• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Çalışanların Savunma Silahı Grev

30.01.2015

DİSK üyesi Birleşik Metal-İş öncülüğünde 15 bin işçi greve çıkarken, ücretli ülkesi Türkiye'nin sendika, grev hakkı yoksulu olduğu da hatırlandı.
Ücretli sınıfın 16 milyonu geçtiği Türkiye'de işçilerin hakları ve kâğıt üstündeki kazanımları da konuşuluyor.

Çalışan sınıfın ekonomik-demokratik hakları, 1982 Anayasası'nın 53, 54 ve 55'inci maddelerinde kâğıt üstünde tanımlanıyor. Ancak sendika kurmanın önüne bir dizi baraj; onu geçince toplusözleşme yapma yetkisinin önüne bir dizi baraj; onu geçen olursa uzlaşmazlık durumunda grev silahını kullanmanın önüne bir dizi baraj konuldu. Sonuçta, sendika, toplusözleşme, grev hakkı Anayasa'da varmış gibi görünüyor ama pratikte kullanılamıyor.

Örgütsüz

TÜİK'e göre ücretli istihdam, 2003'te 10 milyon dolayında iken 2014 Ekim ayında 17,3 milyona çıktı. Neredeyse her 3 iş sahibi nüfustan 2'si ücretli. AKP döneminde büyük bir işçileşme yaşandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 2014 Ekim verilerine göre 2014 başında 13 milyon 200 sigortalı işçi belirlendi ve bunlardan sadece yüzde 10'u, 1,3 milyon kadarı sendikalı işçi.

Sendikalılar adına toplusözleşme akdedilen işçi sayısı 700 bin dolayında. Yani, toplam ücretlilerin ancak yüzde 4'ü Anayasal bir hakkı fiilen kullanabiliyor. Toplu sözleşmeden yararlananların üçte ikisi tek yıllarda, üçte biri çift yıllarda sözleşme yeniliyorlar. Dolayısıyla toplusözleşmeli toplam işçi sayısı iki yılın toplamı olarak alınıyor. Böyle yapılınca görülen bir diğer çarpıcı gerçek şu; 1990'lardan günümüze bu hakkı kullanabilen işçi sayısı hızla azalıyor.

1990-1991 dönemi TİS'ten yararlanan işçi sayısı 1,5 milyon iken 1990'k yıllar biterken 1 milyona indi, bugün ise 700 bin. 2001 krizi sonrası, AKP iktidarı döneminde geçen yıllarda, ekonomideki büyüme, ağırlıkla ucuz emeğin, rekabet gücü olarak kullanılmasıyla gerçekleşti.

Buna paralel olarak, toplusözleşmenin görece geçerli olduğu kamu işletmeciliği, hızlı özelleştirmelerle erozyona uğradı. 2013'e gelindiğinde toplusözleşme nimetinden yararlanan işçi sayısının 700 bine indiği görülüyor. Bu, 1990-1991'deki 1,5 milyon işçiye göre yüzde 55'lik bir azalma demek.

Ya grev?

Toplamı 13,2 milyona ulaşmış sigortalı işçiden toplusözleşme hakkını kullanabilme potansiyeli olanların sayısı sadece 700 bin... Yani yüzde 6 bile değil... Ama daha vahim olanı, çalışanın en önemli savunma silahı grevin durumu...

Grev uygulaması öylesine erozyona uğramış durumda ki, sadece adı var. 12 Eylül'ün anti-sendikal çalışma çerçevesine rağmen 1990'a doğru madencilikte yükselen işçi hareketi ile, o yıl 166 bin grevci işçi grev yaptı. 1995'te yeniden yükselen grevler izleyen yıllarda iyice geri çekildi.

2000'de ancak 19 bine yakın işçi grev hakkını kullanırken 2005'te greve çıkabilen işçi sayısı 3 bin 500 dolayına, 2010-2012 döneminde ise yılda bini bulmadı. 2013'te ise ancak 16 bin kişi greve çıkabildi. Bakanlık, 2014 verilerini ise henüz yayımlamadı.

 
 
Kaynak: BirGün Gazetesi