Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi
Başkanlığına
Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi
Başkanlığına
17.02.2004
Yürütmenin Durdurulması ve
Duruşma İstemli İptal Davası
Davacı : Türkiye Petrol, Kimya, Lastik İşçileri Sendikası ( Petrol-İş)
Vekili : Av.Gökhan Candoğan
Tarlabaşı Bulvarı Al Hatun Sok. 27/3 Tepebaşı, Beyoğlu, İstanbul
Davalı : Özelleştirme Yüksek Kurulu, Ankara
D. Konusu : TÜPRAŞ- Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş.’de mevcut % 65.76 oranındaki kamu hissesinin 13.01.2004 tarihinde sona eren ihale süresi sonucunda Almanya merkezli Efremov Kautschuk Gmbh şirketine 1.302.000.000 ABD dolarına satılmasına onay veren 09.02.2004 tarihli ÖYK kararının duruşmalı olarak yapılacak yargılama sonucunda iptali ile dava sonuna kadar yürütmenin durdurulması istemini içerir dava dilekçesidir.
Öğrenme Tarihi : 9.2.2004
A. Açıklamalar :
Vekili bulunduğum Petrol-İş Sendikası ( ek-1, vekaletname), Türk-İş’e bağlı bir işçi sendikası olup, davaya konu ÖYK kararı ile özelleştirilmesi söz konusu olan Tüpraş bünyesinde çalışmakta olan işçilerin üyesi bulunduğu, toplu iş sözleşmesi imzalama hak ve yetkisine sahip sendikadır.
Yasalar çerçevesinde, üyelerinin hak ve çıkarlarını korumak için her türlü yasal girişimde bulunma yetkisine sahip olan müvekkil Sendika, ülkemizde bugüne kadar yapılan neredeyse her özelleştirme işleminden öncelikle ve asli olarak zarara uğrayanların çalışanlar olması gerçeği karşısında, kendi yetki alanında bulunan özelleştirme işlemlerine karşı idare davalar açarak üyelerinin hak ve çıkarlarını koruma girişiminde bulunmuştur.
B. Dava Konusu İdari İşlem :
T.C. Maliye Bakanlığı tarafından 09.02.2004 tarihinde yapılan açıklama ile; TÜPRAŞ’da mevcut %65.76 oranındaki kamu hissesinin, blok olarak satılmasına ilişkin 07.06.2003 tarihli ilan ile başlayan 13.1.2004 tarihinde sona eren ihale süreci sonunda, 1.302.000.000. ABD doları bedel üzerinden Almanya merkezli Efremov Kautshuk Gmbh. Şirketine satılmasına, 4046 sayılı yasa hükümleri doğrultusunda ÖYK
( Özelleştirme Yüksek Kurulu ) kararı ile ONAY verildiği kamuoyuna bildirilmiştir. Dava ile bu onay kararının iptali isteminde bulunulmaktadır.
C. Mahkemenizin Yetkisi :
2577 sayılı İYUK’nun 32.maddesinde, göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesinin, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olduğu, hükmü mevcuttur.
Dava konusu karar, Ankara’da bulunan Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun bir karar/işlemi olup, özel bir yetki kuralının bulunmaması nedeniyle, yetkili idare mahkemesi Ankara İdare Mahkemesidir.
Gerek ÖİB, gerekse de ÖYK (Özelleştirme Yüksek Kurulu ) kararlarına karşı açılan davalarda Ankara İdare Mahkemelerinin yetkili /görevli olduğu hususu, gerek İdari Mahkemesi, gerekse de Danıştay içtihatları ile ortaya konmuş bir husustur.
D. İlgili Mevzuat :
Dava konusu işlem 4046 sayılı genel özelleştirme yasasına dayanılarak alınmış bir karardır. 4046 sayılı yasa hükümleri dışında,
· Anayasa hükümleri ile konu ile ilgili Anayasa Mahkemesi içtihatları,
· 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ve bu kanuna dayanılarak çıkarılmış,
· Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında 1998/4 sayılı Tebliğ
İle kamu yararına ilişkin idare hukuk temel ilke ve esasları ilgili mevzuatı oluşturmaktadır.
· Tüpraş, Kamu Ortaklığı İdaresi’nin 10.7.1990 tarih ve 90/3 sayılı kararı ile özelleştirme kapsamına alınmıştır.
· Yüksek Planlama Kurulu’nun 8.1.1991 tarih ve 91/2 özelleştirme sayılı kararı çerçevesinde şirket sermayesinin % 1,64’ü 27-29 Mayıs 1991 tarihlerinde halka arz edilmiştir.
· Özeleştirme Yüksek Kurulu’nun 12.10.1999 tarih ve 99/68 sayılı kararı çerçevesinde, bu kez, idareye ait % 30,7 oranındaki hisse senedi, yurt içi ve yurt dışı piyasalarda halka arz edilerek özelleştirilmiştir. Bu işlemler ile şirketin halka açıklık oranı % 34,24’e ulaşmıştır.
· ÖYK’nın 12.10.1999 tarih ve 99/68 sayılı kararına dayanılarak Tüpraş’da mevcut % 65,76 oranındaki kamu hissesinin satış yöntemiyle blok olarak satılmasına dair ÖİB’nin 29.5.2003 tarih ve 514 sayılı kararı alınmıştır.
· Bu karara istinaden 7.6.2003 tarihli ilan ile satış süreci başlatılmış, 24.10.2003 tarihinde tekliflerin verilme süresi sona ermiş, teklif sahipleri ile görüşme süreci başlamış ve nihayetinde 13.1.2004 tarihinde teklifler belirlenerek ihaleyi kazanan şirket açıklanmıştır.
· İhalenin sonuçlandırılmasından sonra dosya Rekabet Kurumu’na gönderilmiş, Rekabet Kurumu’nun onayı sonrasında da ÖYK onayına sunulmuştur. ÖYK’nın 9.2.2004 tarihli onay kararı ile de süreç sona erdirilmiştir.
F. TÜPRAŞ İle İlgili Genel Bilgi :
Dilekçemiz ekinde, müvekkil sendika tarafından, kamuoyunu bilgilendirmek üzere hazırlanmış “Rafinaj Sektörü ve TÜPRAŞ” isimli kitapçık sunulmaktadır. (Ek-3 Petrol-İş Yayınları No:81 Mayıs 2003) şirketin önem ve değerini ortaya koyan bu yayında TÜPRAŞ ile ilgili aydınlatıcı bilgiler yer almakla birlikte bazı hususları dilekçemizde tekrarlamakta fayda görüyoruz.
Temel girdisi ham petrol olan petrol ürünleri sanayi, ham petrolün rafinerilerde stoklanıp arıtılması, üretilen ürünlerin dağıtım kuruluşları aracılığı ile tüketiciye ulaştırılmasını içeren entegre bir yapıdır. Bu entegre yapı içerisinde TÜPRAŞ’ın faaliyet konuları ;
· Hampetrol temin etmek,
· Hampetrolü rafine etmek,
· Petrol ürünleri ithal ve ihraç etmek,
· Petrol Rafinerileri veya yeni üniteler kurmak, satın almak, devralmak, işletmek,
· Petrokimya sanayi alanında fabrikalar, tesisler kurmak, işletmek ve ticaretini yapmak,
· Her türlü enerji ve enerji ile ilgili sanayi alanında santraller, tesisler kurmak ve işletmek,
Olarak belirlenmiştir. Faaliyet konusu çerçevesinde yapılanan TÜPRAŞ’ın İzmit, İzmir, Kırıkkale, Batman ve Körfez’de toplam beş ( 5) adet rafinerisi mevcuttur.
TÜPRAŞ, sektöründe“doğal tekel “ konumundadır. Ülkemizde bulunan toplam 32.milyon ton/yıl hampetrol kapasitesinin % 86’sı TÜPRAŞ’a kalan kısmı ise özel bir şirket olan ( Shell, BP, Marmara Petrol Ortaklığı, 1962 yılında kurulmuş ) ATAŞ’a aittir.
