• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Küresel Tedarik Zincirlerinde İşçi Haklarının İhlalinden Şirketler Sorumludur

01.06.2016

ndustriALL Politika Direktörü Jenny Holdcroft
IndustriALL Örgütlenme ve Kampanya Direktörü Adam Lee

Bütün dünyada çokuluslu şirketlere bağlı üretimin yaygınlaşması birçok ülkede istihdamın büyümesine ve sendikal hareketin yeni zorluklarla karşı karşıya kalmasına yol açtı. Küresel kurallar ve  yaptırım mekanizmaları yokken, tedarik zincirlerindeki sendikal hak ihlallerinden çokuluslu şirketler nasıl sorumlu tutulabilir?
ILO'nun tahminlerine göre, 40 ülkede küresel tedarik zincirleriyle bağlantılı olarak çalışanların sayısı 1995'te 296 milyonken 2013'te 453 milyon oldu.  Bu sayı küresel işgücünün beşte birinden fazlasını temsil ediyor. Birçok işçi için küresel tedarik zincirlerinde çalışmak güvencesiz çalışma, düşük ücret ve insanlık dışı çalışma süreleri anlamına geliyor.

Küresel tedarik zincirlerinin genişlemesine, düşük ücretlerden ve düzenleme ve yaptırım yetersizliğinden özellikle yararlanmaya yönelik işletme modeli yol açtı. Araştırmalar, tedarik zincirlerinde işçi haklarına saygının gerilediğini gösteriyor.
Hazır giyim sanayisinde, ABD'ye ihracat yapan önde gelen 20 konfeksiyon firmasının işçi haklarıyla ilgili sicilinde 1989-2010 arasında yüzde 73'lük bir düşüş oldu. Aynı dönemde bu firmaların ürettiği giysiler için ödenen fiyatta yüzde 42'lik bir düşüş oldu.

BİRLEŞMİŞ Milletler'in Yönlendirici İlkeleri, tedarik zincirlerindeki çalışma koşullarından çokuluslu şirketlerin sorumlu olduğunu açıklıyor. Bununla birlikte birçok çokuluslu şirket, işçilere ne kadar ücret ödendiği, çalışma süreleri, iş sağlığı ve güvenliği ya da iş sözleşmeleri konusunda söz ve karar yetkilerinin ve hatta bilgilerinin sınırlı olduğunu iddia ediyor. Ama aynı şirketler, hangi malzemenin kullanıldığı, bu malzemenin nereden geldiği, üretim süreçleri, teslim zamanları, vb konusunda tedarikçilerinden çok özel üretim taleplerinde bulunabiliyor.

Aslında, kârlarını azamiye çıkarmak için şirketlerin oluşturduğu tedarik modelleri, işçilerin maruz kaldıkları ihlallerin birçoğunun doğrudan nedenidir. Kısa teslim süreleri, üretim koşullarnda son dakika değişiklikleri, piyasaya çıkacak yeni ürünlerdeki üretim artışları ve tedarik kararlarının işçileri nasıl etkileyeceğinin dikkate alınmaması, küresel tedarik zincirlerinde işçi haklarının iyileştirilmesinin önündeki önemli engellerdir.

Küresel tedarik zincirlerinin her aşamasındaki işçiler, ücretlerinin ve çalışma koşullarının neden bu kadar yetersiz olduğunu haklı olarak sorabilirler. İşçiler, muazzam kârlar vuran ve tedarik zincirlerindeki bütün işçilere insana yakışır bir yaşam standardını rahatlıkla sağlayabilecek olan şirketlere ürün ya da hizmet üretiyorlar.
2015'in son çeyreğinde, Apple, bir şirketin şimdiye kadar üç aylık bir dönemde sağladığı en büyük kârı açıkladı: 18,4 milyar dolar. Şirket 216 milyar dolarlık bir nakit rezervini elinde tutuyor. Buna karşılık, emsali görülmemiş bu kârların kaynağı olan ürünleri yapan işçiler, ABD'de perakende fiyatı 649 dolar olan bir iPhone 6'yı üretmek için sadece 4 dolar alıyorlar.

Zara moda zincirinin kurucusu Amancio Oretga, 70 milyar (evet, milyar) dolarlık kişisel servetiyle bugün dünyanın en zengin ikinci adamıdır.
Küresel tedarik zincirlerinin tepesindeki çokuluslu şirketlerin müşterileri, mallarını üreten fabrikalardaki işçileri doğrudan istihdam etmeyebilirler, ama onların satın alma kararları, ücretler ve çalışma süreleri üzerinde güçlü bir etkiye sahip.

Şirket sosyal sorumluluğu sonuçsuz kaldı 
Tek taraflı, isteğe bağlı ve bağlayıcılığı olmayan şirket sosyal sorumluluğu girişimleri ücretleri ve çalışma sürelerini iyileştirme ya da işçilerin sendikalaşma hakkına saygı gösterilmesini sağlama konusunda sonuç vermedi.

Şirket sosyal sorumluluğu milyonlarca dolarlık bir sosyal denetim sektörünün oluşmasına yol açtı. Bu şu anlama geliyor: Sonuç vermemesine rağmen, bu alanda o kadar çok yatırım yapıldı ki birçok şirket mevcut yaklaşımları iyileştirmek suretiyle tedrici bir değişim gerçekleştirme beklentisi içinde olacaktır.
Ama uygunluk ve denetim modeli, temeldeki nedenleri ve sistemden kaynaklanan engelleri dikkate almadan tek tek fabrikaların performansına odaklandığı için, bu girişimler sonuçsuz kalmaya devam edecektir.
Şirket sosyal sorumluluğu programlarının sonuçsuz kaldığı konusunda kamunun farkındalığı artıyor. Cafcaflı web siteleri ve raporlar artık şirketlerin köhne anlayışlarını örtecek sis perdesi olmaya yetmiyor. Sosyal denetim ve ruhsat kuruluşlarının Pakistan'da 254 işçinin ölümüne yol açan yangından önce Ali İşletmeleri konfeksiyon fabrikasına ve Bangladeş'te  1.134 işçinin ölümüne yol açan çökme öncesinde Rana Plaza'ya sağlam raporu ve belgesi verdiğinin öğrenilmesiyle denetim modeline güven daha da sarsıldı.
 

SENDİKALARIN SEÇENEKLERİ

BM Yönlendirici İlkeleri ve OECD ilkeleri, tedarik zincirlerindeki ihlallerden çokuluslu şirketlerin sorumlu olduğunu açıkça belirtiyor. Sendikaların OECD ilkeleri çerçevesinde yapacağı başvurular bağlayıcı kararlara yol açmaz.
Halen şirketleri başka ülkelerdeki eylemlerinden dolayı genel merkezlerinin bulunduğu ülkelerde dava etmek mümkün olmamakla birlikte, bu konuda çokuluslu şirketlere yasal sorumluluk getirme yönünde bazı hareketler var. Fransa'da görüşülmekte olan bir yasa tasarısı, insan haklarına ve çevreye zarar verilmesini önlemek için en büyük Fransız çokuluslularına gerekli özeni gösterme yükümlülüğü getiriyor. Gerekli özeni öngören bir plan hazırlamayan şirketler hakkında yargıç karar verecek ve buna uyulmaması nedeniyle para cezasına hükmedilebilecek.

Bu arada BM İnsan Hakları Konseyi'nde şirketlerin insan haklarından sorumluluğu konusunda bağlayıcı bir uluslararası antlaşma yapılması yönünde çabalar var.
Sendikalar, Uluslararası Çalışma Konferansı'nın Haziran 2016'da yapacağı küresel tedarik zincirleriyle ilgili görüşmenin, çokuluslu şirketlerin tedarik zincirlerinde uluslararası çalışma standartlarının ihlaline yönelik somut önlemlerle sonuçlanması için çaba harcıyor. 
IndustriALL, küresel sermayeye karşı koyma stratejik hedefi çerçevesinde, ilgili sektörlerdeki tedarik zincirlerinde faaliyet gösteren çokuluslu şirketlerin sorumluluğunu artırma yönünde adımlar atmaya devam ediyor.
IndustriALL yaklaşık 50 çokuluslu şirketle küresel çerçeve sözleşmeler imzaladı. Bu sözleşmeler şirketlerin işçilerin temel haklarını korumasını gerektiriyor ve genellikle şirketlerin tedarikçileri için de aynı yükümlülüğü içeriyor.

Bazı sendikalar, işverenlerinin tedarik zincirlerinde yer alan öbür sendikalarla daha yakın ilişkiler geliştiriyor. IndustriALL'un ve kardeş küresel sendika Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu'nun üyesi olan sendikalar Danimarka'da, Norveç'te ve Britanya'da petrol, gaz, denizcilik ve taşımacılık sektörlerindeki sendikalar arasında sistemli ilişkiler kurmayı planlıyor.
Amaç, tedarik zincirinde iletişim kurarak, işbirliğine girerek ve örgütleyerek sendikal güç oluşturmaktır.
Sendikalar, tedarik zincirlerinde işçi haklarını savunmak için şirketlerin marka adlarını kullanabilir.
ITUC son olarak  önde gelen marka adlarına sahip 50 çokuluslu şirketin kendileri için çalışan işgücünün sadece yüzde 6'sını doğrudan istihdam ettiği gerçeğini gözler önüne seren bir rapor yayımladı. Geriye kalan yüzde 94 ise genelde küresel tedarik zincirlerinin gölgesinde gizlenerek düşük ücrete ve hak ihlallerine maruz kalıyor. ITUC bu şirketleri “gizli işgücü”nün sorumluluğunu üstlenmeye çağırıyor.

