2015'e girerken kadın istihdamının genel durumu
Necla Akgökçe
Doç. Dr. Saniye Dedeoğlu: Pek umutlu değilim Kadın istihdamı artmıyor, kadınların günlük aktivitelerinin bir kısmı artık ekonomik aktivite olarak değerlendiriliyor. İstihdam enformel sektörde, küçük ölçekli işletmelerde ve ev-eksenli çalışmada yoğunlaşmaya devam ediyor, bu alanlarda korumasızlık egemen. Kadınlar için insana yaraşır iş neredeyse bir hayal. Tek çare kadın dayanışması. Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) yıl sonuna doğru kadın istihdamına ve sorunlarına ilişkin iki ayrı rapor yayımladı. Bunlardan biri Esnekleşme ve Enformelleşme Kıskacında Türkiye'de Kadın Emeği ve İstihdamı: Politika Metinleri Çerçevesinde Bir Analiz, ismini taşıyor. Raporu İdil Soyçekin, KEFA ve KEİG üyesi kadınların desteği ile hazırlamış. Çalışmayı kamuoyuna Muğla Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Saniye Dedeoğlu ile birlikte sundu. 10. Kalkınma Planı'ndan, Ulusal İstihdam Stratejisi'ne kadar, resmi politika metinleri taranarak oluşturulan rapor, kadın istihdamının niteliği ve geleceği hakkında önemli bilgiler içeriyor. Doç. Dr. Saniye Dedeoğlu'yla rapordan hareketle, kadın istihdamının Türkiye'deki görünümlerini ve insana yaraşır iş ve ücret koşullarının kadınlar için mümkün olup olmadığını konuştuk. Son derece yararlı bir söyleşi oldu.
Türkiye'de kadın istihdamı son yıllarda arttı deniyor, sizce arttı mı, ne tür bir artış bu? Kadınların istihdama katılım ve istihdam oranlarında son yıllarda bir artış görülüyor. Örneğin, 2004 yılında kadın işgücüne katılım oranı yüzde 23.3 iken 2013 yılında yüzde 30.8’e yükselmiştir. Yine aynı yıl aralıkları için kadın istihdam oranı ise yüzde 20.8’den yüzde 27.1’e yükselmiştir. Bu rakamlar bize niceliksel bir artış olduğunu gösteriyor fakat bu artışın niteliğine baktığımızda iki nokta önemli. Bunlardan ilki 2008 yılına kadar kadın istihdam oranlarındaki düşüşün temel nedeni olan kırsal alanda kadın istihdam azalışları, 2008’den itibaren duruyor. Hatta kırsal alanda kadın istihdamında artışlar yaşandığını görüyoruz. Bu, artışın bir kısmını açıklıyor. İkinci önemli nokta ise, kentsel alanlarda artık daha çok kadının istihdama geçmesi, fakat bu artışın da önemli bir kısmı, evde yaşlı ve engelliler için bakım yapan kadınların istatistiklere çalışıyor olarak yansımasıdır. Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gülay Toksöz yürütücülüğünde hazırlanan bir rapor, bakım karşılığı yardım alan kadınların çalışıyor kabul edilmesinin kentsel kadın istihdam artışlarının yüzde 30’unu açıkladığını gösteriyor. Bütün bunlar kadın istihdamında yıllardır beklenen niteliksel sıçramanın yaşanmadığını, artışın daha çok kadınların normal günlük aktivitelerinin bir kısmının artık ekonomik aktivite olarak değerlendirilmesinden kaynaklandığını gösteriyor.
İşveren kurumları ve hükümetin birlikte yaptıkları istihdam toplantılarında, ürettikleri her metinde, Türkiye'de istihdam piyasalarının katılığından ve esnekliğin artırılması gerektiğinden bahsediliyor, gerçekten öyle mi, kadın istihdamı alanına ilişkin bu konuda neler söylemek istersiniz? Bence Türkiye’de işgücü piyasalarının katı olduğu bir mit. Toplam çalışanların sendikalı işçilere ve toplu sözleşme hakkı olanlara oranlandığında, aslında katılıktan çok uzak, çok korunmasız ve esnek bir işgücü piyasası içinde yaşadığımız görülür. Türkiye’de kadın istihdamının enformel sektörde, küçük ölçekli işletmelerde ve ev-eksenli çalışmada yoğunlaştığını söylersek, katılık değil korumasızlığın egemen olduğunu söyleyebiliriz.
