlendikleri meslek sendikalarını bile güle oynaya tanımışlardır. Büyük resim sendikacılığının yüksek vasıflı bu yeni işçi kategorilerine kapsamlı bir yaklaşım içermesi gerekiyor.

Bazı programatik konular

Büyük resim sendikacılığı elbette yukarıda değinilen genel nitelikteki konuların yanı sıra, programla ilgili bazı konulara da girmek zorundadır. Program sendikal hareketin yerel, ulusal ve uluslararası bütün kademelerinin sorunudur. Bu bağlamda hemen öne çıkan bazı konular şunlardır: 

İşçi hareketine 30 küsur yıldır yöneltilen saldırının güçlü bir politik ve yasama boyutu var. İş yasası işçi hareketine karşı bir düzenleme içeriyor. [ABD işçi hareketinin liderlerinden] Eugene Debs'in ünlü deyişiyle, “Büyük çaplı soygun yapma gücü olan sınıfın, hükümeti kontrol etme ve soygunlarını yasallaştırma gücü de vardır.” Önemli olan, sadece (Sendika Seçme Özgürlüğü Yasası gibi) gerçek bir iş yasası reformu için mücadele vermek değil, yürürlükteki kötü iş yasasına kitlesel, barışçıl, ama mücadeleci bir biçimde tavır almanın ve karşı çıkmanın yolları üzerinde de kafa yormaktır. Bu konuda CIO'nun ilk döneminden ve insan hakları hareketinden birçok ders çıkarılabilir.
Büyük resim çerçevesinde sendikal hareketin dikkate alması gereken iki dönüşüm sorunu vardır. Sendikal hareket ile çevre hareketi arasında birçok kesişme noktası var. Özellikle dikkate alınması gerekenlerden biri, şimdilerde Keystone XL boru hattı projesini engelleme mücadelesi çevresinde ortaya çıkıyor. Kirli enerjiden temiz enerjiye geçiş, enerji sektörlerindeki bütün işçileri koruyacak kapsamlı bir dönüşüm programı gerektiriyor.

Maden ve petrol işçileri ile onların ailelerinin ve toplumsal çevrelerinin geçimi ve varlığını sürdürmesi, iklim değişikliğini durdurmakla aynı acillikte görülmelidir. Çözümün faturasını dev enerji şirketleri üstlenmelidir. Dönüşüm, kirli enerjiye dayalı istihdamdan temiz enerjiye dayalı istihdama acil geçiş için sendikal hareketle çevre hareketinin ortak mücadelesi anlamına gelmelidir. Sözgelimi kamusal binalarda ve konutlarda soğuğa karşı yalıtım sağlamaya yönelik federal ve eyalet düzeyindeki büyük ölçekli programlar acilen enerji tasarrufu sağlayabilir, karbon emisyonlarını azaltabilir ve işinden olmuş binlerce insana iş sağlayabilir. Bu ve diğer projeler, ihtiyaç duyulan malzemeleri tedarik eden sektörleri de harekete geçirir.

Keza savurgan askeri harcamalarda barış zamanına özgü gerçek bir dönüşüm gerekiyor. Savunma sanayisindeki işçilerin işleri ise altyapı işlerine ve sosyal yararı olan mal ve hizmet üreten işlere dönüştürülmelidir. Bu dönüşüm projelerinin faturasını da yine savunma sanayisindeki dev kuruluşlar üstlenmelidir.

Bir başka konu ise [Obama'nın 2012 yılında seçim kampanyasında dile getirdiği deyimle] “Onu siz inşa etmediniz” sorunudur. Bu sadece işçilerin ödediği vergilerin sübvansiyon olarak şirketlerin altyapı ihtiyaçlarına ya da geçimini sağlayacak ücreti alamayan işçilerin sağlık hizmetlerine ve yemek kuponlarına ya da nüfusun yüzde 1'ini temsil eden şirketlere sağlanan vergi muafiyetlerine gitmesi sorunu değildir. Aksine, işçilerin ekonomiyi inşa etmek için yaptıkları her şeyi vurgulamaktadır. Özel sermayeye karşı sosyal sermaye sorununu vurgulamaktadır.

Kapitalizm koşullarında ürettikleri hiçbir şeyin karşılığı ödenmeyen işçiler işin içine girmeden hiçbir şey inşa edilmez. Burada işçilerin ürettiği her şeyin daha adil bir şekilde dağıtılması gerektiği fikri ağır basıyor. Özel kâr çıkarına karşı kamu yararı temel sorunu vurgulanıyor. Gerçekten onlar değil, işçi sınıfı inşa etti ve işçi sınıfı, kamusal önceliklerin ve yarattığı zenginlikteki kamusal payın belirlenmesinde çok daha fazla söz sahibi olma demokratik hakkına sahip.