Perakende sektörüne açık şirketlerin kamuoyunda teşhir edilmesi özellikle etkili olabilir. IndustriALL'un faaliyet gösterdiği sektörlerdeki işverenler çoğunlukla perakende sektörüne açık olmamakla birlikte, genellikle tedarik zincirleri aracılığıyla bu tür şirketlerle bağlantılıdırlar.
Maden ve metal devi Rio Tinto'daki sendikalar, mücevher perakende firması Signet'in elmas tedarikçisi olan Rio Tinto'nun hak ihlalleriyle bağlantısını kamuoyunda teşhir ederek şirkete dolaylı baskı uyguladı.
IndustriALL'un Filipinler'deki üyesi MWAP, ülkedeki NXP elektronik şirketiyle 2014'te yeni toplu sözleşmenin müzakeresinde önce pek başarılı olamadı. NXP'nin sendika yönetimine saldırmasının ardından NXP'nin müşterisi Apple hedef alındı.
Sendika Apple mağazalarında protestolar düzenledi. Apple'ı, tedarikçisi NXP'den sendikaya yönelik tutumunu değiştirmesini istemeye çağıran dilekçe kampanyasınde 150.000 imza toplandı. Sonuç, yeni toplu sözleşmenin bağıtlanması oldu.
 

TEDARİK ZİNCİRİ ANLAŞMALARI

Rana Plaza binasının Nisan 2013'te çökmesi, başarıslıkla sonuçlanan şirket sosyal sorumluluğu denetim modelinden küresel tedarik zinciri çalışma ilişkilerine geçişte bir dönüm noktasıdır. Bu süreç, küresel sendikalar ile 200'den fazla hazır giyim çokuluslusu arasında hukuksal yönden bağlayıcı çığır açıcı bir anlaşma olan Bangladeş Yangın ve Bina Güvenliği Anlaşması'nı mümkün kıldı.
Söz konusu Anlaşma, yıllar süren denetim ve şirket sosyal sorumluluğu programlarına rağmen fabrikaların güvenli hale getirilmemesinin altında yatan nedenleri tespit ediyor ve ele alıyor. Ayrıca, markaların tedarikçi fabrikalara yönelik siparişleri sürdürme ve fabrikaların gerekli tadilat ve yenilemeleri yapması için finansman sağlama taahhütlerini içeriyor. Fabrikalar üstlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmezse, imzacı markaların o fabrikalarla iş ilişkilerini sona erdirmesi gerekiyor.
Bangladeş Anlaşması, şirketlerin tedarik zincirlerindeki ihlallere yaklaşım yöntemini değiştirme taahhüdünü içeriyor. Şimdi yapılması gereken, tedarik zincirlerinde sistemden kaynaklanan diğer sendikal hak ihlallerine yaklaşımda bu modele dayanmaktır.

IndustriALL hazır giyim sektöründeki önde gelen bir dizi markayla bir mutabakat protokolü imzaladı. ACT diye bilinen anlaşma konusu sürecin amacı, küresel hazır giyim sektöründe ücretleri saptamanın başlıca aracı olarak işkolu düzeyinde toplu sözleşme sistemleri kurmaktır. Mutabakat protokolü, hazır giyim üreten ülkelerde işkolu pazarlığının gelişmesini geçim ücretinin gerçekleşmesi bakımından gerekli görüyor ve bunun gerçekleşmesi için de işçilerin sendika özgürlüğü ve toplu pazarlık hakkının fiilen tanınması gerektiğini öngörüyor. 

Tedarik zincirinin tepesinde yer alan müşterilerin yaratılan değerin dağılımı ve bunun ne kadarının işçilerin eline geçeceği konusunda en büyük etkiye sahip olduğu küresel tedarik zincirleri bağlamında, satın alma pratiklerinin işkolu pazarlığını destekleyecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
ACT süreci, sendikalar ile işverenler arasındaki işkolu düzeyinde toplu pazarlığı markaların satın alma pratiklerine bağlayarak tedarik zinciri düzeyindeki çalışma ilişkileri için bir çerçeve oluşturuyor. İşkolu pazarlığıyla, işçiler kendilerini ve ailelerini hakkıyla geçindirecek bir ücret alabilecek ve ayrıca, işkolunun kendine özgü niteliği, çalışma saatleri, üretkenlik ve ücretlerle ilgili diğer konular ele alınabilecektir.
İlk defa, ACT süreci, geçim ücreti önündeki engelleri ele alarak, hazır giyim işçilerinin ücretlerini gerçekten artırma olanağına sahip sürdürülebilir bir sistem yaratmayı amaçlıyor.
Bütün bu deneyimler dikkate alındığında, tedarik zincirlerindeki diğer sendikal hak sorunlarının ele alınmasında benzer modeller oluşturulmaması için bir neden yoktur.
Bu durum, sendikaların şimdi çalışma koşullarını küresel tedarik zinciri düzeyinde çalışma ilişkileri oluşturmak üzere ele alması için bir fırsat sağlıyor.
 