500 Büyük Şirket sıralamasında hep 1.sırada yer olan TÜPRAŞ, aynı zamanda, ABD’de yayımlanan finans dergisi FORBES’in A listesinde yer alarak ‘ dünyanın en mükemmel, büyük şirketleri ‘ arasında sayılmıştır. Dünya çapında belirlenen 400 şirketin bulunduğu bu listeye girebilmek için, firmanın yıllık cirosu veya piyasa değerinin 5 milyar doların üzerinde olması, ayrıca satış hacminin artış hızı, kazanç artışı, hisse senetlerinin kazandığı değerlerin uygun bulunması gerekmektedir.
TÜPRAŞ’ın mali değerleri aşağıdaki tabloda ortaya konulmuştur.
YENİDEN EDİNME DEĞERİ
|
7-8 milyar dolar |
SİGORTA DEĞERİ
|
4 milyar 400 milyon dolar |
TÜPRAŞ’ın büyüklüğünü ve ülke ekonomisi açısından önemini kavrayabilmek için başka verileri de dikkate almakta yarar vardır. TÜPRAŞ’ın kendi internet sitesinde (www.tupras.com.tr) ve davalı idare sayfasında ( www.oib.gov.tr.) yer alan bilgilere göre,
· Doğu Avrupa ve Balkanların en büyük rafineri şirketidir.
· Avrupa klasmanında 7.sıradadır.
Şirketin ülke reel ekonomisine katkısı ise, hiçbir özel şirketin ulaşamayacağı bir boyuttadır. Ekonomik krizler nedeniyle ülke ekonomisinin % 9.4 oranında küçüldüğü 2001 yılında TÜPRAŞ, hampetrol işleme oranında % 7.1’lik toplam satışlarında ise % 1.9’luk bir artış sağlamıştır.
Yine aynı yıl 1.9 milyon ton ürün ihracatı yaparak 300 milyon dolar döviz gelirini ülkeye kazandıran TÜPRAŞ’ın önemli bir özelliği de, özel şirketlerin büyük bir çoğunluğu gelirlerini/karlarının faaliyet dışı alanlardan sağlarken, TÜPRAŞ’ın işletme karının toplam kazanç içindeki payını 1999’daki % 45 oranından, 2000 yılında % 77’ye , 2001 yılında ise % 91’e yükseltmiş olmasıdır.
TÜPRAŞ’ın ülke ekonomisine katkısının mali boyutları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
YIL |
TOPLAM CİRO |
NET KAR/VERGİ SONRASI |
VERGİ/FON ÖDEMESİ |
İHRACAT TUTARI
|
2001
|
11 KATRİLYON |
188.6 trilyon lira |
5.3 katrilyon lira |
300 milyon dolar
|
2002
|
16.5 katrilyon lira (5.157 milyar dolar) |
173.9 trilyon lira (116 milyon dolar) |
8.9 katrilyon lira ( 6.1 milyar dolar ) |
835 trilyon lira ( 557 milyon dolar) |
2003 yılında ise toplam cirosu 19.3 katrilyon liraya ( 13 milyar dolar), brüt karı ise 600 trilyon liranın üzerine çıkmıştır.
Tablonun daha iyi anlaşılabilmesi için TÜPRAŞ’ın devlete ödediği vergi ve fon gelirinin, devletin vergi ve fon gelirleri toplamın, tek başına, yaklaşık olarak % 20’sine karşılık geldiğini eklemekte fayda vardır.
Son olarak, TÜPRAŞ’ın 1989 ile 2004 ile yılları arasında toplam 2 milyar dolarlık yatırım programını uygulamaya koyduğunu, 2001 yılı sonu itibariyle 1.3 milyar dolarlık yatırımın tamamlandığını, 700 milyon dolarlık kısmın devam ettiğini, kriz ortamında TÜPRAŞ’ın yatırıma devam ederek ülke ekonomisinin ayakta kalması yolunda önemli bir etkide bulunduğunu belirtmekte fayda vardır. ( Bu yatırım tutarları tamamıyla TÜPRAŞ tarafından karşılanmış olup, kamu hazinesinden aktarılmış bir lira bile söz konusu değildir. )
1. Kamu Yararı Genel Amacı ile 4046 Sayılı Yasadaki Özel Amaca Aykırılık
İdare hukuku temel ilkelerine göre, her idari işlemin asli/vazgeçilmez amacı kamu yararıdır. Genel amaç olarak tanımlanan “ kamu yararı “ her idari işlemde varlığı aranan bir koşuldur.
