Yıllardır, tahminen 18 yıldır Türkiye’de özelleştirme yapılmasını savunuyorum. Devletin sosyal bir hukuk devleti olarak etkin bir şekilde, eğitim, sağlık, adalet hizmetlerini yerine getirmesi gerektiğini, ekonomide tam rekabet şartlarını düzenleyci rolünde olması gerektiğini yazdım, konuştum.
Yıllardır, tahminen 18 yıldır Türkiye’de özelleştirme yapılmasını savunuyorum. Devletin sosyal bir hukuk devleti olarak etkin bir şekilde, eğitim, sağlık, adalet hizmetlerini yerine getirmesi gerektiğini, ekonomide tam rekabet şartlarını düzenleyci rolünde olması gerektiğini yazdım, konuştum.
Biz bunları konuşurken daha Sovyet Bloku’nda olan ülkeler vardı. Orta Avrupa ve Doğu Avrupa ülkeleri rejimlerini değiştirdiler. Piyasa ekonomisine geçtiler. Özelleştirme işine girdiler ve bitirdiler.
Aradan geçen bu süre içerisinde Türkiye, siyasetçi ve bürokratların ekonomik etkinlik ve arpalıklardan, sendika ağalarının arpalıktan vazgeçmeme arzusu nedeniyle, göstermelik birkaç özelleştirme dışında doğru dürüst özelleştirme yapamadı. Kimi zaman siyasetçiler samimi olarak özelleştirme yapmak istemediklerinden, her satışta yasal boşluk bıraktı, özelleştirmeler mahkemelerden döndü. Kimi zaman da mahkemeler, devletin malı satılır mı duygusallığına düştü. Özelleştirme sürecine alınan şirketler uzun süre satılamayınca revize yatırımlar yapılamadı, şirketlerin değeri düştü.
Ben de uzunca süredir, “Artık Türkiye’de özelleştirme yapılamaz, hatta Kuzey Kore ve Küba bile özelleştirme işine başlar, bitirir biz hâlâ Türkiye’de özelleştirmeyi tartışırız” diye yazmaya, konuşmaya başladım.
Tekel İdaresi Sigara bölümü ile TÜPRAŞ’ın ilk ihalesindeki yanlışları görünce, “bu hükümet de özelleştirme yapmaya niyetli değil” diye yazdım. Gerçi sigara bölümündeki hatalarını hâlâ fark etmediler ama, Telekom’dan sonra, TÜPRAŞ, ERDEMİR gibi ihaleler daha sonuçlanmadan oldukça başarılı geçecek gibi görülüyor.
TÜPRAŞ için, birebir görüşmeler başladı. Bugün de devam edecek. Ancak pazartesi günü televizyonda canlı yayında yapılacak açık artırma ile sonuca yaklaşılacak. TÜPRAŞ’ın ihalesine 9 grup büyük bir istek ve iddia ile giriyor. Açık artırmanın televizyonlardan canlı olarak yayınlanacak olması ise bir futbol maçı kadar heyecanlı olacak.
Ardından Ereğli ve limanların ihaleleri geliyor. Bu ihalelere de büyük ilgi var. Hem yerli hem yabancı sermayenin bu ihalelere bu kadar ilgi göstermesi, Türkiye’nin ekonomik açıdan gelecek vaadettiğinin bir göstergesi. Enflasyonla mücadelede istikrarın sağlanmış olmasına ramak kalması da, Türkiye’ye güvenin artığını gösteriyor. Bu özelleştirmeler, Türkiye’de oluşan cari açığın da kısa vadede sorun yaratmayacağına da işaret ediyor.
Türkiye yaşadığı 30 yıllık enflasyon ve son 10 yılda yaşadığı üç büyük ekonomik krizden sonra toparlanıp ciddi bir ekonomik kalkınma hamlesi eşiğindeyken, havacılıktan alınan ve ekonomide sık kullanılan deyimi ile take of’a geçmişken, doğrudan yabancı sermaye yatırımları için yavaş yavaş cazibe merkezi olmaya başlayacakken (henüz daha tam bir cazibe merkezi olmadığımızı da eklemeliyim), hain komplolarla karşı karşıyayız.
Kimler oldukları gayet iyi bilinen dış güçler, (tezkere intikamı almak isteyen ABD, Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen AB üyesi ülkelerin bir bölümü) ülkemizde beşinci kol faaliyeti göstererek ve PKK terör örgütü ile birtakım şeriat örgütlerini sokağa saldılar. Son birkaç gündür neredeyse Türkiye’nin bir iç savaşın eşiğine geldiği havasını yaydılar.
Daha güçlü bir ekonomi, daha etkin güvenlik, asayiş, adalet, daha iyi eğitim sağlık ve sosyal güvenlik için, devletin güçlü olması şart. Güçlü devlet olmanın birçok gereği var. Bunlardan bir tanesi de güçlü ve sağlıklı bir ekonomi için özelleştirmenin yapılması.