Asgari ücret
tartışmaları, kendimizi sevmek ve değer vermek
Siyaset önemli, ama özellikle de ezilen
kesimlerin hayatına değen, onu değiştiren, dönüştüren siyaset daha
da önemli...Çok uzun süredir, ezilenlerin, yoksulların, emeği ile
geçinenlerin, asgari ücretlilerin, kadınların hayatlarında olumlu
yönde bir değişim, dönüşüm gözlemlemiyoruz. Bizleri yönetenler,
seçtiklerimiz, rant ekonomisi üzerinden şekillenen, uluslararası
sermayenin çıkarlarına uygun iktisadi politikalarını hayata
geçirirken, bizler aşırı çalışıp, çok az ücretlerle yetinmek zorunda
kalıyoruz. Tütünümüzü elimizden alıyorlar, madenlere iniyoruz,
madenler taşeron şirketlere peşkeş çekiliyor, biz üç kuruşa
sağlıksız ve güvenliksiz koşullarda çalışıp, iş cinayetlerine kurban
gidiyoruz. Hayat öylesine yaşanılmaz hale getiriliyor ki bizler
için, insani olana o kadar yabancılaşıyoruz ki, bir zamanlar çocuk
olduğumuzu bile hatırlayamıyoruz...
Mesela yaz tatiline çıkmanın hakkımız olduğunu
unutmuş vaziyetteyiz, aynı biçimde sinemaya, tiyatroya gitmenin,
eşimizle dostumuzla dışarıda yemek yemenin, belki taksiye binmenin,
belki de, deniz kıyısında sıkıntılı yaşamımızı bize unutturacak,
güzel bir kitap okumanın, çiçeklerin buğulu kokusunda akşam
gezmelerinin tadını da...
Parkta oturuyorum, bir akşam üstü... Mahalle
arası parkı burası, çocuklar oynuyor, kadınlar jimnastik aletleriyle
haşır neşirler, yaza girdik gireceğiz, göbekler eritilmeli...Dut
ağacının altındaki bankı kaptım, en serin yer orası, ayrıca parka
bütünüyle hakim. Yanımdaki bankta da iki emekli erkek konuşuyor,
büyük ihtimalle işçi emeklisiler “Asgari ücret hiç 1800 TL olur mu
?” diyor biri, diğeri de “1500 de olmaz, nereden bulacaklar o kadar
parayı” diyor. Olmaz... olmaz... diyorlar koro halinde.
Memleketin durumuna geçiyorlar sonra,
patronların bunu veremeyeceğine, fabrikaların kapanacağını
söylüyorlar, işçi ücretleri arttığında. Sanki emekli değiller, zar
zor geçinen onlar değil de fabrika sahipleri, memleketin kurtuluşu
da fabrika sahiplerinin durumunun iyi olmasına bağlı... İşçiler
olmasalar da olur. Çünkü onlarca kanaldan her gün bu saçmalıklar
anlatılıyor bizlere, kendimiz üzerine düşünmek için hiç fırsatımız
yok, fırsat olduğunda da ne mecalimiz kalıyor ne de düşünme
yeteneğimiz.
Biz olmasak onlar bir hiç
Yani asgari ücretin yükseltilmesi çok sıradan
bir işçi talebi. Bu memlekette en olabilir şey. Seçim üstü herkes
bir dolu kaynak sayıyor. Kaynak bol yani, önemli olan bu kaynakların
bizim de hakkımız olduğunun bilincine varmak. Kendimize değil de,
Mercedes'lerde, özel uçaklarda gezenler, bunlar için sarfedilen
dolarları yerindedir diye alkışlayanlar, sefalet ücreti neyinize
yetmiyor, diyenlere inanıyoruz biz... Anladım ki kızlarım, patronlar
sizlerin velinimetinizdir, onlar olmasa sizi kim çalıştırır, onlar
kazanacak ki siz de kazanasınız, şeklinde bizleri yönetenlerin
aklıyla, fikriyle öyle dolmuş ki kafamız, kendimizi neredeyse bir
çöp parçası olarak görüyoruz bu dünyada. İşverenlerin,
politikacıların bizi, emekçileri, emekle sağlanan her şeyi değersiz
görmesi anlaşılabilir bir şey. Ama biz kendimizi böyle görürsek,
onların bizi tanımladığı özellikler üzerinden kendimizi tanımlamaya
başlarsak yandık bittik işte...
Emeğin ve kendimizin değerini bilelim. Bakın
Bursa'daki metal grevinde şalterler indirilince, üretim nasıl durdu,
bizler olmayınca o fabrikalar çalışmıyor, otomobil parçaları
üretilmiyor, montajlanmıyor, otomobiller, trafik kazasından
kurtulmuş atıl iskeletlere dönüşüyorlar.
Kendimizi sevelim, çünkü biz üreteniz, biz
üretmezsek bu çarklar dönmez, biz üretmezsek, herkes aç kalır, biz
üretmezsek fabrikalar kilit vurur kapılarına, işverenlerin
makinaları, fabrikaları öylecene kalır oldukları yerlerde.
Demek ki biz olmasak patronlar bir hiçtir. Biz
olmasak, yöneticiler de bir hiçtir. Başkalarını, elinde para,
otorite, güç bulunanları yüceltip, kendi faaliyetimizi, dünyanın
dönmesi için, çocukların koşması, oynaması, yemesi, doyması,
akasyaların açması, filbahrilerin coşması için sarf ettiğimiz emeği
ve çabayı unutmayalım.
“Çikolataları ben üretiyorum, benim ürettiğim
çikolataları değil, bayatlamış çikolataları bana bayramlarda
veriyorlar, tazeleri ben yiyemiyorum” diyordu Divan Pastanelerine
üretim yapan kadın işçilerden biri. Biz en iyi çikolatalara da,
insan onuruna yaraşır bir ücretle çalışmaya da, tatil yapmaya da,
çocuğumuzu en iyi okullarda okutmaya da layığız.
Yeter ki kendimize, gücümüze güvenelim, bu
memlekette asgari ücrete değil, ücretlerin en azamisine sahip
olmamız gerektiğini bilelim. Kendimize patronların ve yöneticilerin
aynasından bakmayalım. ■
(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 51,
Haziran 2015) |