Bu genel amaç/kamu yararı, bazı durumlarda ilgili yasada açık bir şekilde ortaya konulan “ özel amaç” ile varlığını sürdürür. 4046 sayılı yasanın “ amaç ve kapsam” başlıklı 1.maddesinde,
md.1. bu kanunun amacı;
A. Bu maddede belirtilen ve Kanunun uygulanmasında ‘ kuruluş’ adı ile anılacak olan;
....... haklarının ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderinde azalma sağlamak için özelleştirilmesine ilişkin esasları düzenlemektir.
Denilerek,yasanın özel amacının,
· ekonomide verimlilik artışı sağlamak,
· kamu giderlerinde azalma sağlamak.
Olduğu ortaya konulmuştur. Dolayısıyla, bu yasaya dayanılarak yapılacak idari işlemlerin ‘amaç’ yönünden hukuka uygun olması, genel kamu yararı amacının özel görünümü halini alan bu iki amacın varlığının ortaya konulması ile sağlanabilecektir.
Davalı idareye sorularak da açığa çıkartılabileceği gibi, özelleştirmeye konu TÜPRAŞ’ın kamu hazinesine yük olması bir yana ( yatırımlarını bile kendi özkaynakları ile gerçekleştirmektedir. ) devletin toplam vergi/fon gelirlerinin yaklaşık olarak % 20’sine yakın bir kısmını tek başına karşılayan bir şirket olarak TÜPRAŞ’ın kamu giderine yol açmadığı sabit olduğundan, yasa ile belirlenen ‘ kamu giderini azaltmak amacı ‘ olayımızda söz konusu değildir.
“Ekonomide verimlilik artışı sağlamak “ amacının ise birkaç yönden değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir. Önceki bölümlerde sunulan veriler ile, TÜPRAŞ’ın, ekonomik krizin en yoğun dönemlerinde üretim/ciro ve karlılık açısından pozitif durumda kalabilen nadir şirketlerden birisi olduğu, A.Ş. statüsü ile “karlılık ve verimlilik” esasları dahilinde faaliyet yürüttüğü ortaya konulmuştur.
Aynı sektörde yer alan özel şirket-ki Shell-BP gibi dünya devlerinin ortaklığında kurulmuş bir özel şirket-ATAŞ, 1962 yılından bu yana faaliyette bulunmasına rağmen, teknoloji, üretim kapasitesi ve verimlilik açısından TÜPRAŞ’ın yanında kayda bile değmeyecek bir yapıdadır.
Dönüşüm ünitesine sahip olmaması nedeniyle “basit tip rafineri” sınıfına giren ATAŞ’a karşılık TÜPRAŞ, dönüşüm ünitesine sahip ‘normal dönüşüm rafinerisi ‘ sınıfındadır. Verimliliğin en önemli göstergelerinden birisi olan kapasite kullanım oranı açısından TÜPRAŞ, % 85 ile bölge rafinerileri arasında 4.sıradadır.
Yine bir başka gösterge olan, işletme karının toplam kazanç içindeki payı noktasında % 91 oranı ile verimliliğin üst noktalarında yer almaktadır.
Kamu hazinesine, istihdama , üretime katkısı açısından Türkiye’de TÜPRAŞ ile boy ölçüşebilecek çok fazla şirket bulunmamaktadır. Bunun karşılaştırabilmenin en iyi yolu, geçtiğimiz günlerde yayımlanan en büyük 500 firma istatistiklerini değerlendirmektir. Bu istatistikler, TÜPRAŞ’ın özel şirketlerin ötesinde bir verimliliğe sahip olduğunu açık bir şekilde ortaya koyacaktır.
Kamuya ait bir çok işletme için ileri sürülen özelleştirme gerekçelerinin hiçbirisi TÜPRAŞ için geçerli değildir ve bugüne kadar bu özelleştirme için gerekçe de ileri sürülmüş değildir. Bu şirket bünyesinde atıl istihdam söz konusu değildir, aksine , nitelikli, birikim sahibi, iyi yetişmiş personel yapısı ile Avrupa rafinerileri ile rekabet etme gücüne sahip bir şirkettir, bu şirketteki teknoloji dünya standartlarındadır, kamusal yapısı nedeniyle karlılık kadar çevre ve insan sağlığını da gözeten şirket, çevresel etkileri azaltmak için ciddi oranda yatırım yapmaktadır, varolanın ötesinde özelleştirme ne gibi bir kamusal yarar getirecektir.?
Dolayısıyla, ortada ne genel kamu yararı amacını ne de yasada belirtilen iki özel amacı karşılayacak bir gerekçe /amaç mevcuttur.
2. İhale Sürecinde Yasaya Aykırı Davranılarak Kamu Zararının Doğmasına Neden Olunmuştur.
4046 sayılı yasanın 18.maddesi hükmü gereği, blok satışlarda pazarlık usulünün uygulanması gerekmektedir. Pazarlık usulünü tanımlayan 4046 sayılı yasanın 18.maddesinde;
........ komisyon gerekli gördüğü takdirde ihale, Pazarlık görüşmesine devam edilen teklif sahiplerinin katılımı ile açık arttırma suretiyle sonuçlandırılabilir.....
Yasanın verdiği bu yetki 7.6.2003 tarihli ihale şartnamesinde de tanımlanmıştır. Şartnamenin 2.sayfasında yer alan ihale sürecini gösterir grafiğin son kısmında da bir ok ile açık arttırma ibaresi gösterilerek, ihalenin bu şekilde sonuçlandırılacağı belirtilmiştir.
Yine ihalenin sonuçlandırıldığı 13.1.2004 tarihinde, İhale Komisyonu başkanı Hasan Köktaş, katılımcıların önünde yaptığı açıklamada, kapalı zarf ile tekliflerin alınmasından sonra revize tekliflerin alınacağını belirtmiştir.
Buna karşın, kapalı zarflardaki tekliflerin alınmasından hemen sonra, ihale komisyonu başkanı, EFREMOV grubunun yüksek teklif verdiğini ve ihalenin sonuçlandırıldığını açıklamıştır. Yani, teklif sahiplerine açık arttırma imkanı sunulmadan ihale sonuçlandırılmıştır.
Kazanan EFREMOV grubunun teklifi 1.302.000.000 Dolar iken diğer teklif sahibi olan ANADOLU GİRİŞİM GRUBU’nun teklifi 1.216.000.000. dolardır. Yani iki teklif arasında çok az bir fark bulunmaktadır.
Ekte sunulu gazete haberinden anlaşılacağı üzere, ikinci teklif sahibi ANADOLU Girişim Grubu, ihalenin hemen akabinde daha yüksek bir teklifi idareye sunmuştur. Gruptan yapılan açıklamada, ihalenin sonuçlandırılması aşamasında açık arttırma yapılmasını bekledikleri halde ihalenin hemen sonuçlandırıldığı, kendilerinin daha yüksek bir teklif sunmaya hazır oldukları belirtilmiştir.
Bu durum, ihale komisyonunun açık arttırma yapmaması nedeniyle satış değerinin düşük kaldığını ortaya koymaktadır. Yasada ve şartnamede açık arttırma yapılması için aranan ‘gereklilik’ hali , kamu yararı doğrultusunda idareye tanınmış bir takdir hakkını ifade etmektedir. İdare bu takdir hakkını kullanırken kamu mülkiyetine tabi olan TÜPRAŞ hisselerinin en yüksek bedelden satılmasını gözetmek zorundadır. Bu imkan varken ihale komisyonunun ihaleyi düşük değer ile sonuçlandırması, yasal mevzuata aykırılık oluşturduğu gibi, kamu zararının oluşmasına da neden olmuştur.
