• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Petrol-İş Kadın Dergisi/ Feryal Saygılıgil

İşçi, yoksul kadınların sesi: SUAT DERVİŞ

Suat Derviş'i filmi de çekilen Fosforlu Çevriye isimli romanının yazarı olarak tanıyoruz. Ama o yazarlığının ve politik kimliğinin yanı sıra sıkı bir gazetecidir. 1935 yılında Cumhuriyet Gazetesi için sokak, sokak dolaşarak özellikle kadın işçilerle dikkat çekici röportajlar yaptı. Sakatlanınca, yaşlanınca işten atılan işçi kadınlarla, çocuğunu çalışırken bırakacak yer bulamayan “annelerle” konuştu. Onların sesini duyurdu.

02.04.2014

"Kirada oturuyoruz. Dört lira kira veriyoruz. Veriyoruz diyorum, veremiyoruz ya! Bir senedir bu da birikti. Yazacak olursan, sabahleyin işine güle oynaya giden akşama ve yarına ekmek param vardır, diye gönlü ferahken öğleüstü kolundan tutulup bir köpek gibi kapıdan dışarı kovulan amelelerin suçunu soran bir yazı yaz…”

1903 yılında tanınmış bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen (babası İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi profesörlerinden Doktor İsmail Derviş Bey, büyükbabası ilk kez Avrupa’ya giden altı öğrenciden biri, Darülfünun kurucularından ve profesörlerinden kimyager Müşir Derviş Paşa, annesi ise Abdülaziz’in mabeyncilerinden ve musikişinaslarından Kamil Bey’in kızı Hesna Hanım’dır) Suat Derviş küçük yaşlardan itibaren batı dilleriyle haşır neşir olur. Almanya’da konservatuar, felsefe ve edebiyat eğitimi görür. 1918 yılından itibaren edebiyatla ilgilenir. Romanlar, şiirler yazar. Biz onu daha çok sonradan filme çekilmiş Yeşilçam sinemasının klasiklerinden sayılan Fosforlu Cevriye isimli romanından tanıyoruz. 1940–41 yılları arasında yayımlanan Yeni Edebiyat Dergisi büyük ölçüde Derviş’in yönetimi altında çıkar. Orhan Kemal, Atilla İlhan, A.Kadir, Hasan İzzettin Dinamo gibi yazar ve şairler bu dergide bir araya gelirler. Suat Derviş Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) Ankara Teşkilatı’yla ilgili olarak yargılanır, 1950’li yıllarda geçim sıkıntısına düşer. Tekrar tutuklanma olasılığı karşısında 1953 yılında Paris’e gider. Ankara Mahpusu ve Fosforlu Cevriye romanlarını burada yazar. 1963 yılında eşi TKP genel sekreteri Reşat Fuat Baraner’in hapisten çıkması üzerine Türkiye’ye döner. 23 Temmuz 1972 yılında İstanbul’da ölür.

Fabrikanızın sakatıyım, işten çıkarmayın

Suat Derviş yazar ve politik kimliğinin yanı sıra sıkı bir gazeteci. 1935 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde özellikle kadın işçilerle yaptığı röportajlar oldukça dikkat çekici. Derviş, sakatlanınca, yaşlanınca işten atılan işçi kadınlarla, çocuğunu çalışırken bırakacak yer bulamayan “annelerle” konuşur. Sokak sokak dolaşır, işçi kadınların çaresizliklerini, haykırışlarını, duyurmaya çalışır.

