İLO SÖZLEŞMELERİNDE KADINLAR Çalışma yaşamında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri, dünyanın pek çok yerinde çalışma standartlarını kadınlar için daha kabul edilebilir hale getirmesi açısından büyük öneme sahip. Toplumsal cinsiyet eşitliğini düzenleyen temel sözleşmelerin bazıları Türkiye tarafından kabul edilmiş, bazıları hala kabul edilmeyi beklemektedir. Bu sözleşmelerin kimisi doğrudan toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgiliyken, bazıları doğrudan kadınlarla ilgili olmayan, ancak bir veya birkaç maddesi kadınlara ilişkin hükümler içeren sözleşmelerdir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün tüm dünyada çalışma yaşamına ilişkin hükümleri düzenleyen ve ILO Anayasası’na göre, üye ülkeler, kabul ettikleri sözleşmeleri yürürlüğe koymak için aldıkları önlemleri düzenli olarak Uluslararası Çalışma Bürosu’na rapor halinde sunmayı taahhüt eder. Türkiye, halihazırda 8’i temel sözleşme, 3’ü öncelikli yönetişim sözleşmesi, 48’i teknik sözleşme olmak üzere toplam 59 sözleşmeyi onalyamıştır. Bu sözleşmelerden 55’i yürürlükte olup 4’üne karşı çıkılmıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası’nın 19. Maddesi’nin "Sözleşmeler Açısından Üye Ülkelerin Yükümlülükleri" bölümü 5 (b) bendinde şu ibare yer alır: "Üye ülkelerden her biri, Konferans oturumunun kapanışından itibaren bir yıllık süre içerisinde veya istisnai koşullar nedeniyle bir yıllık süre ve Konferans oturumunun kapanışından itibaren 18 ayı geçmeyecek şekilde Sözleşmeyi mevzuat haline getirecek makam veya makamlara sunmayı üstlenir." ILO Anayasası’nın Bir Sözleşmenin Uygulanması Hakkındaki Şikayetler başlıklı 24. maddesi ise, sözleşme hükümlerinin yerine getirilmemesi halinde sendikaların izleyeceği yol konusunda ipucu veriyor: "Üye Ülkelerden herhangi birinin, katılmış olduğu bir sözleşmenin memnuniyet verici bir şekilde uygulanmasını sağlamadığına dair mesleki bir işçi veya işveren örgütü tarafından Uluslararası Çalışma Bürosu’na yapılan her şikayet, Yönetim Kurulu tarafından, söz konusu hükümete iletilebilecek ve bu hükümet konu hakkında, Yönetim Kurulunun uygun göreceği bir açıklama yapmaya davet edilebilecektir."
45 No’lu Yeraltı İşleri (Kadınlar) Sözleşmesi (TÜRKİYE ONAYLADI) ILO’nun 4 Haziran 1935’te kabul ettiği, Türkiye’de 23 Haziran 1937’de Resmi Gazete’de yayımlanan 45 No’lu Yeraltı İşleri (Kadınlar) Sözleşmesi’nin ikinci maddesinde "Kadın cinsinden hiç bir şahıs, yaşı ne olursa olsun maden ocaklarında yeraltı işlerinde çalıştırılamaz." ibaresi yer almaktadır. Sözleşmenin üçüncü maddesinde, kadınların yeraltında çalıştırılabileceği istisnai durumlar belirtiliyor: "Kanun veya düzenlemelerdeki yasakların, aşağıdaki hallerde uygulanmaması sözkonusu olabilir: a. Yönetici konumunda olup bedenen madende çalışmayan kadınlar, b. Sağlık ve sosyal hizmetlerde istihdam edilen kadınlar, c. Mesleki bilgilerini tamamlamak amacıyla bir maden ocağında yeraltı işlerinde staj görmelerine müsade edilen öğrenci kadınlar, d. Bedenen çalışma amacı taşımayan, bir sanatın icrası için bir maden ocağının yeraltı kısımlarına tesadüfi olarak girmesi gerekli olan diğer bütün kadınlar."