KEİG araştırmasında, kadın istihdamının çeşitli resmi belgelerde bir kadın sorunu olarak değil de bir kalkınma sorunu olarak ele aldığını belirtiyorsunuz, bu yaklaşımın sakıncaları nedir? KEİG’in hazırladığı rapor için incelenen metinlerin temel vurgusu, kadın istihdamının arttırılmasındaki temel hedefin kalkınma sorunu olarak görülmesidir. Bir diğer deyişle ekonomik büyümeye atıl olan kadın emeğinin de dahil edilmesini içeriyor bu strateji. Aslında, bu tutum kadınların hangi koşullarda olursa olsun piyasada varolan çalışma biçimlerine dahil edilmesi anlamına geliyor. Stratejinin kadın bakış açısı ile dizayn edilmediği açıktır çünkü toplumsal cinsiyet temelli bir kalkınma modeli olsa idi kadınların toplumsal konumlarının iyileştirilmesi ve onların daha eşit ve özgür bireyler olarak gelişimini destekleyecek politikalardan ve yöntemlerden bahsediyor olurduk. Ayrıca, bakın kadınlar çalışmıyor hadi kadınlar istihdama katılsın, demek, tam da toplumsal cinsiyet körü olarak nitelendirdiğimiz ve kadınların ev içi sorumluluklarını gözardı eden, onların eviçinde yaptığı toplumsal katkıyı görmezden gelen bir bakış açısıdır.
İşin değil istihdamın korunması yaklaşımı, kadın emeğinin özellikleri göz önünde bulundurulduğunda ne anlama geliyor? KEİG’in hazırladığı raporda bu konu politika metinlerine nasıl yansıdığına ilişkin olarak açık olarak ele alınıyor. Şöyle deniyor ‘İşin korunması ve aynı işte kalabilme güvencesini ifade eden “iş güvencesi” yerine, istihdamın korunması, kesintilerle olsa da sürdürülmesi ve tek bir işverene bağlı olmadan çalışmanın devamlılığını ifade eden “istihdam güvencesinin” önem kazandığı’ açık bir şekilde ifade ediliyor. Özellikle kadınlar ve gençler için özel istihdam büroları yoluyla geçici çalışmanın yaygınlaştırılması hedefleniyor’. Bu durum, genel olarak emek piyasasında işin sürekliliğinin ortadan kaldırılarak çalışanların iş güvencesi, emeklilik ve kıdem tazminatı hakkından mahrum bırakılacağı bir yapının norm haline getirilmesi ve aynı zamanda özel politika gerektiren gruplar olarak nitelendirilen grupların (gençler, kadınlar, engelliler) istihdamının arttırılmasının “insana yaraşır” iş olanakları temelinde değil, yalnızca nicel bir artış sağlama çerçevesinde uygulama alanı bulacağını ortaya koymaktadır.
Çalışmanızda sosyo ekonomik politikaların aileyi esas alarak oluşturulduğunu belirtmişsiniz, biraz açar mısınız, çalışan kadın yaşamlarına bu nasıl yansır sizce? Son yıllarda ülkemizde yaşanan gelişmeler ve uygulanan sosyal politikalar kadınların geleneksel rolleri olan bakım ve eviçi rollerine odaklanıyor. Erkeklerin evi geçindirmesi üzerine kurulu geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini devletin politikaları ile desteklemiş oluyor. Aileyi temel alan bu söylem ve uygulamalar, hayatın her alanında kendisini giderek daha fazla hissettiriyor. İşte böyle bir ortamda, KEİG’in hazırladığı bu raporda, politika yapıcı kurumların çıkardıkları politika metinlerine bakarak kadın istihdamı ve kadının toplumsal konumuna ilişkin, devlet kurumlarının kısa ve orta vadede kadının toplumsal konumuna ilişkin çizdiği rotasını analiz etmeyi amaçlıyor. Bu analiz gösteriyor ki, devlet hemen hemen her uygulamasında, erken çocukluk dönemi bakımdan, yaşlı ve engelli bakımı ve bakım izinleri gibi, aile yapısının güçlendirilmesi, ve bu bahsettiğim hizmetlerin kurumlar tarafından değil aile içinde, özellikle de kadınlar tarafından yapılması demek. Aslında bu birçok anlama geliyor. İlki devlet aile ideolojisini ve yapısını güçlü tutarak, bu hizmetleri kendisi sağlamaktan feragat etmiş oluyor. İkincisi, kadınlar için ise, bu daha çok aile ve eş olarak oluşan rollerinin devlet tarafından onaylanıyor ve destekleniyor olması demek ve bu rollere ek olarak ayrıca işgücü piyasasına girmek zorunda ya da isteğindeyseniz ya bu işleri piyasadan satın almanız ya da aileden başka birilerine devretmeniz gerek. Üçüncü olarak şunu diyebiliriz, aslında aile içi roller için kadınlar o kadar çok zaman harcıyor ki, genellikle çalışmak bir seçenek haline gelemiyor bile. Eğer ekonomik koşullar onların çalışmasını zorunlu kılıyorsa daha çok ev içinde çalışarak para kazanabilecekleri işleri seçiyorlar.
