Petrol-İş sendikamız 17-18 Eylül tarihlerinde 26. Olağan Genel Kurulu'nu gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Genel Kurul sürecini Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ın değerlendirmesini istedik.
17-18 Eylül tarihlerinde gerçekleştireceğiniz 26. Olağan Genel Kurulunuz için hazırlıklarınızın hızlandığı günlerdeyiz. Kapsamlı olarak 26. Dönem çalışma raporunda yer alacaktır muhakkak, ancak sizden 2007-2011 dönemine ilişkin genel bir değerlendirme alabilir miyiz?
2007-2011 yıllarını kapsayan dört yıllık çalışma döneminde öne çıkan en önemli konu "Sendikalı Ol" kampanyası idi. Bu kampanya Türkiye’de ilk defa denen genel anlamda sendikayı ve örgütlü yaşamı tanıtan sadece hedef kitle olarak işçileri değil bütünüyle toplumun baz alındığı bir kampanya olarak yürütüldü. Bu kampanyayı belirlediğimiz pilot bölgelerde gerçekleştirdik. İlk uygulamamızı da Düzce’de yaptık ve Düzce’de 1500 civarında sendikamıza üye yaptık, sadece Petrol-İş değil bu kampanya sonucunda DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikası, Türk-İş’e bağlı Türk Metal sendikası, Teksif sendikası, Deri-İş sendikası ve Basın-İş sendikası da Düzce’ye örgütlenme büroları açarak orada örgütlenme faaliyetlerine giriştiler. Önemli ölçüde de bizim dışımızda beş sendika Düzce’de işçiyi sendikasına üye yaptı. Demek ki yürütülen kampanya genel anlamda başarıya ulaştı.
Bunun dışında yine dört yıllık dönemde önemli olaylardan birisi Petkim’in özelleştirilmesi ve devri idi. Bu süreçte Petkim’in devri yapıldı ve dört yıl içerisinde iki sözleşme yeni işverenle gerçekleştirildi. Yine bu dönem içerisinde özelleştirilip devri yapılan Tüpraş’ta da ikinci ve üçüncü sözleşmeleri gerçekleştirdik. Sendikamız için önemli her iki işyerinde de ayakta kalabildik, örgütlülüğümüzü devam ettirdik ve yeni işverenlerle yani özel sektörle toplu iş sözleşmelerini gerçekleştirdik. Tabi bu dönem içerisinde yine bir kriz yaşadık, 2008 ve 2009 krizlerini peş peşe yaşadık. Özellikle araştırma servisimizin önceden krizin gelişini görmesi bu yönde gerek Başkanlar Kurulu’na gerekse Yönetim Kurulu’na raporlar hazırlaması kriz geldikten sonrada krizin olabileceğini tahmin eden bizler krize karşı bir takım önlemler aldık ve o dönemde sendikanın en az üye kaybıyla krizi atlatmasını sağladık. Dolayısıyla kriz döneminde oldukça organize, nasıl davranacağını önceden planlayan bir politika izledik ve kriz döneminde bildiğiniz gibi yüz binlerce işçi işten çıkarılırken sendikamız bünyesinde kriz nedeniyle işten çıkarılan işçi sayısı sadece beş yüz-altı yüzler civarında kaldı.
Ayrıca bu dönemde önemli direnişler yaşadık, Bericap gibi, Polyplex gibi, Sa-ba gibi. Örgütlenme nedeniyle işten çıkarılan işçilerin önemli direnişleri yaşandı. Bu direnişlerin kimi 200 günü aştı, kimi 170-180 günü buldu. Dönem içerisinde önemli bir uygulamamız Türkiye’de ilk defa bir sendikada çalışanlar için iş değerlendirmesi yaptırdık, Prof. Dr. Ahmet Selamoğlu Hocamız ile bu çalışmayı yaptık. Ve bu iş değerlendirmesi sonucunda yapılan işler analiz edildi, herkesin yaptığı işin puanları ortaya çıktı, ve bu puanlama sonucunda da beş grup oluşturularak çalışanların ücretleri de iş değerlendirme sistemine göre tablo haline getirildi ve artık sendikamızda iş analizleri ve ücretler bakımından bilimsel verilerle desteklenmiş bir uygulama ortaya çıktı.
Dönem içerisinde özellikle sözleşmelerde iyi ücret zamları elde ettik, enflasyonun altında hemen hemen hiçbir sözleşme imzalanmadı, enflasyonun üç puan-beş puan-on puan üzerinde birçok sözleşme imzalandı. Ve bu dönemde işverenlerin özellikle esnek çalışmaya ilişkin hükümleri toplu sözleşmelere monte edilmesi konusunda çaba ve talepleri oldu, bunların hiçbirisi kabul edilmedi ve Petrol-İş sendikası hiçbir TİS’e, kamuda olsun özel sektörde olsun esnek çalışmaya ilişkin hükümleri koymadı, kurallı çalışmayı sürdürdü.
