Hükümetin kadın istihdamını artırma paketleri:

Girişimci olamayana hayat yok gibi

Son dönemlerde kamuoyuna sunulan, kadın istihdamını desteklemeye yönelik paket sayısını karıştırdık. Bir de bu paketlerin yasalaşıp, torba kanunlara paylaştırılmaları var. Hangi torba kanunda hangi “teşvik maddesi” yer alıyor. Üşenmedik sizler için araştırdık... İşte sırasıyla paketler, torba yasalar ve “teşvik” maddeleri...

Necla Akgökçe

Kadın istihdamı konusunda geçtiğimiz aylarda birkaç önemli gelişme oldu. 2 Nisan'da Başbakan Davutoğlu “İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme Paketi” ismi altında bir paket daha açıkladı. Bir paket daha diyoruz, çünkü son dönemlerde istihdama, ya da kadın istihdamını artırmaya yönelik o kadar fazla paket yayımlanıyor ki, paketlerin hızına gerçekten de yetişmek artık mümkün değil. Bu da bir vaat paketi. Ama yandaş basınımız hükümetin vaatlerini “yarın bu iş oluyor bu iş, bakın ne kadar da şahane olanaklar geliyor size” şeklinde yansıttığı için, gerçek ne, yalan ne bir türlü algılayamıyoruz. Bu paket bizim hafızalarımıza “120 bin yeni istihdam alanı” diye kazındı.

Diğer gelişme kadın istihdamının önümüzdeki dönemde nasıl olacağını belirleyen, bir süredir tartıştığımız “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı”nın da Meclis alt komisyonundan geçmesiydi.

Bu tasarıda bulunan çeyiz ve doğum yardımları bölümünü alıp 7 Nisan'da Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6637 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'a yapıştırdılar.

Son olarak da Meclis tatile girmeden önce 6 Nisan'da "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” adı altında çıkardıkları torba yasanın içine de üçüncü çocuğa parasal teşvik, babalık izni gibi daha önce kadın istihdamı ve Aileyi koruma yasa tasarısı kapsamında tartıştığımız maddeleri eklediler...

 

Şartlı doğum yardımları

Özetle birkaç yıldır gazetelerde kadınlara yeni haklar geldi biçiminde lanse edilen, güya kadın istihdamını artırmaya yönelik paketlerde, yasa tasarılarında bahsedilen “iyileştirmeler” madde madde koparılıp, alakasız torba yasalar içine eklenerek piyasaya sunuluyor. Soma ya da Ermenek için çıktığını sandığınız İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın içine bir bakıyorsunuz, “babalara izin”, iyi de burada ne arıyor? Haklarınızı ya da hak kayıplarınızı anlamanız değil, anlamamanız için yapılıyor bütün bunlar. Siz takip etmeyin, siz yaşadıklarınızın ne anlama geldiğini sormayın, akşam eve, gündüz işe gidin, işten geldikten sonra bir de ev işi yapın, borç harç içinde, “Allaha şükür” deyip, yaşayın gidin ki patronlar kârlarına kâr katabilsinler. Herkesin bir işi var, yayın organlarının da, hele hele bir sendika tarafından çıkarılan yayın organının görevi de, yasalar arasında cambazlık yaparak, işin doğrusunu, neler olup bittiğini anlatmak.

O yüzden yeni çıkan kanunlara ve de yeni vaat paketlerine sırasıyla bakıp bir zamanlar “müjde ve kadınlara yeni haklar geliyor” diye sundukları şeylerin hak mı hak kaybı mı olduğunu irdelemekte yarar görüyoruz.

Önce doğum ve çeyiz yardımlarından başlayalım isterseniz. Aile ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması, başlıklı paketten doğum ve çeyiz yardımları ile ilgili bölümü çıkardılar, onu 7 Nisan tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren son torba yasanın içine yapıştırdılar. Bu da “Annelere müjde şu kadar doğum yardımı alıyorsunuz. Evlenenlere müjde çeyiz yardımı...” diye duyuruldu. Konuyla ilgili gazeteleri karıştırırken, yeni doğum yapmış çalışan bir annenin, bir uzmana, 300 TL'mi nasıl alabilirim, diye sorduğunu okudum. Sorunun cevabı; şu anda alamıyorsunuz. Resmi Gazetede yayımlandı diye doğum yardımları hemen cebinizde değil yani. Yardımların nasıl uygulanacağını, kimlere verileceği altı ay içinde dört bakanlığın görüşleri alınarak belirlenecek. Yardımı alabilmek için şu kadar çalışmanız, bu kadar prim ödemeniz gibi, onlarca şartı yerine getirmeniz gerekiyor.

