• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Soma'da üretimi 5 kat artırırken eksiklerin üzerini örtmüşler

28.08.2015

Manisa’nın Soma ilçesinde 301 madencinin yaşamını yitirdiği facia ile ilgili açılan dava faciadan sağ kurtulan mağdur işçilerin ifadeleriyle sürdü. İşçilerin ifadeleri gaz maskelerinin küflü çıkmasına kadar tüm eksiklikleri ve firma yetkililerinin reddetmesine karşın madende taşeron çalışmanın olduğunu ortaya koydu. Mevzuattaki sınırlamanın 5 katı hızlı çalıştıklarını, kimi olumsuzlukları, müfettişler tarafından görünmemesi için yetkililerin isteğiyle kapattıklarını anlatan işçiler, şikayetlerinin ise yetkililerce terslenmeyle karşılandığını ve dikkate alınmadığını anlattı. Sanık avukatları ise “Hatırlatmak istiyorum. Her yanlış beyan suç teşkil eder” sözleriyle tehdit ederek işçileri susturmaya çalıştı.

Manisa’nın Soma ilçesinde 301 madencinin yaşamını yitirdiği facia ile ilgili 8’i tutuklu 46 kişi hakkında açılan davanın 3’üncü duruşmasının 8’inci celsesi Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Duruşma salonuna çevrilen Bülent Ciğeroğlu Kültür Merkezinde görülen duruşmaya bugün de tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile yaşamını kaybeden madencilerin yakınları, madenci avukatları ve madenden sağ kurtulan işçiler de katıldı. Duruşmada tutuksuz ve tutuklu sanıkların çapraz sorgularının tamamlanmasının ardından madenden sağ kurtulan 20 işçinin ifadelerine geçildi.

İlk olarak ifadesi alınan Mağdur İşçi Bilal Altıntaş, 2010 yılından bu yana Soma Kömürleri AŞ’de çalıştığını ifade ederek, madende hazırlık ekibinde yedek olarak görev aldığını söyledi. Ardından olay gününü anlatan Altıntaş, “Kasayı attıktan sonra saat 15.20 sularında yer üzerine çıkmak istedik. Ana yol duman içerisindeydi. Yavaş hareket eden bir dumandı. Kahverenginin tonunda rengi vardı. Yoğun bir şekilde de kükürt kokuyordu. Beklemeye başladık. H panosundakilerin de gelmesiyle birlikte 145 kişi olduk. Saat 18.20 sularında hava akımını değiştirmişler. Bize pis hava gelince bayılmışız. 21.20’de uyandık ve kendi çabamızla yukarı doğru yürüdük” dedi.

‘MASKELERİMİZ KÜFLÜ ÇIKIYORDU’

Olay anında karbonmonoksit maskesini taktığını ancak maskenin işe yaramadığını söyleyen Altıntaş, “Karbonmonoksit maskemi kullandım ama küflü çıktı. 40 dakika ya çalıştı ya çalışmadı. Maskelerin çoğu küflü çıkıyordu” dedi. İlk etapta bulundukları yerde çok fazla duman olmadığını ancak hava ters çevrildiğinde dumana boğulduklarını ifade eden Altıntaş, Mekanize Vardiya Amiri İbrahim isimli kişinin kendilerine orada beklemelerini söylediğini aktardı. Altıntaş ayrıca, çalıştığı süre zarfında maskesinin yalnızca bir kez kontrol edildiğini söyledi. İşe başlamadan önce yalnızca üç gün eğitim aldıklarını 3 günlük bu eğitimin ardından ekibe katıldıklarını söyleyen Altıntaş, facia anında da kendilerine bir bilgilendirme yapılmadığını, tahliye konusunda bir şey söylenmediğini belirtti. Altıntaş, “Böyle bir olay karşısında ne yapacağım öğretilmedi. Bize yalnızca tehlike anında çıkışa yönlenmemiz gerektiği söylendi” dedi. Öte yandan maden ocağında haberleşme sistemi olmadığını da söyleyen Altıntaş, kendilerine en yakın telefonun 60 metre uzaklıkta motor başında olduğunu söyledi.

Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı’nın facia öncesi U3 bölgesinde herhangi bir anormallik olup olmadığını sorması üzerine ise Altıntaş, faciadan 4-5 ay önce o bölgede bir göçme olduğunu ve sıcaklık artışı bulunduğunu söyledi. Dinamit atımları konusunda ise A0 ve H panolarında bir dönem emniyetçi bulunduğunu söyleyen Altıntaş, “Dinamit atıldıktan sonra emniyetçi ayrılır. Biz 5 dakika sonra gireriz. Gaz değerlerini bilmeden gireriz” dedi. Madendeki taşeron çalışma iddiaları konusunda ise Altıntaş, “Ben MİS ekibi diye bir taşerona girdim. Şirket yetkililerinden kimseyi görmedim. Taşeron yetkilisini de görmedim. Başçavuşumuz Yusuf Aslan ile muhatap olurum. Beni de işe o aldı” diye konuştu.

YANGIN SÖNDÜRME SİSTEMİ YOK

Ocakta bariz bir şekilde sıcaklık artışı olduğunu söyleyen Altıntaş, “İşçiler bu durumdan şikayetçiydi. Biz söylediğimiz zaman ‘Biz farkındayız’ deyip tersliyorlardı. Terslenmektense bir şey söylememek daha iyiydi” dedi. Ocakta herhangi bir yangın söndürme sistemi bulunmadığını da sözlerine ekleyen Altıntaş, müfettişler gelmeden önce ise kendilerine haber verildiğini ve düzenleme yaptıklarını belirtti. Altıntaş, “Müfettişler gelmeden önce haberimiz oluyordu. Nereyi kontrol edeceklerse orayı düzene sokuyorduk. Müfettişin istediği daha yavaş ilerlenmesi ve daha güvenlikli olmasıydı. Devletin belirlediği günde 1 metre ise 5 metre ilerliyorduk. Biz hızlı ilerliyorduk ve gerekirse görmemesi için kapatıyorduk. Üzerimizdeki çavuş nasıl istiyorsa öyle yapıyorduk” diye konuştu.

‘EĞİTİM ALMADIĞI HALDE KAĞIT İMZALADIK’

Harun Yılmaz’ın vardiya başında gelerek o gün yapılması gereken işleri aktardığını söyleyen Altıntaş, 8 saatlik vardiyada olmayacak bir işe bile “Bugün olacak, yapılacak” şeklinde ısrar edildiğini belirtti. Altıntaş ayrıca ısrar konusunda, “İşi bitirirsek prim alacağımızı söylerlerdi. Ancak hiçbir zaman prim almadık” dedi. Altıntaş, olaydan önce de ocakta herhangi bir tatbikat yapılmadığını ifade etti. Kamaların eksik olduğunu da söyleyen Altıntaş, ilerleme yaptıkça arkadaki kamaları söktüklerini ve ilerledikleri yerlere taktıklarını ancak bunun güvenli olmadığını söyledi. Kendisine 12’ye yakın eğitim aldığına dair kağıt imzalatıldığını belirten Altıntaş, “12’ye yakın eğitimle ilgili kağıt imzalatıldı. İçeriğine bakmadım. İş çıkışında imzalatılıyordu. Baksam otobüsü kaçıracaktım” dedi. Altıntaş, son olarak sanıklardan şikayetçi olmadığını söyledi.

SANIK AVUKATINDAN TEHDİT

Altıntaş’ın ifadesinin ardından söz alan sanık avukatı Yusuf Koçyiğit’in, mağdur işçilere yönelik “Hatırlatmak istiyorum. Her yanlış beyan suç teşkil eder” şeklinde ifadeler kullanarak, ifade veren mağdur işçileri tehdit etmesi salonda tepkilere neden olurken, mahkeme başkanı araya girerek sanık avukatları hatırlatma yapmaması konusunda uyardı.

