Citibank, Türkiye'nin 2008 sonbaharında yaşanan büyük çaplı sermaye çıkışının bir benzerinin eşiğinde olduğunu söylüyor. Bir süredir yabancı yatırımcı kurumlar “Türk varlıklarını sat” modundalar.
Citibank, Türkiye'nin 2008 sonbaharında yaşanan büyük çaplı sermaye çıkışının bir benzerinin eşiğinde olduğunu söylüyor.
İniş sert mi yoksa yumuşak mı olacak?” tartışması son günlerde “Kriz geliyor mu?” tartışmasına yöneldi. Wall Street Journal’ın ‘Avrasya kaplanı’ benzetmesine büyümemize ‘takmış’ görünen Financial Times “Ne kaplanı? Türkiye kediciktir” yanıtıyla tartışmayı kızıştırırken Roubini’den “Kemerleri bağlayın” uyarısı geldi. Yangına körükle giden ise Citibank oldu: 16 Aralık tarihli ‘Turkey Macro View’ başlıklı notunda bankanın ekonomistleri küçülmenin kaçınılmaz olduğunu iddia ettiler.
Citibank, Türkiye ekonomisinin 2008 sonbaharında yaşanan büyük çaplı sermaye çıkışının bir benzerinin eşiğinde olduğunu söylüyor. Bir süredir yabancı yatırımcı kurumlar “Türk varlıklarını sat” modundalar. Sermaye çıkışları şimdilik sınırlı ölçüde devam ediyor ve kur üzerinde belirgin bir baskı hissediliyor. Sermaye çıkışları, özellikle Türk
bankalarının uluslararası kredi portföyünde hızlı bir daralmaya neden olursa şikâyet ettiğimiz kredi genişlemesi kredi çöküşüne dönüşebilir ve 2012’de küçülme yaşanabilir. Peki bu senaryo ne kadar gerçekçi? Bir başka deyişle kriz gerçekten kapıda mı?
Gözden kaçan (kaçırılan) ayrıntılar
Krizi yüksek ihtimal görenlerin temel argümanı, Türkiye ekonomisinin dengesiz bir şekilde hızla büyümeye devam ediyor olması. Bu argümana kanıt olarak da 3. çeyrek büyümesi gösteriliyor. Oysa 3. çeyrekte yıllık olarak yüksek büyüme devam etmiş olsa da büyümenin temposunun düşmekte olduğu, daha da önemlisi büyümenin nitelik
değiştirmeye başladığı görmezden geliniyor. 2. çeyrekten 3. çeyreğe GSYH yüzde 1,7 arttı. Yıllıklandırılırsa yüzde 7’ye yakın bir büyümeye karşılık geliyor. Geçmişe kıyasla düşen ama yine de yüksek bir tempo. Ama aynı zamanda bileşiminde de önemli değişiklikler gündemde.
13 Aralık tarihli ‘Yumuşak inişe doğru’ başlıklı yazımda belirtmiştim. Bir kez daha hatırlatmak gerekiyor. Tüketim artışının 3. çeyrek büyümesinde önemli bir paya sahip olduğu doğrudur. Ancak bu dönemde kredi genişlemesinin halen yüksek düzeyde devam ettiği dikkate alınırsa bu şaşırtıcı değil. Buna karşılık son günlerini yaşamakta olduğumuz 4. çeyrekte kredi gerilemesinin bir hayli yavaşladığı gözlemleniyor. Yatırımlarda ise sert bir fren ortaya çıkmış durumda. Ama en önemli değişiklik, ihracatın ithalattan daha hızlı artması sonucu net ihracatın büyümeye pozitif katkı yapmış olması.
Devamı için: