• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC)

ILO'da Grev Hakkını Savunma Mücadelesi:87 nolu sözleşmeye ve grev hakkına karşı işverenlerin küresel haçlı seferi

“Grev hakkıyla ilgili onlarca yıllık yerleşik ILO içtihadına saldırı başlatan işverenler, işçilerin haklarının altını oymak için ILO'yu Truva atı gibi kullanıyor. İşçiler hükümetlerin ILO'da işçi haklarını savunmasını ve işverenlerin saldırısına direnmesini sağlamalıdır.”

18.09.2014

Uluslararası kamuoyu araştırma şirketi TNS'nin gerçekleştirdiği ITUC 2013 küresel kamuoyu yoklamasına göre, insanların yüzde 90'dan fazlası işçi haklarını, yüzde 99'u ise ücretlerin, çalışma koşullarının, iş sağlığı ve güvenliğinin iyileştirilmesi için grev hakkını destekliyor.

Büyük kamuoyu desteğine rağmen, işverenler, işçi haklarının altını oymak için Uluslararası Çalışma Örgütü'nde küresel bir haçlı seferi başlattılar. ITUC Genel Sekreteri Sharan Burrow örgütün üyesi olan ulusal sendikal merkezlere mektup yazarak bu konuda eyleme geçmelerini istedi.

ILO: NİHAİ REFERANS NOKTASI

Birleşmiş Milletler'in istihdamdan ve çalışma yaşamındaki haklardan sorumlu organı ILO, 1919'da kuruluşundan beri çalışma ilişkileri alanında uluslararası hukuk açısından nihai referans noktası olmuştur. Daha 1927'de, ILO, grev hakkının varlığını ve sendika özgürlüğüyle doğrudan ilişkili olduğunu açıkça kabul etmiş ve işverenler 60 küsur yıldan beri buna itiraz etmemiştir.

Örgütün üçlü yapısı, hükümetlerin, işverenlerin ve sendikaların ILO'nun karar mekanizmasında aynı şekilde temsil edilmesini sağlıyor. Örgütün son derece gelişmiş ve güvenilir “denetim” mekanizmaları vardır. Bu mekanizmalar, her üye ülkenin yasalarının ILO üyeliğinin temel yükümlülüklerine ve ülkelerin onayladığı ILO sözleşmelerine uygun olup olmadığını değerlendirir. 189 sözleşme arasında 87 nolu Sendika Özgürlüğü Sözleşmesi ile 98 nolu Toplu Pazarlık Sözleşmesi, işverenler ile işçilerin haklarını ve çıkarlarını dengelemeK açısından en önemli sözleşmelerdir. Gerçekten bu iki sözleşme “temel” niteliğindedir ve bir ülke onaylamamış olsa bile bu sözleşmelerin ilkelerine uyması gerekir.

ILO'nun denetim mekanizmalarından şu ikisi özel önem taşımaktadır:
*Üçlü yapıya sahip Sendika Özgürlüğü Komitesi: Sendika ve toplu pazarlık özgürlüğüyle ilgili yasaların 87 ya da 98 nolu sözleşmelere aykırı olduğu ülkelere karşı sendikaların veya işverenlerin yaptığı şikâyetleri inceler. Bu sözleşmeleri onaylamamış az sayıda hükümet de Komite'nin kararlarıyla bağlıdır.
*Bağımsız Uzmanlar Komitesi: Dünyanın farklı ülkelerinden gelmiş 20 üst düzey uluslararası hukuk uzmanından (Yüksek Mahkeme yargıçları, iş hukuku uzmanları ve hukuk bilginleri) oluşmaktadır. Komite, ILO üyesi ülkelerin onayladıkları sözleşmelere uygun davranıp davranmadığı hakkında rapor hazırlar ve bütün ILO üyeleriyle ilgili ana konularda incelemeler yapar. Çalışma ilişkileri konusunda bağımsız “hakemlik” yapması için kurulmuştur. 

87 nolu ILO SÖZLEŞMESİ GREV HAKKINI TANIYOR

Her iki komite de, onlarca yıldır, 87 nolu ILO sözleşmesinin grev hakkını tanıdığını teyit etmiştir. İşveren temsilcilerinin de yer aldığı Sendika Özgürlüğü Komitesi, grev hakkını destekleyen içtihadını ilk defa 1952'de yayımladı. 87 nolu sözleşmeyi onaylayan 151 ülkeden l37'si 1952'den beri bu yönde davrandı. Bu itibarla, bu ülkeler, sözleşmeyi onaylamakla, ILO içtihadının grev hakkını içerdiğini kabul etmiş oluyorlardı. Uzmanlar Komitesi, ilk kez 1959'da ve daha sonra da birçok vesileyle, 87 nolu sözleşmenin grev hakkını içerdiğini teyit etmiştir.

Sendika Özgürlüğü Komitesi ILO'nun (üçlü bir yapıya sahip) Yönetim Kurulu'na karşı sorumludur. Uzmanlar Komitesi ise ILO yıllık Konferansı sırasında her yıl toplanan Standartların Uygulanması Komitesi'ne karşı sorumludur.

1992'de, Standartların Uygulanması Komitesi'ndeki işveren temsilcileri, onlarca yıldır yerleşiklik kazanmış ILO içtihadını tasfiye etmek için ilk girişimde bulundular ve 87 nolu sözleşmenin işçilerin grev hakkını öngörmediğini öne sürdüler. Bundan önce, işverenler, grev hakkının sınırlanması ve koşullara bağlanması gerektiğini öne sürmüşlerdi, ama Sendika Özgürlüğü Komitesi'nin ve Uzmanlar Komitesi'nin grev hakkının uluslararası hukuk ve özellikle 87 nolu ILO sözleşmesi bakımından varlığını teyit eden birçok bulgusuna itiraz etmemişlerdi. 1994 ve 1997'de daha makul bir yaklaşım benimsediler.

"YENİ TÜR" İŞVEREN TAKTİĞİ

Ne var ki, bazıları işveren olmaktan çok hukukçu niteliği taşıyan “yeni tür” işveren temsilcileri, 2012 ve 2013'teki ILO konferanslarında grev hakkından başlayarak işçi haklarına karşı yeni bir haçlı seferine girişti (bu saldırı 2014 ILO Konferansı'nda İşveren Grubu tarafından daha da tırmandırılarak Konferans çalışmalarını engelleyecek düzeye vardı.-çevirenin notu). 2012'de, İşveren Grubu, Standartların Uygulanması Komitesi'nin çalışmalarını durma noktasına getirdi. İşverenlerin onlarca yıldır kabul ettiği yerleşik ILO içtihadıyla çelişen hukuki gerekçeler öne sürerek 2012 ILO Konferansı'nın işçi haklarıyla ilgili ağır ve hayati ihlal olaylarını incelemesini engelledi.

“Yeni tür” işveren temsilcileri tarihi yeniden yazma ve ILO'nun hukuki gerekçelerinin temel bir unsurunu tasfiye etme misyonunda başarılı olursa, Birleşmiş Milletler'in en başarılı uzmanlık örgütlerinden biri olarak ILO'nun rolü ve etkinliği ağır bir darbe yemiş olacaktır.Ama bununla kalmayacaktır.

Birçok ülke, işverenlerin bugün tasfiye etmeye çalıştığı ILO içtihadına dayanan grev hakkını koruyan yasalar çıkarmış, hatta anayasalar yapmıştır. İşverenlerin girişiminin başarılı olması, birçok ülkede iş yasalarının dayanağı olan temel ilkelere itiraz edilmesine yol açacaktır. Bu, işveren dostu hukuk firmaları ve vicdandan yoksun işverenler için iyi haber, işçiler için ve gelişmiş ve dengeli çalışma ilişkileri sistemine sahip hükümetler için ise çok kötü bir haberdir.

EN KORUNMASIZLARI KORUMAK

ILO, insana yakışır iş yasalarından yoksun –-Suudi Arabistan ve Katar gibi, milyonlarca göçmen işçinin korkunç bir sömürüye maruz kaldığı-- ülkelerde insana yakışır çalışma anlayışı bakımından güvenilir bir sözcüdür. İnsana yakışır istihdam standartlarının tüm hak ve yükümlülüklerini içeren küresel işgücü piyasasının gerçekliğine kök salmış güçlü bir ILO, reform için etkin bir güçtür. ILO'nun zayıf düşmesi, grev hakkının yokluğunun ihlallere ve tehlikeli çalışma koşullarına yol açtığı ülkelerdeki işçilerin umudunu sarsacaktır.

1919'da ILO'yu kurmakla bilgeliğini ve olgunluğunu kanıtlayan insanlık, emek dünyasına uluslararası bir çerçeve ve bir seçenek sağlamış oldu. Özellikle işçilerin giderek daha yoğun sömürüye uğradığı bu kritik dönemde, ILO'nun zayıflatılması ve grev hakkının tasfiyesi, tarihin çarkını 100 yıl geriye götürecek ve işçileri işverenlerin insafına terk edecektir.

Güney Afrika'daki ırkçı rejimin (apartayd) yıkılmasının, diktatörlüklere karşı ve politik-ekonomik baskılardan kurtuluş için verilen mücadelelerin gösterdiği üzere, emek insanları kabulü mümkün olmayan eşitsizliğe karşı adalet için mücadelede kararlılığını ortaya koyacaktır. “Yeni tür” işverenler beğense de beğenmese de, işçiler, başka bir seçenek kalmadığında grev eylemini sürdürecektir.

Hükümetlerin riskleri görmesi ve dikkate alması gerekiyor. İşverenlerin ILO'da uyguladığı zorbaca taktiklere karşı çıkması ve son derece önemli bu konuda kendi halklarından yana olması gerekiyor. Şimdiye kadar, grev hakkıyla ve ILO denetim sistemiyle ilgili bu son mücadele, esas olarak ILO'nun protokolleri ve prosedürleriyle sınırlı kaldı, ama işveren ve işçi temsilcileri arasındaki diyalog anlaşmayla sonuçlanmadı. Tüm işçilerin işyerinde tehlikeli ve sağlıksız çalışmaya karşı ve onurlarını korumak için greve çıkma hakkı tehlikededir.

HAREKETE GEÇMEK

ITUC Genel Konseyi hükümetlerin ve olanağı varsa sağduyulu işverenlerin desteğini sağlama kararı aldı.

Üye örgütlerimizin:

1. İlişikteki mektup örneğini başbakanlarına göndermesini,
2. Başbakan ve ilgili bakanla görüşme talep etmesini ve sonucu hakkında ITUC'a bilgi vermesini,
3. İşveren temsilcilerinin ILO'daki tutumunun sonuçlarını görüşmek üzere işveren örgütleriyle resmi bir toplantı düzenlemesini ve gelişmeleri dikkate almasını,
istiyoruz.

ITUC