ÇALIŞTIRARAK ‘EĞİTİM’ VERİYORLAR

Madenci Ceyhan Bağdatlı, askerlik nedeniyle olaydan 5 gün önce işe geri döndüğünü, toplamda iki buçuk yıl Soma Kömürleri A.Ş’de çalıştığını söyledi. Olay gününü anlatan Bağdatlı, “Olay günü S panosunda taban almaya gitmiştik. ‘Sarı’ lakaplı başçavuşum vardı. 31 kişiydik. İşimiz bitmişti bir ekibi yukarı göndermiş, biz aşağıda kalmıştık. ‘Bizi niye aşağıda tutuyorsun’ diye kendisiyle tartıştıktan sonra ben de yer üstüne çıktım. Yolda dumana maruz kaldım ve yanık kokusu geliyordu” dedi. Monoksit maskesinin ilk anlarda kendisine yardımcı olduğunu ancak daha sonra bir etkisi olmadığını söyleyen Bağdatlı, daha sonra kendi çabalarıyla dışarı çıktığını söyledi.

İşe başlarken 3 günlük eğitim aldığını söyleyen Bağdatlı, yer altında da eğitim almak için ocağa girdiğini, facia yaşanmasaydı Celal Bayar Üniversitesindeki eğitime gideceklerini söyledi. Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı’nın yer altında iş mi yaptıklarını yoksa eğitim mi aldıklarını sorması üzerine ise Bağdatlı, “İş yapıyorduk. Çalıştırarak eğitim veriliyordu” diye cevap verdi. Acil durum eğitimi konusunda pratik olarak yalnızca gaz maskesinin nasıl takılacağının öğretildiğini söyleyen Bağdatlı, risk konusunda da bir eğitim almadıklarını söyledi. Askerlik öncesi K panosunda çalıştığını, askerden sonra ise S panosunda çalışmaya başladığını ve sıcaklık farkının bir hayli yüksek olduğunu söyledi. Kendisinin de taşerona bağlı çalıştığını belirten Bağdatlı, sanıklardan şikayetçi olmadığını söyledi.

Mağdur işçilerden Hasan Serhat Öztürk, 2011 yılında Soma Kömür İşletmelerinde işe başladığını belirterek, madende üretim ve ilerlemede çalıştığını söyledi. Olay gününü anlatan Öztürk, “Olay olmadan önce işimiz 14.30 civarında bitti. Yolda elektrikçi Ergun’u gördük. Elektrikleri kesiyordu. Ne olduğunu sorduk. Yangın olduğunu ve arıza nedeniyle elektriği kestiğini söyledi. Yukarı çıkarken arkamızdan duman gelmeye başladı. Boğazımızı yakıyordu” dedi.

Bir süre bir yere sığındıklarını belirten Öztürk, yukarıyı aradıklarını ve kendilerine havanın ters çevrileceğinin söylendiğini aktardı. Dumanın kahverengi tonlarında olduğunu da belirten Öztürk, ilk etapta plastik kokusu nedeniyle bandın zorlandığını düşündüklerini söyledi. Ardından bir süre sonra arama kurtarma ekiplerinin kendilerini çıkardığını söyleyen Öztürk, bazı arkadaşlarının da bayıldığını belirtti. Çıkmaya çalıştıkları sırada gaz maskelerini taktıklarını ancak maskenin çalışmadığını söyleyen Öztürk, maskelerin kendilerine işe girişte verildiğini ve çalıştığı süre boyunca yalnızca bir kez bakımının yapıldığını söyledi. Ayrıca işe girişte yalnızca 3 gün eğitim aldıklarını söyleyen Öztürk, risk konusunda kendilerine herhangi bir eğitim verilmediğini de belirtti.

İŞÇİ BAŞINA 7 TL!

