Trakya'dan futbol hakemi kadın üyemiz Neslihan:
Evine git yemek yap
dediler
Neslihan Koç'u, Yalova'daki kadın
eğitimimizde tanıdık, bize futbol hakemi olduğunu söylediğinde tamam
işte bu, diye düşündük. Neslihan daha 25 yaşında, on parmağında on
marifet olan kadın üyelerimizden, onunla bir erkek mesleği gibi
görünen hakemliğe nasıl başladığını, futbola ilgisini, sendika üyesi
kadın olmayı, kadın eğitimini, her şeyi konuştuk.
Söyleşi: Nuran Gülenç & Aylin Türer
Kendinizi tanıtır mısınız?
Neslihan Koç. Doğma büyüme
Lüleburgaz'lıyım, ailem de buralı. 26 yaşındayım. Önce Edirne
Üniversitesi'nde büro yönetimi okudum. Sonra Anadolu
Üniversitesi'nde 4 yıllık işletme bölümünü bitirdim. Şu anda Türkiye
Petrolleri'nde çalışıyorum.
Hem çalışıyorsunuz hem futbol
hakemliği yapıyorsunuz. İkinci bir işle uğraşmak size neler katıyor?
Hakemliğe iş gözüyle bakmıyorum. Çünkü
iş gözüyle bakarsanız yük olur. İş olarak değil, daha çok sevdiğim
bir hobi olarak bakmaya çalışıyorum. Sonuçta 08:00'de işe gidiyorum,
akşam 17:00'de çıkıyorum. 19:00'da antrenmana gidiyorum. Haftada iki
gün ayırıyorum. Sürekli enerji harcadığımız bir spor. Koşu ağırlıklı
yaptığımız bir spor. Zor oluyor, yorucu oluyor. Kış koşullarında ise
iyice kötü, Trakya soğuk geçiyor.
Futbola
ilginiz nereden geliyor?
Çocukluğumdan beri futbol, izlemekten
keyif aldığım, mahallede arkadaşlarımla oynadığım bir spor. Ama
profesyonel anlamda yapamamıştım. İçerisinde yer almak istedim.
Üniversitede de öyle bir fırsatım olmadı. Bizim burada Lüleburgaz'da
kadın futbol kulübü kuruldu. Ama benim tam üniversitede olduğum bir
dönemdi. Yaş itibariyle de, belli bir yaşa kadar içerisinde
bulunmadıysanız sonrasında futbolcu olmak sıkıntı oluyor. Hocalara
erkeklerle birlikte oynamayı bile teklif ettim. Üniversiteden sınıf
arkadaşım hakemlik yapıyordu. Futbola ilgimi farkedince, “Neslihan
futbolu çok seviyorsun, sen de hakemlik yapmak ister misin?” dedi.
Ben de “Nasıl hakemlik yapayım! Yapamam” dedim. Sonra eğitimlere
götürdü beni. Kayıt yaptık. Birden hakemliğin içerisinde buldum
kendimi.
Kaç yıldır uğraşıyorsunuz bu işle,
maç yönetebiliyor musunuz?
Üç yıl oldu. Başlarda üç günlük teori
anlatımı, sonrasında da uygulama dersleri oluyor. Daha sonra da
maçlarda eğitiliyorsunuz. Pratik yapmak gerekiyor. Çünkü bilgiyi
alıyorsunuz, biliyorsunuz ama onu sahada uygulamak çok farklı bir
şey oluyor. Bir yıl, hif, yani herkes için futbol hakemliği yaptım.
Bu sürede tamamlamamız gereken maçlar oluyor. Genelde 16 yaş grubuna
kadar olan maçlara çıkıyorsunuz. Düdük hakemi ve yardımcı hakem
olarak başlıyorsunuz. Sizi izlemeye geliyorlar, hatalarınız not
alınıyor, bunlar konusunda uyarılıyorsunuz. Bu şekilde bir yılı
tamamladıktan sonra cooper testi var, koşu olarak, yazılı test var.
Bir de tamamlamanız gereken maç raporlarınız var. Bunları
topluyorsunuz sınırı geçtiğiniz takdirde yükseliyorsunuz. Ben iki
yıldır il hakemliği yapıyorum.
Sizin görevlendirildiğiniz maçlarda
erkek takımı, kadın takımı fark ediyor mu?
Hayır. Zaten Kırklareli genelinde kadın
futbol takımı olmadığı için genelde erkek maçlarına çıkıyoruz. Zaten
birine “hakemim” diyorum “ne hakemliği?” sorusu geldiğinde “futbol”
diyorum. “Bayanlara mı çıkıyorsunuz?” diyorlar “keşke!” diyorum.
