Petrol-İş Sendikası, özelleştirme programında olan Tüpraş, Petkim, İgsaş, Samsun ve Gemlik Gübre Fabrikaları’nın bulunduğu Kocaeli, Aliağa, Kırıkkale, Batman, Samsun ve Gemlik’te halkla buluşmak için “Geçim Büroları” oluşturdular.
Petrol-İş Sendikası, özelleştirme programında olan Tüpraş, Petkim, İgsaş, Samsun ve Gemlik Gübre Fabrikaları’nın bulunduğu Kocaeli, Aliağa, Kırıkkale, Batman, Samsun ve Gemlik’te halkla buluşmak için “Geçim Büroları” oluşturdular.
Bu bürolarda; Bir Yıkım Harekatı olan Özelleştirmeleri durdurma mücadelesi veren Petrol-İş işçileri her şeyi satarak kaynak bulma kolaycılığına giden hükümetlere hortumlanan kaynakların geri alınması için halkla birlikte hesap soracaktır.
KOCAELİ GEÇİM BÜROSU
Petrol-İş Sendikası, Kocaeli ve Yarımca Şubeleri üyeleri tarafından geliştirilen görsel ve yazılı materyallerle donatılarak oluşturulan ilk geçim bürosu, Kocaeli Sanat Sokağı’nda halkın hizmetine açıldı.
18 Eylül 2003 tarihinde saat 17:30’da Petrol-İş Merkez Yöneticileri, Kocaeli, Yarımca Şube yöneticileri ve üyeleri, Kocaeli Sendikalar Birliği’nde yer alan diğer sendika yöneticileri ve Demokratik Kitle Örgütleri temsilcilerinin katıldığı bir törenle ilk geçim bürosu Kocaeli’nde açılmıştır.
Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, açış konuşmasında özetle; ““Her şey satılık” diyerek özelleştirme uygulamalarında ısrar eden hükümete, sendikamızın da emekçi halkla birlikte bu özelleştirme harekatını durdurmakta kararlı olduğunu vurguladı.
“20 bankadan hortumlanan 18 milyar dolarlık kaynakla 30 Petkim, 10 Tüpraş, 360 İgsaş kurulabileceğini dolayısıyla, toplumun tasarrufları olan ve kaçırılan bu kaynağın hortumlayanlardan geri alınması için hükümetin derhal harekete geçmesini toplum adına talep ettiğimizi vurguladı.
Bu bürolar aracılığıyla topluma gerçekleri açıklayarak onlarla birlikte ilgililerden hesap sormakta kararlı olduğumuzu” belirtmiştir.
Büroda imza kampanyası başlatan sendikamız, TBMM Başkanlığı’na hitaben hazırlanan aşağıdaki metni imzaya açmıştır.
T.B.M.M Başkanlığına
Kaynakları zengin bir ülkenin , açlık sınırı altında yaşamak zorunda insanları olmak ya da en fazlası yoksulluk sınırına teğet yaşamak istemiyoruz.Biliyoruz ki ; Son on yılda gerek Bankacılık sistemi içinde gerekse yolsuzluklarla heba edilen kamu kaynakları hayat standardımızdan çok şeyi çaldı. Yalnız ca son üç yılda iç borç faizine ödendiği söylenen 100 Milyar dolar, Batırılan Bankalar marifetiyle hortumlanan 18 Milyar dolar’ı. IMF Programlarına uyum adına veya IMF’den gelecek birkaç yüz milyon dolar adına Devlet adamlarımızın gayretleri ile birlikte düşündüğümüzde ; Ülkemiz insanlarına yaşatılan sıkıntıların sebebi olarak , Kamu kaynaklarının Halk adına kullanılmak yerine Rant adına yönlendirilmesi olduğu ortaya çıkmaktadır. Son 20 yıl içinde oluşturulan Ekonomik politikaların en temel özelliği, Hantal ! Kamu varlığının ve Kamu işletme mantığının kaynakların israfına yol açtığı ve yalnız ca istihdam anlayışı ile düze çıkılamayacağı oldu. Özelleştirme mucize bir yöntem olarak kabul edildi ve uygulamalara başlandı.Son 18 yıl içinde özelleştirmelerden 8,5 Milyar dolar gelir elde edilmişken,Aynı dönemde Özelleştirme maliyetinin 8 milyar dolar olduğundan hiç söz edilmedi.Amaç Kamu anlayışını tartışılır hale getirmek ve Devletin Sosyal görevlerini uzun vadede ortadan kaldırmaktı.Medya-Sermaye ilişkilerinin bu amaca hizmet adına hangi yöntemleri kullandığı ve bu hizmetin karşılığının nasıl alındığı bugün çok daha net anlaşılmaktadır. Ülke insanımız bu mucize yöntem ve uygulamalarına rağmen büyük çoğunluğu ile açlık sınırı altında yaşamaya mecbur edilmiştir. Devleti tanımlamak için bulduğumuz ve bildiğimiz tek tanım “ ADALET” anlayışıdır. Gelirde Adalet , Vergide Adalet ,Eğitimde fırsat eşitliği , Sağlıkta hizmet eşitliği ,Tarımda ürün serbestliği ve Yargı önünde eşitlik 21.yüzyılda Ülkemizin temel vasıfları olmalıdır. Anadolu coğrafyasının bizlere sunduğu zengin kaynakların halk için adalet içinde kullanılmaması sonucu bugün Doğal Zenginliklerimizi ve Büyük Sınai işletmelerimizi haraç mezat satıp , elde edilecek kaynaklarla borç faizlerinin ve daha acısı hortumların bedelini ödememizi,Ülke petrol ihtiyacının % 86’sını karşılayan, Ülkede tahsil edilen tüm Vergi ve fonların % 25 ’ini tek başına ödeyen TÜPRAŞ’ı iç ve dış sermayenin iştahına terk etmemizi bekleyenler bilmelidirler ki ; Tüpraş yalnız çalışanlarının değil TÜRK halkının ortak değeridir.Türk halkı Böylesi bir gücün bir sermaye grubunun elinde ülke ekonomi ve siyaseti için ne denli tehlikeli bir silah olabileceğinin farkındadır. Biz aşağıda imzası bulunan Türk vatandaşları ; Kefili olmadığımız borçlar adına kamu varlıklarının satılması yerine Yolsuzluk ve Hortumlamalarla Kamudan çalınan kaynakların son kuruşuna kadar tahsil edilmesi için gereken yasal düzenlemelerin yapılmasını, zaman aşımının bu suçlar ile ilgili kaldırılmasını gerekiyorsa, Kamudan çalınan kaynakların geri alınması için MÜSADERE YASASI çıkarılması hususunda gereğini arz ederiz.
|
23 Eylül 2003 tarihinde Kırıkkale’de, sonrasında İzmir/Aliağa’da, Batman’da, Samsun’da, Gemlik’te oluşturulan geçim bürolarında işçiler halkla buluşarak hesap sormaya, eylemliklerini sürdürmeye devam edeceklerdir.