• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Aliağa Demokrasi Platformu'ndan Basın Açıklaması

04.07.2017

3 Temmuz Pazartesi günü saat 19:30'da Aliağa Emek ve Demokrasi Platformu olarak Demokrasi Meydanı'nda Sivas katliamı hakkında basın açıklaması yapıldı.

Yapılan basın açıklamasının tam metni aşağıda yer almaktadır:

BASINA VE KAMUOYUNA,

Sivas yangını hala sürüyor. Tam 24 yıl önce 2 temmuz 1993'te Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak üzere Sivas'ta bulunan 33 aydın, bulundukları Madımak Otelinin, organize edilmiş güruhlarca yakılması sonucunda katledildi. Otelde ayrıca 2 otel çalışanı da hayatını kaybetti. 
Bir gün öncesinden saldırının olacağının sinyalleri görülmesine karşın hiçbir tedbir alınmadı. Günün erken saatlerinde o dönemin Sivas Belediye Başkanı Mehmet Karamollaoğlu'nun yönlendiriciliğinde sağa sola saldıran güruha yönelik hiçbir müdahalede bulunulmadı. Sonunda

Madımak Oteli'nin önünde biriken kalabalık 'yakın ula yakın' nidaları eşliğinde hiçbir müdahalede bulunmadan geri çekilen askerlerin gözü önünde oteli ateşe verdi. Asım Bezirci gibi, Nesimi Çimen gibi, Muhlis Akarsu gibi, Hasret Gültekin gibi daha niceleri gibi bir daha kolay kolay yetişemeyecek 33 canımız, aydınımız dumanlara boğularak katledildi. Bugün Aliağa Emek ve Demokrasi Platformu olarak katliamda yitirdiğimiz aydınlarımızı saygıyla anıyor, katliamı ve arkasındaki güçleri şiddetle protesto ediyoruz.
Katliam sonrası gelişmeler, aslında katliamın arkasındaki güçleri ve zihniyeti de ele veriyordu. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller; "çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir" diyerek bir skandala imza atmıştır. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise; "olay münferittir, ağır tahrik var, bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş" diyerek diri diri insan yakanları mazur gösteriyordu. 
Arkasında devlet ve siyasi irade kararlılığı olmadığından Sivas Katliamı Davası yıllarca süründürüldü. Katliamın arkasındaki sivil-resmi güçler, karanlık örgütler açığa çıkarılmadı. Katliam davasından yargılanan ve aranan şahıslar bazı belediyelerde kadrolu olarak çalıştırılabildiler. Sonunda zaman aşımına uğrayan davaya ilişkin dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yorumu "hayırlı olsun"du. 
2 Temmuz 1993'te katliamı planlayanlar, Türkiye'de bir alevi-sünni çatışmasını başlatmak, laikliği tümüyle ortadan kaldırmak, kaos ve terör politikalarıyla Türkiye işçi ve emekçilerini esaret altına almak istiyorlardı. Katliam sonrası alevi, sünni, kürt, türk yüzbinler alanlara aktı ve bu oyuna gelmedi. Katilam lanetlendi ve laik-demokratik Türkiye talebi meydanlara sığmadı. Ancak sonraki dönemlerde de şeriatçı güçler adım adım devlet içinde palazlandırıldı. 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Fethullah Gülen Cemaati, bütün iktidarlarca kayırıldı. En sonu AKP ile ittifak halinde iktidarın bütün alanlarına yerleşti. FETÖ'yle ortaklık yapan ve iktidar organlarında güçlenmesini sağlayan şu andaki hükümettir. Bu suç, "kandırıldık" denilerek savuşturulabilecek bir suç değildir. Ancak gerçek sorumlular bir şekilde gündemden düşerken, masum yüzbinlerce kamu çalışanı hiçbir somut delil ve kanıt olmadan işinden edildi, cezaevlerine dolduruldu. Darbe sonrası ilan edilen OHAL fırsata çevrilerek, demokratik hak ve özgürlükler ortadan kaldırıldı. İşçi grevleri yasaklandı, en son Petkim'de olduğu gibi grev ve direnişler şiddetli saldırılarla karşılandı. Ve yine her yıl 2 Temmuz'da gerçekleştirdiğimiz yürüyüşe OHAL nedeniyle izin verilmedi. 
Sivas'ta aydınları yakan zihniyet, Ortadoğu ve ülkemizde mezhepçi politikalarla maceralara girişmekten geri durmuyor. Gördük ki, laikliğin ve demokrasinin olmadığı ülkelerde emperyalistler istedikleri gibi at koşturabiliyorlar. Kaos, savaş ve iç çatışmalar bu ülkelerde eksik olmuyor. Türkiye de hızla böyle bir yöne sürükleniyor. Bu politikalardan geri durulmalı, Osmanlı hayallerinden vazgeçilmelidir. İmparatorluklar artık tarihe karıştı. Şu anki sınırları içinde laik ve demokratik bir Türkiye, Ortadoğu ve Dünyanın çekim merkezi olacak, yaşanan dramlar son bulacaktır. Yeni Sivas'ların Ankara ve Suruç'ların olmamasının yolu da buradan geçmektedir.
İnsanların yaşam şekillerine tecavüz edecek kadar cesaretlenmiş olan zihniyet, Sivas katliamının arkasındaki zihniyettir. Okullarda iki yılda bir müfredatı değiştiren, biyoloji derslerinden bile evrim teorisini kaldıran zihniyet, yeni katliamları besleyen zihniyettir.
Bizler Aliağa Emek ve Demokrasi Platformu olarak, laik demokratik aydınlık bir Türkiye için bütün işçi ve emekçileri birleşmeye davet ediyoruz. Bu karanlık perde elbette yırtılıp atılacaktır. Sivas katliamında kaybettiğimiz aydınlarımızı bir kez daha anıyor, onların anıları önünde bir kez daha eğiliyoruz.
Son olarak, eşit işe eşit ücret ve insanca yaşanabilecek bir toplu sözleşme düzeni için mücadele eden Petkim işçilerini de buradan bir kez daha selamlıyoruz. "iki devlet, tek millet tek yürek" diyerek Türkiye halkına şirin gözükmeye çalışan Azeri Socar yönetimi de bu süreçte gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır. Türkiye nasıl bir bağımsız ülkedir ki, Petkim genel müdürü valiyi ayağına çağırabilmekte, yüksek hakem kuruluna gelmiş olan toplu iş sözleşmesi 45 gün erkene çekilebilmekte, yıllardır bu fabrikaya emek vermiş işçilerin karşısına TOMA'lar dikilebilmektedir. Sendika şube başkanı ve temsilcilerimiz yerlerde sürüklenerek gözaltına alınabilmekte, ters kelepçe takılabilmektedir. İşçilere verilmesi gereken iftar yemekleri yere dökülebilmektedir. Aliağa işçi ve emekçileri olarak bizler bu yaşananları asla unutmayacağız. Şunu unutmayın, bizler dün de buradaydık, bugün de ve yarın da burada olacağız. Ancak sizler misafirsiniz ve bu halkın yarattığı değerlere nasıl el koyduysanız, yarın aynı halk ve işçiler onları sizden geri almasını bilecektir.
SİVAS'IN IŞIĞI SÖNMEYECEK
YAŞASIN BAĞIMSIZ LAİK DEMOKRATİK TÜRKİYE
ALİAĞA EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU