Danıştay 10. Dairesi, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan tarafından atanan üyelerin oylarıyla Bakanlar Kurulu’nun grev yasağını onayladı. Karar üzerine “Tuz da koktu” diyen Birleşik Metal İş grev yasağının hukukileşmemesi için sonuna kadar mücadele edeceklerini duyurdu.
Bugün (6 Nisan 2015) UYAP’a düşen Danıştay 10. Dairesi kararına göre DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş Sendikası’nın metal grevinin Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanması hakkındaki yürütmeyi durdurma istemi 2’ye karşı 3 oyla reddedildi.
Birleşik Metal İş’in 20 işyeri için 29 Ocak 2015, 18 işyeri için ise 19 Şubat 2015 tarihlerinde uygulanmasına karar verdiği 2014 dönemi grup sözleşmesi grevleri Bakanlar Kurulu’nun aynı günlü kararının 30 Ocak 2015 tarihinde Resmi Gazete’nin 29252 mükerrer sayısında yayımlanması ile yasaklanmış, sendika da kararı Danıştay’a götürmüştü.
Birleşik Metal İş tarafından yapılan açıklamada Bakanlar Kurulu kararının işçilerin grev hakkının kullanımını tümden ortadan kaldırabilecek bir gerekçeye dayanmasının ve Danıştay’ın buna destek vermesinin işçi hak ve özgürlükleri açısından büyük bir tehdit oluşturduğu vurgulandı.
Sendika, bunun hukukileşmemesi için bütün olanakları kullanarak sonuna kadar mücadele edeceklerini duyurdu.
Birleşik Metal İş kararla ilgili İdari Dava Daireleri Kuruluna itiraz haklarını grev hakkının tümüyle ortadan kaldırılmasını hukuki yollardan engellemek için kullanacaklarını da belirtti. Sendika sadece İdari Dava Daireleri Kurulu’na itiraz etmeyecek, konuyu Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e kadar götürecek.
Danıştay AKP Dairesi
Danıştay Tetkik Hakimi’nin raporunda “ülkemizin stratejik sektörlerinden birisi olan metal sanayi alanında 38 işyerinde birden yapılacak grevin yaratacağı sonuçların, … milli güvenlik gerekçe gösterilerek ertelenmesi yoluna gidilmesinde hukuka uygunluk görülmemektedir” denilmişti ancak Danıştay 10. Dairesi’nin üç üyesi bu raporu dikkate almadı.
Sendika bu üç ismin Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından atandığına ve 10. Daire’de ciddi bir AKP etkisi olduğuna dikkat çekti. Üye Mustafa Elçim Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı iken Cumhurbaşkanı A. Gül tarafından Danıştay’a atanmıştı. Üye Ali Ürker Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürü iken, Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan tarafından atanmıştı. Üye Ahmet Saraç ise İçişleri Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri iken Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan tarafından atanmıştı.
Sendikanın konuyla ilgili açıklamasının tam metni:
TUZ DA KOKTU!
Grev yasaklamaya Danıştay desteği
Sendikamızın 20 işyeri için 29 Ocak 2015, 18 işyeri için ise 19 Şubat 2015 tarihlerinde uygulanmasına karar verdiği 2014 dönemi grup sözleşmesi grevleri bilindiği gibi Bakanlar Kurulu’nun aynı günlü kararının 30 Ocak 2015 tarihinde Resmi Gazete’nin 29252 mükerrer sayısında yayınlanması ile yasaklanmıştı.
Sendikamız Bakanlar Kurulu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemi ile Danıştay’a başvurmuştur.
Bugün (6 Nisan 2015) UYAP’a düşen Danıştay 10. Dairesi kararına göre sendikamızın yürütmeyi durdurma istemi 2’ye karşı 3 oyla reddedilmiştir. Burada altı çizilmesi gereken iki nokta vardır: Birincisi, Danıştay Tetkik Hakimi’nin sendikamızın isteminin kabul edilmesi gerektiği düşüncesine rağmen bu karar verilmiştir. İkinci nokta, çoğunluğu oluşturan üyelerin “bürokrat” geçmişleridir.
10. Daire kararını 5 Mart 2015 tarihinde vermiştir. Karara İdari Dava Daireleri Kuruluna itiraz hakkımız vardır. Bu hakkımızı grev hakkının tümüyle ortadan kaldırılmasını hukuki yollardan engellemek için elbette kullanacağız. Sadece İdari Dava Daireleri Kurulu’na itiraz etmeyeceğiz, konuyu Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e kadar götüreceğiz. Bakanlar Kurulu kararının işçilerin grev hakkının kullanımını tümden ortadan kaldırabilecek bir gerekçeye dayanması ve Danıştay’ın buna destek vermesi işçi hak ve özgürlükleri açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Sendikamız bunun hukukileşmemesi için bütün olanakları kullanarak sonuna kadar mücadele edeceklerdir.
10. Dairenin 5 Mart 2015 tarihinde verdiği kararı, 60 günlük grev erteleme süresinin bitiminden sonra ve sendikamızın YHK’ya başvurduğu günden sonra UYAP’a düşürülmesi dava sürecindeki manipülasyonların bir diğer göstergesidir.
Danıştay Tetkik Hakimi “milli güvenliğin bir unsuru olan ekonomi kriterinin, grev hakkının kullanımını sınırlandırmada nereye kadar geçerli bir kıstas olduğu açıklığa kavuşturulmalıdır”; “ekonomiyi milli güvenliğin bir unsuru olarak görmek tek başına grev hakkını ertelemesi için yeterli olmayıp (…)”; “salt ekonomik gerekçelerin grev hakkının kullanımını sınırlayacağının kabul edilmesi Anayasa’da yer alan ‘temel hak ve hürriyetlerinin, özlerine dokunulmaksızın….sınırlanabileceği’ kuralına aykırı olacaktır”; “ülkemizin stratejik sektörlerinden birisi olan metal sanayi alanında 38 işyerinde birden yapılacak grevin yaratacağı sonuçların, …..milli güvenlik gerekçe gösterilerek ertelenmesi yoluna gidilmesinde hukuka uygunluk görülmemektedir” şeklinde detaylı bir rapor sunmasına rağmen 10. Dairenin 3 üyesinin sadece “davacı tarafından ileri sürülen iddialar, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı’nın yürütülmesinin durdurulmasını gerektirecek nitelikte görülmemektedir” diyerek Bakanlar Kurulu kararının arkasına saklanması, davaya yapılan müdahalenin ya da Bakanlar Kurulu ile 3 hakim arasındaki organik ilişkinin göstergesi sayılmalıdır.
Her üç ismin bürokraside yaptıkları görevler ve kimler tarafından atandıkları, 10. Daire’de AKP etkisi konusundaki şüphelerimizde haklı olduğumuzu düşündürtmektedir. Üye Mustafa Elçim Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı iken Cumhurbaşkanı A. Gül tarafından Danıştay’a atanmıştır. Üye Ali Ürker Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürü iken, Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan tarafından atanmıştır. Üye Ahmet Saraç ise İçişleri Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri iken Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan tarafından atanmıştır.
Hepsinden önemlisi, 5 Mart tarihinde verilen bir kararın 60 günlük sürenin bitimine kadar dondurulması, açıklanmaması 10. Daire çoğunluğunun vermiş oldukları kararı savunamadıklarının açık göstergesidir. Çünkü itiraz yolu ile kararlarının süresi içinde bozulabileceğinden endişe duymuşlar bir kez daha grev hakkını kullanma olasılığımızı tümüyle ortadan kaldırmak için hukuki bir karar vermemişler, idari ve siyasi bir süreç işletmişlerdir.
Yaşadığımız süreçte ülkede hak arayışlarının hukuk dışı yöntemlere yönelmiş olmasında, hukuka müdahalenin, yargının tarafsızlığını yitirdiği yolundaki inancın belirleyici olduğu yolundaki görüş 10. Daire çoğunluğunun kararı ile bir kez daha öne çıkmıştır.
Metal işçileri, grev haklarından hiçbir zaman vazgeçmediler ve vazgeçmeyecekler. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu, yargının bağımsız olduğuna artık onları kimse inandıramayacak.
Onlar, sermayedarlar ile işçilerin kanunlar önünde eşit yurttaşlar oldukları masalına da artık kanmayacaklar.
Onlar, kağıt üzerine yazılmış grev hakkının egemenler tarafından bir kalem oynatması ile yok edildiğini gördüler.
Onlar, siyasal iktidarın, Bakanlar Kurulu’nun sermayenin bir ofisi olarak çalıştığını gördüler.
Onlar, mağdur, inanmış edebiyatı yapanların, sermayenin çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuklarını gördüler.
Onlar, yasama, yürütme ve yargının bütünleştiğini, sermayedar sınıfın çıkarları ve özel mülkiyetin savunulmasını temel görev bellediklerini yaşayarak öğrendiler.
Onlar, sermayenin iktidarının sadece iktisadi bir iktidar olmayıp, siyasal bir iktidar olduğunu gerçeğini gördüler.
Onlar, gerçek grev hakkı için grev yapılması gerektiğini de gördüler.
Metal işçileri bundan böyle “işçilerin ihtiyacından daha büyük yasa yoktur” şiarıyla hareket etme hakkı kazandılar.
BİRLEŞİK METAL-İŞ SENDİKASI Genel Yönetim Kurulu
Kaynak: Sendika.Org