3. İhaleyi Kazandığı Açıklanan Şirketin Tabela Şirketi Niteliği Taşıması
EFREMOV şirketi Almanya merkezli bir şirkettir, Şirketin ticaret sicili ve adresinde yapılan incelemede;
· Şirketin ticaret sicilde ve internet de yer alan sitesinde yazılı adresinde bir ailenin oturduğu, adreste şirketin varlığına ilişkin hiçbir emare olmadığı,
· Şirketin iki ortağı olduğu, birincisinin Efremov Syntetic Rubber enterprise, ikincisinin ise Britisih Virgin İsland adresli Renix Finance Corp olduğu,
· Şirketin ana sözleşmesinde faaliyetleri arasında Tüpraş’ın asli faaliyeti olan ‘ petrol ürünleri üretimi yapmak ‘ faaliyetinin belirtilmediği,
Görülmüştür. Bu konuya ilişkin tarafımıza iletilen belge örnekleri, Türkçe tercümeleri ile birlikte mahkemeye sunulmaktadır. Bu bilgilerin tarafımıza ulaşmasından sonra ÖİB ve SPK’ya başvura da bulunularak, bu hususta tarafımıza bilgi verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Bilgilerin doğruluğu halinde, Türkiye’nin en büyük şirketinin bir tabela şirketine satılması söz konusu olacaktır. Ötesinde, EFREMOV şirketinin ortaklarından birisinin offshore merkezi olan Virgin adalarında kayıtlı bir şirket olması gerçekten düşündürücüdür.
Virgin Adaları, kara para ve benzeri suç gelirlerinin sisteme aktarıldığı, vergi usulsüzlüklerinin yapılmasına aracı olan ve şirketlere ilişkin bilgilere ulaşmanın neredeyse mümkün olmadığı bir yerdir. Bu yüzden, bu konuda imzalanmış uluslar arası sözleşmeler ile kayıt altına alınmaya çalışılmakta olan bir yerdir.
Şirketin bu niteliği bir çok soruyu da beraberinde getirmektedir. 105 bin Euro sermayesi olan ve faaliyet adresi bulunmayan bir şirket 1.302.000.000. Doları peşin olarak hangi kaynaktan ödeyecektir. Şirketin ticari kayıtlarında böylesi bir yasal kaynak bulunmakta mıdır, şirket, ihale ile yatırım garantisi vb. Yükümlülükler üstlenmişken, bu haliyle taahhütlerini nasıl yerine getirecektir. Ne teminat göstermiştir?
Şirketin niteliği, kanımızca, bilgilerin doğruluğu halinde bir skandalın varlığını göstermektedir. Bunun anlamı, Türkiye’nin en büyük şirketinin geleceğinin, ötesinde Türkiye’nin vergi ve fon gelirlerinin önemli bir kısmının ( %20) bir tabela şirketi aracılığıyla tehlikeye atılıyor olmasıdır.
4. Tüpraş’da Mevcut Kamu Payının Blok Olarak Satılması Kamu Yararına Aykırıdır.
Özelleştirme İdaresi, ihale hazırlıkları aşamasında, Rekabet kurumu tarafından yayımlanan 1998/4 sayılı tebliğ uyarınca ön bildirim amacıyla Rekabet Kurumuna başvuruda bulunulmuştur. Başvuruda Tüpraş’ın özelleştirilmesine ilişkin iki seçenek sunulmuştur.
· En az % 51 oranındaki yönetsel kontrolü devredecek bir payın blok olarak satışı,
· % 17 ile % 49 arasında bir azınlık payının blok olarak satışı,
Rekabet Kurumu 14.01.2003 tarihli ön görüşünde,
........TÜPRAŞ’ın özellikle aynı ya da bağlantılı pazarlarda faaliyet gösteren bir teşebbüs tarafından devralınması halinde 4054 sayılı Kanun ‘un 7.maddesi bakımından birtakım sorunların ortaya çıkacağı açıktır. Öte yandan, yukarıda yer alan BLOK SATIŞA DAYALI SEÇENEKLERİN YERİNE, YİNE HALKA ARZ YOLUYLA KAMU PAYININ % 50 ALTINA İNDİRİLMESİNİN, en azından 4054 sayılı kanun açısından en az problemli yol olacağı görülmektedir.... denilmektedir. Rekabet Kurumu görüşünden de anlaşılacağı üzere, idarenin özelleştirme yöntemi olarak blok satışı tercih etse bile, % 65.76 oranındaki hissesinin tamamını blok olarak satmak yerine, belirli oranda halka arz akabinde blok satış yapılması, TÜPRAŞ’ın gerçek değerine yakın bir tutar üzerinden satılmasına imkan verecekti.