Kadın hakem deyince insanlar kadın maçlarına çıktığımızı
düşünüyorlar, ama kadın futbolu çok yaygın değil ne yazık ki.
Kaç kadın var sizin gibi bu işe
gönül veren, yapan...
Evet herkesin ilk aklına gelen o. FİFA
kokartlı hakemlerimiz de var. Trakya'da yok ama Tekirdağ bölgesinde
kadın FİFA kokartlı hakemimiz var. Onun haricinde bölgeseller var.
Klasman hakemi olarak geçiyor kadınlarda. Tam olarak söyleyemem ama
şu an Lüleburgaz'da faal olarak il hakemliği yapan üç kadınız. Bir
tane de aday hakem vardı.
Peki insanlar nasıl karşılıyor
hakemim dediğinizde?
Şaşırıyorlar. Yadırgayanlar da oluyor.
Şimdi iyi kötü takımlar bizi isim olarak ya da sima olarak
tanıyorlar. Ama ilk maçlarına çıktığımızda “Bayan hakemin burada ne
işi var, sen evine git, yemek yap” filan diyorlardı. Çok oluyor
böyle. Kendimi kabul ettirene kadar çok zorlandım. Bazen
seyircilerden daha önce hiç kadın hakem görmemiş olanlar sizi
yadırgıyorlar. Köyde bir maça gitmiştim. Jandarma gelmesi gerekiyor
güvenlik görevlisi olarak. Jandarma benimle birlikte gelen
arkadaşımla konuşuyordu o erkek olduğu için! Jandarma benim hakem
olduğumu düşünmedi. Sonra ben “Merhaba hakem benim, Neslihan Koç”
demek zorunda kalmıştım. “Hadi ya, daha önce hiç bayan hakem
görmemiştim” dedi. Aslında bilinen kadın hakemler var. Ama insanlar
hakem dendiğinde, hele ki futbol hakemi dediğinizde bir erkek
bekliyorlar hep.
Siz
kadınsınız, cinsiyetçi tutumlara, küfürlere maruz kaldığınız oldu
mu?
Kesinlikle, yapanlar oluyor. Bazen siz
olduğunuz için hiç küfür etmeyenler de oluyor. Sadece şahsınızla,
yani saçınızın renginden duruşunuza kadar her şeyinizle ilgili
konuşan da oluyor. O anki seyirci grubuna bağlı.
Tepkiniz ne oluyor böyle bir şeyle
karşılaştığınızda?
İlk başlarda yadırgıyordum. Küfür benim
hayatımda olan bir şey değildi. Bu kadar küfür neden, derken bir
süre sonra artık duymuyorsunuz. Sanki hiç küfür edilmiyormuş gibi
geliyor bir süre sonra. Ama ilk başlarda çok yadırgıyordum.
Moralimin çok bozulduğu zamanlar da oluyordu. Herkesin kafasında
şöyle bir şey var: Hakem hata yapmaz, insanın olduğu her yerde hata
vardır. Kadın hakem gördüklerinde, işlerine gelmeyen bir pozisyonda
direkt size yükleniyorlar. Çünkü kafalarında şöyle bir önyargı var:
“Futbolu bilen bir kadın olamaz.”
Hiç “evine git” filan diye tezahürat
edenler oldu mu?
Çok duydum. İlk maçımda “Evine git,
yemek yap, işin ne burada, git bulaşık yıka...” diye bağırdılar. Bir
sürü şey söylüyorlar işte. Ama son yıl biraz daha rahat geçti benim
için.
Hangi takımı tutuyorsunuz bu arada?
Hakemin takımı olmaz. Herkesin
zamanında desteklediği, tuttuğu takım vardır. Ama bu işi profesyonel
olarak yapmak istiyorsanız takım gözetmemek gerekiyor. Benim için
takımlar değil renkler var. Takımları renk olarak görüyorum, mesela
bir takım siyahtır, bir takım mavidir. Desteklediğim bir takım yok.
Hakem olduktan sonra mı vazgeçtiniz?
Yani ben tamamen fanatikliği de çok
doğru bulmuyorum. Futbolu seviyorsanız, futboldan keyif alıyorsanız
çok ayrım gözetmeksizin bu işi yapmanız gerekiyor. Doğru da budur
çünkü. Takıma göre kural değişmez.
Aileniz bu kararınıza ne dedi?
Benim en büyük avantajım o oldu.
Ailemle arkadaş gibiyiz, babam olsun annem olsun, çok destek
oldular, zaten onların desteği olmasaydı, olmazdı. Bir erkek
kardeşim var o da hakemlik yapıyor, benden sonra başladı, benim
aracılığımla. Onun da çok desteğini gördüm ben.
Peki ben futbol hakemi olmak
istesem, ne yapmam lazım? Nasıl olunuyor futbol hakemi?
Kurslarımız oluyor, başvuruyorsunuz.
Sonrasında eğitim var. Türkiye Futbol Federasyonu, Merkez Hakem
Kurulu'ndan eğitmenlerimiz geliyor. Eğitmenlerden üç gün boyunca tam
gün KURS alıyorsunuz. Sonrasında sınav oluyor, geçme puanı var, onu
geçince sonrasında başlıyorsunuz. Aslında çok sıkıntı yaratılmıyor.
Çok fazla ilgi gören ya da bilinen bir şey de değil. Son yıllarda bu
ilgiyi arttırmaya özen gösteriliyor, ama çok fazla tercih edilen bir
şey değil. Örneğin 50 kişi başvuruyor kursa 40'ı geçiyor diyelim,
ama başladıktan sonra bu sayı 20'ye kadar düşüyor.
Hakemlikte maksimum gelebileceğiniz
yer neresi?
FİFA'ya kadar çıkabilirim.
Bunun önünde bir engel var mı? Kadın
olmanızdan kaynaklı, herhangi bir sıkıntı...
Hayır hiçbir sıkıntı yok. Hem
hakemlerden hem hocalardan hem de üst kurulda görev alanlardan
destek görüyoruz. Bir sorun yaratılmıyor hatta yönlendiriliyor. Bu
kadar erkeğin içinde bu işi yapmak zor, o yüzden biraz daha desteğe
ihtiyacınız oluyor. Yükselme konusunda da sıkıntı yaratmıyorlar.
Erkeklerin kontenjanıyla kadınlarınki ayrı. Yani erkeklerin
arasından sıyrılıp gelmiyorsunuz. Tek başınıza çıkıyorsunuz. Bu sene
mesela ben üst klasmana önerileceğim...
Erkek
hakemler grubu, kadın hakemler grubu var...
Tabii, o şekilde ilerliyor. Ama mesela
maç atamalarında bunu görmüyorsunuz, kadın-erkek diye ayırmıyorlar
sizi. Ama yükselmeye geldiği zaman, zaten 60 tane erkek hakem varsa,
iki ya da üç kadın hakem kalıyor.
Kontenjan nasıl oluyor? Kota var mı?
Hakem sayınıza göre bir kontenjan var.
60 hakeminiz var diyelim, sizin bir üste önerebileceğiniz hakem
sayısı kuruldan söyleniyor, “Altı kişi önerebilirsiniz” deniyor.
Bunların hepsi erkek. Kadınlar ayrı değerlendiriliyor. Kadınları bu
gruba hiç sokmuyorlar. Zaten yükselirken de kadın klasman hakemi
olarak yükseliyorsunuz. Diğerinde de bölgesel yardımcı hakem olarak,
erkek kategorisinde yükseliyor.
Peki birinci ligde sizi görmemiz
için ne kadar beklememiz lâzım?
Bu sene kısmetse bir üst klasman için
hazırlanıyorum. Şu an il klasmanındayım Kırklareli ilinde maçlara
çıkabiliyorum. Daha sonra bölgesel maçlara da çıkabileceğim. Sen üç
yıl klasman hakemi olarak kalacaksın diye bir şey yok aslında. Bunun
süresi bir yıl. İl hakemliğinden klasman yardımcılığına çıkmak için
benim bir yıl kalmam gerekiyor. Ama ben iki yıl kaldım. Bu aslında
biraz da kendinizi geliştirmeye bağlı; ne kadar çok maça çıkarsanız,
ne kadar iyi olursanız, ne kadar sene geçirirseniz, sizin için o
kadar avantaj. Bir yılda herkes çıkacak diye bir şey yok. Bu tamamen
kişiye, maçlara, performansa, eğitime bağlı. Mesela eğitim olarak da
istenen şeyler var; lisans mezunu olmak, yabancı dil bilmek... Ne
kadar yabancı dil biliyorsanız o sizin için avantaj. Hepsini
tamamlamak gerekiyor.
Bütün bu hazırlıkları yaptınız
diyelim, sonra siz mi başvuruyorsunuz?
