Sendikamız Genel Merkezi’nde 22-23 Şubat tarihlerinde, dünyanın çeşitli ülkelerinde uygulanan özelleştirme politikalarının tartışıldığı bir çalışma atölyesi düzenlendi.
Sendikamız Genel Merkezi’nde 22-23 Şubat tarihlerinde, dünyanın çeşitli ülkelerinde uygulanan özelleştirme politikaları ve bu politikaların sonuçlarının tartışıldığı bir çalışma atölyesi düzenlenmiştir. “Uluslararası Ülke Deneyimleri Işığında Özelleştirme Uygulamaları” başlığını taşıyan atölye, merkezi ABD’de olan Global Policy Network (Küresel Politika Ağı) tarafından organize edilmiştir.
Açış konuşmasını Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın’ın yaptığı çalışma atölyesinde, Prof. Dr. İzzettin Önder de, dünyada ve Türkiye’de neo-liberal politikalar ve özelleştirme uygulamalarının kuramsal çerçevesine ilişkin bir sunum gerçekleştirdi. TÜPRAŞ ve SEKA özelinde, Türkiye’de yaşanan özelleştirme deneyimlerini ise Prof. Dr. Erinç Yeldan aktardı.
Çalışma atölyesinde Türkiye dışında sırasıyla, Bulgaristan, Güney Afrika, El Salvador ve Bolivya’da uygulanan özelleştirme politikaları ile bu politikaların sonuçları akademisyenler ve araştırmacılar tarafından tartışıldı.
Bulgaristan’da Sağlık Sistemi Reformu Sosyal ve Sendikal Araştırmalar Enstitüsü’nden Nadezhda Daskalova-Nikova tarafından hazırlanan çalışmada, Bulgaristan’da gerçekleştirilen kamu sektörü reformları, sağlık sistemi reformu özelinde ele alındı. Bulgaristan’da 1990 yılların başından itibaren kapitalist ekonomiye geçiş çabalarının bir parçası olarak hayata geçirilen kamu sektörü reformlarının iki önemli özelliğinin olduğu belirtildi. Reformlar, öncelikle, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların verdiği finansal yardım ve kredilerle oluşturulmuş. Bu reformlar, neo-liberal politikaların taşıyıcısı olan uluslararası kuruluşların, kamu harcamalarının kısılması ve kamu istihdamının daraltılması önerilerine dayanıyor. Reform paketlerinin bir diğer ortak özelliği ise özelleştirme uygulamalarını merkeze almış olmalarıdır.
Bulgaristan’da 2000 yılında başlatılan reform programından önce sağlık sistemi, çeşitli uygulamalarla reformlara hazır hale getirilmiş. Bu uygulamalar, ilaç satışının özelleştirilmesi, yerel yönetimlere daha fazla inisiyatif veren düzenlemelerin yapılması, aile hekimliği uygulamasının zorunlu hale getirilmesi ve özel sağlık kuruluşlarının açılması olarak sıralanabilir. Bu uygulamaların ardından, 2000 yılında kurulan Ulusal Sağlık Sigortası Fonu ile yeni bir sağlık sistemine geçilmiş. Yeni sistemde, tüm sağlık kurumları ticari şirket olarak kayıt altına alınmış ve kamuya ait hastanelerin özelleştirilmesi hızlandırılmış. Ancak, kamu hastanelerinin özelleştirmesi, sendikaların tepkisi nedeniyle 2002 yılında çıkarılan bir yasa ile ertelenmiş.
Bulgaristan’da günümüzde sistemin desantralizasyonu nedeniyle, bürokratik işlemler azalmak yerine artmış. Ticari bir şirket gibi yönetilen ve merkezi bütçeden aldıkları fonlar büyük ölçüde azalmış hastaneler borç batağı içine itilmiştir. Reform uygulamalarının hiçbir sürecinde çalışanlar ve sendikalar sosyal taraf olarak yer almamaktadır. Sistemde, yolsuzluk ve rüşvet vakaları giderek artmakta, daha önemlisi, Bulgaristan’da bugün nüfusun önemli bir bölümü, sağlık sisteminin dışına itilmiş durumdadır.
Güney Afrika’da Elektrik Enerjisi Sektöründe Yeniden Yapılanma Çalışma atölyesinde, merkezi Washington’da bulunan Ekonomi Politikaları Enstitüsü koordinatörü Tony Avirgan, Güney Afrika’da elektrik sektörünün yeniden yapılandırılmasına ilişkin hazırladığı çalışma ile sektördeki uygulamaların yol açtığı sorunları aktardı. Avirgan, elektrik sektöründe neo-liberal politikalar doğrultusunda oluşturulmuş diğer ülkelerdeki yeniden yapılandırma programlarıyla, Güney Afrika’daki uygulamaların ciddi benzerlikler taşıdığını vurguladı.
Sektörün söz konusu özelleştirmelerle yeniden yapılandırılmasının en önemli sonuçları, elektrik arzında kısıntılar, sektörde istihdamın hızlı bir şekilde azalması, sektördeki entegrasyonun ortadan kalkması ve sendikaların pazarlık gücünün de büyük ölçüde azalmasıdır. Avirgan’ın 1992 yılından bugüne elektrik sektöründe çeşitli ülkelerde 74 ayrı özelleştirme uygulamasından yola çıkarak ulaştığı bu sonuçlar ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Bilindiği gibi, Türkiye’de sektörde AB ile uyum çalışmaları doğrultusunda yeniden yapılandırma hızla sürüyor.
