Konfederasyonumuz; cumhuriyetimizin temel niteliklerini düzenleyen hükümler çerçevesinde; çağdaş ve demokratik ilkeleri benimseyen, toplumsal ve bireysel özgürlükleri esas alan, hukukun üstünlüğü temeline oturan, erkler arasındaki denge ve ahengi koruyan, uygarlık yolunda değişime ve gelişime açık, toplumumuzun temel değerleriyle bütünleşmiş, demokratik, ekonomik ve sosyal hakların özgürce kullanılmasına imkân sağlayacak anayasa hazırlıklarına, toplumsal uzlaşıda yer alarak katkı vermeye hazırdır.
Konfederasyonumuz; cumhuriyetimizin temel niteliklerini düzenleyen hükümler çerçevesinde; çağdaş ve demokratik ilkeleri benimseyen, toplumsal ve bireysel özgürlükleri esas alan, hukukun üstünlüğü temeline oturan, erkler arasındaki denge ve ahengi koruyan, uygarlık yolunda değişime ve gelişime açık, toplumumuzun temel değerleriyle bütünleşmiş, demokratik, ekonomik ve sosyal hakların özgürce kullanılmasına imkân sağlayacak anayasa hazırlıklarına, toplumsal uzlaşıda yer alarak katkı vermeye hazırdır.
1982 Anayasası şimdiye kadar onyedi defa değiştirilmiş olmasına rağmen 12 Eylül Hukukuna egemen olan “yasaklayıcı” yaklaşımların etkisinden kurtulamamıştır. Bugüne kadar yapılan değişiklikler demokratikleşme doğrultusunda pek çok olumlu yan içerse de anayasa, devlet ile toplum arasında olması gereken mutabakat belgesi haline gelememiştir.
Devletin varlık nedeni, toplumu oluşturan bireylerin refah ve huzurudur. Bu nedenle hazırlanacak anayasa toplumun tüm kesimlerinin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almalı; bu yönü ile çağdaş demokrasilerin temel ilke ve kurumlarının tamamını kapsamalı, özellikle demokratik yapının oluşmasına katkı sağlayan sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun farklı kesimlerini temsil eden bireylerin veya grupların söz söyleme, ekonomik ve siyasi katılım haklarını genişletmelidir. Bu bağlamda örgütlü kesimler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin anayasa hazırlık sürecine etkin katılımlarının sağlanmasına, şeffaf ve demokratik bir tartışma sürecinin işletilmesine azami ölçüde özen gösterilmelidir.
Hazırlanacak anayasa, çalışanlar açısından; özellikle işçi-işveren arasında uluslararası normların benimsediği hükümlere dayalı, çalışanların örgütlenme ve toplu hareket haklarına imkân veren bir felsefeye sahip olmalı ve toplumsal dengeleri gözetmelidir.
Anayasa, temel hak ve özgürlükler bakımından engelleyici, sınırlayıcı ve yasaklayıcı yaklaşımlardan arındırılmalı; bir yandan temel hak ve özgürlükler tanınırken diğer yandan bunların kâğıt üstünde değil gerçekten kullanılabilir olmasını sağlayıcı yollar açılmalıdır.
Devletin, sosyal ve ekonomik koşulların geliştirilmesinde alacağı rol “sosyal devlet” kavramı ile birlikte yeniden kurgulanmalı ve değerlendirilmelidir.
Anayasa, detay değil çerçeve düzenlemeler içermelidir. Detay unsurlar hukuk tekniği gereğince kanunlara ve kanunlar hiyerarşisini takip eden diğer normlara bırakılmalıdır. Kuşkusuz ki, detayı olmayan anayasayı “az madde içeren”, “kısa” ve “öz” bir metin olarak algılamak doğru değildir. Anayasanın az madde içermesi veya kısa olması, anayasanın içinde bulunmasına gerek olmayan, doğrudan kanunla düzenlenebilecek hususların anayasa metnine dâhil edilmemesi anlamındadır.
Anayasa içinde yer alacak konular devletin kuruluş esasları, çağdaş demokratik yaklaşımlar ve yaşanan olumsuz deneyimler gözönünde tutularak; devletin organları ile kişilerin temel hak ve özgürlük alanlarını ve buna bağlı olarak siyasal, ekonomik ve sosyal haklar gibi alanları düzenlemelidir.
1982 Anayasasıyla, işçilerin örgütlü yapıları olan sendikaların hareket alanları daraltılmıştır. İşçilerin hak ve özgürlükleri, anayasadan başlayarak, anayasanın temel mantığını esas alan yasakçı bir çerçeveye sığdırılan kanunlarla kısıtlanmıştır. İşçilerin çalışma hakkının bir yansıması olarak sendikalara üye olması ve toplu iş sözleşmesi hakkına erişmesi ve özellikle grev hakkının kullanımı noktasında sorunlar bulunmaktadır. 1982 Anayasası ile “grev hakkı”; “menfaat grevine” indirgenerek “hak grevi” yasaklanmıştır. Sendikal hakların kullanımı bir bütün olup, hak grevinin olmadığı bir sistem eksik ve sakattır.
1982 Anayasası ile işçiler açısından önemli hak daralmalarının yaşandığı diğer bir alan, düşünce ve ifade özgürlüğünün birlikte kullanılmasının somut ifadesi olan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde karşılaşılan olumsuzluklardır. İfade özgürlüğünün gerek bireysel ve gerekse toplu kullanımı demokratik toplum olmanın en önemli unsurlarından biridir. İfade özgürlüğünün bireysel ya da birlikte kullanımı, sadece toplumun örgütlü kesimleri için değil, bir duygu ya da düşünceyi ifade etmek için geçici olarak bir araya gelen ve barışçıl yollarla sesini duyurmaya çalışan örgütsüz kişi/kişiler için de serbestçe kullanılabilir olmalıdır.
Demokratik toplumların ve çağdaş hukuk düzenlerinin sağlıklı olarak varlığını sürdürmesi ve gelişmesini sağlayan belirleyici özelliklerden biri de, temel insan hakkı olan düşünce, inanç ve kanaatlerin bireysel ve kitlesel olarak açıklanmasında, yayılmasında ve örgütlenmesinde geniş bir özgürlük alanı tanınmasıdır.
BİZE GÖRE;
1. Anayasanın ilk dört maddesi aynen muhafaza edilmelidir.
2. Devletin üniter yapısı korunmalıdır.
3. Temel hak ve hürriyetlerin kullanımını zorlaştıran engeller kaldırılmalı; devlet ile vatandaş arasındaki ilişkilerde, ağırlık bireyden yana olmalı, bireyin hak ve ödevleri, bireyi önceleyen bir yaklaşımla düzenlenmelidir. Temel haklar içerisinde yer alan sağlık, sosyal güvenlik ve sendika hakları başta olmak üzere; insan hak ve özgürlükleri, devleti korumak adına sınırlanıp, zedelenmemelidir.
4. Çalışanların devlet ile mutabakatına ilişkin hususlar ayrı bir bölümde düzenlenerek anayasa teminatı altına alınmalıdır. Bu çerçevede:
• Sendika kurma, üye olma-çekilme, sendikal faaliyetler, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarına getirilen kısıtlar ILO’nun onaylanmayan sözleşmelerinin onaylanması, Avrupa sosyal Şartı’na konulan çekincelerin kaldırılması; Türkiye’nin onayladığı uluslararası sözleşmelerin iç hukukumuzda uygulanabilir hale getirilmesi yoluyla kaldırılmalıdır.
• Çalışanlara insan onuruna yakışır iş ve yaşam sağlamak için başta iş güvencesi, sosyal güvenlik, sağlık, eğitim, iş sağlığı ve güvenliği hakları fırsat eşitliği içinde geliştirilmeli, işçilerin yönetime katılması sağlanmalıdır.
• Tam istihdamı hedef alan insan odaklı politikalar öncelikle uygulanmalıdır.
• Ücrette adaletin sağlanması gelir dağılımının düzeltilmesi ve gelirin yeniden dağılımı için düzenlemeler yapılmalı; asgarî ücretin tespitinde çekirdek ailenin geçim şartları gözönünde bulundurulmalıdır.
• Vergi yükü dengelenmeli, vergi adaleti sağlanmalıdır.
• İşçilerin kıdem tazminatı hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır.
• Grev yasakları ve hak grevinin önündeki anayasal engel kaldırılmalıdır.
• Ekonomik ve Sosyal Konsey’in etkinliği artırılmalıdır.
• Yüksek Hakem Kurulu özerk Anayasal kuruluş haline getirilmelidir.
• İşçi memur ayrımı tartışmaları sonlanmalı, “memur” tanımı açık ve kesin ifadelerle hükme bağlanmalıdır. Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli devlet işlerini kamu erki kullanma yetkisinde dayanarak yürütenler “memur” olarak istihdam edilmeli, bunun dışında kalanlar kamu hizmeti görseler bile “işçi” sayılmalıdır.
• Sivil toplum örgütü yöneticilerinin milletvekili seçilmeleri halinde görevlerini sürdürmeleri imkânı getirilmelidir. Demokratik kitle örgütleri, sivil toplumun bütün alanlarını özgürce temsil edebilmelidir.
5. Hak arama özgürlüklerinin önü açılmalı, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu yetkisi kullanan görevlilerin her türlü istisna ve imtiyazlarından arındırılarak hukuk önünde hesap verebilir olmaları anayasal teminat altına alınmalıdır.
6. Seçim sisteminde, parlamentoda daha geniş temsile imkân veren uygun bir baraj oranı tespit edilmeli, milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmalıdır.
7. Ayrımcılığın her türü ile mücadele etmek ve eşitliği sağlamak için fiilen gerçekleştirilebilir önlemler alınmalıdır. Elverişsiz konumda bulunan; yaşlılar, özürlüler ve çocuklar için özel güvenceler sağlanmalı; sosyal güvenlik ve sağlık hakları piyasa koşullarına bırakılmamalıdır. Sosyal hakların sağlanabilmesinde kaynakların yetersizliği ölçü olmaktan çıkarılmalı, “Sosyal Devlet” ilkesinin içi doldurulmalı, tam olarak hayata geçirilmeli ve çalışanların aileleri ile birlikte insan onuruna yaraşır bir hayata kavuşmalarını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
(30 Aralık 2011 - Ankara/TÜRK-İŞ Genel Merkezi)