İdare, kamu yararı dışında bir saikle, kamu zararının oluşmasına da aldırmadan, TÜPRAŞ’ın oldukça düşük bir değer ile satılmasına olanak sağlanmıştır. Kamu payının tamamını blok olarak satılmasının GEREKÇESİ bilinmemektedir. Oysa gerek kamu yararı gerekse de rekabet mevzuatı açısından tüm payın blok olarak satılması hukuka aykırı olmuştur.
5. ÖYK’nin Kurul Halinde Karar Alıp Almadığının Araştırılması Gerekliliği
4046 sayılı yasa hükümleri doğrultusunda, yürütme içinden bakanların katılımı ile oluşturulan Özelleştirme Yüksek Kurulu, niteliği itibariyle, kurul olarak toplanarak karar alması gereken bir idari birimdir. Yani üyelerinin bir araya gelerek kararın içeriği konusunda görüşmeleri ve kararı bu görüşme sonucunda almaları gerekmektedir.
Gerek basında çıkan açıklamalar, gerekse ihaleye ilişkin rekabet kurumu kararından sonraki kısa süre, dava konusu ÖYK kararının, kurul üyelerinin bir araya gelerek aldıkları bir karar olmadığı kanısını doğurmaktadır. Basında açık bir şekilde, TÜPRAŞ kararının ‘imzaya açıldığı ‘ belirtilmiştir. Yani kurul üyeleri bir araya gelmeden, hazırlanan metin imza için dolaştırılmıştır.
Kurul halinde görüşülerek alınması gerekirken bu şekilde imzaya açılarak verilen kararların yok hükmünde olacağı Danıştay içtihatları ile ortaya konulmuştur. Bu nedenle bu hususun mahkemece incelenmesini talep ediyoruz.
2577 sayılı yasa gereği, yürütmenin durdurulması için açık hukuka aykırılık ve telafisi mümkün olmayan zarar şartlarının bir arada bulunması gerekmektedir.
Belirttiğimiz nedenlerle , kanımızca, dava konusu ÖYK kararının açık bir şekilde hukuka aykırı olduğu sabittir. Açıkça hukuka aykırı olan bu kararın resmi gazetede yayımlanmasından sonra davayı kazanan şirket ile sözleşme görüşmeleri başlayacaktır. Sürecin sonunda ise şirket ile hisse devir sözleşmesi imzalanacak ve TÜPRAŞ yönetimi anılan şirkete geçecektir.
Dava konusu işlem yürürlükte kaldığı sürece telafisi mümkün olmayan durumların/zararın doğması olasılığı mevcuttur. Bu nedenle, idarenin savunmasının alınması kararı verilmesi halinde, çok kısa bir savunma süresi verilerek yapılacak inceleme sonucunda yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi isteminde bulunma zorunluluğu doğmuştur.
İ. İstem
Yukarıda belirtmeye çalıştığımız hususlar doğrultusunda ;
I) Kamu, ülke ve toplum yararını açık bir şekilde gözardı eden dava konusu ÖYK kararının, duruşmalı olarak yapılacak bir yargılama sonucunda iptaline,
II) Şartların bir arada varlığı gözönüne alınarak, dava konusu işlem hakkında, dava sonuna kadar yürütmenin durdurulması kararı verilmesine,
III) Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı idare üzerinde bırakılmasına
Karar verilmesini saygıyla müvekkil sendika adına dilerim.
Davacı Vekili
Avukat Gökhan Candoğan
Ekler :
1. Vekaletname
2. ÖYK kararı ile ilgili açıklama
3. Kitapçık
4. Gazete haberleri
5. Şirket ile ilgili belgeler.