• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Bağış Erten/ Radikal

Harç bitti yapı paydos

27.06.2013

Her şeye rağmen oynatılan ligimiz 'kör topal' devam etti. Ama son kararla 2 sene önceki noktaya döndük...

Artık yeter! UEFA’nın bu kararından sonra görüldü ki yatacak yeriniz yok. Türkiye’de futbolu yönetenler, yönetmek isteyenler, maşayla yönettirenler, müdahale adı altında nüfuz etmeye çalışanlar... Hepiniz, artık hepiniz için hesap zamanı. ‘İnşaatça’ konuşunca anlıyorsunuz ya, bir de öyle söyleyelim: Harç bitti, yapı paydos. Önce Gezi süreci, üstüne UEFA’nın Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye verdiği cezalarla yolun sonuna geldiniz.

Bakın, halının altına süpürdüğünüz onca sorun nasıl bir bir patlak veriyor? Açık söyleyeyim, benim onuruma dokunuyor. Bu memleketin futbol ve hukuk sisteminin çözemediği, adlandıramadığı, cesaretle yüzleşemediği bir sorunu, aradan iki yıl geçtikten sonra yurtdışından birilerinin güya ‘çözmesi’ ağırıma gidiyor. N’olacak şimdi? Ne diyeceksiniz? İki senedir barut fıçısına dönen Türk futbolunu şimdi nasıl sakinleştireceksiniz? Kimi inandıracaksınız? Mahkemelere mi, size mi, UEFA’ya mı inanalım?

Yeter ki kökten çözelim

3 Temmuz’dan sonraki ilk günlerde de yazdım, söyledim. Bugün de tekrarlayayım. Bu memlekette şike vardır. Hep vardı. Nereden ve ne zaman başlarsak başlayalım ama bu sorunu kökten çözelim. Madem başladık, bu bir sıkı temizlik harekatı olsun. Yapanlar derhal yargılansın, düşme dahil her türlü ceza derhal uygulansın. Ama bununla sınırlı kalamayız. Türk futbolu bir karanlık dehlizler alanı. Bu bir vesile olsun. Kazdıkça kazalım, o uru temizleyecek kadar derine inelim. Ama ne oldu? Hiçbir şey olmamış gibi yola devam ettik. Sadece onlar da değil, bizde de kabahat var. Bir süre sonra hepimiz yorulduk ve pes ettik. Hukuk dehlizleri, oyunun cazibesi derken ‘neyse’ye teslim olduk.

3 Temmuz sonrası uyarılar

Oysa bakın şahsen olay patladıktan sadece iki hafta sonra ne yazmışım:

Peki neden susuyoruz? Rıdvan Akar’ın, Çarşı’nın da sahiplendiği, o güzel metninden hareket etsek… Sarı-Lacivert, Sarı-Kırmızı, Bordo-Mavi avazlardan da ses çıksa. Anadolu futbolu devriminden bahsedenler, devrimi buradan başlatsa… Geçmişle hesaplaşacaksak ve bunu hep birlikte yapsak… Bir platform oluştursak ve desek ki “Ey futbolun kendini muktedir sanan kifayetsiz muhterisleri. Sizin güç paylaşımınızı da, iktidarla flörtünüzü de, birbirinizle çekişmenizi de reddediyoruz. Yargıya saygımız var, ama sünmüş soruşturmalar, idari pratik haline gelen sürüncemeler, usulsüzlükler bizi kaygılandırıyor. Biz futbolumuzu kirletenleri deşifre ve teşhir etmek istiyoruz. Hemen bir ‘Hakikat Komisyonu’ kurulsun. ‘Siz bu işler nasıl dönüyor, bilmiyorsunuz’ diyen herkesten hesap sorulsun. Bu konuda imalı yazılar yazanlar ifade versin. O ‘çokbilmişler’ biz ‘cahilleri’ aydınlatsın. (...) Futbolu bir mevki, bir nüfuz aracı olarak görenler ayıklansın. Yeni bir ‘futbol kültürü’ yaratalım. Futbolun gerçek bileşenleri seçsin Futbol Federasyonu yönetimini. Sadece kulüpler değil. Disiplini, yargısı, tahkimi adilane oluşsun. MHK bağımsız olsun. Taraftarın futbolun gidişatında sözü dinlensin. Futbolcular sendikasını kursun. Ve bu oyunu sahanın çizgilerinin dışına taşıyanlardan kurtulalım. Fırsat bu fırsat…

Bu çağrıyı saf, romantik bulanlara bir uyarım var. Hepimiz bir yol ayrımındayız. Ya oturup seyirci kalacağız olan bitene ve yine hesaplaşmanın matematiğini çözmekle uğraşacağız. Bu sırada onlar da strateji savaşlarıyla yeni bir güç paylaşımı ve düzen yaratacaklar. Ya da ayağa kalkıp bağıracağız ve maçı bizim lehimize çevireceğiz. Futbolcular, teknik adamlar, hakemler ve taraftarlar! Bu oyunun piyonu olarak kalmaya devam mı edeceksiniz, yoksa ‘asıl özne’ olduğunu hatırlayıp futbola sahip mi çıkacaksınız? Bakın ‘onlar’ yekpare beton gibi duruyorlar. Şunu anlamamız gerek: Bu beton ancak çoğulcu, demokratik, iyi örgütlenmiş bir mozaikle kırılır. Adaletspor için belki de son gol şansı bu.

Ey futbol sevgisi taraftarlığına ağır basanlar. Bu oyunu sevmeye devam edebilmek için birleşin. Yoksa, onurunuzdan başka kaybedecek hiçbir şeyiniz kalmayacak.”

Ama hiçbiri olmadı. Biz bir araya gelemedik ve onlar kazandı. Lig başladı. Kör topal giden iki sezon boyunca her gün gerim gerim gerildik. Bunları öngörmeyen var mıydı acaba? Zannetmiyorum. Bile bile lades dedik. Bakın 3 Temmuz sonrası her şeye inat şov devam etsin diye başlatılan lig öncesinde ne yazmışım:

Kapalı kapılar ardında toplanıp kararlar alıyorlar. Yan yana gelip hep aynı şeyi ima ediyorlar. Çünkü tek dertleri hiçbir şey olmamış gibi hayata devam etmek. Oysa tribünlerde karşı karşıya gelecek olanlar bizleriz. Sahada emekleri sorgulanan/çalınan oyuncular birbirine her girişinde, inanın onlar protokol tribününde yan yana rahat rahat oturuyor olacak. Onların derdi çark. Onların derdi bu düzen. Har vurup harman savurdukları paraların hesabını vermek istemiyorlar. Yaptıkları sorgulansın istemiyorlar. Şeffaflaşmak istemiyorlar. O koltukların getirdiği rantlara ilişilmesin istiyorlar. Bunun için de bizi kullanıyorlar. Ne pahasına? Bu sezon hangi maçın asayişine kefil olabilecekler acaba? Öfkeden deliye dönenlerin önünü nasıl alacağız? Pek düşündüklerini sanmıyorum. Galibiyete kaç para verileceği daha önemli. Bir de tabii bitmek tükenmek bilmez, hesabı sorulmaz borçlar…

Yarın lig başlıyor. Mutsuzuz... Umutsuzuz... Kızgınız... Gerginiz... Ne pahasına? Onurumuzu ekonomik endekslere feda etmek için neyin bedelini ödüyoruz? Bugün bunu sorgulamayacaksak ne zaman sorgulayacağız?

Ey yönetici sınıfı! Başlayan sizin şovunuz. Başlayan sizin tiyatronuz. Siz oynuyor, siz dans ediyorsunuz. Ama biz futbolumuzu geri istiyoruz. Bunu bugün haykırmayacaksak, ne zaman haykıracağız ki!

Kılavuzumuz ‘Gezi’ olsun

Döndük mü yine aynı noktaya? Ne değişti bugün? Lig biterken bazı spor yazarı arkadaşlarımla beraber feryat ettiğimiz gibi hiçbir şey değişmedi. Ta ki Gezi’ye kadar. Gezi bir turnusol gibi girdi hayatımıza. Kim gerçekten adalet istiyor gösterdi. Nasıl yan yana gelinirmiş, öğretti. Şimdi elimizde kılavuz da var.

Bu ülkeye pek çok şey Batı’dan ihraç olmakla suçlanır. Adalet de öyle olmasın. UEFA’nın kararları vesile olsun, gelin adaletimizi kendimiz bulalım. Gezi’deki gibi üzerinde beraber duracağımız bir ortak zemin yaratamazsak İstanbul United da gider, futbol oyunu da.

Kaynak: www.radikal.com.tr