Saatleri aydınlatmak uğruna hayatları karartılan kadın işçiler:

 

RADYUM KIZLARI

 

Sayısız kitap yazıldı, filmler, belgeseller çekildi, tiyatro oyunları oynandı. Amerika'da, bir nesil, radyumun zararlarını bilmeden evinde radyoaktif maddeler içeren ürünler kullandı. Bu sektörde çalışan çoğu kadın pek çok işçi hayatını kaybetti. Bir radyum boyama fabrikasında kol saatlerinin kadranlarını boyayan ve hepsi ölüme sürüklenen “Radyum Kızları”nın öyküsü, işin trajedik yönünü ortaya koyuyor. Durumları o kadar umutsuzdu ki, onlarla ilgili haber başlıklarında “yaşayanölüler” ibaresi kullanılıyordu....

Selgin Zırhlı Kaplan

 

1920’lerde radyum elementinin keşfi, henüz radyoaktivitenin zararlarının bilinmediği bir dönemde insanlık için mucizevi bir olaydı. Ona “sıvı güneş ışığı” dendi, “karanlığımızı aydınlığa çevirdiği” söylendi. Herhangi bir enerjiye gereksinim duymadan, geceleri kendi kendine parlayan ve etrafa ışık saçan radyum, bu alanda pek çok endüstri ürününün de çıkmasına neden oldu.

Sürekli parlayan, sürüldüğünde sihirli gibi görünen, özelliğinden dolayı pek çok derde de deva olacağı düşünülen bu radyoaktif element önce Avrupa, ardından da Amerika’da üretim çılgınlığına dönüştürüldü. Kozmetik ürünler, kremler, pudralar, diş macunları, içme suları, çikolata, boğaz tableti gibi parlaması istenen pek çok ürünün içine radyum katılmaya başlandı.

Bu “müthiş” ürünlerden biri de, rakamları, akrep ve yelkovanları radyumlu boya ile boyanarak geceleri rahat okunabilen -bu yönüyle savaş endüstrisinde kısa sürede beğeni toplayan- kol saatleriydi. “Işıldayan kol saatleri” olarak tasarlanan ve pazarlanan bu ürünü hiçbir koruma önlemi alınmadan, suluboya yapar gibi boyayan işçi kadınlar üretiyordu.

Kısa sürede bu işi yapan pek çok firma çıktı ortaya. Radyumlu kol saatleri üreten firmalardan biri, Amerika’da US Radium firmasıydı. US Radium firması, ürettiği kol saatlerindeki rakamların radyumlu boyayla boyanması için kol saati başına 5 sent veriyordu. Kadınlar, günde ortalama 250’şer kol saati boyuyordu.

Radyumlu kol saatlerinin kadranındaki incecik rakamları, akrep ve yelkovanı boyamak için ellerindeki fırçaları kullanan kadınlar, fırçaların uçlarını inceltmek için dilleriyle ıslatıyorlar, dudaklarının arasında incelterek tekrar boyaya batırıyorlardı. Bunu yapmadıklarında ‘uçlarını inceltmeden boyamayın’ diye uyarı alıyorlardı. Bu hareketi her yaptıklarında radyum yutuyorlardı. Dil ve dudakları gece parlayan kadınlar, üretim bittiğinde artan boyaları da yüzlerine ve boyunlarına sürüyor, karanlıkta parlamaktan keyif alıyorlardı.

Bu keyif, çok uzun sürmedi ne yazık ki. Fabrikada çalışan kadınlar, yavaş yavaş, sebebi açıklanamayan bir şekilde hayatlarını kaybetmeye başladılar.

Birinci Dünya Savaşı’ndan dört yıl sonra, bir radyum kadran boyama fabrikasında çalışan 24 yaşındaki Mollie Maggia, kızkardeşinin deyimiyle “acı dolu ve berbat bir şekilde ölür”.

Mollie, ölen ilk radyum kızıydı, kısa sürede diğerleri de peşi sıra ölmeye başlar.
Katherine Schaub’un dişleri dökülmeye başlar, dişçisi “yenmiş bir ağıza” benzetmiştir çenesini. Ve diğer kadran boyama işçisi  kadınlar da benzer sorunlar yaşamaya başlar. 1925 yılında Harrison Martland adında bir doktor, radyumun kadınların kemiklerinde depolanmış olduğunu farkettiğinde yaptıkları işle hastalıkları arasında bağ kurulmaya başlanır.

Radyum firmaları birkaç hasta kadının işlerini engellememesi için hiçbir masraf yapmaktan kaçınmaz. US Radium şirketinin yöneticisi Arthur Roeder, “sebebini araştırmamız gerekir” dedikten sonra bile bazı firmalar sorumluluğu kabul etmemek için uzun süre direnir.

New Jersey’de kadınların hastalanmaları, kadran boyama işine olan ilginin azalmasına yol açar, ancak 800 mil uzaklıkta Illionis’e bağlı Ottawa’da yeni bir atölye açılmış, kadın işçiler olaydan habersiz bir şekilde çalışmaya devam ediyordu. İşverenler, işçileri, yeni ortaya çıkan bu tehlike hakkında bilgilendirmiyordu.

Farkındalık arttıkça, radyumun tehlike derecesiyle ilgili gerçekler ve hastalanan kadın işçilerin hikâyeleri yayıldıkça radyum şirketlerine karşı davalar açılmaya başlanır, medya, radyum kızlarının dava haberleriyle dolmaya başlar.

US Radium şirketinde çalışan Grace Fryer’in şirkete karşı dava açacak bir avukat bulması iki yılı bulur. Dava açıldıktan sonra ise mahkeme süreci dört ay uzatılır. Mahkemeye, dört radyum kızı daha katıldıktan sonra medyanın ilgisini çekmeye başlar.

