• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

BAŞKANLAR KURULU TOPLANDI

Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ın Açış Konuşması...

27. Dönem 3. Olağan Başkanlar Kurulumuzu, ülkemizi bölgesel bir savaşın içerisine itebilecek bir dizi gelişmenin yaşandığı, onlarca askerimizin ve insanlarımızın hayatını yitirdiği çatışmaların yoğunlaştığı, demokratik ve özgürlükçü olmayan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Tasarısı'nın TBMM'de görüşüldüğü bir dönemde topluyoruz.

14.10.2012

15 Ekim 2012 - BURSA

Başkanlar Kurulumuzun değerli üyeleri,

27. Dönem 3. Olağan Başkanlar Kurulumuzu, ülkemizi bölgesel bir savaşın içerisine itebilecek bir dizi gelişmenin yaşandığı, onlarca askerimizin ve insanlarımızın hayatını yitirdiği çatışmaların yoğunlaştığı, demokratik ve özgürlükçü olmayan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Tasarısı'nın TBMM'de görüşüldüğü bir dönemde topluyoruz.  Özelleştirmelere hız veren hükümet, işkolumuzda da serbestleşmeyi hızlandırmak ve kamu varlığını ortadan kaldırmak için düğmeye basmıştır. Ülkemizi iç ve dış siyasette hassas bir dönemin beklediği, sendikal sistemin baştan aşağı değişebileceği bu süreçte sendikaların üzerine düşen görev ve sorumluluklar daha da artmıştır.

Değerli arkadaşlar,

2008 Dünya Krizi, küresel ekonomi açısından bir milat olmuştur. Devletin ekonomideki rolünü küçülten, kamu harcamalarını kısmayı ve özelleştirmeleri öngören, ücretleri baskılayan, sosyal güvenliği tasfiye eden neo-liberal politikaların iflas ettiği tescillenmiştir. Krize, sermaye yanlısı önlemlerle çare aramak ise nafile bir çaba olacaktır.

Nitekim, bugün dünyada sermayenin çıkarları doğrultusunda uygulanan programlar, işsizlik ve yoksulluğu derinleştirdiği gibi, ekonomiyi durgunluk sarmalına sokmaktadır. Ekonominin istihdam yaratma potansiyeli giderek azalmaktadır.

Krizden çıkış için talep yanlısı politikaları ve sosyal devlet ilkesini savunanlar bir kez daha haklı çıkmıştır. IMF yöneticilerinin bile 2018'e kadar küresel ekonominin toparlanamayacağını söylediği bir dönemde, tüm dünyada emekçilerin yeni faturalar ödemesi asla kabul edilemez.

İspanya, Yunanistan, Portekiz başta olmak üzere Avrupa'nın bütününde hakları için mücadele eden emekçiler, bu mesajı net bir şekilde vermektedir. Portekiz'de sendikalar ve emekçi halk hükümete geri adım attırmayı başarmıştır. Sosyal güvenlik katkı payının arttırılmasına karşı gerçekleştirdikleri kitlesel eylemlerle önemli bir kazanım elde etmişler, hükümet ilgili düzenlemeyi geri çekmiştir. Portekiz ve İspanya şimdi, 14 Kasım'da düzenlenecek genel greve hazırlanmaktadır. Yaşlı kıtada verilen bu mücadeleler, dünyanın tüm ezilenlerine, işçi sınıfına umut aşılamaktadır.

Bilinmelidir ki, sosyal devletin tümüyle tasfiye edilmesine karşı başlayan küresel direniş, sendikaların ancak küresel ve yerel ölçekte örgütlü gücünü arttırmasıyla sonuca ulaşacaktır. Bu açıdan, farklı işkollarından küresel federasyonların birleşerek, Avrupa Sanayi İşçileri Federasyonu (IndustriAll-Avrupa) ve Küresel Sanayi İşçileri Federasyonu'nu (IndustriAll-Küresel) oluşturmalarının işçi sınıfının küresel işbirliği ve dayanışmasına çok önemli katkılar sunacağına inanıyoruz.

Değerli arkadaşlar,

Komşumuz Suriye'ye yönelik emperyalist kuşatma her geçen gün artmaktadır. Bu kuşatmanın nedeni bellidir. Bölgede ABD karşıtı ve İran yanlısı bir dış politika izleyen, enerji yolları açısından önemli bir konumda olan Suriye, bugün emperyalizmin hedefindedir. “Arap Baharı”nı Suriye'de devam ettirmek isteyen güçler, Rusya, Çin ve İran'ın karşı hamleleriyle, emperyal güç dengelerine çarpmıştır. Aynı güçlerin şimdi de ülkemizi, Suriye ile bir savaşa sürüklemeye çalıştığı ortadadır.

Bir jetimizin düşürülmesi ve iki pilotumuzun şehit olması, Suriye'den gelen bir top mermisiyle Akçakale'de 5 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi ve devamında sınır bölgelerimizde süren şiddetli çatışmalar, komşumuz ile ilişkilerimizi giderek gerginleştirmektedir. Bu olaylardan sonra çıkarılan tezkere ise barışa değil savaşa hizmet edecektir.

Bu şartlarda, hükümet yangına körükle gitmemeli; sorumlu, bağımsız ve diyaloğu öne çıkaran bir dış politika çizgisi izlemelidir. Türkiye, hür türlü maceracı politikadan uzak durmalı, komşularımızın iç işlerine karışmamalı ve sağduyulu davranmalıdır.

Sınırımızın hemen dışında şiddetli çatışmalar sürerken, ne yazık ki, sınırımızın içi de yangın yerine dönmüştür. Özellikle yaz aylarında artan terör eylemleri, çatışmalar ve operasyonlar nedeniyle şehit cenazeleri artmakta, ülkemizin onlarca insanı yaşamını yitirmektedir. Türkiye'nin en öncelikli konusu olan toplumsal barışın tesisi için Kürt sorunu ülkemizin bütünlüğü korunarak eşitlik, özgürlük ve kardeşlik şiarıyla demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmelidir.

Siyaset kurumu ne yazık ki, kısır tartışmalar ile oyalanmakta ve sorunun çözümü için bir fırsat olarak değerlendirilebilecek yeni Anayasa hazırlıklarını sağlıklı bir şekilde sürdürülememektedir. Sorunun çözümü noktasında Meclis'e büyük bir sorumluluk düşmektedir. Ancak, tutuklu vekillerin Meclis'e taşınmaması ve Kürt vatandaşlarımızın seçilmiş meşru temsilcilerinin muhatap alınmayacağı yönündeki açıklamalar sorunun çözümünü zorlaştırmaktadır.

Değerli arkadaşlar,

Toplumsal sorunların özgürce ve demokratik bir şekilde tartışılması ve bu doğrultuda sağlıklı çözümlere ulaşılmasının koşulları giderek ortadan kalkmaktadır. Siyasileştiği artık herkes tarafından kabul edilen dava ve soruşturmalar nedeniyle, farklı sesler kısılmaya çalışılmakta, toplumsal muhalefet sindirilmektedir.

Demokrasinin en gür sesi olması gereken sendikalar da, baskılardan nasibini almaktadır. KCK soruşturması kapsamında KESK üyeleri ve yöneticileri aylardır tutukludur. Bir gecede çıkarılan yasalarla, grev yasaklarının kapsamı genişletilmektedir. Havacılık işkoluna getirilen grev yasağına karşı eylem yapan işçiler kapı önüne konmuştur. Sendikalar Kanunu Tasarısı'nın Meclis'te görüşüldüğü gün Ankara'da sendikacı ve işçiler gaza boğulmuştur. Tüm bu saldırı ve baskıları kınıyoruz.

Demokratikleşme iddiasıyla gündeme getirilen Sendikalar Kanunu Tasarısı, ülkemizdeki sendikal birikimi ve örgütlülüğü ortadan kaldıracak maddeler içermektedir. Sendikal barajları ve grev yasaklarını koruyan, örgütlenmenin önündeki engelleri ortadan kaldırmayan, ve bir bütün olarak ILO normlarının oldukça uzağında olan Tasarı, çalışma barışını bozacak ve birçok sendikayı işlevsizleştirecektir.

Yasa Tasarısı ILO’nun 98, 87, 135 ve 151  sayılı sözleşmelerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve Avrupa Sosyal Şartı’na aykırıdır. Tasarının, işçilerin talepleri ve uluslararası normlar dikkate alınarak yeniden ele alınması gerekmektedir. Sendikalar ise bu tasarı ve bu tasarının arkasındaki niyetlere karşı ortak mücadeleyi esas alan net bir tavır geliştirmeli, pazarlıkçı bir tutumdan uzak durmalıdır.

Bu yasa tasarısının kaderi ile sendikaların yetki sorununun birleştirilmesi, bu şekilde toplu sözleşme hakkının engellenmesi ve aralarında 15 bin Petrol-İş üyesinin de bulunduğu yüzbinlerce işçinin mağdur edilmesi kabul edilemez.

Emek düşmanı düzenlemelerin ve sınıfa saldırı politikalarının önümüzdeki dönemde yoğunlaşacağı açıktır. Ekonomide yavaşlama sinyallerinin çoğaldığını ve üretimin durma noktasına geldiğini görüyoruz. Toplantıyı yaptığımız sanayi kenti Bursa'da bu gerçek çok daha açık bir şekilde görülmektedir. Yavaşlama ile birlikte bütçe açığının artması, emek karşıtı yeni ekonomik önlemlerin gündeme getirilmesine yol açmaktadır.

Bütçede hesapların şaşması nedeniyle dolaylı vergilerin arttırılması, emekçi halka yeni yükler getirecektir. Dolaylı vergilerin, tüm vergiler içerisindeki payı % 65'ler düzeyinde olan ülkemizde, vergi adaletsizliği had safhaya varmıştır. Doğal gaz ve elektriğe yapılan zamlarla halkımız, geçen yıla göre doğal gazı % 50, elektriği ise % 30 daha pahalı tüketmeye başlayacaktır.

Zamlara karşın, ücretler ise kriz öncesine göre reel olarak % 4,4 daha düşüktür. Asgari ücret yoksulluk sınırının dörtte biri düzeyindedir. Nüfusun en zengin ve yoksul % 10'luk kesimleri arasındaki gelir uçurumu 12 kata ulaşmıştır. Yoksulun enflasyonu, ortalama enflasyon rakamlarından daha yüksektir. Gerçek işsizlik oranı ise hâlâ % 15'lerin üzerindedir.

Ekonomik sorunlara günübirlik çözümler üretmeye çalışan hükümet, emekçiler açısından bu karanlık tabloyu daha fazla derinleştirmektedir.

Ekonomide açıkları yamamak, borçları finanse etmek için geçtiğimiz yıllarda başvurulan “sat-savuştur” politikalarına yeniden hız verilmektedir. 1985 yılından bugüne kadar gerçekleşen 43,5 milyar doları bulan özelleştirme uygulamalarının, 35,5 milyar dolarlık bölümüne imza atan AKP hükümeti, şimdi de satış listesine köprüleri, otoyolları ve enerji santrallerini koymuştur.

Benzer şekilde hükümet, örgütlü olduğumuz ve kamu varlığının devam ettiği petrol, doğal gaz ve bor madenciliğinde, özelleştirme ve serbestleşme çalışmalarını gündemine almıştır.

Hazırlıkları süren yeni Petrol Kanunu Tasarısı ve 4646 Sayılı Doğal Gaz Yasası'nda yapılmak istenen değişiklikler, petrol ve doğal gaz sektöründe serbestleşmeyi hızlandıracak hükümler içermekte ve üye işyerlerimiz TPAO ve BOTAŞ'ın zayıflamasına yol açacaktır.

Sendikamız, 1954 yılından bu yana kamu yararına “milli menfaatlerimiz” doğrultusunda faaliyet gösteren milli şirketimiz TPAO'nun petrol sektöründeki varlığının korunmasını istemekte ve gerek yeni Petrol Kanunu gerekse diğer mevzuat değişikliklerinde TPAO'nun varlığının zayıflatılmasına ve/veya özelleştirilmesine yol açacak düzenlemelere karşı olduğunu belirtmektedir.

4646 Sayılı Yasa'daki değişikliklerle ise BOTAŞ'ın üçe bölünmesi ve yeni şirketlerin özelleştirme portföyüne alınması öngörülmektedir. Petrol-İş, doğal gaz zamlarının bu kadar çok tartışıldığı bir dönemde, doğal gaz piyasasına kamunun müdahale aracı olan ve fiyatları sübvanse etme şansı bulunan BOTAŞ'ın değil özelleştirilmek, güçlendirilmesi gerektiğini savunmaktadır. BOTAŞ'ın mevcut yapısının korunarak ulusal petrol şirketimiz TPAO ile birleştirilmesi; petrol/doğal gaz sektöründe dikey entegrasyonun sağlanması açısından büyük bir önem taşımaktadır.

Stratejik servetimiz bor madenlerinin bir yasa değişikliği ile “hizmet alımı” adı altında özelleştirilmesine karşı, gerek eylemlilik gerek de kamuoyu oluşturulması noktasında Eti Maden'de örgütlü olan diğer sendikalar ve meslek örgütleri ile verdiğimiz mücadele ise sonuç vermiştir. Meclis çalışmalarında, ilgili yasa değişikliğinin bir uzlaşı ile çıkarılması yaklaşımı oluşmuştur.

Değerli arkadaşlar,

Yeni yasama yılının başlaması ile birlikte işkolumuzu etkileyecek olan bir dizi düzenleme ile karşı karşıya kalan Sendikamızı, aynı zamanda zorlu bir toplu sözleşme süreci beklemektedir.

Yetki sorununun çözülmesinden sonra 34 işyerimizde sözleşme süreci başlayacaktır. 2013-2014 kamu toplu sözleşme süreci ise hükümetin tutumu ve konfederasyonumuz Türk-İş'in göstereceği iradeye bağlı olarak yakın bir zamanda gündeme gelecektir.

Petrol-İş, hiçbir koşulda ödün vermediği sendikal demokrasiyi, bu sözleşme sürecinde de işletecek, üyelerimiz, işyeri temsilcilerimiz ve şube yöneticilerimizin inisiyatifiyle her bir işyerimiz için etkin bir sözleşme stratejisi belirleyecektir. Sözleşme görüşmelerinde temel eksenimiz, üyelerimizin hak ve çıkarlarının genişletilmesi ve örgütlülüğümüzün güçlendirilmesi olacaktır. 27. Dönem 3. Olağan Başkanlar Kurulumuzun, emeğe saldırıların yoğunlaştığı günlerde sendikal mücadelenin ve dayanışmanın yükseltilmesine ve Petrol-İş'in faaliyetlerine katkı koymasını diliyor, Merkez Yönetim Kurulu adına saygılar sunuyorum.