Bu dönem içerisinde üç grevimiz yaşandı, Neşe Plastik 18 gün, Toros Tarım 32 gün ve Saybolt 7 gün süren grevler oldu. Onun dışında toplu iş sözleşmelerimiz masada anlaşmayla, yeni ücret zamları ve bazı idari konularda da yeni kazanımlar ile sonuçlanmış oldu.
Önümüzdeki dönem hem çalışma yaşamı açısından hem emekçi sınıfların çıkarları açısından pek çok yeni düzenlemeye gebe. Özellikle AKP Hükümetinin Ulusal İstihdam Stratejisi paketi çerçevesinde girişimleri olacak. Kıdem tazminatı bunların en önemlilerinden bir tanesi, çokça tartışılan bölgesel asgari ücret uygulaması, keza esnekliğin çalışma yaşamının temel kuralı haline gelmesi meselesi, işsizlik sigortası fonunun talanı vb. Tüm bu olası gelişmeler ile bağlantılı olarak önümdeki dört yılı kapsayacak ve Sendikanızın önüne koyduğu mücadele başlıkları nelerdir?, Bu açıdan Genel Kurul’da şekillenecek mücadele eksenini nasıl tarif ediyorsunuz?
Önümüzdeki dönemin iki temel stratejisi olmalıdır, bunlardan bir tanesi kazanılmış hakların korunması ve yeni haklar elde etmek için yeni bir mücadelenin ortaya konması. İkincisi ise sendikamızın büyümesi yönünde bir strateji ortaya konulması. Dolayısıyla örgütlenme önümüzdeki dönemin en önemli işlerinden bir tanesi olacak. Sizin de ifade ettiğiniz gibi özellikle kazanılmış haklara yönelik başta kıdem tazminatı olmak üzere Hükümetin yeni düzenlemeleri olacak. Bu kazanımların korunması gerekir çünkü kıdem tazminatı hakkı neredeyse elimizde kalan son kazanımdır. Türkiye sendikal hareketi taviz vererek ayakta kalma stratejisi izlemektedir. Dolayısıyla kıdem tazminatındaki duruş, kazanılmış hak olarak kıdem tazminatının devam etmesi aynı zamanda sendikal hareket açısından bir dönüm noktası olacak. Artık kazanılmış haklardan taviz vererek ayakta kalma stratejisi sona erecek, yeniden sendikaların atağa geçtiği bir dönemin başlangıcı olacak. Ayrıca bu dönemde kuralsız ve güvencesiz bir çalışma yaşamı Türkiye’ye tamamen yerleştirilmeye çalışılacak, biz bunun karşısında kurallı, güvenceli ve örgütlü çalışma yaşamını savunmak durumundayız.
Örgütlenme ile ilgili olarak da bildiğiniz gibi ülkemizde sendikalar üye sayısı bakımından dip noktasını görmüştür. Toplam sendikalı işçi sayısı ne yazık ki ancak yedi yüz binler ile ifade edilir durumda. Oysa sendikalı olabilecek işçi sayısı 11-12 milyon civarındadır. Dolayısıyla hem petrol-iş olarak hem de genel olarak sendikal hareket büyümeyi önüne koymalı ve bu anlamda örgütlenmede bizim bu dönemde uyguladığımız gibi örgütlenmeye ilişkin yeni yöntemler bulmalı ve örgütlenme kampanyalarını tek tek sendikalar olarak değil birlikte yürütmeyi hedefleyen stratejiler izlenmeli.
Çünkü artık örgütlenme sadece bir fabrikada çalışan işçilerin örgütlenmesi ile gerçekleşmesi mümkün bir olay değildir, o bölgenin o yörenin tümüyle örgütlenmesi, bu bilincin esnafından sade vatandaşına kadar herkeste yaratılması gerekiyor çünkü örgütlenme sırasında karşılaştığınız sorunları aşabilmenin en önemli yolu sizin o örgütlenmede alacağınız kamuoyu desteğidir. Kamuoyu desteği de bu şekilde bir bölgenin yörenin tümüyle örgütlenmesi ile gerçekleştirilebilir, kampanyalar da bölge yöre ve hatta ülke düzeyinde yürütülmelidir.
Türkiye sendikal hareketi içerisinde de bir dizi değişim var geçtiğimiz dönem içerisinde. Özellikle sendikanızın da katkı koyduğu ve hatta öncülük ettiği yeni bir muhalif sendikal hareketin şekillenmesi söz konusu. Genel kurulunuzun bu noktada bir irade beyanı olacak mı? Biliyoruz ki sizin geçtiğimiz dönemki örgütlenme hamlenizi ulusal düzeye taşıma arzunuz hedefiniz var, genel kurulunuz bu noktada bir çıkış arayışı içerisinde olacak mı?