Güney Afrika’da elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı kamuya ait ESKOM adlı tek bir şirket üzerinden yürütülmekte. Şirket, elektriği yerel yönetimlere bağlı diğer sektör şirketlerine satmaktadır. Sektördeki yeniden yapılandırma programıyla birlikte ESKOM’un entegre yapısı dağıtılarak üretimde kapasitenin %30’unun satılması, iletim faaliyetine “stratejik sermaye (varlık) ortaklığı” adı altında özel sektörün dahil edilmesi ve dağıtımda ülkenin ayrı bölgelerinde faaliyet gösterecek altı yerel şirket kurulması planlanmıştır. Yeniden yapılandırmanın daha ilk aşamasında, sürecin olumsuz etkileri ortaya çıkmaya başlamış. Elektrik tarifeleri %25-30 oranında artmış, ayrıca ESKOM’un vergilendirildiği çerçevenin değişmesi, elektrik fiyatlarının yükselmesine yol açmıştır.
El Salvador’da Elektrik Enerjisi Sektöründe Özelleştirme Uygulamaları ve Sendikalar El Salvador Ulusal Kalkınma Kurumu araştırmacıları, José Angel Tolentino ve Edgar Lara tarafından hazırlanan, El Salvador’da elektrik enerjisi hizmetlerinin özelleştirilmesine ilişkin çalışmada ise sürecin ekonomiye, topluma, çalışanlara ve sendikalara etkileri vurgulandı. El Salvador’da da, merkezinde özelleştirme uygulamalarının olduğu yeniden yapılandırma süreci, Güney Afrika’da olduğu gibi deregülasyona ve entegre yapının parçalanmasına dayanmaktadır. El Salvadorlu araştırmacıların çalışmasında, özelleştirme uygulamalarına karşı sendikal politikalar ve sendikaların özelleştirmeler sonrasındaki durumu ile ilgili bölümler, bu sürecin henüz başında olan Türkiye sendikaları için önemli dersler içermektedir.
El Salvador’da sendikalar, elektrik enerjisi sektöründe uygulanan özelleştirmelere karşı bir konum almak yerine, süreçte sendikal hakların ve örgütlülüğün devamının sağlanmasına dönük bir mücadele sergilemişler. Ayrıca, sendikalar, hisse satışı yöntemiyle yapılan özelleştirmelerde, çalışanlara %20 iskontolu hisse satışı yapılmasını talep etmişler. Ancak, sektörde yaşanan özelleştirmelerin sonrasında, sendikalar ciddi ölçüde güç yitirmişler. İşverenler sendikayla diyaloglarını asgariye indirirken, toplu sözleşmede işçi lehine olan hakların budanmaya çalışıldığı gözlenmiş.
Yeni işverenler, işçilik maliyetlerini azaltmak için gönüllü emekliliği teşvik etmişler ve taşeron işçi çalıştırmaya ağırlık vermişlerdir. Özelleştirme uygulamalarından ilk olumsuz etkilenenler çalışanlar ve sendikalar olmuştur.
Bolivya’da Özelleştirme Uygulamaları Yoluyla Liberalizasyon Bolivya Emek ve Tarımsal Gelişme Çalışmaları Merkezi araştırmacısı Carlos Arze Vargas, enerji sektörü özelinde Bolivya’da yaşanan özelleştirme deneyimini aktardı. Bolivya’da 1994 yılında özelleştirme yasasının çıkarılması ile başlayan süreçte, petrol ve gaz, elektrik, telekomünikasyon, havayolu, demiryolu ve metal sanayindeki altı işletme özelleştirilmiş. Bolivya’da kamu işletmelerinin özelleştirme biçimi oldukça özgün bir nitelik arz etmekte. Söz konusu sektörlerdeki kamu işletmelerinin %50’lik hisseleri, stratejik ortaklık çerçevesinde yatırım taahhüdü veren özel şirketlere devredilmiş. Diğer hisselerin ise %2-5’lik bölümü çalışanlara, kalan kısmı ise uluslararası özel emeklilik fonlarına satılmış.
Bolivya hükümeti, bu uygulamayı gerekçelendirirken, kamu işletmelerine yatırım yapmaları için ayırdığı fonları bundan sonra, hizmetlere ve altyapı yatırımlarına aktaracağını belirtmiştir. Dolaylı bir özelleştirme yöntemi olan bu uygulama sonucunda kamuya kaynak aktarımının Bolivya’da, ancak kısa vadeli olarak gerçekleştiği açıkça görülmüştür. Özelleştirme uygulamalarının doğrudan harcamalar dışında dolaylı maliyetinin, 150 milyon doları bulduğu tahmin ediliyor. Diğer yandan, işletmelerin %50’ye yakın hissesine sahip özel emeklilik fonları ile yapılan özel anlaşmalar gereği devlet bu fonların açıklarını kapatmak zorunda kalmıştır. 2003 yılında bu nedenle devletin fonlara yaptığı ödeme 400 milyon dolara ulaşmıştır.
Ayrıca, tüm bu maliyetlere, özelleştirilen şirketlerin kâr oranlarının düşmesi nedeniyle uğranan vergi kaybı eklendiğinde, ortaya devletin ve toplumun bu uygulamalardan oldukça zarar gördüğü bir tablo çıkmıştır. Bolivya’da kaynak yaratma amacıyla gerçekleştirilen özelleştirmelerin, tam tersine devlet açısından gelir kaybı anlamına geldiği rahatlıkla söylenebilir.