Kadın Hakları Mücadelesinin Düşünsel Öncülerinden Biri:

 

Charlotte Perkins Gilman

 

1860 yılında ABD'de dünyaya gelen Charlotte Perkins Gilman, babasız bir çocukluğun getirdiği yoksulluğa, yarım yamalak bir eğitim hayatına, evlilik hayatındaki eşitsizliklere, kadınların toplumda ezilmesine adeta isyan edercesine kaleme aldığı eserlerle çağının ilk kadın düşünsel öncüleri arasına girdi, yazdıklarıyla kadınlara büyük bir miras bıraktı. Ünlü ütopyası KADINLAR ÜLKESİ'nin yanısıra, pek çok şiir, makale, dergi ve kitaba imza attı. Kadınların oy hakkı mücadelesinin güçlü destekçilerinden biri oldu.

Selgin Zırhlı Kaplan

Amerika'nın kadın hakları mücadelesinin düşünsel öncülerinden Charlotte Perkins Gilman, 3 Temmuz 1860 tarihinde ABD'nin Connecticut eyaletinin Hartford kentinde Frederick Beecher Perkins ve Mary A. Fitch'in ikinci çocukları olarak, Charlotte Anna Perkins adıyla dünyaya geldi. Babasının okumaya ve kitaplara olan tutkusu, onun da kitaplara ilgi duymasının önünü açtı. Annesi Mary Perkins, iki çocuk dünyaya getirdi. Diğer çocuğu, Charlotte'nin kendisinden 14 ay küçük kardeşi Thomas Adie'ydi. Doktoru, Mary'ye bir çocuk daha dünyaya getirmesi halinde hayatını kaybedebileceğini söyledi.

Charlotte henüz küçük bir çocukken babası ailesini terk etti, bu yüzden çocukluk dönemi yoksullukla geçti. Annesi, iki çocuğunu yalnız büyütmek durumunda kaldığından göçebe hayatı sürdüler, 18 yıl içerisinde 19 defa taşınmak zorunda kaldılar. Charlotte Perkins henüz genç bir kızken düşünceleri şekillenmeye başladı, tarihçilerin deyimiyle, "gerçekçi bir radikal" haline geldi.

Eğitimi yarım yamalak ve dağınık bir şekilde gerçekleşen Charlotte, sekiz yaşından on beş yaşına kadar yedi ayrı okulda okudu. Doğasından gelen güçlü bir merak ve geniş bir hayalgücüne sahipti. Akşamları annesinin ona okuduğu edebiyat eserleri sayesinde küçük yaşta şiire ilgi duymaya başladı. Doğa felsefesine ve fiziğe gönül verdi. Doğal bilimlerden sosyal psikolojiye ulaşıyor, yaşamında gözlemlediklerini anlamlandırmak istiyordu. Henüz on yedi yaşındayken insanlığa katkıda bulunma arzusunu keşfetti. Charlotte'nin görevi, kendi deyişiyle, "toplumun sorunlarını, sıkıntılarını ortaya çıkarmak ve bu sorunları en kolay ve doğal yoldan çözmek"ti.

1884 yılında Charlotte Perkins, iki yıldır tanıdığı yetenekli ressam Charles Walter Stetson'la evlendi. Stetson, güçlü idealleri ve cesareti olan bir adamdı. Evlendikten bir hafta sonra, Charlotte Perkins, eşinden evdeki hizmetleri karşılığında ücret ödemesini talep etti. Charles Walter buna çok gücendi, Charlotte'un ise hayalleri yıkıldı. Ev işlerinin, Charlotte Perkins'in hayatında belirleyici bir etkisi olduğunu yaptığı ikinci evlilikten ve Forerunner dergisinde yazdığı ütopya yazılarından anlayabiliyoruz. İlk çocuğunu dünyaya getirdikten sonra 1888 yılında, Kaliforniya'ya taşınan Charlotte, 1894'te ilk kocası Charles Walter Stetson'dan boşandı. 1900 yılında ikinci kocası George Houghton Gilman'la evlendi. George, aynı zamanda kuzeniydi.

 

SARI DUVAR KAĞIDI

Charlotte Perkins'in içinde kopan fırtınaları, yazdığı eserlerden anlamak mümkün. 1892'de bir dergide yayınlanan Sarı Duvar Kağıdı adlı kısa öyküsünde, doğum sonrası depresyonun derin izleri görülüyor. Mart 1885'de kızı Katherine'yi dünyaya getirdikten sonra derin bir bunalıma girdi. 6 aylık kızını bırakıp şair bir kadın arkadaşının yanına gitti. Mart 1886'da geri döndüğünde, kızı bir yaşındaydı, Charlotte'un bunalımı tekrar depreşti. "Doğanın Cevabı" adlı dörtlükte, evlilik ilişkilerindeki eşitsizliğe ve bunun sonucu kadınların deneyimlediği "sınırsız, ancak hissetmeye gücünün yettiği" duygusal acıyı anlattı.

Charlotte'un kocası, depresyonla baş etmesi için bir psikiyatırdan yardım istedi. Psikiyatr, Charlottee Perkins'e tedavisinin başarılı olması için çocuğuyla ilgilenmesini ve yataktan çıkmamasını öğütledi. Bunun dışında hiçbir entelektüel faaliyette bulunmamasını da tembihlemeyi ihmal etmedi.

Bu tedavinin "yan" etkilerini Sarı Duvar Kağıdı'nda yazdıklarından hissedebiliyoruz. Kendisine dayatılan ilaç tedavisini, sakinleştiren etkisini "sinirli fahişe"nin "ilaç tedavisi" olarak tanımlamasından da. 1935 yılında kaleme aldığı Charlotte Perkins Gilman'ın Hayatı adlı otobiyografisinde, Charlotte, kızını sadece uyurken sevebildiğini yazdı.

Ağustos 1890'da kaleme aldığı ve doğum sonrası depresyon dönemini anlattığı Sarı Duvar Kağıdı, dünyaya yazılmış bir mektup niteliğinde. Depresyon sırasında dinlenebilmesi için kocasının kiraladığı ev hakkında derin şüphelerini paylaşması üzerine kocasının alaycı davranışına maruz kaldı, kocası, gördüklerini sanrı olarak değerlendirdi, aklını kaçırdığını ima etti. Kocasının bu tutumundan duyduğu rahatsızlığı şu sözlerle dile getirdi Charlotte: "Kocam benimle alay ediyor, ancak bu evliliklerde zaten beklenen bir şey." Kendisi de doktor olduğu halde, kocası onun sinirsel bir buhran yaşadığını anlamadı. Sürekli ilaç kullanmasını ve yazı yazmamasını istedi.

Yazmamak, Charlotte'un kabullenebileceği bir şey değildi, kocasından gizlice başladığı günlüğüne yazdıkları, daha sonra yazacağı kitabın altyapısını oluşturdu. Kitabın ana konusu, erkeklerin merkezde olduğu bir dünyada kadınların konumunu ele alıyordu. Tedavisi sırasında, pencereleri kapalı bir çocuk odasında tutuldu. Bu kasvetli odayı hiç sevmedi, özellikle de sarı duvar kağıdını, renginden de desenlerinden de nefret etti.

Günlüğün devamında, duvar kağıdıyla ilgili ilginç düşünceler oluşmaya başladı. Bu kısa hikâye, kadınların toplumdaki konumu ve özellikle de evlendikten sonraki durumlarıyla ilgili yazılmış bir hikâyeydi. Kadınların, tek görevlerinin çocukların ve eşinin bakımı olduğu düşüncesine ve kendini ifade edebilmesinin engellenmesine bir karşı koyuş öyküsüydü.

Gilman, her yıl düzenlenen Kaliforniya Kadın Kongresi'ne de aktif olarak katılıyordu. Bu kongrelerde genellikle kadınların sosyal ve ahlaki koşullarının geliştirilmesinden söz edilse de, bazen açıkça feminist ve reformcu niyetlere de rastlanıyordu.

1894 yılındaki bir kongrede Gilman, Adeline Knapp ve Helen Campbell sırasıyla toplumculuk, işsiz kadınlar ve çalışan kadınlar hakkında konuşmuştu. 1895'te Gilman, kongrede konuşan Anna Howard Shaw, Susan B. Anthony ve Jane Addams'la tanıştı. Bu kongreler, Gilman'ın düşüncelerini yayabilmesine olanak bulduğu ortamlar oldu.

 

FORERUNNER/ÖNCÜ DERGİSİ

İlk sayısı Kasım 1909'da yayınlanan ve 1916'ya kadar yayını devam eden; öncü anlamına gelen Forerunner dergisinde kadın yazılarıyla edebiyat eserlerini paylaştı. Yedi yıl boyunca, dergide pek çok editoryal yazı, eleştirel makale, kitap incelemesi, deneme, şiir, hikâye ve altı seri roman kaleme aldı. "Charlotte Perkins'in feminist ütopya üçlemesi" olarak adlandırılan üç eserini de bu dergide paylaştı: 1911 yılında yazdığı Moving The Mountain (Dağı Taşımak), 1915 yılında kaleme aldığı Herland (Kadınlar Ülkesi) ve 1916'da yazdığı With Her in Ourland (Onunla Bizim Ülkede). İçlerinde en çok ünlenen ve en popüler hale gelen kitabı Kadınlar Ülkesi oldu.

The Forerunner (Öncü) dergisinde yayınlanan diğer önemli çalışmaları da 1911'de yazdığı Man-Made World (Erkek-Yapımı Dünya); What Diantha Did (Diantha'nın Yaptığı, 1909-1910); The Crux (1911); Mag-Marjorie (1912), Won Over (1913) ve Begnina Machiavelli'dir (1914). Derginin 1300 abonesi ve 6500 okuru bulunuyordu. Reklamlarla ve kendi harcamalarıyla ayakta duran dergi aylık olarak yayınlanıyordu ve yıllık ücreti 1 Dolar'dı.

