• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Yard. Doç.Lami Bertan Tokuzlu/ Gökçeçiçek Ayata

İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdi: Erkek şiddetine yerinde müdahale hakkı geliyor

Türkiye'nin de imzaladığı İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddet ve eviçi şiddet konusunda devletlere ciddi yükümlülükler getiriyor. Şiddet uygulayanların yanı sıra şiddete yataklık edenlere de yaptırım var. Devletler, ilk ve orta dereceli okullarda kadın hakları eğitimleri dersleri koymakla yükümlü olacak, şiddet mağduru kadına mültecilik hakkı da geliyor. Mültecilik hakları bölümünü  Petrol-İş Kadın Dergisi için İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi'denYard. Doç. Lami Bertan Tokuzlu kadına yönelik şiddet bölümünü ise  Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden Gökçeçiçek Ayata yazdı.

12.11.2014

Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (CAHVIO), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. 21 Ekim 2014 tarihi itibariyle Sözleşmeye taraf olan ülke sayısı 15, bu ülkeler dışında Sözleşmeyi imzalayan ancak henüz onay prosedürü tamamlamayan ülke sayısı ise 21’dir. Türkiye, kadın örgütlerinin çabalarıyla Sözleşmeyi çekincesiz şekilde imzaladı ve onayladı. Bu nedenle, Sözleşmenin tümü idare ve yargı açısından bağlayıcıdır. Ayrıca Anayasa’nın 90. maddesi gereğince, Sözleşme ile çatışan kanun maddeleri söz konusu ise bu maddeler yerine Sözleşmenin uygulanacağı da açıktır.

İlk tek bağlayıcı hukuk metni

İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddet konusunda Avrupa’daki ilk ve tek bağlayıcı hukuki metin. Özel olarak kadına yönelik şiddet konusunda hazırlanmış olan Sözleşmede kadına karşı şiddetle mücadelede önleme (prevention), koruma (protection), kovuşturma (prosecution) ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma politikaları (policy) konularına yer veriliyor. Oldukça ayrıntılı bir içeriğe sahip olan Sözleşmede aşağıdakilerle sınırlı olmamakla birlikte pek çok konu düzenleniyor:

● kadınların şiddetten uzak yaşama hakkı,

● ayrımcılık yasağı,

● toplumsal cinsiyete duyarlı ve bütüncül politikalar kabul etme ve uygulama yükümlülüğü,

● uzmanların eğitimi,

● mağdurlara anladıkları dilde ve zamanında bilgi verme yükümlülüğü,

● bireysel ve toplu şikâyetleri güvence altına alma,

● sığınaklar,

● telefonla yardım hattı,

● cinsel suç mağdurlarına ve çocuk tanıklara yönelik destek programları,

● zorla evlendirme,

● ısrarlı takip,

● kadınların genital sakatlanması (genital mutilation),

● suçların sözde “namus” adına işlenen cinayetler gibi kabul edilemez gerekçeleri,

● arabulucuk vb. alternatif uyuşmazlık çözümlerinin kadına yönelik şiddet vakalarında uygulanması yasağı,

● acil durumlarda uzaklaştırma kararı verilmesi,

● adli yardım,

● göç ve sığınma.

Sözleşme’nin taraf devletlerce uygulanmasını izlemek üzere, 1 Ağustos 2015 tarihine dek, Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu (GREVIO) oluşturulacak. Sözleşmeye göre; GREVIO üyeleri insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddet ya da mağdurların korunması ve onlara yardımcı olma alanlarında yetkinliğe sahip olmalı. GREVIO üyeleri taraf ülkelerin temsilcilerinden oluşan Taraflar Komitesi tarafından seçilecek ve kendi usul kurallarını belirleyecek. Taraf devletlerin GREVIO’ya periyodik rapor sunma yükümlülüğü bulunuyor, yani tıpkı CEDAW Komitesi’ne sunulan ülke raporları gibi İstanbul Sözleşmesi ile ilgili de ülke raporu sunulması gerekiyor. Taraf devletlerin ülke raporlarını hazırlarken, GREVIO tarafından hazırlanacak olan soru formuna uygun şekilde, Sözleşmenin hükümlerini yürürlüğe sokan hukuki ve diğer tedbirler hakkında bilgi vermesi bekleniyor. GREVIO Sözleşmenin uygulanması hakkında sivil toplum örgütlerinden, sivil toplumdan ve insan haklarını korumaya yönelik ulusal kuruluşlardan bilgi alabilecek. Ülke raporları GREVIO tarafından incelenecek, gerekirse tavsiyelerde bulunulacaktır.

Ayrıca GREVIO acil soruşturma usülü yürütebilecektir. Sözleşmenin geniş çaplı veya ciddi ihlallerinde uygulanacak olan bu usülde, GREVIO ilgili taraf devletten acilen konu hakkında özel bir rapor sunmasını ister. Gerekli gördüğü takdirde ve taraf devletin rızasıyla ülke ziyaretlerini de içeren bu soruşturmalar sonunda sonuç ve tavsiyelerini taraf devlete sunar. Sonuç ve tavsiyelerle birlikte taraf devletin bu konudaki yorumlarını Taraflar Komitesi'ne ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne iletir.

GREVIO, Sözleşmenin uygulanmasıyla ilgili genel tavsiyeler kabul edebilir. 