Büyük resim sendikacılığıyla ilgili bazı sorular

Bu yazıda yanıtlamaktan ziyade tartışmak için sorular ortaya atılıyor.

Belki de en önemli sorulardan biri, büyük resim sendikacılığının yerel düzeydeki ve işyerindeki mücadelemizi nasıl etkileyeceğidir. Tartışmalarımız sırasında gündeme gelen bir örnekten söz etmek istiyorum. Ülkenin dört bir yanında 1200 Walmart eylemi gerçekleşirken, Bangladeş'te hazır giyim sektöründeki korkunç bir fabrika yangınında 112 kadın işçi öldü. Walmart'ın tedarik zincirinde yer alan Bangladeş'teki fabrikada yangın kaçış kapıları zincirle kapatılarak ve malzemenin kolay tutuşma riski görmezden gelinerek güvenlik kuralları çiğnenmişti. Büyük resim çerçevesinde, ABD'de işçilerin haklarını durmadan çiğneyen Walmart ile bu ölümlerden büyük ölçüde sorumlu olan, aynı şirkettir. Walmart'ın bu iki yönü bir arada teşhir edilmelidir. Bunlar aynı mücadelenin iki yönü olmalıdır. (Bu arada, Walmart işçileriyle bir dayanışma toplantısında, kazadan sağ kurtulan Bangladeşli bir işçinin, Walmart'ın bu faciadaki rolünü anlatmak üzere ABD'ye davet edildiğini öğrendik. Büyük resim sendikacılığının muhteşem bir örneğidir bu.)

Büyük resim sendikacılığı yerel düzeyde ve işyerinde elden gelen mücadeleyi vermemenin mazereti kesinlikle olamaz. Sorun, her yerel mücadele, her ulusal mücadele ve her küresel sendikal mücadele arasındaki bağlantıların nasıl gösterileceğidir. 

Büyük resim sendikacılığının ne tür yeni örgüt ve yapılar gerektirdiğini de sormalıyız. Daha çok sayıda ulusal sendika uluslararası düzeyde birleşerek küresel sendikalar haline mi gelmeli? Ya da küresel federasyonlar ulusal ve yerel sendikal mücadelelerde daha etkili aktörler haline nasıl gelebilir? Sıradan sendika üyeleri ve aktivistleri uluslararası sendikal örgütlerle nasıl daha sıkı ilişkiler kurabilir?

Sendikal haklar için mücadele demokrasi için de mücadeledir. Büyük resim sendikacılığı yerel düzeyde, ulusal düzeyde ve uluslararası düzeyde demokrasi mücadelesi açısından nasıl önem kazanabilir? Sözgelimi ticaretle ilgili konulara bakalım. Büyük resim sendikacılığı, serbest ticaret yerine adil ticarete dayanak oluşturmak üzere, her yerde uygulanabilir asgari çalışma standartlarının, çalışma koşullarının ve sendikal hakların savunulmasına nasıl yardımcı olabilir?

Uluslarötesi şirketlerin iktidarını dizginlemek için yerel, ulusal ve uluslararası düzeylerde nasıl çalışabiliriz? General Motors gibi dev şirketlerle uluslararası toplu sözleşmeler bağıtlama olanağı bulabilir miyiz? Belli bir çokuluslu şirketteki tüm işçileri kapsayacak küresel işkolu sözleşmeleri bağıtlayabilir miyiz?

Düşük ücretli işçilerin ve yüksek vasıflı işçilerin örgütlenmesine sendikal hareket tümüyle nasıl daha yararlı olabilir? 

Burada sendikal harekete kapsamlı bir program sunmak değil, sadece bir tartışma başlatmak amaçlanıyor. Bu yazıda yanıtlamaktan ziyade tartışmak için sorular ortaya atılıyor. Ortaya atılan konularda aynı fikirde olmak ya da olmamak önemli değil. Önemli olan, sayıca, birlik ve güç yönünden gelişmiş bir sendikal hareket yaratmanın yollarını aramaktır. Gerçekten önem taşıyan soruların büyük bölümü mücadele içinde yanıtlanacaktır.

Başladığımız noktada bitirecek olursak: Yüzeysel çözüm arayışları zamana uygun değil. Kestirme çözüm diye bir şey yok. Sendikal hareketin gerçekleştirmesi gereken “Büyük Resim” değişimi, ülkemizde meslek sendikacılığından işkolu sendikacılığına geçişi sağlayan dönüşüme denk düşecek ölçektedir. Böylesi bir değişim çok sayıda deneme ve yanılmanın yanı sıra sendikal harekette bilinçli bir tartışma da gerektiriyor.

Scott Marshall / Political Affairs, Mayıs

Çeviri: Petrol-İş Sendikası Dış İlişkiler Servisi