Kadınların haklarını savunmak ve 1900'lü yılların başında yaşayan kadınlara sesini duyurmak için yayınladığı The Forerunner dergisiyle Gilman, kadın-erkek eşitliğini sağlayacağını ve kadın haklarını ileriye taşıyacağını umut ediyordu. Kadınların edilgen konumda kalmaları ve tek görevlerinin ev işleri olması gerektiği fikrine karşı mücadele etmeyi amaçlıyordu. Gilman, ayrıca, kadın okurların ilgisini çekerek, onları toplumu değiştirme mücadelesi konusunda ikna edebileceğini de düşünüyordu.

 

KADINLAR ÜLKESİ

1915'te kaleme aldığı Kadınlar Ülkesi (Herland), bugüne kadar ABD'de kaleme alınan kadın ütopyaları içinde en gerçekçi ve en feminist olanı olarak kabul edildi. Kitap, Herland adını verdikleri bir kadın ülkesini arayan üç ABD'li erkeğin macerasını anlatıyor. Kitapta, erkekler, kadınların kendi cazibelerine kayıtsızlığını ve kurdukları gelişmiş dünyayı görünce hayretler içinde kalırlar.

Gilman, Kadınlar Ülkesi'nde anneliği ülkenin en şerefli makamı olarak tanımladı. Annelere olan saygısı hem kişisel olarak hem de sosyal açıdan reformist olarak değerlendirildi.

Charlotte Perkins Gilman, düşünceleri Amerikalı kadınların yaşam tarzını büyük ölçüde etkilemiş olan bir yazardı, aynı zamanda bir eğitmen, filozof, feminist ve sosyalistti de. Kadın hakları etkinliklerinin ve oy hakkı toplantı ve mitinglerinin aranan konuşmacıları arasındaydı.

 

KADIN VE EKONOMİ

"Kadın ve Ekonomi"de Gilman, kadınların ortak noktalarına ve erkeklerden farklılıklarına ilişkin görüşlerini paylaştı. Kadınların ekonomik açıdan erkeklere bağımlı olmalarının onları erkeklerin kölesi haline getirdiğini, bunun da toplum gelişmesini engellediğini belirtti. Ona göre kadınlar, toplum gelişiminin merkezinde yer alıyordu.

Kitapta, kadın ve erkeklere dair pek çok aksaklık ve bunların nasıl giderileceğiyle ilgili tespitlerde bulundu.

Kadınların, evlilikleri sonucu, büyük oranda kısıtlanmış, beslenme ve barınma karşılığında ev içi esarete dönüşmüş hayatlarında yaptıkları anlamsız işleri reddetti. Gilman'a göre, kadınların görüş darlığı ve toplumsal ilişkilerde körelmelerinin en büyük sebebi bu işlerdi. Yüksek gelirli bir evlilik, bir kadın için, cinsellik ve annelik özelliklerini abartarak göstermesi gerektiği neredeyse tek saygın geçim kaynağıydı. Gilman, cahil bırakılan bir kadının, ne çocuk bakımını ve ne ev temizliğini yeterince yapamayacağı için sonuçta yine kendisinin ve çocuğunun, ailesinin acı çekeceğini dile getirdi. İki farklı dünya görüşü olan kadın ve erkek arasındaki cinsiyet ayrımının bunun sonucu ortaya çıktığını da söyledi.

Evlilikte, kadın ve erkeğin eşit olarak muamele görememesi nedeniyle çifte standart oluştuğunu düşünen Gilman, kadınların uzmanlaşmış işlerde çalışarak ekonomik bağımsızlıklarını elde etmesi gerektiğini savundu. Bu uzmanlaşma için gerekli eğitim sayesinde kadınların kapasitesi de gelişecek ve kadınlar kamuda çalışabilecek, bu da sosyal ilerlemeye yol açacaktı.

Kendi otobiyografisini kaleme aldığı "Charlotte Perkins Gilman'ın Hayatı: Bir Otobiyografi" adlı kitabıyla "Oy Hakkı Şarkı ve Dörtlükleri" de mutlaka okunması gereken eserleri arasında yer alıyor.

Charlotte, 1932 yılında meme kanseri olduğunu öğrendi. 17 Ağustos 1935'te artık yapacak işi kalmadığına karar verdi, yatakta kloroform yardımıyla huzur içinde hayatına son verdi.

Ölmeden önce şu notları bıraktı: "Artık kimseye bir faydanız kalmadığında, kaçınılmaz ve an meselesi olan bir ölümden eminseniz, yavaş ve korkunç bir ölüm yerine hızlı ve kolay bir ölüm seçmek en basit insan haklarından biridir. Kloroformu kansere tercih ettim." 

 

(Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 61, Temmuz 2019)