Şu an için GREVIO’ya bireysel veya toplu başvuru yolu mümkün değil.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yrd. Doç. Lami Bertan Tokuzlu:

 

Cinsiyet temelli mültecilik

Mültecilikle ilgili çok soru geliyor bize. İstanbul Sözleşmesi Madde 60/2, “...zulümden korkulduğu durumlarda başvuranlara mülteci statüsü verilir” diyor. Bu madde, Türkiye’de şiddet gören kadınlar için bir umut olabilir mi, doğrudan hayata geçirilebilir mi?

AB Üyesi Devletlerde mülteci tanımlaması 2011/95/EU numaralı Yönerge’ye göre yapılıyor. Yönerge’nin çeşitli hükümlerinde işaretlediğim üzere halihazırda, İstanbul Sözleşmesi olmasa da cinsiyet temelli başvurular, “belirli bir toplumsal gruba aidiyet” temelinde mülteci statüsüne esas oluyor. Yani cinsel şiddet İstanbul Sözleşmesi olsa da olmasa da mülteci statüsüne yol açabiliyor.

Ama bu noktada Türkiye, toplumsal cinsiyete dayalı sığınma ve mültecilik başvurularını tanıyor mu ve bu konuda ne tür hukuki düzenlemelere ihtiyaç var? sorularını sormak lazım.

11 Nisan 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan ve sonrasında yürürlüğe giren 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu cinsiyete hassas yaklaşımlar barındırıyor ancak mülteci tanımı konusunda 1951 tarihli Cenevre Konvansiyonu'nun hükmünü tekrar etmekle yetiniyor. Cenevre Konvansiyonu ise cinsiyet temelli mülteci statüsünü açıkça tanımış değil. Buna karşın BMMYK ve tüm AB ülkeleri bugün artık cinsiyet temelli başvuruları  Konvansiyon'daki 'belirli bir toplumsal gruba aidiyet' kavramı kapsamında değerlendiriyorlar. Türkiye'nin kabul ettiği yeni kanunda ise mülteci tanımının bu tür detaylarının düzenlenmesi çıkarılacak yönetmeliğe bırakılmış. Bu yönetmelik ise henüz çıkarılmış değil. Büyük oranda AB Hukuku'ndan esinlenen bu Kanun'un uygulamasında yukarıdaki AB Yönergesi'nde olduğu gibi cinsiyet temelli başvuruların da mülteci statüsüne dahil edilmesi beklenir.

Avrupa'dan gelenlerle sınırlı

Ama şu aşamada ortada bir belirsizlik var. İstanbul Sözlemesi yürürlüğe girmekle bu belirsizliği gideriyor. Daha da önemlisi Türkiye Cenevre Sözleşmesi'ni, artık hiçbir çağdaş devletin kabul etmediği, bir çekince ile uyguluyor. Buna göre Türkiye sadece Avrupa'da meydana gelen olaylardan dolayı sığınanlara mülteci statüsü veriyor. İlginç olan nokta, İstanbul Sözleşmesi'nde böyle bir sınırlamanın bulunmaması. Bu Sözleşme'nin 60. maddesi Cenevre Sözleşmesi'nin 1 (A) 2 maddesine atıfta bulunmuş. Coğrafi sınırlamaya ilişkin çekinceye esas olan hüküm ise bu maddede yer almıyor. Türkiye'nin Cenevre Sözleşmesi altındaki yükümlülüğünün çerçevesi bu çekinceye göre, coğrafi sınırlamaya tabi şekilde, belirlense de Cenevre Konvansiyonu altındaki bu çekincenin İstanbul Sözleşmesi'nin 60 ve 78. maddeleri ile bağdaşır olup olmadığı ve Türkiye'nin coğrafi sınırlamayı İstanbul Sözleşmesi altında uygulayıp uygulayamayacağı tartışılır.

Çekinceye izin verilmiyor

Nitekim 78. madde, orada açıkça belirtilen maddeler dışında, hiçbir çekinceye izin vermiyor. Hatta bu maddeye göre konulacak çekinceler de sadece 5 yıl süre ile geçerli. 60. madde İstanbul Sözleşmesi'nde çekince konulabilecek maddelerin dışında tutulmuş.

Türkiye'nin uyguladığı coğrafi sınırlama ise bu maddenin uygulama alanını sadece Avrupa'dan gelenler ile sınırlı tuttuğundan 60. maddenin kapsamını belirgin şekilde daraltıyor.  Coğrafi sınırlama 6458 Sayılı Kanun'da da düzenlendi. Bu nedenle artık bu sınırlama kanundan kaynaklanan bir sınırlama niteliğinde.

İstanbul Sözleşmesi'nin bir temel hak ve hürriyeti düzenleyen 60. maddesi ile 6458 Sayılı yasanın çatışması durumunda Anayasa'nın 90. maddesinin son paragrafı gereği Sözleşme'ye öncelik vermek gerekiyor. Sonuçta, İstanbul Sözleşmesi, cinsiyet temelli sığınma taleplerinde Cenevre Konvansiyonu'ndan bağımsız bir ölçü norm yaratması nedeniyle, sadece bu tür başvurular için Türkiye'nin coğrafi sınırlama uygulamasını engelleyebilir. Bu da Avrupa dışından Türkiye'ye gelecek pek çok cinsiyet temelli sığınma talebinde bulunun kadın için umut olabilir. Tartışmalı bu konu mahkeme içtihadı ile netleştirilmeye muhtaçtır. ■

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 49, Ekim 2014)

 

DUYURU...

GENEL BAŞKANIMIZ SÜLEYMAN AKYÜZ’ÜN FACEBOOK HESABI ÇALINMIŞTIR. GELECEK OLAN MESAJLARA VE PAYLAŞIMLARA LÜTFEN İTİBAR ETMEYİNİZ. ...
devamı