Sendikalar 1 Mayıs'ta kadınları
hatırladı:
Ana gündemlerden
biri kadına yönelik şiddetti
Sendikalar bu yıl 1 Mayıs bildiri ve broşürelrinde alanlardaki
konuşmalarda, kadın cinayetlerine karşı bir tutum sergilerken, kadın
işçinin. İştihdamdan kaynaklanan sorunlarına da yer verdi.
Necla Akgökçe
Esasında
sendikaların gündelik rutinleri içerisinde iki temel kutlama günü ve
bayram vardır. Bunlardan biri, kadınları, diğeri, geneli, işçi
sınıfını (erkekleri) ilgilendirir. Tahmin edeceğiniz gibi; biri 8
Mart, diğeri 1 Mayıs.
Bu yıl 1 Mayıs'ta
çok beklemediğimiz bir şey oldu, sendika ve konfederasyonlar
kamuoyuna yönelik hazırladıkları çağrı metinlerinde ve
bildirilerinde, kadınlardan, işçi kadının kötü çalışma koşullarından
bahsetmeye başladılar. Hem de toplu olarak. Türk-İş, DİSK, Hak-İş
gibi üç büyük işçi konfederasyonunun metinlerinde de, KESK
bildirisinde de kadın cinayetlerine, işçi kadının sorunlarına dair
bir dizi tespit ve de talep yer alıyordu. Bölgelerde yapılan bazı
sendika mitinglerinde bile kadın taleplerinin varlığı dikkat
çekiciydi.
DİSK'in
1 Mayıs Özel Sayısı'nda, kadına yönelik şiddetin yanı sıra işçi
kadın dertlerine dair vurgu da vardı: “Toplumsal cinsiyet eşitliğini
derinleştirenlere, kadınları toplumsal yaşamdan dışlayanlara, “Kadın
erkek eşit değildir” diyerek şiddeti kışkırtanlara, kadınları ucuz-
güvencesiz işlerde kölece çalıştırma planları yapanlara karşı
sesimizi yükseltiyoruz”.
Türk-İş'in
Zonguldak mitinginde okunan 1 Mayıs bildirisinde “Kadına karşı
şiddet son bulmalı, kadınların ekonomik, sosyal hayatın her alanına
katılımının yolları açılmalıdır” deniyordu.
Şiddete karşı
yaptırım
Türk-İş içinde
muhalif sendikaların yan yana gelmesiyle kurulan Sendikal Güç
Birliği Platformu, bu yıl 1 Mayıs'ta Gebze Sendikalar Birliği ile
birlikteydi, orada da kürsüden seslenenler kadınların sorunlarına
kayıtsız kalmamışlardı: “Kadın emeğinin yok sayılarak, kadının
cinsel meta haline getirilmesine, kadının emek sömürüsüne, çocuk
gelinlere hayır demek için alanlardayız. Kadına yönelik şiddette
hafifletici sebepler değil, en ağır yaptırımları istiyoruz.”
Hak-İş
Konfederasyonu bile işçi kadınları ihmal etmemişti: “Kadına yönelik
şiddetin engellenmesi, istihdamda kadın ve gençlere daha çok yer
verilmesini istiyoruz. Annelik hakkının korunmasını, kreş
ihtiyacının karşılanmasını istiyoruz.”
KESK'in 1 Mayıs
Bildirisi ise en geniş kapsamlısıydı. Ezilen, ötekileştirilen
toplumsal kesimler; kamu emekçisi, işçi, esnaf, çiftçi, kadın, genç,
olarak tanımlanıyordu. 'Toplumsal cinsiyet eşitliği olmadan,
demokrasi olmaz' tespiti ile demokrasinin olmazsa olmaz koşulu
olarak değerlendiriliyordu üstelik eşitlik.
KESK'in metninde
kadın emeğinin güncel sorunlarına da değinilerek “Toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinin derinleştirilerek, kadınları toplumsal yaşamdan
dışlayan, daha ucuza ve güvencesiz çalışmaya iten sözde istihdam
paketlerine karşıyız” somut talebinden, feminist politikalara
sıçrayıp “Kadının, emeğine, bedenine, kimliğine yönelik saldırıların
son bulmasını istiyoruz” diyebiliyorlardı.
Sendikal
politikaların cinsiyetlendirilmesi
Tüm
konfederasyonlar kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi sendikal
gündemlerine almış görünüyorlar. İşin kolayına kaçtıklarını söylemek
haksızlık olmaz. Bu genel söylemi, işyerlerinde şiddete, cinsel
tacize, cinsel sataşmaya karşı mücadele şeklinde
somutlaştırdıklarında, tüzüklerinde kadına yönelik suçları
cezalandırdıklarında ancak kadın üyelere dair bir şey yapmış
olabilirler.
1 Mayıs
bildirilerinde ve alanlarda sendikaların kadınların ve işçi kadının
sorunlarından bahsetmesi ise önemli; çünkü 8 Mart'tan farklı olarak,
1 Mayıs'a ilişkin metinler ve pratikler, sendikaların genel
politikalarını yansıtırlar. İşçi kadının sorunlarının ve
taleplerinin sendikaların, özellikle de konfederasyonların genel
politikaları içinde yer almaya başlaması, henüz sendikal
politikaların cinsiyetlendirilmesi anlamına gelmese bile, olumlu bir
adımdır.
“Niye bu sene oldu
bunlar”ın da cevabı var elbette, öncelikle güvencesiz emek
biçimlerinin giderek artması, bu tür çalışmaların da kadınla
tanımlanıyor olması, bir etken.
Fakat, bir başka
gelişme daha var. 10 yıldır, kadınlar tek tek sendikalarda, nokta
atışları biçiminde kadın politikası üretiyorlardı, son bir iki yıl
içinde kurulan sendikalar arası kadın platformlarıyla, farklı
sendikalarda yürütülen bu çalışmalar birleşmeye, bir yekün
oluşturmaya başladı. Sendikalardaki bu bir araya gelişin, kadın
hareketiyle buluşması gerekiyor. Çünkü, çok köklü cinsiyetçi
geleneğe sahip örgütlerle karşı karşıyayız, onların feminizasyonu,
kadın kurtuluş hareketinin tarihsel birikimi ve teorik açılımlarının
sendikal politikalara aktarılmasıyla mümkün hâle gelebilir ancak. ■
(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 51,
Haziran 2015) |