Cem Karaca mezarından kalkıp: “İşçisin sen işçi kal” şarkısıyla ortalığı inletse, alacağı yanıt:
“Keşke abi keşke” olur herhalde...
Artık işçi olmak da işçi kalmak da lüks...
Öyle hemen işçi olmak kolay değil...
Önce kölelik düzeninden geçeceksin...
Taşeron seni karşısına alacak, “bak” diyecek:
- Sana asgari ücretten sigortalı iş veririm ama;
- Tazminat yok,
- İzin yok,
- Mesai saati yok,
- Sendika zaten yok,
- Zam istemek yok
Sonra soracak:
- Kabul mü?
- Kabul...
“Ha” diyecek:
- Bir şey daha var, maaşı alınca da bizi göreceksin tabii...
- Nasıl?
- Eee sana sigortalı iş verdik, bu işler böyle!
- Kabul mü?
- Kabul...
- İyi yarın gel başla...
İşçi bile değil
Artık Türkiye’de iş böyle bulunuyor.
İş buluyorsun ama işçi bile olamıyorsun. Tazminat hakkın olmuyor, izin kullanamıyorsun, sendikaya üye olamıyorsun, zam istemiyorsun, üstüne üstlük iş bulan simsarlara da kuş kadar maaşından “haraç” veriyorsun.
Cem Karaca yaşasaydı, “kölesin sen köle kal” diye değiştirmek zorunda kalırdı şarkıyı.
Buna da şükür
Taşeronluk sistemi böyle işliyor.
Böyle iş bulanlar bile şükretmek zorunda çünkü bunu bulamayan bir de yabancı kadın işçiler var.
Kafkaslardan, Balkanlardan, Orta Asya’dan gelip köle gibi çalışmak isteyen insanlarla dolu kentler.
Onlar “Türk kölelerin” haklarına bile sahip değiller. Tümüyle kayıt dışılar. İşi ancak bir yarı-mafyatik simsarlar aracılığıyla buluyorlar. Çoğunluğu ev hizmetlerinde çalışan kadınlar. Bu kadınları çalıştıranlar bir maaş kadına, bir maaş da simsara veriyorlar. Sonra bu kadınlar her ay aldıkları kayıt dışı maaştan bu simsarlara belli bir haraç ödüyorlar.
Yabancı kadınlar evlerde, erkekler köşk bahçelerinde böyle çalıştırılıyor.
Tabii yabancı işçiler bir de yabancılar polisinden kaçmak zorundalar, nerede sigorta hakları...
Türk-İş’ten yükselen ses
Birden “kölelik bu!” diye duyunca dikkat kesildim. İlk kez biri açıktan yüksek sesle düzenin adını koyuyordu:
- Çalışma saati 12!
- İzin yok!
- Tazminat yok!
- Neden bir işçi bir yıl çalışıp kıdem tazminatı alıyor da bir ay çalışınca alamıyor!
- Kölelik gibi bir yaklaşım var!
Ses Türk-İş Genel Kurulu’ndan geliyordu.
Tamam dedim, kendi kendime, işçi liderleri masaya yumruğu vurdular!
Yanılmışım...
Meğer, işçi kürsüsünden böyle haykıran Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’miş...
Ama Çelik’in de kimi kime şikâyet ettiğini anlamadım...
Çünkü, köle gibi dediği taşeron işçilerin 426 bininin kamuda çalıştığını da o haykırdı kürsüden...