Çeyiz yardımı da sistem içinde parası olanlara yönelik, para biriktiriyorsanız, biriktirdiğiniz paranın yüzde 20'sini geçmeyecek şekilde, devlet size para yardımında bulunuyor. Şunun altını çizmekte yarar var. Doğum yardımı da, çeyiz yardımı da sosyal hak değil, sosyal yardım. Bu tür yardımlar finansman olduğu sürece yapılır, devlet bir gün size “bu parayı artık veremeyeceğim kaynağım yok” diyebilir. O nedenle biz sendikalı kadınlar olarak sürekli “sosyal yardım” değil sosyal hak diyoruz. Sosyal hak sizin çalıştığınız süre boyunca kullanabileceğiniz, yasalardan kaynaklanan haklarınızdır, onları bir kez kazanınca, biraz zor elinizden alırlar.

 

Üçüncü çocuk teşviki 9 TL

Aile Yasa Tasarısı'nın İşçi Sağlığı ve Güvenliği Torba Yasası'na eklenen bölümlerine gelince... Buraya da iki madde eklenmiş; üçüncü çocuğa teşvik ve babalık izni.

Türkiye nüfusu azalıyor, yok kadınların üç çocuk doğurması lâzım, üç çocuk doğurana şu kadar para vereceğiz, şu kadar teşvik edeceğiz, demişlerdi de, biz de her zamanki gibi inanmıştık ya. Şimdi 'üçüncü çocuğu teşvik', denilen şeyin ne olduğunu anlatmışlar; neymiş; üçüncü çocuk için yüzde 5 olan asgari geçim indirimi yüzde 10'a çıkarılmış.

Bu ne anlama geliyor? Üç çocuklu, karısı dışarıda çalışmayan bir erkek işçi ailesinde asgari geçim indirimi kazanımı 144.18 TL iken, şimdi 153.19 TL'ye çıkmış, yani 9 TL. Ülkede bu hükümete güvenip çocuk doğuran bir kadın var mıdır? Bilmiyoruz, sanmıyoruz da ama. Diyelim ki yaptı, çocuğun bezini bile alamazsınız bu parayla.

Diğer madde babalık izni: Memurlarda 5 gün olan babalık izni, işçilerde de 5 güne çıkarıldı. Bu izin eskiden işçiler için üç gündü. Üç günken, baba oldum, izin alayım, diyen bir taşeron işçisi bu izni şimdiye kadar kullanabildi mi, sanmıyorum, düzenli işçilerin bile çok kullanamadığı bir izindir, bu tür izinler. Başbakan Davutoğlu bunun yine çocuk doğurmayı teşvik olduğunu söylüyor.

Erkek işçiler "Ohhh iki gün daha izin alabileceğim, o halde bir çocuk dünyaya getirsin eşim" derler mi bilmiyorum.
Hiç mantıklı değil çünkü. Bir de erkeklere yönelik ebeveyn izni var mesela, uluslararası anlaşmalarla sınırları çizilen, Türkiye'nin yıllardır imzalamaya yanaşmadığı. Bu izinler boyunca tam ücret olmasa da anne ya da baba ücretin üçte ikisini alarak, çocuğuna üç yaşına kadar bakabiliyorlar.

Ama bu tür izinler, tekrar altını çizeyim sosyal hak olarak veriliyor çalışanlara, ebeveyn izninin başka fonksiyonları var; erkekleri çocuk bakımı konusunda teşvik etmek, emek piyasalarında kadın erkek eşitliğinin hayata geçirilmesine katkıda bulunmak...

 

Çalışın bakalım toplum yararına

Davutoğlu'nun “İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme Paketi” adı altında kamuoyuna sunulan Nisan paketindeki kadın istihdamını artırma vaatlerinin de diğer paketlerdeki vaatlerden pek farkı yok. Esasında bu da diğerleri gibi ekonomik bir paket, ama bununla ekonomide pek çok şeyin yolunda gitmediğini anlıyoruz. Finans yatırımları ve inşaat sektörü unutulmuş, imalat sanayine destek verilmeye çalışılıyor. Yatırım olmadan istihdam yaratmayan bir büyümenin sınırlarına dayandık gibi gözüküyor. Hükümet, iç tüketimi artırmanın yolunun da istihdamı artırmaktan geçtiğini vurguluyor, hiç alışmadığımız bir biçimde. Ama paketin tümüne baktığımızda, bunun istihdamı değil, istihdamın artırılması için işverenleri destekleme paketi olduğunu görüyoruz, pek çok vergi indirimi, yok gençlerin çalışmasını destek vs., stajyer çalıştıran işverene para desteği gibi... Bu desteklerin kaynağı da sizin bizim cebimizden çıkan, işsizlik sigortası fonu. Hükümet geliri bir nevi yeniden bölüştürüyor, işçiden çalışandan alıp işverene veriyor.

Paketin kadın istihdamını ilgilendiren yönlerine gelince. Toplum Yararına Çalışma kapsamında 120 bin kişiye yeni istihdam olanağı sağlanacak deniyor. Burada anahtar toplum yararına çalışma kavramı. Toplum yararına çalışma epeydir belediyeler tarafından uygulanıyor, bazı sivil toplum örgütleri de bu kapsamda insan çalıştırıyorlar. İşkur'un bu konuda programları var, bakın nasıl tanımlamışlar toplum yararına çalışmayı “İşsizliğin yoğun olduğu dönemlerde veya yerlerde doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesi yoluyla özellikle istihdamında zorluk çekilen işsizlerin çalışma alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmalarını engelleyerek işgücü piyasasına uyumlarını gerçekleştirmek ve bunlara geçici gelir desteği sağlamak amacıyla İŞKUR tarafından uygulanan programlardır.”