Özel istihdam büroları aracılığıyla işçi kiralanması, kadın istihdamını artırmanın çaresi olarak gösteriliyor neredeyse, bu yaklaşım gerçeklikle örtüşüyor mu? Türkiye’de kadınların çalışma pratikleri üzerine son yıllarda çok ciddi bir bilgi birikimi oldu. Kadınların ne tür işler yaptıkları, hangi koşullar altında çalıştıkları ve onların eviçi/bakım hizmetleri için harcadıkları zaman gibi konularda artık 20 yıl öncesine göre daha çok bilgiye sahibiz. Bu bilgi bize gösteriyor ki, kadınlar iş bulurken daha çok aile bireyleri, tanıdıkları aracılığı ile iş buluyorlar. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, özel istihdam büroları daha çok ev işi ve eviçi bakım hizmeti yapan kadınları bulmak için kullanılan bir yöntem ve bu iş bulma biçimleri maalesef kadınları güvenceli ve kayıtlı işlere değil, enformel ve kayıtdışı işlere yönlendiriyor. Yani eğer bu iş bulma biçimleri ile kadın istihdamı artsa bile bu artış güvenceli işlerde ortaya çıkmayacak.
İnsana yakışır iş koşulları ve ücret düzeyi konusunda kadınlar gelecek yıldan umutlu olabilirler mi? Maalesef ben pek umutlu değilim doğrusu. Çok karamsar bir tablo çizmek istemiyorum ama ülkenin ekonomik büyüme rakamlarının düşmeye başlaması ve olumsuz küresel ekonomik ve politik koşullar yakın gelecek yıllarda kadınların hayatının daha kolay olacağına ilişkin olumlu sinyaller vermiyor pek. Zaten en ucuz emek gücüne ulaşmak yoluyla küresel rekabet gücü bulunan bir ekonominin daha da kötüleşen koşullarda kadınlar için insana yaraşır iş imkânları yaratmasını beklemek pek gerçekçi değil ya da bu koşulları hazırlayan bir politik iradenin olmadığını düşünüyorum. Fakat belki işte bu ortamda, kadınlar kendi çıkış yollarını kendileri üretebilirler diye de düşünmek lâzım. Kadınların bir araya gelerek kurdukları kooperatifler, kreşler ve daha başka dayanışma örneklerinin de ortaya çıktığı bir dönemin başında olduğumuzu düşünüyorum. ■
İşverenler esneklikten kolay vazgeçmiyor “Kadın İstihdamında Eğretileşme Eğilimleri ve Atipik İstihdam Gündemi” KEİG tarafından hazırlanan kadın istihdamına dair ikinci rapor. Raporu KEİG araştırmacısı Aslı Çoban hazırladı ve kamuoyuna yine o sundu. Ülke örneklerinden hareketle, kadınların geçici, kısmi süreli, kendi hesabına çalışma biçimlerine yöneltilmesinin ne tür sonuçlar doğurduğu, “insana yaraşır çalışmanın” kadınlar için ne anlama gelmesi gerektiğini Aslı Çoban'la konuştuk.