89 Gece Çalışması (Kadınlar) Sözleşmesi (Revize) (TÜRKİYE ONAYLAMADI) ILO’nun 9 Temmuz 1948’te kabul ettiği, 27 Şubat 1951 yılında yürürlüğe giren 89 No’lu Kadınlar için Gece Çalışması Sözleşmesi, 1919 ve 1934 yıllarında çıkan ve kadınların gece çalışmasına ilişkin sözleşmelerin yeniden düzenlenmiş halidir. Sözleşmenin ikinci maddesine göre, gece çalışması terimi akşam 10 ile sabah 7 saatleri arasında kesintisiz 7 saatlik çalışmayı kapsar.
Dördüncü madde, 3. maddenin uygulanmayacağı durumları belirtiyor: "a. İşin bitirilmesi konusunda bir taahhüt sözkonusu iken, işletmede öngörülmesi imkansız ve -tekrarlanmayan nitelikte- bir kesinti yaşanmasına bağlı zorunlu hallerde; b. İşin üretimi, bozulması sözkonusu olduğu ve kayıplardan korumak amacıyla hızlı yapılmasını gerektiren bir madde veya hammaddeye dayalıysa." Beşinci maddede, ulusal çıkarın sözkonusu olduğu acil durumlarda işçi ve işveren örgütlerinin karşılıklı görüşmesinden sonra hükümet kararıyla yasağın askıya alınabileceği belirtiliyor. Sözleşmenin uygulanmayacağı durumlar sekizinci maddede ele alınıyor: "a. Yönetici veya teknik pozisyonda sorumluluk taşıyan kadınlar; b. sağlık ve sosyal hizmet sektöründe bedensel güç gerektirmeyen işlerde çalışan kadınlar."
100 No’lu Eşit Ücret Sözleşmesi (TÜRKİYE ONAYLADI) ILO’nun 6 Haziran 1951 tarihinde kabul ettiği, Türkiye’nin 13 Haziran 1967’de resmen tanıdığı 100 No’lu Eşit Ücret Sözleşmesi’nin birinci maddesinde eşit ücret şöyle tanımlanır: "‘Eşit değerde iş için erkek ve kadın işçiler arasında ücret eşitliği’ deyimi, cinsiyet esasına dayanan bir ayırım gözetmeksizin tesbit edilmiş bulunan ücret hadlerini ifade eder." Sözleşmenin, "Her üye, ücret hadlerinin tesbitiyle ilgili olarak yürürlükte bulunan usullere uygun yollardan, eşit değerde iş için erkek ve kadın işçiler arasında ücret eşitliği prensibini teşvik ve bu prensibin bütün işçilere uygulanmasını, sözü edilen usullerle telifi kabil olduğu nispette temin edecektir." şeklindeki ikinci maddesinde ise üye ülkeye kadınlarla erkekler arasındaki ücret eşitliğini teşvik edeceği belirtiliyor. Sözleşmenin üçüncü maddesinde, "... Bu şekilde objektif bir değerlendirme neticesinde, yapılacak işlerde tesbit edilen farklara, cinsiyet gözetilmeksizin tekabül eden, ücret hadleri arasındaki farklar eşit değerde iş için erkek ve kadın işçiler arasında ücret eşitliği prensibine aykırı sayılamaz." ifadesinde cinsiyetin gözetilmediği ve objektif olmayan değerlendirmelerle oluşacak ücret eşitsizliklerinin sözleşmeye aykırı bulunacağı anlamı çıkıyor.
111 No’lu Ayrımcılık (İş ve Meslek) Sözleşmesi (TÜRKİYE ONAYLADI) ILO’nun 4 Haziran 1958’de kabul ettiği, Türkiye’nin 21.9.1967’de onaylayarak Resmi Gazete’de yayınladığı 111 No’lu İş ve Meslekte Ayrımcılık Sözleşmesi’nin birinci maddesinde ayrımcılık tanımı şu şekilde yapılmaktadır: "Bu sözleşme bakımından "ayırım" deyimi; Irk, renk, cinsiyet, din, siyasal inanç, ulusal veya sosyal menşe bakımından yapılan iş veya meslek edinmede veya edinilen iş veya meslekte tabi olunacak muamelede eşitliği yok edici veya bozucu etkisi olan her türlü ayrılık gözetme, ayrı tutma veya üstün tutmayı... ifade eder." İkinci maddesi: "Bu sözleşmenin yürürlükte bulunduğu üye memleketler, ulusal şartlara ve tatbikata uygun metotlarla; bu sözleşmede ele alınan anlamda her türlü ayırımı ortadan kaldırmak maksadıyla iş veya meslek edinmede ve edinilen iş veya meslekte tabi olunacak muamelede eşitliği geliştirmeyi hedef tutan milli bir politika tesbit ve takip etmeyi taahhüt eder."
122 No'lu İstihdam Politikası Sözleşmesi (TÜRKİYE ONAYLADI) ILO’nun 17 Haziran 1964’te kabul ettiği, Türkiye’nin 23.10.1977 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlayarak onayladığı 122 No’lu İstihdam Politikası Sözleşmesi’nin birinci maddesinde: "İktisadi gelişme ve kalkınmayı teşvik etmek, hayat seviyesini yükseltmek işgücü ihtiyaçlarını karşılamak ve işsizlik ve eksik istihdam sorununu çözümlemek amacıyla, her üye tam ve verimli istihdama ve işin serbestçe seçilmesine matuf aktif bir politikayı esas bir gaye olarak ele alacak ve uygulayacaktır; Bu politika; ... İşin serbestçe seçilmesini ve her işçinin kendisine elverişli bir işte çalışması için gerekli nitelikleri kazanmasını, bu işte, ırk, renk, cinsiyet, din, politik düşünce, milli veya sosyal menşe ne olursa olsun niteliklerini ve istidatlarını kullanmasını sağlamak amacına yönelmiş olacaktır." denilmektedir.
142 No’lu İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Sözleşmesi (TÜRKİYE ONAYLADI) ILO’nun 4 Haziran 1975’te kabul ettiği, Türkiye’nin 25.2.1993 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlayarak onayladığı 142 No’lu İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Sözleşmesi, doğrudan kadınlara ilişkin bir sözleşme olmasa da istihdamda eşitliğin gözetilmesi bakımından önemli noktalar içeriyor. Sözleşmenin birinci maddesinde şu ibare yer alıyor: "Politika ve programlar toplumun ihtiyaçları da dikkate alınmak suretiyle kişilerin kendi çıkarlarına ve beklentilerine uygun olarak çalışma kabiliyetlerini geliştirip kullanmalarını eşitlik esasına dayalı ve herhangi bir ayırım gözetmeksizin teşvik edecek ve mümkün kılacaktır."
156 Nol'u Aile Sorumluluğu Olan İşçiler Hakkında Sözleşme (TÜRKİYE ONAYLAMADI) Kadın ve erkek işçilere eşit fırsatlar ve eşit muameleyle ilgili sözleşme olan 156 No’lu Aile Sorumluluğu Olan İşçiler Hakkında Sözleşme, ILO tarafından 23 Haziran 1981 yılında kabul edilmiş ve 11 Ağustos 1983 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Sözleşmenin 3. maddesinin birinci bendinde "Erkek ve kadın işçilerin fırsat ve muamele eşitliği açısından her üye ülke, ulusal politikalarında, aile sorumluluğu olan kişilerin, olabildiği ölçüde kendi işleriyle aile sorumlulukları arasında bir çatışma yaşanmadan istihdam haklarını kullanabilmelerini sağlamak için gerekli önlemleri alacaklardır." denilmektedir. Üçüncü maddenin 2. bendi, bu önlemlerin alınmamasının ayrımcılık sayılacağını belirterek, ILO’nun 111 No’lu Ayrımcılık (İş ve Meslek) Sözleşmesi’ne atıfta bulunuyor: "Bu maddenin birinci fıkrasının (bendinin) amacı açısından, ayrımcılık terimi, 1958 tarihli (İstihdamda ve Meslekte) Ayrımcılık Sözleşmesi’nin 1. ve 5. maddesinde tanımlanan istihdamda ve meslekte ayrımcılık anlamına gelmektedir."
158 No'lu Hizmet İlişkisine Son Verilmesi Sözleşmesi (TÜRKİYE ONAYLADI) ILO’nun 2 Haziran 1982’de kabul ettiği, Türkiye’de 12 Ekim 1994 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 158 No’lu Hizmet İlişkisine Son Verilmesi Sözleşmesi’nin "Son Vermenin Haklı Nedene Dayandırılması" başlıklı ikinci bölümünde dördüncü maddede "İşçinin kapasitesine veya işin yürütümüne veya işyeri gereklerine dayalı geçerli bir son vermenedeni olmadıkça hizmet ilişkisine son verilemez." ibaresinden sonra, haklı sayılamayacak gerekçeler arasında kadınlarla ilgili "d. Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile sorumlulukları, hamilelik, din, siyasi görüş, etnik veya sosyal köken, e. Doğum izni esnasında işe gelmeme" maddeleri yer almaktadır.
171 No'lu Gece Çalışması Sözleşmesi (TÜRKİYE ONAYLAMADI) ILO’nun 1990’da kabul edip 4 Ocak 1995’te yürürlüge soktuğu Gece Çalışması Sözleşmesi’nde kadınları ilgilendiren birkaç hüküm bulunuyor. Sözleşmenin 7. maddesi tümüyle analığın korunmasıyla ilgili olarak kadınlara ayrılmış: "1. Kadın işçilere gece çalışmasına alternatif çalışma biçimlerinin sağlanması için gerekli önlemler alınmalıdır: a. Doğumdan önce ve sonra en az 16 hafta olmak üzere, bunun en az 8 haftası beklenen doğum tarihinden önce doğum izni verilmesi, b. Anne ve çocuğun sağlığı için gerekli olduğu sağlık raporuyla belgelendiği halde ek izin verilmesi, 2. Birinci paragrafta belirtilen önlemler, günlük çalışmaya geçiş veya mümkün olan yerlerde sosyal güvenlik yardımlarının sağlanması veya analık izninin uzatılmasını içerebilir. 3. Birinci paragrafta belirtilen süreler içerisinde: a. Kadın işçiler, hamilelik veya doğumla ilgili olmayan durumlar dışında haklı sebepler haricinde hiçbir sebeple görevden alınamaz veya görevden alınmakla uyarılamaz. b. Kadın işçinin geliri, kendisinin ve çocuğunun geçimini kabul edilebilir yaşam standartlarında sağlayacak seviyede tutulmalıdır. c. Kadın işçiler, düzenli gece çalışması pozisyonuna bağlı statü, kıdem ve terfi haklarını kaybetmemelidir. 4. Bu maddenin hükümleri, analık izniyle ilgili koruma ve haklarının azalmasına sebep olamaz."
183 No’lu Analığın Korunması Sözleşmesi (TÜRKİYE ONAYLAMADI) ILO tarafından 1952 yılında kabul edilen, gözden geçirilerek 7 Şubat 2002’de yürürlüğe sokulan 183 No’lu Analığın Korunması Sözleşmesi’nin 2. maddesinde: "1. Bu sözleşme atipik iş ilişkisiyle çalışanlar dahil, bütün çalışan kadınlar için uygulanır." Madde 3: "Üye ülkeler, işçi ve işveren örgütleri temsilcileriyle görüşme sonrası, gebe veya emziren kadınların anne veya çocuğun sağlığına zarar verir nitelikte olduğu yetkili makamlar tarafından tespit edilmiş ya da anne veya çocuğun sağlığı üzerinde büyük bir tehlike yarattığı düşünülen işleri yapmaya zorlanmasını önleyecek tedbirleri almayı taahhüt eder."
Madde 5: "Annelik izni süresinden önce veya sonra, gebelik veya doğumdan kaynaklanan hastalık, komplikasyon veya komplikasyon riski halinde sağlık raporu sunulmasından sonra izin verilecektir." Yardımlar - Madde 6: "1. Ulusal hukuk ve uygulamalara uygun olarak 4. ve 5. maddelerde bahsi geçen izinler nedeniyle işten uzak kalan kadınlara nakit yardım sağlanacaktır. 2. Nakit yardım, kadının kendisini ve çocuğunu düzgün sağlık koşullarında ve yaşam standartlarına uygun tutacak seviyede olacaktır. ... 6. Ulusal yasa ve düzenlemeler uyarınca nakit yardıma hak kazanamayan kadınlar, gelir düzeyinin gerektirmesi halinde sosyal yardım fonlarından yeterli yardım almaya hak kazanacaktır. ... 7. ... Sağlık yardımları doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası bakımın yanı sıra gerektiğinde hastane bakımını da kapsayacaktır. "İş Güvencesi ve Ayrımcılık Yasağı - Madde 8: "1. Bir işverenin, istihdam ettiği bir kadının işine hamilelik, doğum veya bunun neticeleri ya da emzirmeyle ilgisi bulunmayan gerekçeler dışında, hamilelik ya da 4. ve 5. fıkralarda bahsi geçen izin süresince yahut işe dönmesini müteakiben ulusal yasa veya düzenlemeler tarafından öngörülen süre içerisinde son vermesi hukuka aykırı sayılacaktır. İşten çıkarma gerekçelerinin bunlarla ilgisi olmadığını ispat yükü işverene aittir. 2. Kadınların, annelik izninin sonunda eski görevine veya eşit oranda kazanç sağlayacağı başka bir göreve dönme hakkı güvence altındadır."Madde 9: "Üye ülkeler, 2. maddenin 1. fıkrasına bakılmaksızın işe erişimi de içerecek şekilde, anneliğin istihdam alanında bir ayrımcılık sebebi oluşturmamasını sağlamak için gerekli önlemleri alacaktır. 2. Bu önlemler: a. Hamile veya emziren kadınlar için yasaklanmış ya da sınırlandırılmış işler veya b. kadın ve çocuğun sağlığı açısından risk taşıyan işler için ulusal yasa ve yönetmelikler tarafından gerekli kılındığı durumlar dışında işe başvuran bir kadından gebelik testi yaptırmaya veya test sonucunu getirmeye zorlamasını yasaklamayı da içermektedir. Emziren Anneler - Madde 10: "1. Kadınlara, emzirme için günde bir veya birden çok ara ya da günlük çalışma saatinden belirli bir indirim hakkı verilecektir. 2. Emzirme arasının veya günlük çalışma saatlerinde indirimin geçerli olacağı süre, bunların sayısı, emzirme aralarının uzunluğu ve günlük çalışma saatlerinden indirim yapma usulleri ulusal hukuk ve uygulamalar tarafından belirlenecektir. Bu aralar veya günlük çalışma saatlerinden indirim, çalışma saatlerine dahil sayılacak ve buna uygun olarak ücretlendirilecektir." [SZK]
(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 56, Ekim 2017) |
PETROL-İŞ SENDİKASI KADIN DERGİSİ Facebook Sayfamız TASARIM VE GÜNCELLEME: SELGİN ZIRHLI KAPLAN