TEDARİK ZİNCİRİNDEN SORUMLULUK MÜCADELESİ ILO'NUN GÜNDEMİNDE

Küresel tedarik zincirleri işçilere değil büyük şirketlere hizmet veriyor. Küresel tedarik zincirlerinde işçileri savunma mücadelesi şimdi ILO'da ele alınacak.
Haziran'da ILO, Uluslararası Çalışma Konferansı'nda, küresel tedarik zincirlerinde insana yakışır çalışmanın gelişmesini sağlama konusunu görüşecek. ILO'nun her yıl düzenlediği Uluslararası Çalışma Konferansı, ILO'nun genel politikası, çalışma programı ve uluslararası çalışma standartları konusunda kararlar alıyor.
Küresel ekonomide sorumluluk açığı var. Birçok şirket tedarik zincirlerinde işçilerin haklarını desteklediğini öne sürüyor, ama bu haklara saygı gösterilmesini sağlamak için gereken önlemleri almıyor. Devletler şirketlerinin yurtdışındaki tedarikçi firmalarında çalışan işçilerin sorumluluğunu son derece sınırlı bir şekilde üstleniyor. Bu tedarikçi firmaların bulunduğu ülkelerde genellikle işçilerin haklarını koruyan yasalar var, ama bu yasalar ya uygulanamıyor ya da uygulanmak istenmiyor.
BM ve OECD bu sorumluluk açığını gidermek için adımlar attı. 2011'de BM Yönlehndirici İlkeler'ini teyit etti, OECD ise İlkeler'ini güncelledi. 
Şimdi işçiler, şirketler ve hükümetler ILO'da çözümün ne olabileceğini görüşecek.
ILO'daki işçi grubu, görüşmede varılacak sonuçların küresel tedarik zincirlerinde işçilerin haklarının yaygın bir şekilde ihlal edildiği ve küresel tedarik zincirlerinin işçilere yarar sağlamadığı gerçeğini yansıtmasını istiyor.
 

İŞÇİLERİN TALEPLERİ ŞUNLARI DA İÇERİYOR:

Küresel tedarik zincirleriyle ilgili bir sözleşme hazırlama kararı alınması. Bu sözleşme (şirket merkezinin bulunduğu ve tedarik zincirinin yayıldığı ülkelerdeki) hükümetlerin ve şirketlerin (hem tedarikçilerin hem müşterilerin) rollerine ve sorumluluklarına açıklık getirmelidir.
Çokuluslu İşletmeler Bildirgesi'nin gözden geçirilmesi. Bu bildirge şirketlere ve hükümetlere istihdam koşulları hakkında tavsiyelerde bulunan bir ILO belgesidir. Ne var ki esas olarak tedarik zincirlerini değil, şirketlerin kendi işletmelerini kapsamaktadır. İşçiler Bildirge'nin kapsamının genişletilmesini ve arabuluculuk ya da tahkimle sonuçlanan bir şikâyet mekanizması içermesini isteyecekler.  

İşverenlerin tedarik zincirlerinde şeffaflığın artırılması yönünde taahhütte bulunmaları.

Tedarik zincirlerinde güvenliğin artırılması ve güvencesiz çalışmanın azaltılması yönünde çalışma taahhüdünde bulunulması.
İşkolu toplu pazarlığının desteklenmesi ve asgari geçim ücreti hadleri ile asgari ücret tespit mekanizmalarının oluşturulmesi.
ILO'da tedarik zincirleri görüşülürken işveren grubunun farklı bir yaklaşım sergilemesi, küresel tedarik zincirlerini ekonomik gelişmenin önemli bir aracı olarak tanımlaması ve tedarik zincirlerinde işçi haklarının ihlallerini önemsizmiş gibi göstermesi bekleniyor. Şeffaflığın ve hesap verme sorumluluğunun artırılmasını ya da işçilerin koşullarının iyileştirilmesini gerektiren her önleme işverenler muhtemelen direnecektir.
ILO'daki görüşmenin tedarik zincirinden sorumluluğun artmasıyla sonuçlanmasını sağlamak için, sendikalar, işçi grubunun önerilerini desteklemesi için hükümetlerine baskı yapmaya hazır olmalıdır.