Sendikal alanda, düzensiz veya güvencesiz diye tanımlanan çalışma biçimini siz “eğreti” olarak tanımlamışsınız, nedir eğreti çalışma? Eğretileşme işgücü piyasasında yapısal eğilimlerle ortaya çıkan kötü işler ve istihdam olgusunu, düzensiz veya güvencesiz olma niteliklerinin ötesine değerlendirmeyi hedefleyen bir kavram. Bugün güvencesizlik dediğinizde, "İyi de kişi, kaybettiği iş yerine yenisini bulabiliyorsa, yani iş değil de istihdam güvencesini sağlıyorsak ne gerek var güvenceye", deniyor. Ya da düzensiz işlerden bahsettiğinizde proje bazlı işlerde düzensiz çalışıp çok para kazanan profesyoneller işaret ediliyor. Bir iş ya da istihdama güvencesiz veya düzensiz dediğinizde, aslında durumu yeterince anlatmayan, kısmi eleştiriler getirmiş oluyorsunuz. Eğretilik ise, kimi grupların işgücü piyasası ve istihdam ilişkisinde yaşadığı güçsüzleşme/eğretileşmeyi daha çepeçevre tarif ediyor. Yani diyor ki, kişi önerilenin dışında iş seçemiyorsa/alternatifsizse, iş onu yoksulluktan kurtarmıyorsa, ileriye dönük plan yapması için onu belirsizlikten çıkarmıyorsa, kötü sağlık koşulları ve çalışma ortamlarında gerekleşiyor ve örgütlenmeye imkân vermiyorsa, eğretilikten bahsederiz. Bu beş boyut, giderek artan oranda belli işlerde ve işgücü gruplarında bütünleşiyor; yani bu olgunun güncel dinamikleri mevcut. Özellikle esneklik bahsi etrafında getirilen kimi çalışma biçimi önerilerinin başka ülke örneklerinde ciddi bir eğretileşme eğilimi doğurduğunu görüyoruz. İstihdam büroları yoluyla istihdam, kısmi zamanlı ya da geçici çalışma, kendi hesabına çalışma görünümündeki küçük geçici işler yapma bunlar arasında. Türkiye'de kadın istihdamını artırmak adına getirilen önerilere bakıyorsunuz, hepsini bu başlıklar altında toplayabilirsiniz.
Eğretileşme kadın emeği açısından ne anlama geliyor? Kadının ücretli çalışmasına ait bazı bildiğimiz özellikler de eğretileşmeyi kadınlar açısından daha büyük bir tehlike haline getiriyor. Kadınlar iş hayatında belirli sektör ve işlerde sıkışma eğilimindeler, aleyhlerine bir ücret farklılığı olgusu var, gelecek planlarını bir eviçi emek yükü ile yapmak zorundalar, evler ve küçük atölyeler gibi sağlık koşulları iyi olmayan ortamlarda gerçekleşen işlerde kalabalıklar ve işçi veya meslek sahibi kimlikleri ile örgütlenmeye ilişkin erkeklerden daha fazla güçlük yaşıyorlar. Her şeyden önce, işgücü piyasasında ve çalışma hayatında hep dışarıya düştü düşecekmiş gibi duran eğreti bir pozisyonda tutuluyorlar.
Kadın istihdamına dair resmi metinlerde -sendikal alanda da bu böyle- esnek çalışma, kadınların tercihi (ya da tercih etmesi gereken bir çalışma) gibi gösteriliyor, nedir esnek çalışma, gerçekten tercih mi? Esnek çalışma dediğimiz şey artık tam bir muamma. Bununla ne ifade ediliyor? Çalışma saatleri, işçi-işveren uzlaşısı ile esnek düzenlensin denirmiş gibi sunuluyor. Ya da kısmi süreli çalışsın kadın ama gelir ve sosyal hak ve koruma kaybı yaşamasın. Hani neredeyse çalışma saatlerinizin kısalmasını, gönlünüzce düzenlenmesini ister misiniz gibi soruluyor kadınlara. İsteriz tabi. Olacak olan nedir diye somut tasarılara bakarsanız, kamuda kadın çocuk sahibi olduktan sonra 5 yıl kısmi zamanlı çalışsın, deniyor. Bunun belirli bir vadede varacağı yer, kadınların tümüyle kısmi zamanlı çalışması olur ki, pek çok ülkede kadınlar tam zamanlı iş bulamamaktan şikâyet ediyor. Geçici istihdam büroları aracılığıyla istihdam edilsin. Bu nasıl olacak? Ne ne kazandığınızı, ne zaman kazanacağınızı, ne zaman ne kadar çalışacağınızı bileceksiniz, ne seçim, ne plan yapabileceksiniz. Bunu tercih eder mi kadınlar? Çok eğlendiğim ünlü bir ifade ile esneklik konusu o kadar yoğun algı yönetimine konu oldu ki, artık iki kişinin bile kendisinden aynı şeyi anladığı bir kavram olduğunu sanmıyorum. Kadınların bakım ve diğer eviçi yüklerini kamu hizmetleri ve erkeklerle eşit paylaşım yolu ile azaltmaya yanaşmayan bir politik irade, aynı yük üzerinden kadınlara ikincil/eğreti bir yer gösteriyor çalışma yaşamında. Kaliteli, yaygın, erişilebilir bakım hizmetleri ve ev içi rollerin eşitlikçi temelde kadın-erkek arasında paylaştırılması bahsi olmaksızın kadınlar için esneklik tartışması bir şantaja benziyor.
