SEVGİLİ okuyucularım, devletin ve milletin tesisleri, ‘‘özelleştirme’’ adı altında birilerine ölmüş eşek fiyatına satılıyor.
SEVGİLİ okuyucularım, devletin ve milletin tesisleri, ‘‘özelleştirme’’ adı altında birilerine ölmüş eşek fiyatına satılıyor.
Bu gidişe ‘‘dur’’ diyen yok, eleştiren yok. Burada sizlere birkaç kez Balıkesir SEKA káğıt fabrikası ile TÜPRAŞ özelleştirmesini somut olarak anlattım. (Anlatmaya da devam edeceğim). Hiçbir yetkili kurumdan, örneğin Özelleştirme İdaresi'nden ‘‘yanılıyorsun, yalan yazıyorsun, yanlışın var’’ diyen bir yanıt, bir açıklama gelmedi.
Balıkesir SEKA, iktidarın en büyük destekçisi bir gazetenin patronlarına 1 milyon 100 bin dolara armağan edildi.
Türkiye'nin altın yumurtlayan tavuğu TÜPRAŞ, ne idiği belirsiz, karanlık, arkasında büyük olasılıkla mafya olan bir Tataristan şirketine pazarlıksız, açık artırmasız verildi. Ödemenin ne zaman yapılacağı bile belli değil.
Bir makam ortaya çıksın ve bunları yalanlasın!
Böyle özelleştirme olur mu?
Bugün size Malatya'dan bir ‘‘özelleştirme’’ örneği vereceğim. Sümer Holding Malatya Pamuklu Sanayi İşletmesi için 1998 yılında özelleştirme ihalesi açıldı. Birileri buraya 11 milyon dolar önerdi. Özelleştirme Yüksek Kurulu bu parayı yetersiz ve düşük buldu, satışı yapmadı.
Geçtiğimiz aylarda AKP iktidarı bu tesisleri 6 milyon 400 bin dolara satıverdi. Şimdi bu paraya satılan tesisleri biraz tanıyalım:
Malatya'nın tam göbeğinde. Yanına belediye sarayı yapılıyor. Arazisi 600 dönüm. Fabrika arazisi ise 129 dönüm. İçinde binlerce ağaç var. Arazinin içinde 10 bin metrekare kapalı bina, fabrikalarda dokuma makine ve tezgáhları, ayrıca bağımsız elektrik üretimi yapan Gündüzbey Santralı yer alıyor.
Malatya merkezde arsa fiyatları dikkate alındığında, sadece arsanın değeri 50 milyon dolara ulaşıyor. Fabrika, santral ve tesislerle birlikte toplam değer yaklaşık 70 milyon doları geçiyor.
Bu tesislerin satış işlemi 13 Ocak 2004 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanıp kesinleşti. Ancak Malatya ayağa kalktı. Bizim medyamız bu haberleri görmediği, görse de değer vermediği için hadise kamuoyuna yansımadı.
Belediye Meclisi üyesi avukat Yusuf Sürücü, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Özelleştirme Yüksek Kurulu başkan ve üyeleri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Özetliyorum:
‘‘Sadece arsanın bugünkü bedeli 57 milyon dolardır. İşletme yok fiyatına satılmıştır. Satış yapılanlar ise ne gerçek, ne de tüzel kişidir. Henüz kurulmamış bir tüzel kişiliğe yapılan satış yok hükmündedir. Ortada kamunun büyük zararı vardır. Birkaç kişinin çıkarı gözetilerek Hazine zarara uğratılmıştır. Tesislerde üretim durmuştur, makineler çürümektedir. Kamunun zarar görmesine, birkaç kişinin haksız ve hukuka aykırı çıkar elde etmesine neden olup görevlerini kötüye kullandıkları için haklarında yasal işlem yapılmasına... 24 Ocak 2004’’
Hiç kimse endişe etmesin, bu gibi dilekçelerden hiçbir sonuç çıkmaz! Kimse bir şey yapmaz, yapamaz. 1998 yılında 11 milyon dolara verilmeyen tesisler 2003 yılında 6 milyon dolara verilir gider!
Gerçek değeri 20 milyon, 50 milyon, 70 milyon dolarmış, ödeme 4 yılda yapılacakmış, satış yapılan tüzel kişilik bile henüz ortalıkta yokmuş, hiç fark etmez!
Biz yaptık oldu! Biz sattık oldu!
Adına ‘‘özelleştirme’’ denilen nesne eğer devletin-milletin malını ona buna ucuza dağıtmaksa, TÜPRAŞ'ta olduğu gibi ne idiği belirsiz yabancı kişi ve kuruluşlara devretmekse, eyvallah!
Ama değil.
Şimdi yine aynı şeyi yazacağım! Burada SEKA Balıkesir ve TÜPRAŞ özelleştirmelerine defalarca değindim. ‘‘Şeffaf’’ olduğunu iddia edenlerden bir tek yanıt gelmedi. Herhalde buna da gelmez!
Medyamız belli nedenlerle bu işlerin üzerine gidemiyor. Oysa geçmiş dönemlerde bu gibi olaylar olduğunda -haklı olarak- kıyamet koparılırdı.
Bu işler hep böyle gitmez. Gün gelir devran döner!..