Bu çalışma, herkesin her türlü işe razı olduğu olağanüstü çalışma dönemlerine özgü istihdam biçimi esasında. Ama erkekler için olağanüstü olan, kadınlar için çoğu zaman sıradandır. Çünkü kadınlar bu ülkede zaten hep güvencesiz işlerde veya ücretsiz aile işçisi olarak çalıştılar. Belediyeler ya da sivil toplum örgütleri, “Sağlıklı çevrede yaşamak” ya da “Kadın istihdamının artırılması için bakım seçeneklerini çeşitlendirmek” vs. gibi toplumun yararına (!) çeşitli projeler geliştiriyorlar, kimi fon kuruluşlarından da destek alabiliyorlar. Kadınlar geçici sürelerle bu işlerde çalışıyorlar. Ücretler asgari ücret, kadınlara çevre temizliği (park bahçeler), okul vs. temizliği, okullarda çevre düzenlemesi gibi işler düşüyor. Bu işlerde çalışmak için de yine bazı şartları yerine getirmeniz gerekiyor. Daha önce TYÇ olarak 9 aydan fazla çalışanlar, bu işlere kabul edilmiyor mesela. İşe kabul edilmeniz için İŞKUR tarafından yapılan kurslardan da geçmeniz gerekiyor.

 

Kadınlar girişimci olsun

Başbakanın Teşvik Paketinde kadınlara sunulan başka bir “iş imkanı” ise kadın girişimciliği. İmalatçı kadın girişimcilere ve KOBİ'lere verilen destek artırılacakmış, kadınlar iş kurmak için kredi alırken kefalet konusunda güçlük çekiyorlar, onları desteklemek lazım, o halde bunun için Kredi Garanti Fonu kefalet limitlerini yüzde 85'lere çıkaracağız, diyorlar. Bu limitin şu anda yüzde 80 oranında olduğunu söylemeden geçmeyeyim. Kadın girişimciler için beş yıl vadeli 100 bin TL verilecek deniyor. 100 bin TL için kaç takla atacağınız ise belli değil.

Mikro kredilerle kadınların küçük işlere yönlendirilmesi yeni değil. Yapısal uyum programları çerçevesinde Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Birleşmiş Milletler Sinai Kalkınma Örgütü, Avrupa Birliği fonları tarafından desteklenen, kadın yoksulluğuyla mücadele diye sunulan uygulamalarla kadınların zengin olduğu bir örneğe rastlamadık henüz, hibe değilse, kredilerin geri ödeme koşulları falan oldukça ağır. Kadınlar bir süre sonra işlerini devretmek ya da kapatmak zorunda kalıyorlar. Halı dokumacılığından kümes hayvanı yetiştiriciliğine, oyuncak üretiminden kıyı balıkçılığına kadar insanın aklına gelmeyecek pek çok alanda ortaya çıkan bu tür girişim faaliyetleri İŞKUR tarafından da destekleniyor, bunlara yönelik kurslar veriliyor, sertifikaların birinin yerini diğeri alıyor. Ayrıca bu konuda sayısız dernek bulunuyor. Yıldız Ecevit 2007 yılında İLO tarafından bastırılan “Türkiye'de Kadın Girişimciliğine Eleştirel bir Yaklaşım” isimli kitabında, bu konuda Türkiye'de bir model oluşturulamadığına, girişimciliği destekleme projelerinin çoğunda izleme ve değerlendirme yapılmadığına dikkat çekiyor. Aynı çalışmada bu projelerin sürdürülebilirliğinin de altını çizen Ecevit, işlerin sürekliliği konusunda başarı kaydedilemediği tespitinde bulunuyor. 1990'lardan bu yana uygulanmaya çalışılan çoğu başarısız kadın girişimciliği modelinde neden bu kadar ısrar ediliyor, bu soruyu sormak lazım.

Özetle son pakette de hükümet, kadınların bir kısmına geçici süreli, sözleşmeli, güvencesiz, asgari ücretli işlerde çalışın derken, diğer bölümüne de girişimci olun kurtulun öğüdünde bulunuyor. Bu esasında Ulusal İstihdam Strateji'sinden 10. Kalkınma Planı'na kadar her belgede genel hatları çizilen hükümetin kadın istihdamını güvencesiz ve kısmi süreli işlerle arttırma polikalarıyla uygunluk teşkil ediyor.

Sendikaların, meslek örgütlerinin, kadınların yapılmak istenenleri sıkı takip etmeleri gerekiyor. Kadınlar, ne pahasına olursa olsun istihdam değil, düzenli, güvenceli işlerde insan haysiyetine yaraşır ücretlerle çalışmak istiyorlar. ■

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 51, Haziran 2015)