• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Sanık avukatının sorusu Soma'da risk bulunduğunu ortaya koydu

26.08.2015

SOMA katliamı davasına dün de devam edildi. Sanıkların savcılıklarda verdikleri ifadeleri, patronu aklayan ifadelerle değiştirdi. Sanıkların çalışmadan maaş aldıkları da ortaya çıkınca madenci yakınları tepki gösterdi.

Eda AKTAŞ
Manisa

Manisa’nın Soma ilçesinde 301 madencinin yaşamını yitirdiği facia ile ilgili 8’i tutuklu 46 kişi hakkında açılan davanın 3’üncü duruşmasının 6’ıncı celsesi Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmada sanıkların savcılıklarda verdikleri ifadeleri, patronu aklayan ifadelerle değiştirmelerine tepki gösteren madenci yakınları, “Kendinizi kaç paraya sattınız” dedi.

Duruşma ilk olarak Yasin Kurnaz’a bağlı Emniyet Teknikeri Serhat Dinç’in çapraz sorgusuyla başladı. Sanık avukatlarının madende kaç adet tahlisiye cihazı bulunduğuna ilişkin sorularına karşılık, tahlisiyeci olmaması nedeniyle cihaz sayısını bilmediği cevabını veren Dinç, gaz sensörleri hakkındaki sorulara karşılık ise yalnızca seyyar sensör değerlerini not aldığını söyledi. Avukatların Dinç’e savcılıktaki ifadesinde 50-60 PPM arasındaki monoksit değerlerinde müdahale etmediklerini ve 100 PPM’in üzerindeki değerlerde müdahale ettiklerini söylediğini hatırlatması üzerine Dinç, savcılıktaki ifadesinin yanlış anlaşıldığını ve 25 PMM’de bile işi durdurduklarını iddia etti.

MÜŞTEKİ AVUKATLARI SALONU TERK ETTİ

Ocakta kullanılan alev yürütmez malzemeler hakkında herhangi bir bilgisi ve yetkisi olmadığını belirten Dinç, avukatların U3 bölgesinde neden sensör olmadığına ilişkin sorusuna ise “Kontrol ettiğim için kimse gelmedi” şeklinde cevap verdi. Müşteki avukatlarından Deniz Erşanlı, Dinç’in savcılıktaki ifadesinde “Üretim esnasında gaz oranının 120 PPM’e çıktığında boğaz yanması oluyordu. Müdahale ediyorduk” dediğini hatırlatarak, “Neden şimdi ifadenizi değiştirdiniz ve 25 PPM’de bile üretimi durdururduk dediniz? Birileri size bilgi mi verdi?” diye sorması üzerine ise Dinç, savcılıktaki ifadesini kabul etmediğini yineledi. Dinç’in bu tavrı üzerine ise müşteki avukatlarından bir kısmı tepki göstererek, sanıkların ve sanık avukatlarının tavrının değişmediği gerekçesiyle soru sormayacaklarını belirtti ve duruşma salonunu terk etti.

Öte yandan avukatların Dinç’in defalarca gaz oranlarının yükselmesinden dolayı üretimi durdurduğunu söylediğini ancak savcılıktaki ifadesinde tahliye gerektirecek bir durum olmadığını söylediğini sorması üzerine ise Dinç, “Ben öyle demek istemedim” şeklinde cevap verdi.

BEN ÖYLE DEMEK İSTEMEDİM’

Dinç’in sorgusunun ardından gaz izlemede çalışan İşçi Halil Durağan’ın çapraz sorgusuna geçildi. Sanık avukatlarının sensör bakımları ile ilgili sorularını cevaplayan Durağan, kendisinin bu konuda herhangi bir yetkisi bulunmadığını iddia ederek, cihaz bakımlarının da şirket tarafından belirlenen özel bir ekip tarafından yapıldığını söyledi. Avukatların “Savcılıkta 100 PPM’e kadar gaz değerlerini normal kabul ettiğini söylemişsin” diye sorması üzerine ise Durağan, “Ben öyle demek istemedim onu top atışları için söylemiştim” diye cevap verdi.

