“Yargı kararları keyfi olarak uygulanmadığı takdirde, Tüpraş çalışanlarının ve bütün Petrol-İş üyelerinin Anayasa’nın ve yasaların emrettiği meşru bütün demokratik haklarını sonuna kadar kullanacakları bilinmelidir” denilen Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi şöyledir:
“Tüm kamuoyunun bildiği gibi, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Tüpraş’ın %51 oranındaki kamu hisselerinin özelleştirilmesine ilişkin ihale şartnamesini ve bu şartnameye dayalı olarak yapılan ihaleyi hukuka aykırı bularak yürütmenin durdurulmasına karar verdi. Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu, 138. maddesinde yasama ve yürütme organları ile İdare’nin mahkeme kararlarına mutlaka uymak zorunda olduğu ve bunların yerine getirilmesinin geciktirilemeyeceği hükmü açıkça yer almaktadır. Yargı kararları 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 28. maddesine göre en geç 30 gün içinde aynen ve gecikmeksizin uygulanmak zorundadır. Bu yasa hükümlerine ve karara göre Tüpraş 30 Mart 2006 tarihine kadar yeniden kamuya iade edilmek zorundadır. Yargının yürütmenin durdurulması kararının tartışılacak hiçbir yanı yoktur. En üst organın kararına uymamak Anayasa’nın ihlali anlamına gelir. Bu nedenle, alınan karara uymama hali, artık sadece Petrol-İş Sendikası’nın değil, başta Hükümetin, Yargının, yasal ve anayasal kurumların olmak üzere, tüm toplumun sorunu haline gelmiştir.
Meşru, bütün demokratik haklar sonuna kadar kullanılacak
Sendikamız, her durumda hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edecektir. Başkanlar Kurulumuz, özel sektör işçisiyle, kamu sektörü işçisiyle Petrol-İş’in tüm üyelerinin sonuna kadar Tüpraş mücadelesinin yanında olduğunu bir kez daha teyit etmiştir. Yargı kararları keyfi olarak uygulanmadığı takdirde, Tüpraş çalışanlarının ve bütün Petrol-İş üyelerinin Anayasa’nın ve yasaların emrettiği meşru bütün demokratik haklarını sonuna kadar kullanacakları bilinmelidir. Türkiye’nin orman kanunlarıyla yönetilmesini istemeyen her kişinin, kurumun, siyasi partinin, örgütün ve kesimin desteğini talep ediyoruz. Bugün en üst idari yargı organının verdiği ihalenin iptali kararı için bizimle birlikte hukuku savunmayanların gösterecekleri gerekçe ne olursa olsun, bu gerekçenin Petrol-İş üyeleri tarafından inandırıcı bulunmayacağı bilinmelidir.
İran’a saldırı girişimine tüm demokrasi güçleriyle karşı çıkarız
ABD ve İngiltere’nin 20 Mart 2003’te başlattığı Irak işgali artık yeni bir aşamaya geldi. İngiltere asker çekmeyi tartışıyor. ABD kendi deyimleriyle “terörist olmayan” direniş gruplarıyla görüştüğünü itiraf ediyor. Bölgemize acıdan başka hiçbir şey getirmeyen ve Ortadoğu halklarına ait olan petrol ve enerji kaynaklarına tek başına sahip olmaktan başka amacı olmayan bu işgali nefretle kınıyor ve bir an önce bitmesi için tüm üyelerimizle mücadeleye devam edeceğimizi belirtiyoruz. ABD’nin İran’ın nükleer silah yapmaya çalıştığı yolundaki bahanesi, Irak işgali öncesi söylenen yüzlerce yalandan biridir. İsrail’deki nükleer silahları gündeme getirmeyen, Hindistan’ı bu konuda teşvik eden ABD’nin yarattığı bu kriz, ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyamızın yeniden şekillendirilmesi programının bir parçasıdır. ABD’nin İran’a karşı uluslararası hukuku ayaklar altına alan bir saldırı girişimine karşı tüm demokrasi güçleriyle birlikte karşı çıkacağımızı şimdiden beyan ediyoruz.
Emek örgütlerine tarihsel sorumluluk düşüyor
“İMF’ye hayır” diyerek iktidara gelen AKP Hükümeti, tarihimizin gördüğü en İMF’ci parti haline dönüştü. Hükümetin “Sosyal Güvenlik Reformu” adı altında emekliliği hak ediş koşullarını bugüne dek görülmedik biçimde ağırlaştıracak, bütün sağlık hizmetlerini sadece parası olana mahsus hale getirecek ve özel sigortacılığı doğuracak girişimlere karşı emek örgütlerinin güç ve eylem birliği acilen gerçekleştirilmelidir. Devlet, Anayasal bir hak olarak herkese eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti sağlamakla yükümlüdür. Üst örgütümüz Türk-İş ve Emek Platformu’nun bütün bileşenleri hızla ve etkin şekilde harekete geçmelidir. Emek örgütlerine bu konuda da tarihsel sorumluluklar düştüğünü bir kez daha hatırlatıyoruz.
Ekonomide yalancı bahar havası
Ülkemizde, Hükümetin aksi yöndeki bütün açıklamalarına rağmen ekonomide bir yalancı bahar havası vardır. İmalat sanayinde işçilerin ücretleri reel olarak 2000 yılına göre %25, 1993 yılına göre ise %45 oranında gerilemiştir. Bu göstergeler ülkemiz çalışanlarının bir yıkıma doğru gittiğinin işaretidir. Bu durum ise ülkemizin bir erken seçim sürecinde olduğunu göstermektedir. Başkanlar Kurulumuz, muhtemel bir erken seçimde emeğin gücünün siyasal alanın her kademesinde en yüksek oranda temsil edilmesinin de birincil hedeflerden olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle emek örgütleri arasında dayanışmanın azamiye çıkartılması de büyük önem taşımaktadır.