Radium Dial Co. adlı şirkette çalışan Catherine Donohue da uzun süre dava ile uğraşan radyum kurbanlarından biridir. Konunun peşini bırakmaması ve medya önünde hasta yatağından hayat mücadelesini vermesi tüm dünyanın ayrıntıları öğrenmesini sağlar. Gazete manşetlerinde “hayalet kadın”, “yaşayan hayalet” isimleri takılır Catherine Donohue’ya...

Sağlıkları o kadar hızlı bozuluyordu ki, ilk duruşmada hiçbiri yemin etmek için elini havaya kaldıracak güce sahip değildi. İkinci oturumda, hastalıkları iyice ilerlemişti ve mahkeme bu nedenle birkaç ay ertelenmişti.

Yaşamlarından geriye fazla bir şey kalmasa da, mahkeme, sonunda her bir radyum kurbanına bugünün değeriyle 100 bin dolar verilmesine, mahkeme ve tedavi masraflarının karşılanmasına karar verir. Ayrıca, yaşadıkları süre boyunca her yıl 600 dolar ödenek alacaklardır. Ancak ne yazık ki, hayatta kalan son radyum kızı da, mahkeme kararı açıklandıktan sonra ancak iki yıl daha yaşar.

US Radyum şirketi, ordu için radyum boya kullanılan saatler ve başka ürünler üretmeye devam etti. Ancak yeni işçi sağlığı yasaları uygulandı, bu tarihten sonra US Radyum fabrikalarında tek bir işçinin dahi radyum nedeniyle hastalandığı görülmedi. Keşke radyum kızları da bu alınan önlemlerle bu kadar kolayca kurtarılabilmiş olsaydı.

Radyum kurbanlarından biri olan Catherine Donohue, hasta haliyle radyumla ilgili duruşmalara katılmış, ancak son günlerinde sağlığı izin vermediği için evinde yatağından izlemişti davayı. Doktorlarının uyarılarına rağmen, hasta yatağında tanıklık etmiştir. Bu yönüyle Radyum Kızları’nın ya da en çok kullanılan tabirle “Yaşayan Ölüler’in mahkemeyle ilgili gazete haberlerinde sıkça adı geçen kurbanlardan biri olmuştur. Onun mücadeleci yönü ve avukatının kararlı tutumuyla sadece kendisi için değil, bütün Radyum Kızları için olumlu sonuçlanır dava.

Radyum Kızları davası, işverenlerin, çalışanların sağlığından sorumlu tutulduğu ilk olaylardan birisi. Mahkemede kadın işçilerin “patronlarımız radyum tuzunun zararlı olmadığını söyledi” sözlerini düşünürsek çok da haksız sayılmazlar. Dava, şu anda ABD’de işçilerin korunmasından sorumlu olan İş Güvenliği ve Sağlığı Dairesi’nin kurulmasına vesile olur.

Olay sonrası, iş cinayetlerinde ölümlerin oranı, büyük ölçüde azalmıştır.


 Radyumdan ölen ilk kadın işçi:

Amelia, ya da arkadaşlarının kendisine seslendiği adıyla, Mollie Maggia radyumdan dolayı ilk ölen kadın işçi. 19 yaşındaki Mollie, ABD’nin New Jersey eyaletinde bulunan Orange kentinde kurulu Radium Luminous Materials Corp. adlı şirkette çalışmaya 1917 yılında başlar. İlk başlarda işinden zevk alır Mollie. Yaptığı iş hem kazanç sağlar, hem de karanlıkta parlayan saatleri boyayarak askerlere savaşta faydalı olduğunu hisseder.

Ciltlerinin yeşil renkte ve sürekli ışıldaması nedeniyle kendine ve arkadaşlarına takılan “hayalet kızlar” lakabı bile onu incitememiştir.

İlerleyen zamanlarda, Mollie’nin dişleri açıklanamayacak bir şeklide dökülmeye başlar. Bedeni dayanılmaz ağrılarla dolar, acı ve ızdırapla geçen iki yıldan sonra hayatını kaybeder.


“Radyum Kızları” filmi şimdilik festivallerde gösteriliyor:

Radyum kızlarının acı dolu öyküsü

sinema filmi oldu...

 Yönetmenliğini Virginia Mohler’in, yapımcılığını Lydia Dean Pilcher’in yaptığı; 1920’li yıllarda Amerika’da radyumlu boya ile saat kadranları boyayan işçi kadınların ibretlik öyküsünü işleyen “Radyum Kızları” filminin oyuncuları Joey King (Bessie rolünde), Cara Seymour (Wiley Stephens rolünde), Colby Minifie (Doris rolünde), Joe Grifasi, Scott Shepherd, Colby Minifie.

ABD’nin New York kentinde, Lake George (George gölü) ve Glens Falls (Glens şelalesi) bölgelerinde çekilen ve 2017’de vizyona gireceği söylenen filmin afişi bugünlerde pek çok web sitesinde görülmeye başlandı. Film, henüz sinema seyircisiyle buluşmadı, şimdilik festivallerde gösteriliyor.

Bölgenin tarihi mekânları, film yapımcılarının “Radyum Kızları”nı burada çekmeye karar vermesinde ana nedeni oluşturuyor. Filmin ekseninde, 1925’te American Radium fabrikasında çalışan kızkardeşler Bessie ve Jo yer alıyor. Saat kadranlarını radyumlu  boyaya batırdıkları boya fırçalarının ucunu inceltmek için yalamaları söylenen işçiler, bir süre sonra radyum zehirlenmesinden öleceklerinden habersizce çalışmaktadır.

Filmde, American Radium şirketine karşı açılan dava ve radyumun tıbbi etkileri ele alınıyor.

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 60, Nisan 2019)