Durağan’ın ardından facianın yaşandığı vardiyada emniyet biriminde çalışan Uğur Karabulut’un çapraz sorgusuna geçildi. Kendisinin daha çok mekanize ayaklarda çalıştığını belirten Karabulut, avukatların “Yangın ile top atışları arasındaki farkı nasıl anlarsınız” sorusuna patlatmada sensör değerlerinin bir anda yükseldiğini ancak sonra düştüğünü, yangında ise sensörler değerlerinin yükselerek sabit kaldığını söyledi. Avukatların tehlike anında üretimin durdurulup durdurulmadığına ilişkin sorusuna cevap veren Karabulut, gerektiğinde işçilerin bile üretimi durdurma yetkisine sahip olduğunu ifade etti.

'BİLETSİZ TİYATRO İZLİYORUZ'

Duruşmada ailelerin tepkisi üzerine Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı tarafından verilen aranın ardından ocakta havalandırmadan sorumlu tutuksuz sanık Fuat Ünal Aydın'ın çapraz sorgusuna geçildi. Sanık avukatlarından Kadir Çelik’in “Ocağa fazla hava vermek bir zarara yol açar mıydı?” sorusuna cevap veren Aydın, “Daha fazla hava, daha fazla emiş demektir. Bu durumda ocakta içinde yanmalar artar ve yangınlar çıkar. O yüzden ocağa her zaman 2 bin metreküp hava verilirdi” dedi.

Sanık avukatlarının yine aynı tarzda sorular sorması üzerine madenci aileleri ise "Biletsiz tiyatro izliyoruz" şeklinde tepki gösterirken,  müşteki avukatlarından Selçuk Kozağaçlı da araya girerek "Duruşmayı tiyatroya çevirdiniz. Tadını kaçırmayın" dedi. Müşteki avukatlarından Selçuk Kozağaçlı Aydın'a “10 kilometrelik bir madende tek havalandırma mühendisi sizsiniz. Sürekli hava dönüyor ve bu durum 24 saat sürüyor. Siz 09.00-15.00 saatleri arasında çalışıyorsunuz. Bunu tek başınıza mı yapıyorsunuz? Bir de 5-10 dakika daha içeride kalsam bende ölecektim bir daha çalışmam demenize rağmen neden madende çalışmaya devam ediyorsunuz?” diye sordu. Kozağaçlı'nın bu sorusuna ise Aydın, “Evet tek sorumlu bendim. Ama yetişemediğim yerlerde emniyet biriminden yardım alırdım. Madende çalışmaya devam ediyorum çünkü ben maden mühendisiyim ve bu diplomamı kullanmam gerekiyor. O yüzden de aynı madende çalışmaya devam ediyorum” diye cevap verdi.

Sanık avukatlarının Aydın'a havalandırma konusunda eğitim alıp almadığına dair soru yöneltmesi üzerine Aydın, okulda teorik olarak eğitim aldığını ancak daha çok işe girdiğinde usta çırak ilişkisi ile öğrendiğini ifade etti. İşi yaşamını yitiren mühendis Mehmet Efe'den öğrendiğini belirten Aydın, görevlendirmesinin sözlü olarak yapıldığını söyledi. Avukatların facianın yaşandığı anı sorması üzerine, olay anında 4 insan nefeslikle 5 insan nefeslik arasında olduğunu söyleyen Aydın, gaz izlemede görevli Olcay Erşin'in kendisine U3 panosunda sorun olduğunu ver oraya gitmesi gerektiğini söylediğini aktardı. Müşteki avukatlarından Deniz Erşanlı’nın “Havanın ters çevrilmesi sırasında madenin tek havalandırma mühendisi olarak size danışıldı mı? Havalandırma mühendisliğinin yanında C sınıfı iş güvenliği sertifikasından dolayı bazı sorumluluklarınız var. Siz aslında madende hangi grevi yürütüyorsunuz?” sorusu üzerine ise Aydın, “Hayır benim bu konuda bir fikrim alınmadı. Zaten benim böyle bir tecrübem olmadığı için böyle bir karar vermem de söz konusu olmazdı. C sınıfı İş Güvenliği sertifikam var ve bazı yerlerden ben sorumluyum ama asıl işim havalandırma mühendisliği. Bu bana yazılı olarak değil Mehmet Efe tarafından verilen bir görevdi” diye cevap verdi.