Kişisel olarak hareket etmiyorsunuz. En
önemlisi o. Mesela bizim Kırklareli hakem kurulumuz var, kurulda
sizden sorumlu hocalarınız var. Sizi izliyorlar. Her maça çıktıktan
sonra değerlendiriliyorsunuz sizin bir maç puanınız var. Bütün
hakemler buna tabidir. Yıl sonunda maç notlarınız, ortalamanız,
başarınız çıkar. Bir de bizim iki ayda bir koşu sınavlarımız oluyor.
Sonra yazılı sınava tabi tutuluyorsunuz. Vize yenilemeniz için
yazılı sınava giriyorsunuz, sağlık taramasından geçiyorsunuz. Sağlık
taraması da önemli çünkü fiziken bilmediğiniz bir sıkıntı oluşabilir
maç sırasında. Futbolda da hakemlikte de önce sağlık, çünkü spor
sağlık için yapılıyor. Vize yenilemeniz için, koşu, yazılı sınav ve
sağlık taramasında başarılıysanız ve bir üstteki maçları
kaldırabileceğinize inanıyorsa kurul, sizi öneriyor.
Siz aynı zamanda TPAO'da
çalışıyorsunuz, ilk işiniz mi burası?
Daha önce özel sektörde çalışıyordum.
İlk olarak LCW'de başladım. Orada sekiz ay kasiyerlik yaptım. Sonra
bir arkadaşım aracılığıyla özel sektörde bir araba firmasına geçtim.
Sigorta ve araba satışında sekiz ay çalıştım. Daha sonra TPAO'nun iş
ilanını görünce İşkur'dan kayıt oldum, başvuru yaptım. Türkiye
Petrolleri'ne 2012 yılının Mayıs ayında başladım, yaklaşık 3 yıldır
burada devam ediyorum. İnsan Kaynakları'ndayım, büro elemanı olarak
çalışıyorum. Daha ilk başladığım gün sendikaya üye oldum.
Sendikanın
ne olduğunu biliyor muydunuz öncesinde?
Şöyle söyleyeyim, çok kulaktan dolma
bir şekilde... Haberleri, gündemi takip ediyoruz. İyi kötü bir
fikrim vardı. Çünkü özel sektörde bu tarz şeyler yok. En azından
bilgi olarak size yansıtılan bir şey olmayınca içinde yer almayı
düşünmüyorsunuz.
Bunun nedeni sizce?
Bilgi eksikliği. Özel sektörün de çok
fazla işine gelmeyen bir şey olabilir. Aslında iki taraf için de
avantajlı. Bire bir patronla çalışanın muhatap olmasındansa bunun
bir aracı tarafından yapılmasının her zaman daha sağlıklı olduğunu
düşünüyorum.
Sendikalı olmak hayatınıza ne kattı?
Mesela ben haklarım için savaşmak
zorunda değilim. Sendikalı olmanın böyle bir rahatlığı var. Sizin
için birileri birşeyler yapıyor ve siz bilgileniyorsunuz. Sizin
yapmanız gereken bir şey olursa, birlikte hareket ediyorsunuz, yani
yalnız değilsiniz. Arkanızda güvenilir bir sendika varsa,
güveneceğiniz kişiler varsa tabii ki iş hayatında daha rahat
ediyorsunuz.
Sendikal alanda bir hedefiniz var
mı? İşçi temsilcisi olmayı ya da kurullarda yer almayı düşündünüz mü
hiç?
Aslında sendikaya vakit ayırabileceğim
bir ortama sahibim, ama çok fazla faydalı olabileceğimi düşünmüyorum
sendikal anlamda. Çünkü eğer sendikada faal olmak istiyorsanız biraz
daha toplumsal düşünmeniz, birçok şeyin olumlu olumsuz yanlarını
düşünüp onları savunmanız gerekiyor. Buna da vakit gerekiyor. Şimdi
ben üç işi birlikte yapabilir miyim orası tartışılır. Futbol ve
hakemliğin daha önceden hayalini kurmuştum, işten bile önce adım
atmıştım. Önceliğim hakemlik. Tabii ki iş ve sendikaya, elimden
geldiğince gerekli her türlü desteği vermeye çalışıyorum.
Peki sendikalarda kadın
çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kadın çalışması muhakkak olmak zorunda.