Hükümetin uluslararası sermayeye verdiği taahhütlerden dolayı gümrük duvarlarının sıfıra yakın indirilmesi pek çok alanda üreticilerin ve çalışanların zor durumda kalmasına yol açmıştır. Yerli sanayici ve üreticileri korumayan, tarımda dışa bağımlılığı arttırıp sübvansiyonlara son veren ve ülkemizi ulus ötesi sermayenin açık pazarı haline dönüştüren politikalardan bir an önce vazgeçilmesi, gelişmiş tüm ülkelerde mevcut anti-damping yasalarının çıkartılması, ucuz ithal girdilerinden dolayı zor duruma düşen başta gübre sektörü olmak üzere yerli sektörlerin üretim maliyetlerini düşürecek enerji politikaları geliştirilmesi gerekmektedir.
Üyelerimiz arasındaki ücret dengesizliği, çözmeyi hedeflediğimiz önemli bir sorunumuzdur
Sendikamızın geleneksel toplu sözleşme politikası, eşit işe eşit ücret temelinde yürütülür. Üyelerimiz arasında kıdem, tahsil gibi farklar bir yana bırakılırsa, Petrol-İş’in amacı ve hedefi aynı işi yapanlara benzer ücret temin etmektir. Fakat yıllar içinde çeşitli sebeplerle ücretler arasında dengesizlikler oluştu. Başkanlar Kurulumuz üyelerimiz arasındaki ücret dengesizliğini bir sorun olarak kabul etmekte ve bu farklılığı ortadan kaldırmayı bir hedef olarak önüne koyarak bu sorunun nihai çözümünün yeni ücret sistemlerinin geliştirilmesiyle mümkün olacağına inanmaktadır.
Türk-İş ile Hükümet arasında yapılan görüşmelerde Konfederasyonumuz geçici işçilerin kadroya alınmasını gündeme getirmişti. Özelde üyelerimizin genelde tüm geçici işçilerin daimi kadroya alınması için 2006 yılında etkin bir mücadele yürütülmelidir. Yıllardır benzerleriyle aynı işi yapan geçici statüdeki üyelerimizin kadroya alınması sorunu, emekli olan arkadaşlarımızın yerine öncelikli olarak bu arkadaşlarımızın istihdam edilmesiyle, büyük ölçüde çözülecektir. Ayrıca özelleştirme mağduru olarak kamu işyerlerine 657 sayılı yasanın 4-C maddesine göre sözleşmeli personel olarak alınan ve yılda 10 ay süreyle düşük ücretlerle çalıştırılan işçilerin de daimi kadroya alınmasını talep ediyoruz.
2821 ve 2822 sayılı yasa tasarıları acilen yasalaşmalıdır
2821 ve 2822 sayılı yasa tasarıları acilen çıkartılmalı ve sendikalaşmanın önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Yasaların hazırlanmasındaki mantık, işçinin sendikasını bütün boyutlarıyla özgürce seçmesini ve sendikaların iç işleyişine hiçbir siyasi müdahale olmamasını kesinlikle temin etmek üzere inşa edilmelidir.
Ülkemizde son günlerde yeniden bir gerginlik havası yaratılmaya çalışılmaktadır. Çatışma ortamından beslenen, geleneksel şenlik ve kutlamaları bile bahane eden demokrasi ve barış düşmanı karanlık çevrelerin yaratmaya çalıştığı bu gerginlik ortamına karşı tüm demokrasi güçlerini sağduyuya ve mücadeleci davranmaya davet ediyoruz.
Mevcut yasalar örgütlenmeyi çok zor hale getiriyor
Örgütlenme, Petrol-İş’in değişmeyen gündem maddesidir. Örgütsüz tüm işçileri üyemiz yapmak birinci amaçlarımızdandır. Ancak, şu an yürürlükte olan yasalar örgütlenmeyi çok zorlaştırmak üzere tasarlanmıştır. Örgütlenme çabalarımızın son örneği Bursa’da B Plas, Cey Plast ve BPO işyerlerinde yaşandı. Önce 3 yıl süren ve lehimize sonuçlanan işkolu tespit davalarından sonra, bu kez işveren Cey Plast’ı kapatmış, ardından örgütlenmek üzere sendikamızı tercih eden BPO işçilerini sendikalaştıkları için tazminatsız işten çıkartmıştır. İşverenin bu katı, insafsız, gayri insani tutumunu şiddetle kınıyoruz. Başkanlar Kurulumuz, BPO işçilerinin haklı davalarını selamlamakta ve sonunakadar yanlarında olduğunu belirtmektedir. BPO işverenini, derhal bu demokrasi ve sendika düşmanı tavrını bırakmaya, vazgeçilmez bir hak olan sendikalaşmaya saygı göstermeye davet ediyoruz. Başkanlar Kurulumuz başta BPO olmak üzere örgütlenme mücadelesi veren bütün işçileri sonuna kadar desteklemektedir.
Petrol-İş Başkanlar Kurulu olarak, bugün ülkenin dört bir yanında ve Petrol-İş’in örgütlü olduğu tüm işyerlerinde mücadele yürüten işçi sınıfımızı selamlıyor ve işçisiyle işsiziyle, emeklisiyle çalışanıyla ortak mücadele yollarının bulunması için sendikamızın elinden gelen her şeyi yapacağını bir kez daha beyan ediyoruz.
Saygılarımızla kamuoyuna duyurulur.”
Başkanlar Kurulu adına
Genel Başkan
Mustafa ÖZTAŞKIN