• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Atilla Özsever/Yurt Gazetesi

AKP'den emeğe 4'lü kuşatma

02.07.2012

KCK soruşturması kapsamında KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) Genel Başkanı Lami Özgen dahil çok sayıda KESK yöneticisi gözaltına alındı. KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul’un verdiği bilgiye göre, gözaltına alınanlara sorulan sorular, “21 Aralık 2011’deki iş bırakma eylemine neden katıldın, neden bordro yaktın” gibi demokratik bir ülkede son derece doğal olan sendikal bir etkinliğin suç sayılması amacını taşıyor.

KESK’in son dönemde “4+4+4” eğitim yasasına karşı mücadelesi, 23 Mayıs 2012 tarihli grevdeki tavrı, siyasal iktidarın şimşeklerinin üzerine çekilmesine neden olmuştur. Yine KESK Genel Sekreteri Tombul’un ifadesiyle bu tür eylemler KESK’e olan ilgiyi yeniden arttırmış, üye kaybı durduğu gibi artışa geçmiştir.

KESK’e yönelik operasyon, aslında örgütlülüğe yönelik bir operasyondur, sendikal örgütlülüğün giderek tasfiyesi amaçlanmaktadır. Önümüzdeki dönemde kamu çalışanlarının iş güvencesini kaldırmaya yönelik adımlara daha da hız verilecektir. O nedenle KESK muhalefeti sindirilmek istenmektedir.

Kamu çalışanlarının dinamik ve direngen örgütüne yönelik bu saldırıyı tek başına düşünmemek gerekir. Kısa bir süre önce hava işkoluna grev yasağı getirilmiştir. AKP iktidarı, KESK operasyonu ve grev yasağı ile birlikte emeğe yönelik kuşatmasını adım adım ileri götürmektedir. Şu anda yeni grev yasağı, hava işkolu için geçerli olsa da, “stratejik sektör” bahanesiyle sırada diğer iş kolları da vardır.

Kuşatmanın üçüncü ayağı ise, işkolu barajıdır. Halen Meclis’te bulunan Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı’na göre, bir işçi sendikasının toplu sözleşme yapabilmesi için o işkolunda en az iki bin üyesinin bulunması ve sendikanın o işkolundaki işçilerin en az yüzde 1’ini üye yapması gerekiyor.

SGK 2011 verileri dikkate alındığında, toplam 94 sendikanın 57’si bu çifte baraja takılıyor. Yine tasarıda, Bakanlar Kurulu bu barajı yüzde 3’e kadar yükseltmeye yetkili bulunuyor. Barajın yüzde 3’e çıkması ise, DİSK ve Hak-İş’e bağlı sendikaların nerdeyse tamamının toplu sözleşme yapma yetkisini ortadan kaldırıyor, Türk-İş’e bağlı sendikaların da yarıdan fazlası toplu sözleşme yapamaz duruma düşüyor. Başta TOBB olmak üzere işverenler barajın yüzde 5’e çıkmasını istiyor. Bu baraj meselesi, sendikaların üzerinde bir tehdit unsuru olarak duruyor.

Kuşatmanın dördüncü halkası ise, eğer emek kesimi bu saldırılara karşı yeterli cevabı veremezse kıdem tazminatının fona devri, bölgesel asgari ücrete geçilmesi, özel istihdam büroları aracılığıyla çalışma hayatında kölelik koşullarının iyice yaygınlaşması olacak.

İşte Türk-İş’ten Kamu-Sen’ine kadar tüm emek örgütleri, KESK’e yönelik operasyonu sadece bu konfederasyon bağlamında algılamamalı, sermayenin kendi krizinden çıkması amacıyla tüm emeği ile geçinenlere, emeklilere, dar gelirlilere yönelik topyekun bir saldırısı olarak değerlendirmelidir. Ortak bir mücadele hattı kurulmazsa, bu kuşatmaya gerekli yanıt verilmezse arkası da gelecektir. Ayrıca CHP’nin KESK’in yanında durması da önemlidir, daha kararlı bir siyasal destek sağlanmalıdır.