AVUKATLARIN AKP MİTİNGİ SORUSU REDDEDİLDİ

Ardından patlatmadan sorumlu maden mühendisi Serkan Kocaman'ın çapraz sorgusuna geçildi. Sanık avukatlarının herhangi bir eğitim alıp almadığına dair sorularını yanıtlayan Kocaman, Eynez Maden İşletmelerinde 2009 yılında işe başladığını ve patlatma konusunda herhangi bir eğitim almadığını söyledi. Avukatların tahlisiye eğitimi alıp almadığına dair sorularını yanıtlayan Kocaman, her yıl tahlisiye eğitimi için ocağa bir ekip geldiğini iddia ederek, "2010 yılında tahlisiye eğitimi aldım. Her yıl tahlisiye eğitimi için geliyorlardı. Olay günü de hazırlığımı yapıp içeri girdim. Yanımızda bir çuval ferdi oksijen maskesi vardı. Ancak maskelerin alkali eksik olduğunu fark ettik" dedi. Olay günü U3 bölgesinde görevlendirilmiş bir ateşçi olmadığını söyleyen Kocaman, talep edildiyse U3'e yakın olan 140 panosundan ateşçilerin bölgeye giderek patlatma yapmış olabileceklerini belirtti. Müşteki avukatlarının işçilerin AKP mitinglerine götürüldüğünü ve herhangi bir ücret kesintisi yapılmadığı iddialarını sorması üzerine ise Kocaman susma hakkını kullandı. Mahkemede sanık avukatlarından gelen itirazları kabul ederek sanığın bu soruya cevap vermesini engelledi.

ELEKTRİK DEFTERLERİ KAYIP!

Ardından elektrik mühendisi Ümit Şahin'in çapraz sorgusuna geçildi. Sanık avukatları Şahin'e bilirkişi raporunda elektrik sisteminin güvenli olmadığına dair iddiaların olduğunu sorması üzerine Şahin, bu iddiayı kabul etmediğini sistemin yönetmeliklere uygun olduğunu iddia etti. Avukatların "Yangın elektrik tesisatından dolayı çıkmış olabilir mi?" sorusuna ise Şahin, "Bana göre olamaz. Kullandığımız kablolar yanmazdı. Ama ortamda alev varsa kablo yanar. Alev kesilirse kabloların yanması dururdu. Yangını aktarmazdı" dedi. Haberleşme konusunda ise gündelik hayatta çay ocaklarında kullanılan megafon sistemi kullanıldığını söyleyen Şahin, telefon ve elektrik akımının geçtiği sistemlerin ise birbirinden bağımsız olduğunu belirtti. Müşteki Avukatlarından Deniz Erşanlı'nın yedek enerji sistemi olup olmadığına dair sorularını cevaplayan Şahin, "Vardı iki jeneratör mevcuttu. Bunlarda en fazla 1 dakika içerisinde devreye girerdi" dedi. Erşanlı'nın "Enerji kaynağı maden dışında olsaydı olay sonrası sensörlerin izlenmesine devam edilebilir miydi" sorusuna ise Şahin, "İzlenilebilirdi ama böyle bir sistem güvenli olmazdı diye düşünüyorum" diye cevap verdi. Ayrıca avukatların elektrik defterlerinin olup olmadığını sorması üzerine ise Şahin, defterlerin var olduğunu ve kendi sorumluluğunda olduğunu söyledi. Avukatın bu defterlerin olay sonrası ibraz edilmediğini söylemesi üzerine ise Şahin, "Evet edilmediğinden haberim var. Saklamadık. O kargaşa da kaybolmuş olabilir. İstedikleri zaman da bulamadık. Lambahanede bulunurdu defterler. Lambahanede bulunduğunu ise elektrikçi arkadaşlar bir de üst düzey şirket yöneticileri bilirdi" diye konuştu.