Çünkü aslında sendikanın temsilciliklerinde de kadın olması
gerekiyor. 8 Mart’ta düzenlenen eğitimde de konuşulmuştu, kadınların
kadınlarla iletişim kurması, özellikle özel konularda, kadınlara
dair konularda çok daha önemli. O yüzden olması gerekiyor diye
düşünüyorum. Erkek temsilciler de çok ilgileniyor, bizim
temsilcilerimizi düşününce onların hakkını yiyemem.
Peki şubenizde kadın çalışmaları ne
durumda? Bir şeyler yapılıyor mu? Gelip gidiyor musunuz şubeye?
Çok fazla yok. Hayır gelip gitmiyorum.
Üç yıldır çalışıyorum, bu ikinci filandır herhalde.
Sendikanızın merkez yönetim
kurulunun aldığı bir karar var. Onu biliyor musunuz? Kadın-erkek
eşitliğini sağlamak amacıyla şubelerin komisyon oluşturmaları ve
kadın çalışmaları yapmaları gibi…
Evet, aslında eğitimler için toplantıya
çağırıyorlar (burada Ümit Bey ilgileniyor) ama ben vakit
ayıramıyorum, haftasonuna denk geliyor. Haftasonları maça gidiyorum.
Bazen iki maçım oluyor. Ben katılamıyorum, ama istemediğimden değil,
fırsat yaratamadığım için...
Futbol gibi erkek ağırlıklı bir
alanda kariyer yapma planınız var ve bazı zorlukları aşabileceğinizi
düşünüyorsunuz. Sendikada herhangi bir yere gelmek isteseniz bunu
yapabileceğinizi düşünüyor musun?
Yapabilirim. Kesinlikle düşünüyorum. Şu
andaki yoğunluğum haricinde herhangi bir engelim olabileceğini
düşünmüyorum. Kişisel olarak da bu konuda kendime güvenim tam,
istediğim zaman istediğim her şeyi alırım. Bunun niyetine girdiysem,
zor olur kolay olur destek alabileceğimi düşünüyorum işyerinden.
Sıkıntı olmaz heralde. Ama şöyle bir şey var; şimdi ben işyerinde
böyle pozitif düşünüyorum ama hiç kadın aday olmamış!
Erkekler sendikaların karar
mekanizmalarında olmayı bu kadar talep ederken, bunun için kıran
kırana mücadele verirken kadınların hep bir nedenleri var. Sizin
vaktiniz yok, diğer kadın arkadaşlar neden talep etmiyor sizce?
Ben bekârım, evli değilim. Birçok kadın
evli, çoluk çocuklarıyla oluyor. Yükün çoğu kadınlarda olduğu için
özellikle ev konusunda, evin idaresi, çocukların idaresi bir de
işyeri.Erkeklerin de sorumlulukları var ailelerine karşı,
çocuklarına karşı ama birebir ilgi olarak düşündüğünde ev işi yapan
erkek var mıdır, ya da ne kadar destek olur? Çok yoktur herhalde.
Çocukların ödevleri, okula gitmesi gelmesi, çocukların toplantısı bu
görevler sanki kadının görevleri diye bir mantık olduğu için... Bir
çok kadın istese bile “acaba vakit ayırabilir miyim?” diyor. Biz 8
Mart eğitimindeyken bir kadının “biz çocuklarımızı büyüttükten sonra
ancak bir şeylerin içerisinde yer alabiliyoruz” diye bir konuşması
oldu. Çok doğru olduğunu düşünüyorum.
35’inden, 40’ından sonra rahatlıyor…
Ne yazık ki evet öyle. Yoksa ben
kadınların bu işi çok iyi yapabileceğine inanıyorum. Kadınlar naif
olarak görülüyor ama bence daha sağlam, daha inatçılar ve istekleri
konusunda daha azimle ilerleyebiliyorlar.
Peki kadınların sendikal
mekanizmalara katılımı konusunda sendikalar ne yapabilir?
Aslında bu mantığın biraz yıkılması
gerekiyor. Çünkü her işi kadının yapmadığı, paylaşım içerisinde olan
aileler de var. Bunlar biraz daha gözlemlenmeli. Küçücük bir ışık
bile varsa o kişinin üstüne gidilmeli. Çünkü bazen insanların
kafasında küçücük bir soru işareti, geri adım atmalarına sebebiyet
verebiliyor. Kadının aklında bir “acaba” varsa bu olumlu yöne de
çekilebilir, olumsuz yöne de çekilebilir diye düşünüyorum.
Kim yapacak bunu?
Herkese düşüyor, sadece sendika değil.
