• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Aşkın Süzük/ soL Gazetesi

Lüleburgaz´da Sınıf Tavrı

27.03.2013

“Kölelik koşullarında çalışmak değil, insanca yaşamak istiyoruz!”

İşçi-memur, sendikalı-sendikasız, kadrolu-taşeron vb. ayrım gözetmeden bütün emekçilerin ve işçilerin mücadele çatısı olan Sınıf Tavrı'nın taşıdığı pankarttaki bu slogan, Sendikal Güç Birliği Platformu'nun “Kuralsız, Güvencesiz, Çalışmaya Hayır! Taşerona Son!” başlığıyla Lüleburgaz'da 23 Mart günü düzenlediği mitinge katılan binlerce işçinin taleplerini özetlemeye yetiyor.

Ülkemizde TEKEL işçilerinin verdiği birleştirici mücadelesi ve gerçekleştirdikleri direnişten bu yana, 1 Mayıs kutlamaları dışında, bir eylem/miting hiç bu kadar heyecan uyandırmamıştı.

Türkiye'de sarsıcı dönüşümlere imza atılırken ve bu sayede düzen siyasal ve ideolojik açıdan yeni meşruiyet kanalları yaratırken, bu dönüşümlerin doğrudan muhatabı olan emekçilerden yükselen ses elbette büyük değer taşıyacaktı.

Bu sesi, Newroz sonrası tartışmalar ve İsrail'den gelen özür bastırmış olabilir. AKP hükümetinin ülkeyi daha piyasacı, daha gerici ve daha bağımlı hale getirirken dayattığı 'büyük uzlaşma', işçinin sesinin yankılanmasına engel olmuş olabilir. Ancak tüm bunlar, bu sesin ideolojik etkisini azaltamaz.

Çünkü 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile yeni bir sendikal düzen kurulmaya başlarken, hükümet sendikaları ve emekçileri bütünüyle teslim aldığını düşünüyordu.

Fabrikalar, madenler ve atölyeler birer cinayet mahalline dönerken, aynı güvenle bir bakan ölen madencilere “Güzel öldüler” diyebiliyor, bir iktidar milletvekili ise iş kazalarının medeniyet göstergesi olduğunu söyleyebiliyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, asgari ücretin büyük para olduğunu ve emekçilerin bu paraya mahkum oldukları durumda pekala peynir, zeytin ve ekmek ile beslenip geçinebileceğini açıklayabiliyor. Asgari ücrete yapılan hepi topu 34 TL'lik zamla övünebiliyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise bir sendikanın etkinliğinde yaptığı konuşmada sendikanın genel başkanını fırçalayabiliyor. Taşeron sisteminin yaygınlaştırılmasını bazı sendikaların istediğini rahatlıkla belirtebiliyor. Sonrasında ise aynı etkinlikte bulunan Türk-İş'e bağlı sendika başkanlarına konfederasyon ile ilgili nasihatlerde bulunabiliyor.

Hükümet, gıkı çıkmayan işçiden kepçeyle aldığını, hazırlıkları süren yeni teşvik paketi ile sermayeye vermeye hazırlanıyor. Taşeron çalışmayı yasal sınırlarını genişletecek bir düzenlemeyi, taşeron işçilerinin kıdem tazminatı ve yıllık izin gibi beklentilerini istismar ederek gündeme getiriyor.

Özelleştirmede ayağını gazdan çekmeyen hükümet, son olarak 173 yıllık PTT'nin özelleştirilmesinin önünü açacak bir tasarı için düğmeye bastı. PTT çalışanları bu tasarıya karşı bugün bir uyarı grevi düzenliyor. Kamuda güvencesizleştirme operasyonu ise 657 Sayılı Yasa'da yapılmak istenen değişikliklerle sürecek.

Yaklaşık 200 bin kamu işçisini ilgilendiren 2013-2015 dönemi kamu toplu sözleşme süreci başladı. Ancak hükümetin müzakere masasındaki muhatabı Türk-İş'te yönetim kurulu işlemez duruma geldi.
Siyasi her soruşturmanın artık bir de sendikal ayağı tertipleniyor. Böyle bir dönemde iki büyük konfederasyon olan Türk-İş ve DİSK'in gündemi ise olağanüstü genel kurul.

Bu koşullarda emekçi halkın tahammül sınırları sınanırken, Trakya'dan yükseltilen ses emekçileri yok sayan ve temel çelişkiyi hesaba katmayan her türlü siyasal sürecin geri tepeceğini gösteriyor.

Kölelik düzenine mahkum edilen işçilerin Lüleburgaz mitinginde Trakya şivesiyle haykırdıkları söz ise bir işaret fişeği niteliğinde:

“Artık yeter be ya!”

Kaynak: soL Gazetesi