Atipik çalışma biçimleri nedir, kadın istihdamının bu çalışma biçimlerine yönlendirilmesinin eğretileşmeye etkileri ve bunun kadın emeği ve istihdamı açısından sonuçları sizce nedir? Atipik çalışma biçimleri o kadar çeşitlendi ki her birini saymak zor aslında. Kısaca, kısmi süreli, geçici ve kendi hesabına çalışma diye sayıyoruz. Bu çalışma biçimleri, işverene bir pazarlık üstünlüğü, maliyet avantajı veya kendi işletebileceği bir esneklik tanıdığından yasal olarak kullanılabilecekleri alanlar genişletildikçe hızla yayılıyor. Buna en iyi örnek Türkiye'de, taşeron sistemi dediğimiz sistem. Şimdi asıl iş de taşerona verilebilir kılındı, bu, bu tarz çalışmanın muazzam artışına yol açacak. Olabilecekleri öngörmek kolay aslında. Birçok ülkenin deneyimi, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin atipik istihdamı bir işgücü maliyet avantajı yaratmak için kullandığı yönünde. Azgelişmiş ülkelerin deneyimleri bağlamında, taşeron zincirleri, enformel istihdam ile birlikte, piyasayı işgücü aleyhine düzensizleştirmede temel stratejiler olarak yıllardır tartışıldı. Bir açıdan, yıllardır istihdam zaten atipik. Ancak şimdi formel piyasaya ait bir eğretileştirmeden bahsediyoruz. Bu bağlamda, istihdam ajansları, doğrudan geçici çalışma sözleşmeleri ve kısmi süreli çalışmayı tartışmaya açmak gerekiyor. Az sayıda ve az ağırlıkta da olsa, formel piyasada norm istihdam olanağı, işgücü piyasasında belirli oranda dengeleyici bir role sahip. Kamu istihdamı, kadınlar açısından bu dengeleyici-düzenleyici rolü sınırlı da olsa hep oynadı. Şimdi formel piyasa ve kamu istihdamında yeni bir atipik istihdam dalgasından bahsediyoruz ki, bu durum kadınların işgücü piyasasındaki pazarlık güçlerini iyice aşağı çekebilir. Çok yüksek eğitimli küçük bir kadın grubu dışında kadınlar tamamen eğreti çalışma ile özdeşleşebilir; istihdam ilişkilerinin eğreti gettosuna sıkışabilir. Bir parça daha eğitim yatırımı, biraz daha gayret -çaba, sertifika, staj ... vb.- ile norm bir iş bulma olanağı ufkunuzda yoksa kötü işleri kabul edersiniz, belki de çalışmazsınız.
İspanya, İtalya, Hollanda örneklerinde atipik istihdam ve eğretileşme deneyimlerine bakmışsınız, bu örnekler arasında hangi açıdan farklılıklar var? İspanya Avrupa'da en yüksek geçici istihdam ve Hollanda da en yüksek kısmi zamanlı istihdam oranlarına sahip. Bu çalışma biçimleri, kadınlar arasında daha da yaygın. İtalya ise tarihsel olarak kendi hesabına çalışmanın belirgin olduğu bir ekonomi. Bu örnekler hep kadınların nasıl hızla norm dışı çalışmaya kayabildiğinin, bunun eğretileşmeye yol açtığının ve bu durumu tersine çevirmenin zorluğunun örnekleri. İstihdamı artırma stratejinizi hangi temeller üzerine kurduğunuzun büyük önemi var. Özellikle de küçük bir kadın istihdam oranından hızlı bir yükselişle yüzde 50'lere varan oranlara geçmek istediğiniz bir aşamada.
Kısmi süreli, geçici, kendi hesabına çalışan kadınlar ülke örneklerinde çocuk ve yaşlı bakımını nasıl hallediyorlar, halledebiliyorlar mı? Bu ülkelerde henüz yeterli olmasa da dikkate değer bir bakım hizmeti kurumlaşması sözkonusu. Büyükanneler ve göçmen kadınlar kurumsal bakım hizmetlerinden kalan açığı kapatmada devreye giriyorlar. Ama çalışma yaşantılarının kısalığı ve düzensizliği yine gözümüze çarpıyor.