'PARK TEKNİK YAPAMADI BİZ YAPTIK'

Ardından hazırlık bacalarından sorumlu vardiya amiri Harun Yılmaz'ın çapraz sorgusuna geçildi. İşe 2009 yılında başladığını söyleyen Yılmaz, hazırlık aşamasında hiçbir şekilde kendisine üretim konusunda bir baskı yapılmadığını, kendisinin de çalışanlarına bir baskı yapmadığını iddia etti. Müşteki avukatlarının mahkemenin hızlı ilerlemesi açısından soru sormayacaklarını belirtmeleri üzerine bir sonraki sanık olan üretimden sorumlu R mekanize ayak vardiya amiri Nazmicem Yesevioğlu'nun çapraz sorgusuna geçildi. Sanık avukatlarının üretim zorlaması hakkındaki sorularını yanıtlayan Yesevioğlu, R tam mekanize de çalıştığı için üretim zorlaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını söyledi. Park Teknik döneminde maden ocağının riskli olduğuna dair TKİ'ye bir rapor verildiğini söyleyen Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı, sanığın böyle bir durumdan haberi olup olmadığını sordu. Bunun üzerine Yesevioğlu ise bu durumla ilgili bilgisi olmadığını iddia ederken, sanık avukatları Yesevioğlu'na "Park Teknik ile Soma A.Ş arasında neden üretim farkı vardır" diye sordu. Yesevioğlu ise soruya "Park teknik bana göre tamamen proje hatasından dolayı çalıştıramamıştır. Başka sebebi yoktur diye cevap verirken, müşteki avukatları ise bu cevaba "Park Teknik'in yapamadığını biz yaptık diyen bir sanığa biz soru sormayız" diyerek tepki gösterdi.

SANIK AVUKATI MADENDE RİSK OLDUĞUNU ORTAYA ÇIKARDI

Ardından üretim amiri maden mühendisi ve daimi nezaretçi Hüseyin Alkan'ın çapraz sorgusuna geçildi. Sanık avukatlarının maden içerisinde sıcaklık hissedip hissetmediğine dair sorusuna cevap veren Alkan, çok büyük bir sıcaklık hissetmediğini, ancak yer yer sıcaklık artışı olduğunu söyledi. Sanık avukatlarının şirketin Park Teknik'ten Soma A.Ş.'ye devriyle ilgili olarak "Kimse size 'Bu madende risk var biz şirketi devrediyoruz' dedi mi?" şeklindeki sorusuna ise Alkan, "Çok normal bir soru değil bu" diye cevapladı. Alkan'ın bu cevabı üzerine salondaki madenci yakınları ve duruşmayı izleyenler uzun süre kahkaha attı. Ardından sanık avukatlarından Yusuf Koçyiğit ise "Park Teknik döneminde sensörlerin 2000 PPM'leri ölçüğü zamanlar olmuş. Biz burada 50 PPM'leri tartışıyoruz. Siz 2000 PPM'leri gördünüz mü?" diye sorarak madende Park Teknik döneminden bu yana risk bulunduğunu ortaya koydu.

Kaynak: Evrensel Gazetesi

http://www.evrensel.net/haber/259075/sanik-avukatinin-sorusu-somada-risk...