Pazartesi günü Ankara için unutulmayacak bir gün olacak. Tüpraş ihalesiyle Aliağa, Kırıkkale, Kocaeli ve Batman'da kurulu 4 rafinerisinin yeni sahibi belli olacak. Gündemde iki konu var; rakam ne olacak, yerli mi yoksa yabancı mı alacak?
Ekonomi muhabiri olarak mesleğe başladığım zamandan beri bu kadar yoğun bir yaz mevsimi geçirdiğimi hatırlamıyorum. Geçmiş yıllarda ama krizden, ama rehavetten gündem bomboş olur, ne yapacağımızı kara kara düşünürdük. Bu yıl ise hani deyim yerindeyse başımızı kaşıyacak vaktimiz yok. Özelleştirmeler, ihaleler, gelen yabancılar, sıcak-soğuk para, Körfez sermayesi, IMF, vergi paketi...
Petrol İş Sendikası Başkanı'nın Tüpraş'ın özelleştirmesi ile ilgili sözleri, bana 1960'lardaki tartışmalarımızı anımsattı. O tarihlerde benim gibi, Devlet Planlama Teşkilatı'ndaki yurtseverler gibi her aydın için, Türkiye'nin kalkınmasının yani sanayileşmesinin tek yolu "merkezi planlama'ydı.
TÜPRAŞ konusunu irdelemeye devam ediyoruz. TÜPRAŞ şu andaki piyasa değeri 4 milyar dolar civarında olan, ama arz talep nedeni ile bu ihalede beş milyar dolara bile gidebilecek bir değer. Yüzde 51 hissesi satılacağına göre 2-2.5 milyar dolarlık bir satıştan bahsediyoruz.
TÜRKİYE’nin gözbebeği dev kuruluşlar bir bir özelleştiriliyor. Sırada, Türkiye’nin nefesini tutarak beklediği iki dev kuruluşun özelleştirmesi var: TÜPRAŞ ve ERDEMİR. Gözler, bu iki kuruluşun özelleştirmesinde. Her ikisinin de özelleştirme sürecinde son aşamaya gelinmiş durumda.
Yıllardır, tahminen 18 yıldır Türkiye’de özelleştirme yapılmasını savunuyorum. Devletin sosyal bir hukuk devleti olarak etkin bir şekilde, eğitim, sağlık, adalet hizmetlerini yerine getirmesi gerektiğini, ekonomide tam rekabet şartlarını düzenleyci rolünde olması gerektiğini yazdım, konuştum.
Bilmem fark ettiniz mi? Bazı çevreler birden ekonomik milliyetçilik yapmaya başladı. Bunların bir kısmı, temelde özelleştirmeye karşı.Özellikle de Ereğli ve TÜPRAŞ gibi kuruluşların devletin elinde kalmasını savunuyorlar.