Hollanda'nın kadınlar için esnek çalışma cenneti olduğu söylenir, güvenceli esneklik örneğidir de aynı zamanda, gerçekten de Hollanda'da kadınlar, güvenceli esneklik sayesinde, ücret, emeklilik, çocuk bakımı gibi sorunlarını çözmüşler mi? Hollanda'da kadınlar hem kısmi süreli, hem de geçici ve küçük işlere sıkışmış durumdalar. Büyük şirketlerde, ihtiyaç halinde işleyebilen bir çalışma saatleri düzenlemesi -geçici yarı zamanlı çalışma- uygulaması var ancak işverenin onayı olmaksızın bu mekanizma işlemiyor ve ebeveyn izni tamamen ücretsiz. Kadınlar, eğitim dışı amaçlarla kısmi süreli çalışanlar arasında, tam zamanlı iş bulamayanlar arasında ve ikinci bir işte çalışanlar arasındaki en büyük grup. Çocuk bakım hizmetleri, ulaşılabilir; ancak hemen hemen tamamen yarı zamanlı kadınların çalışmasını esas alıyor. İstihdam oranları çok yüksek, çünkü kadınlar açısından haftada beş saat çalışmak da olası bir istihdam biçimi. Çalışan yoksulluk oranları çok yüksek değil, çünkü Hollanda birincil bir gelir destek programına sahip. Yani sadece ikamet esasına göre minimum bir gelire ulaşmanız öngörülüyor. Cinsiyete dayalı ücret farklılıkları ise önemli bir sorun. 2012 verilerine bakarsanız kadınlar lehine yaş grupları itibariyle artan büyük bir ücret açığını görebilirsiniz. Yani çalışma yaşamında ilerledikçe kadın aleyhine fark açılıyor. Şimdi geçici istihdam ajanslarının istismar edici uygulamaları sendikaların önemli gündemleri arasında. Özellikle kadınların yoğunlaştığı toplum hizmetleri, eğitim gibi alanlarda kötü ünlü geçici istihdam ajansları etkinlik gösteriyor. Bu arada yasal ve idari mekanizmalar ile istihdam ajansları yolu ile çalışanların durumlarını düzeltmeye yönelik düzenlemeler yapıldıkça şirketlere kendi hesabına çalışanların oranının artış gösterdiği raporlanıyor. Kendi hesabına çalışanlar sendikalaşmaz ve toplu pazarlık sürecine katılamazlar. Gördüğünüz gibi işveren esneklikten kolay vazgeçmiyor.
Kadınlar için nasıl çalışma isteyebiliriz, kadınlar nasıl çalışmalıdır sizce? Kadınlar için erkeklerden farklılaşmamış bir
çalışma yaşantısı iştiyoruz elbette. Ama bu da ücretli çalışma
dışındaki emek yükünün de paylaşılmasını gerektiriyor. Babalık ve
erkeklerin ev içi sorumluluklarının geliştirilmesi konusunda çok yol
alınması gerekiyor. Bakım hizmetlerinin kurumsal olarak ve yeterli,
ulaşılabilir sağlanması canalıcı önemde. Bakım hizmetleri
profesyonel ve kurumsal bir temelde sağlanmalı ve unutmamalı ki, bu
alanın çalışanları da ağırlıkla kadınlar olacaktır. Böylelikle ancak
iş-işdışı yaşam dengesi politikalarımızı sağlıklı bir temele
oturtabiliriz. Çalışma saatlerinin kadın-erkek herkes için insanca
yaşama yer bırakacak düzeye çekilmesi, buna uyumlu yüksek işgücü
verimliliğine dayalı büyüme politikalarının izlenmesi bizim
gündemimiz olmalı. Bundan sonra ancak geçici sürelerle, eğitim,
kişisel gelişim, aile vb. nedenlerle kadınlar ve erkeklerin kısa
süreli çalışmasına veya geçici istihdamına uygun modeller
geliştirebiliriz. Bugün ideal annelik ne, kadın nasıl çalışsın,
çalışsın mı, esneklik vb. bir sürü içi boş, sözümona ahlâki temele
sahip tartışmanın belirlediği bir fasit daire-
|
PETROL-İŞ SENDİKASI KADIN DERGİSİ Facebook Sayfamız TASARIM VE GÜNCELLEME: SELGİN ZIRHLI KAPLAN