Mutlaka arayacak. Öncelikle sendikamızın merkez yönetim kurulunun yürütmüş olduğu on sendika ile birlikte hareketinin doğruluğunun ya da yanlışlığının onaylanacağı yer tabiî ki merkez genel kurulu. Delegelerimizin dolayısıyla üyelerimizin yaklaşımlarını bizzat görmüş olacağız. Bu anlamda genel kurulun bir irade ortaya koymasını bugüne kadar yapılan çalışmaların desteklenmesini hatta bir adım daha ileriye götürecek şekilde yeni oluşacak merkez yönetim kurulunun yetkilendirilmesi ve elinin de güçlendirilmesi gerekiyor. Çünkü bu konuda çeşitli spekülasyonlar da yapılıyor. Bu hareket sadece sendika genel başkanlarının hareketidir, bu on sendikanın tabanı tarafından sahiplenilmemektedir gibi propagandalar yapılmaktadır. Üyelerimizin bunu ne kadar sahiplendiğini, Türkiye sendikal hareketindeki değişim arzusunun ne kadar güçlü olduğunu bu genel kurulda göreceğiz.
Elbette bizim Sendikal Güç Birliği Platformu adını verdiğimiz bu on sendikanın birlikte hareketi Türk-İş Genel Kurulu’na taşınacak bir alternatif liste çıkarma şeklinde ve ardından da Konfederasyon tarafından gerçekleştirilemeyen bir takım politikaların on sendika tarafından birlikte gerçekleştirileceğine yönelik kararımız ve kamuoyuna dönük tahahüdlerimiz var. Bunlar içerisinde belirleyici olanı da ülke genelinde sürdüreceğimiz örgütlenme politika ve stratejileri olacaktır.
Sizin sıkça dile getirdiğiniz bir nokta var, geniş anlamda siyasetin emekçilerin çıkarları doğrultusunda şekillenebilmesi için bir tavra duruşa ihtiyaç var bunu örmek lazım diyorsunuz. Genel siyasi gelişmeler bağlamında önümüzdeki dönem örneğin yeni anayasa tartışmaları gündeme oturacak. Bu süreç emekçi sınıfları pek çok bağlamda doğrudan ilgilendiren bir konu. Bu ve bunun gibi siyasi ama geniş kesimleri doğrudan ilgilendiren konularda sendikal hareketin daha aktif bir tutum alabilmesi açısından genel kurul sürecinde bir perspektif oluşmuş durumda mı? Bunun genel kurula yansıyacak somut karşılıkları var mı?
Genel kurula yaklaşık otuz başlıkta sunacağımız karar tasarıları var. Bu karar tasarıları şu anda şubelerimize gönderildi. Mümkün olduğunca üyelerimizle tartışılıp, olgunlaştırılıp genel kurula taşınacaktır. Bu karar tasarılarının zaten ana başlıkları öncelikle Petrol-İş sendikasının politikalarının onaylanması şeklinde olacak. Örneğin sendikamızın kapitalizme karşı bakışı, düzen değişikliği istemi, emperyalizme karşı bakış açısı, bu anlamda dünya barışını savunması, iklim değişikliği gibi ekolojik meselelere yaklaşımı, sağlıklı yaşam için organik tarıma yaklaşımları gibi bir çok başlığı içermekte. Bunlar sendikamızın önümüzdeki dönemde izleyeceği politikaların ipuçlarını vermektedir.
Siyasi anlamda baktığımız zaman elbette anayasa tartışmalarının bir parçası olacağız, bütünüyle ülkemiz ekonomisinin siyasi ve sosyal yaşamın emeğin çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi konusunda genel kurulun iradeleri olacak. Ayrıca demokratikleşme, Kürt sorunun demokratik yöntemlerle barışçıl yollar ile çözümü konusunda ve önümüzdeki dönemde sendikanın seçimlerde izleyeceği tavırlara ilişkin de tartışmalar bu karar tasarıları içerisinde yer alacak ve delegelerimizin bu konulardaki iradeleri önümüzdeki dört yılda Petrol-İş sendikasının politikalarını ve merkez yönetim kurulunun izleyeceği yol ve yöntemi belirleyecektir.
Bu anlamda genel kurul öncesi ciddi bir hazırlık ve tartışma döneminden geçeceğiz. Burada sadece biraz geç kaldık, biz istiyorduk ki daha geniş bir kitle ile tabanımızla bu karar taslaklarını tartışalım, bunları tabanın süzgecinden geçirip onlarında katkılarını alalım ve sonra genel kurula getirelim. Bu konuda biraz eksikliğimiz oldu, ama en azından onbeş yirmi günlük süre içerisinde bu meseleler tartışılıyor ve tartışmaya devam edeceğiz, böylelikle hem Petrol-İş sendikasının şu ana kadar izlediği politikalar tartılıp doğruluğu-yanlışlığı ortaya konulacak hem de önümüzdeki dönemin yol haritası bu kararlar ile çizilmiş olacak.
Teşekkür ediyoruz, başarılı bir genel kurul dileriz.