Maden içerisindeki S panosunda sıcaklıkların son dönemde giderek arttığını söyleyen Öztürk, dinamit atışları konusunda da emniyetçilerin bazen geldiğini bazen ise hiç gelmediğini söyledi. Öztürk, “İki top atışı yapıldıktan sonra duman dağıldığında içeri girerdik” dedi. Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın iş güvenliği ile ilgili sorularını “O kadar düşünürsek madene giremeyiz” diye cevaplayan Öztürk, madende çalışmanın başlı başına bir risk olduğunu söyledi. Taşeron çalışma sistemi konusunda ise kendisinin Şerif Genç adlı taşerona bağlı olarak çalıştığını söyleyen Öztürk, taşeronların işçi başına 7 TL aldıklarını bunu da Genç'in kendisinden duyduğunu söyledi. Öztürk, “Biz çalışıyoruz. onlar parasını alıyor. Beni işe koyduğu için parasını alır sonra aylık üretimden de para alır. Her ayakta aylık üretim ölçülür. Ayaklarda çalışan taşeronlar bellidir” dedi. Mahkeme başkanının “Şirket taşerona vermek için sizden mi para keserdi” ve “Taşeronun size bir faydası olduğunu gördünüz mü? İş güvenliği açısından yol gösterdi mi?” diye sorması üzerine ise Öztürk, “Taşerona benim paramdan kesinti olmazdı. Onu şirket verirdi. Onu da benden alsa çalışmamın bir anlamı kalmazdı. İş sağlığı açısından bize hiçbir şey demediler. Taşeronu biz hiç sevmezdik. Sevilen taşeronlar vardı ancak onlar da işçisine çay simit ısmarlardı. O yüzden sevilirlerdi” diye cevap verdi. Ayrıca Öztürk, ay içerisinde işe 3 gün gitmediklerinde mazeretleri olsa bile aylık 160 TL olan primlerinin kesildiğini söyledi. Sıkça tartışılan gazların yüksek değerleriyle ilgili olarak ise mahkeme başkanının “Mevzuata göre 50 PPM çalışma sınırıdır. 500 PPM var dense ne yaparsın?” sorusuna ise Öztürk, “Ben gaz değerlerinden anlamam. Emniyetçiye gidecek miyim kalacak mıyım diye sorarım. Çık derse çıkarım çalış derse çalışırız” diye cevap verdi.

'DOĞRU BİLGİ GELSEYDİ BU KADAR ÖLÜM OLMAZDI'

