• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Serap Çakır/Birgün Gazetesi

Çalışmak sağlığa zararlıdır

09.04.2012

İşleyen demir ışıldar mı gerçekten? 11 işçi daha geçenlerde, evet evet daha geçenlerde, üç beş gün önce, tarihi aklınıza düştü mü, unuttunuz mu yoksa hemencecik, kaybettiler hayatlarını ışıldamaya çalışırken. Çalıştıkları doğru, parıldadıkları da… Yerden göğe doğru yükselen bir alevin rengi nasıl oluyorsa öyle parıldadılar son kez, bu hayatta. Önce kıpkırmızı, sonra siyaha çalan ve karışan yanan etin kokusuyla, ağır, bezgin ve utanılası… Işıldıyorlardı işçiler,  izbe barakalarında, yok o da değil çadırlarında, bir yemek sonrası yanarak ve ne olduğunu anlamadan can verirken oracıkta, Esenyurt’unda bu ülkenin, ölüverdiler. Kocaman bir alışveriş merkezinin inşaatının orta yerinde, kocaman bir şehrin göbeğinde, göz göre göre ışıldadılar.
 
İşleyen demir ışıldar mı gerçekten? İstanbul’un Esenyurt’unda olanın bir benzeri, bu sefer ateşle değil suyla yaptı imtihanını. Adana’nın Kozan’ı patlayan baraj gölünde kaybolan ve yaşamını yitiren on işçiyle haber oldu gazetelere…
 
Işıldıyordu işçi kısmı bir iyice. Bu kez çığlık Amasya’nın Suluova’sından yükseldi. Bu seferki ecelin adı ateş değil, su değil “gaz” idi, yeri maden idi… Bir rakam yazılacaksa eğer istatistiklere bu sayı roma rakamıyla II, modern rakamla 2, yazıyla iki idi. İstesek, bilsek ki istatistikler İngilizce yazsak çare olacak belki bir de ‘two’yu eklerdik bu bilgilerin arasına, ama ne çare…
 
İSTATİSTİKLER NEYİ ANLATIYOR?
Desem ki yalnızca şubat ayında kırk iki (42), bir önceki ay altmış iki (62), bir önceki sene beş yüz elli sekiz (558) işçi ölüverdi iş kazalarında, bir infial yaratır mıyım kamusal vicdanlarınızda? Üç beş kamu vicdanını ve yasal düzenleme yapacağız diye her kaza sonrası demeç veren birkaç politikacıyı utandırır mıyım acep?
 
Diyor ki Annie Thebaud-Mony “Çalışmak Sağlığa Zararlıdır” adlı kitabında: “Ne zaman ki iş kazalarını toplumsal planda kamu düzenine saldırı suçu kapsamında ele alacağız, işte o zaman iş kazalarının önemini de daha iyi kavramış olacağız.” Biz henüz kamu düzenimizi sarsamadık! Kamu düzeninin çoktan infilak ettiğini bir türlü kavrayamadık. Kaç işçi daha göz göre ölürse aslında kamusal düzenimizin içten içe patlatıldığını, arıyorsak eğer bir terörist saldırı, bundan daha iyisini, bulamayacağımızı anlayacağız, işte o gün bayramımız olacak.
 
Ama şimdilik yastayız. Gün gelecek, göz göre göre ölen her işçinin, aslında bir cinayete hatta topluca bir katliama kurban gittiğini anlayacağız, işte o gün, bu kıyımlara da ‘dur’ demesini öğreneceğiz. İşçi kıyımlarını, toplumsal bir yara olarak kabul etmediğimiz sürece, Van’dan gelecekler, Samsundan, İzmit’ten, Aydın’dan Antalya’dan ve Mersin’den gelecekler, net ve bir kelimeyle söyleyeyim, ölecekler! Bu sizin oğlunuz, amcanız, babanız, enişteniz olacak ve bir servis minibüsünün içinde ölen yedi kadın işçiden biri sizin teyzeniz, anneniz, halanız olacak. Alışacaksınız, alıştınız, alışacak mısınız?