Yaşlanınca işten çıkarılan kadınların öfkesi karşısında şaşkınlık içindedir Derviş: “Eskiden çamaşıra, tahtaya gidiyordum. Hayatımı kazanıyordum. Şimdi vücudum yıprandı. Artık çalışamıyorum… El insana yar olmuyor, on beş yirmi sene çamaşırlarını yıkadığım aileler, ben kuvvetten düşünce aramaz oldular. Onlara emeğim de mi geçmedi?.. Eh, insanlık böyle…” İçlerinden bir başkası ise: “Ben senelerce el kapılarında çalıştım. Hizmetçilik ettim. Ömrümü el kapısına vakfettim. Fakat şimdi yaşlandım. Yüzüme bakmıyorlar ve beni tutmak istemiyorlar.”1 Çaresiz, kimsesiz kalan işçileri yazıyorsunuz değil mi? diye söz alırlar kadınlar Derviş’ten. Dokuz yıl çalıştıktan sonra makine yüzünden parmağı sakatlanınca işten çıkarılan Ayşe, bir başka röportajın hikâyesidir2. Ayşe patronundan rica eder: “Ben sizin fabrikanızın sakatıyım, parmağım böyleyken bir yerde iş bulamam. Beni çıkarmayınız” der. Cevap ise: “Burada sana iş yok, evde çile yok getir” olur. Makinedeki arızayı anlayayım derken parmağı kopup sakat kalan ve yine işten atılan Fatma’nın hikâyesi Ayşe’ninkine benzerdir. 3 Tazminatını bile almadan işine son verilen Fatma, sakat parmağıyla bulaşıkçılık yapmaktadır:“Ben işçiyim, onlara her zaman ihtiyacım olur diye düşündüm. Bizim ekmeğimiz onların elinde… Sürüm sürüm sürüneceğim. Çünkü hiçbir fabrika parmağı benim gibi olan işçiyi almaz… On parmağı sağlam olan işçiler işsiz dolaşırken sakatlara kim iş verir?” İşçi Hacer’in anlattıkları da diğerlerinden farklı değildir4. Hacer, halı imalathanesinde altı yaşında çalışmaya başlar. Yıllarca çalışır. Ayağına kocaman demir mil düşmesi sonucu ayağı kırılır ve sol ayağı kısa kalır. İş bitince işten çıkarılır sakat olduğundan, ayakta çalışamadığından başka iş bulamaz. Derviş, bu röportaj dizisi içinde kapı kapı iş arayan bir işsizle de dolaşır. Yine işbaşında sakatlanma sonucu işten atılan aile üyelerinin öyküsünü içeren “hepsi işsiz kalan bir işçi ailesinin feci vaziyeti” isimli röportajını “çocuğu hastalanırsa kadın işçi ne yapar?” başlıklı röportaj izler. Reji’de çalışan kadın işçi çocuğu bırakacak yer bulamazsak açlıktan ölelim mi? diye, haykırır. Bu dizinin son röportajı ise oldukça anlamlıdır: “İşçi ailelerinde evlada kalan miras: Hayat Yükü”. “Çocuklardan kime anasını sorsam: İş aramaya gitti cevabını alıyorum” der, Derviş5. Böylelikle sanki yoksul çocukların zamanından önce büyüdüğünü ima eder.

 

Suat Derviş, yukarıda sözü edilen röportaj dizisinden görüldüğü gibi yoksul insanların gözü kulağı olur, onların hem fotoğraflarını yayımlar hem söylediklerini aktarır. Feriköy’ün sokaklarında dolaşırken kendi kendine “buralar hep böyle sakat kalmış işçilerle mi dolu” diye sorar. Gözlerinin içine bakıp derdini anlatan, “bunu yazacak mısınız?” diyen herkese “ elbette yazacağım” der ve yazar.

 

1 “Bir işçinin hayatı bir ustabaşının hiddetine feda edilmemelidir”, 7 Nisan 1935.

2 “Parmağını makine deldi diye işten çıkarılan kadın”, 8 Nisan 1935.

3 “Makinedeki arızayı anlayayım darken…”, 9 Nisan 1935.

4 “Amele Teavün sandıklarına ihtiyacımız var”, 11 Nisan 1935.

5 “İşçi ailelerinde evlada kalan miras: Hayat Yükü”, 17 Nisan 1935.