Mağdur işçilerden İbrahim Genç ise 11 yıllık maden işçisi olduğunu ve Soma Kömürleri'nde Park Teknik’ten devir alındığından bu yana çalıştığını söyledi. Olay gününü anlatan Genç, “Olay günü S-3 yarı mekanizede çalışıyorduk. 14.45 gibi işimiz bitti ve çıkmaya başladık. O sırada İbrahim Diker diye bir arkadaşımız vardı. ‘Yangın var. Ayakları boşaltın’ diye bağırarak gidiyordu. Arakasından ince bir duman ve çok kısa bir sürede ise yoğun bir duman tabakası kapladı ortalığı. Anayola çıktık. Ayaklara duman gitmesin diye kapıları açtık. Duman ayaklara gitmeden naylondan devam ediyordu. Duman yoğunluğu sürekli artıyordu. O sırada telefonla görüşen oldu. Biz bu dumandan çıkamayız diyerek beklemeye başladık. Ama biz olaydan haberdar değiliz. Ne olduğunu bilmiyoruz. Dumanın zaman içinde lastik ve kablodan geldiğini anladık" dedi. Dumanın kısa sürede geçeceğini düşündükleri için maskeleri ilk etapta kullanmadıklarını söyleyen Genç,  kendilerine bilgi verilseydi bir çok arkadaşının sağ kurtulabileceğini vurguladı. Genç, "Bize doğru bilgi gelse ayak yerine kuyruğa gitsek belki de bu kadar çok ölüm olmazdı. Olay günü S panosuna 150-200 kişi girdik ama tam kaç kişi vardı bilmiyorum. Bir tek ben kurtuldum. Biz o anda yapılması gerekeni yaptık. Ayakları boşaltın dediler ama biz boşaltmadık. Ben biraz ilerleyince istim havasını görünce maskemi çıkardım. Burun aparatıyla bekledim. Maskenin bir faydası oldu mu olmadı mı onu bilmiyorum” diye konuştu. Olay günü amirlerinden Koray Karadağ'ın "Ben maskeye güvenmiyorum" dediğini hatırlatan Genç, üst amirlerinin bile maskelere güvenmediğini vurguladı. Madendeki sıcaklık artışını amirlerine ilettiklerini ancak müdahale edilmediğini söyleyen Genç, “Amirler maskelere güvenemediklerini söylediler. Sıcaklık artışı vardı. Son 3 haftadır amirlere söylemiştik ama kimse bir şey yapmadı. Üretim güvenliği öncelikliydi. Üretime önem verin derlerdi. Emniyet tedbirlerine dikkat edilmiyordu” diye konuştu. İşe girerken aldıkları eğitimde kendilerine yalnızca nereye girip ne yereye girmeyeceklerinin söylendiğini belirten Genç, acil durum planı ve benzeri konulardan ise haberinin olmadığını söyledi. Madende "Önce iş sonra iş güvenliği" ilkesinin işler olduğunu ifade eden Genç, iş güvenliği açısından malzemelerde eksiklik olduğunu ve bunu dile getirmesine rağmen herhangi bir çözüm bulunmadığını söyledi. Ayrıca çalışırken fazla üretmek için telaşlandıklarını da söyleyen Genç, ocakta çekilecek bir kömür varsa da buna amirlerinin değil taşeronun karar verdiğini belirtti.

HER ŞEYİN GÜLLÜK GÜLİSTANLIK OLDUĞUNU İDDİA ETTİ

4 yıldır Eynez Maden İşletmesi'nde çalışan Mehmet Çelik isimli işçi ise olay gününü anlatarak, “Paşa vardiyasına gitmiştim. Servisten indim. Havalandırma kapılarından geçtim ve 150-200 metre sonra duman gelmeye başladı. Biz top dumanı sandık. Bizi kimse uyarmadı. Biz içeri girdiğimizde bizi kimse uyarmadı. Bir girdikten sonra üzerimize şerit çekmişler. Kapılara girmeme 30 metre kala sürünerek dışarı çıktım” dedi. Ocak içerisinde bir alarm ve haberleşme sistemi olmadığını söyleyen Çelik, telefonlar olduğunu belirtti. Diğer mağdur işçilerin yanı sıra madende birçok şeyin düzenli olarak yürüdüğünü iddia eden Çelik, üretim baskısı olmadığını söyledi. Madendeki taşeron çalışma sisteminde baskı olmadığını söyleyen Öztürk, herkesin normal bir tempoda düzenli bie şekilde çalıştığını da iddia etti.

KOZAĞAÇLI: YOKSULLARIN HESABINI YOKSULLARDAN SORMAYACAĞIZ

Çelik'in ifadelerine aileler sık sık “Satılmışlar”, “Kendini kaç paraya sattın” diye tepki gösterirken, müşteki avukatlarından Selçuk Kozağaçlı Çelik'e, “Halen orada çalışıyor musun” diye sordu. Çelik'in facianın ardından bir ay sonra yeniden işe başladığını söylemesi üzerine ise Kozağaçlı, “Yaşamını yitiren 301 madencinin hesabını yalan söyleyen bir insanı linç ederek sormayacağız. Yoksul insanların hesabını yoksullardan sormayacağız” diye konuştu.

 

Kaynak: Evrensel Gazetesi

http://www.evrensel.net/haber/259231/somada-uretimi-5-kat-artirirken-eks...