İŞ KAZALARI NORMAL Mİ?
İş kazaları normalmiş gibi algılanıyor. Normal mi? Size bu haberler sıradan mı geliyor? Sizde bu ölümler alelade bir haber hissi mi uyandırıyor? Mony şöyle diyor Çalışmak Sağlığa Zararlıdır kitabında: “İşçinin işi, her zaman sakat bırakır. Madenciler ciğerlerini tükürür. Çelik fabrikalarında çalışan delikanlıların parmakları kesiktir. Doğramacıların da parmaklarından birkaçı yoktur. Mesleğin tüm haritası bedeninde çizilidir. Bu aynı zamanda toplumun işçilere bakışıyla da ilgilidir.” İşçi bedenine çiziyor mesleğinin tüm haritasını. Genci, çocuğu, yaşlısı, kadını ve erkeğiyle… Bedeni nerede, ne iş yaptığını topluma söylüyor ve bunu yalnızca iş kazalarıyla da yapmıyor. İşçi sağlığı ve işçi güvenliği değince meslek hastalıklarıyla da işçi bedeninin ayrıntılı bir haritası çıkıyor önümüze. Siz bu haritaya pek çok kez göz attınız aslında. Kot kumlama işçilerinin çığlığını, bedenlerine kazınan silikozis hastalığını az çok duydunuz. Bu bir meslek hastalığı. Bu, insan bedenine, işçi bedenine yapılan kolektif saldırılardan yalnızca biri… “Toplumda, hepimiz farklıyız, hepimizin özellikleri farklı. Kimisi sigara içer, kimisi içki içer, kimisi durmadan yer… İnsanlar ve insanların farklılıkları, tam da bu toplumu oluşturur. Meslek hastalığı ise sana dışarıdan gelir. İşletmenin ve toplumun, senin içine akın etmesidir. Saldırıya uğrayan senin özel hayatındır ve bunda senin hiçbir suçun yoktur. Sorun böylece farklı bir hal alır; kolektifleşir. Meslek hastalığı kolektif bir saldırıdır.”
 
ÇALIŞMAK SAĞLIĞA ZARARLIDIR!
Demek ki yalnızca işçi kazalarıyla değil, meslek hastalıklarıyla da kolektif bir saldırıya maruz kalıyor işçiler. Meslek hastalığı yani amyant mağduru olduğunda bir insanın öncelikle bedeni değişiyor. Nefes almakta zorlanıyor mesela, böbreklerini kaybediyor, cilt hastalıkları, kanser, tedavisi ya çok zor ya da imkânsız hastalıklara yakalanıyor. En sinsi tarafı bu durumun aniden meydana gelmemesi. Dolayısıyla kamuoyunda birkaç işçinin ölüm haberinden daha az ilgi uyandırıyor kimi zaman. Çünkü “uzun süreli maruz bırakılmak” meslek hastalığının en önemli sebebi, tek  tek alıyor canları... Mony çarpıcı bir benzetme yapıyor meslek hastalıklarıyla ilgili: “Amyant mağdurları, öksüren insanlar değildir; terörizm mağdurları derken neyi kastediyorsak odur. Başkalarının saldırısına uğramış insanlardır.” Üstelik bilinçli olarak!
 
Sevgili okurlar, işçiler hem iş kazalarıyla hem de meslek hastalıklarıyla kolektif bir saldırı altındalar. Eğer bu bilinçle bakmaz ve bu ölümlere dur demezsek, kötü haberlere bir yenisi daha eklenecek hem de her gün. Çalışmak sağlığa her geçen gün daha da zarar verecek. Ve biz her ölüm haberinin ardından, bir devlet büyüğümüzden ertesi gün bir daha hatırlanmayacak şöyle bir söz duyacağız: “''Olay inceleme safhasında. Yangın nedenine ilişkin ulaştığımız net bir bulgu yok'' dedi. Nokta… Bitti…
 

Kaynak: Birgün Gazetesi