Ben de mesela bir arkadaşımda bu enerjiyi görürsem ben de
yönlendirmeliyim sendika üyesi biri olarak. Ama mesela kadınlara
yönelik faaliyetlerin arttırılması, kadınların aktif olması
konusunda sendikaya daha çok iş düşüyor tabii. Daha toplu olmak
faydalı olabilir. Bakış açısının değişmesi gerekiyor. Sendika,
sadece erkek işi değil. Çünkü kadın çalışan sayısı da oldukça
yüksek. Her zaman daha çok ezilenler de kadınlar. O yüzden en çok
mücadeleyi vermesi gereken de kadınlar. Biri yapar dememeliyiz. O
biri neden biz olmayalım?
Hakemliği çok fazla
dillendirmiyorsunuz, neden?
Çünkü herkes çok garipsiyor. Bekâr
olduğum için de “ilerde bırakırsın” diyorlar. Yani ben bırakmak için
bu mücadeleyi vermiyorum. Ciddi anlamda çalışıyorum, uğraşıyorum,
zaman ayırıyorum. Yeri geliyor üşüyorum, hasta oluyorum… Bu emek…
Ben bu emeğe saygı duyan bir insanla hayatımı devam ettirebilirim.
Bir de ben kadınların bir şeylerden fedakârlık ederek hayatlarını
devam ettirmeleri gerektiğini düşünmüyorum. Zaten hayatınızda sizin
yaptığınız şeylere saygı duyacak bir eş bulamıyorsanız, verici taraf
hep siz olacaksanız, ezilen taraf hep siz olursunuz.
İnatçı ve cesursunuz, keşke sendikal
mücadele içinde de aktif olarak yer alabilseniz...
Ben de isterdim. Aslında en önemli
kısmı bu, cesur olmak. Çünkü her kadın akıllıdır, ama cesur olmak
gerekiyor. Yapabilirim dediğiniz zaman yaparsınız. Olur mu olmaz mı,
yapabilir miyim değil. Herkes yapabilir. Bir insanı bir insandan
ayıran dış görünüşü haricinde hiçbir fark yok. Biri 1 saat çalışır
başarılı olur biri 2 saat çalışır başarılı olur. Başarı biraz istek,
çalışmak ve azimden kaynaklanıyor.
En son, eğitimimizi de bir
değerlendirin...
Eğitim çok güzeldi. Daha önce hiç
katılmamıştım. Eğitim dendiği zaman herkesin kafasında uyanan
sıkıcı, bunaltıcı bir şey oluyor. Bende öyle bir intiba vardı,
işyerinde eğitim bölümünde olduğum için eğitimi alacak kişileri
bazen zorla getirtip oturttuğumuz oluyor. Ortam olarak da otel ve
hizmet de iyiydi, neşeli bir ortamdı. Birçok kişinin tanışmasına
vesile oldu.
Normalde mesela biz aynı yerde
yaşıyoruz, aynı sendikaya bağlıyız ama tanımadığım kişiler vardı ve
onlarla tanıştım. Keyifli bir ortamdı, akşam eğlencesi vardı. Eğitim
anlamında da verimli oldu. Kadınlar günüyle ilgili hazırlanan bir
slayt gösterimi ve küçük bir sunum vardı. İşte aslında orada
yüzeysel bildiğimiz şeyleri daha detaylı daha doğru öğrenmemizi
sağladı mesela. İçinde her şeyin olması gerekiyor eğitimin, bu daha
verimli oluyor.
Bir yandan dikkat çekmek gerekiyor, o
açıdan çok verimli bir eğitim olduğunu düşünüyorum. Çok teşekkür
ediyorum, Yalova’yı daha önce hiç görmemiştim, Yalova’yı da gezmiş,
görmüş olduk. Ben dinlendim de aynı zamanda. Bir çok kişi için de
aynısı olmuştu. Herkes için bir nefes arası oldu.
Döndüğünüzde arkadaşlarınızla
paylaştınız mı?
Evet, hatta benim müdürüm de kadın
olduğu için sendikanın dağıttığı broşürlerden bir tane de ona
getirdim, arkadaşlarımla da paylaştım. Broşürler zaten güzeldi,
dikkat çekiciydi, hoşuma gitti, bir dosya da ona hazırlayıp
getirdim. Hatta keşke daha fazla alsaydım diye düşündüm yani. Küçük
broşürler mesela çok faydalılar. Kadın Dergisi bize az geliyor.
Bütün personele ulaşırsa daha iyi olur. Bir de dergi yanında küçük
bilgilendirme broşürleri bizimle paylaşırsanız, iletiriz. ■
(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 51,
Haziran 2015) |