AFL-CIO'nun 2013'teki kongresi, sendikal hareketi ve onun müttefiklerini 21. yüzyılda ekonomik adalete ve demokrasiye yönelik müthiş bir toplumsal güce dönüştürmeyi hedefleyen bir gündem ve vizyon oluşturdu.
Ulusal sendikal merkezin kongresi:
♦ 1930'lardaki İşkolu Örgütleri Kongresi CIO'nun geniş kapsamlı örgütlenmesine benzer şekilde, toplu sözleşme kapsamında olsun olmasın, iş ve sosyal güvenlik yasalarının koruması altında olsun olmasın, işçilerin her kesimini kucaklayan çağdaş bir örgütlenme gündemi oluşturdu.
♦ Renkli ırktan insanların, göçmenlerin, kadınların, gençlerin, farklı cinsel yönelimdeki kişilerin (LGBT) ve halkın ezilen diğer kesimlerinin eşitliği için verilen mücadeleyi daha etkin bir şekilde destekleme kararı aldı.
♦ Sivil toplum grupları ve ilerici toplumsal hareketlerle daha sıkı işbirliğine girme yönünde adımlar attı.
♦ Seçimlerde sağcı Cumhuriyetçi hizbi yenilgiye uğratmak için muazzam bir çaba harcamak gerektiğini ve bunun taşıdığı stratejik önemi kabul etti. Politik bağımsızlığın yeni düzeylerine dikkat çekti.
♦ Son yıllardaki --sendikal birleşmelerin de içinde yer aldığı-- uluslararası sendikal işbirliğini güçlendirmeye yönelik kapsamlı girişimlerin önemini vurguladı.
Yöneticiler ve tabandaki kadrolar AFL-CIO Başkanı Richard Trumka'nın şu saptamasını içtenlikle benimsiyordu: "İçinde bulunduğumuz krizden çıkmak için çalışma biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor. Ama bu kriz bizlere geniş ve büyük olanaklar da sağlıyor.”
AFL-CIO, ilerici bir gündem ve vizyon çevresinde oluşmuş, işyerlerine ve topluma kök salmış ve ülkedeki temel toplumsal hareketlerle girift bir şekilde iç içe geçmiş, çok daha büyük, daha güçlü, daha birleşik bir sendikal hareketi hayata geçirmeyi amaçlıyor.
Bu, şirketlerin iktidarına temelden karşı çıkmak, sınıf ve demokrasi mücadelesini daha yüksek aşamalara taşımak için gereken türden dönüştürücü harekettir. Ama bu değişim kolay olmayacak, bir gecede gerçekleşmeyecek ve önümüzdeki yol engebelerle dolu.
Uluslarötesi finans kapitalin, özellikle aşırı sağın, sendikal hareketi ve diğer ilerici toplumsal hareketleri yok etmek için elinden geleni ardına koymadığını söylemeye gerek yok.
Ama ulusal sendikal merkezin (AFL-CIO'nun) yapması gereken daha çok iş var. Çünkü AFL-CIO kongresinin öngördüğü ana hedeflerin gerçekleştirilmesi süreci engebeli ve zaman zaman zorluklar içerebilir.
Düşük ücretli işçilere ağırlık vermek
İşgücünde tasarruf sağlayan yeni teknolojilerdeki muazzam gelişme üretim güçlerinin emsali görülmemiş bir düzeyde küreselleşmesine yol açtı. Bu ise ülkedeki temel sanayide işgücünün ve nispeten insana yakışır ücretlerin ödendiği sendikalı işlerin büyük ölçüde kısılmasıyla sonuçlandı.
Benim tahminime göre, bu oluşum, sanayi sektörünün stratejik önemini ulusaldan uluslararası düzeye çıkarma eğilimi taşıyor. Çünkü ekonomik ve politik kazanımlar elde etmek için küresel düzeyde örgütlenmeye zorluyor.
Öte yandan, tam-zamanında-üretim ve diğer teknik gelişmeler nedeniyle, taşımacılık ve iletişim sektörleri yeni bir küresel stratejik önem kazanıyor.
Keza, finans sektöründeki astronomik büyüme ve bunun yanı sıra [tüketim salgınını körükleyen] kredilerdeki, ipoteğe dayalı ve diğer finans programlarındaki patlama, geleneksel olarak düşük ücretli perakende ve hizmet sektörlerinde muazzam bir büyümeye yol açtı.
Büyük mağaza, ayaküstü yiyecek (fast food) ve diğer perakende ve hizmet sektörlerindeki düşük ücretli sendikasız işler eskiden sendikalı olan işlerin yerini alıyor. Öte yandan, bu sektörlerde işçilerin sorunlarını çözmek ve onları örgütlemek için verilen mücadeleler, ülkedeki işçi hareketinin ve genelde işçilerin enerjisini ve umudunu tazeliyor.
Sendikal haraketteki ilerici yönelimlerin bu işçilerin giderek belli bir düzeyde sınıf bilinci kazanmasına ve genel demokratik mücadelenin önemini kavramasına yardımcı olacağı beklentisi var.
Bu işçiler işçi sınıfının geniş bir kesimini temsil ediyorlar. Bileşim itibariyle çok ırklı ve çokuluslu. Sayı yönünden ise renkli ırktan işçiler, göçmenler, kadınlar ve gençler büyük çoğunluğu oluşturuyor ve ülkenin hızla değişen demografik yapısını yansıtıyor.
Söz konusu işçi kesimleri içinde yaşadıkları toplumun yaşamına kök salmış durumda.
Bazıları başka alanlardaki mücadelelerden ve göçmen kesimlerde ise geldikleri ülkelerden deneyimlerini getiriyorlar.
Sınıfın bu kesimleri, bütün işçilerin davasını ve genel demokratik mücadeleyi köklü bir şekilde ilerletecek dönüştürücü hareketi geliştirmeye yönelik müthiş bir potansiyel güç oluşturuyor.
Çeviri: Petrol-İş Dış İlişkiler Servisi