Sendikamız yayın dizisinin 97. Kitabı olan “Sendikal Örgütlenme Bunalımı ve Türkiye’deki Durum” adlı çalışmada Yrd. Doç. Dr. Betül Urhan, çalışma yaşamında çok uzun süredir tartışılan sendikal yaşamın içerisinde görülen bunalım ve nedenlerini irdelemiştir. Çok tartışılan ancak bilimsel temelleri yeterince incelenmemiş bu konuda Urhan, konuyu bilimsel bir yöntemle analiz ederek bu konuda fikir üreten, çıkış yolları arayan, çözümün tarafı olmak isteyenlere ciddi veriler sunmuştur.
Türkiye gibi ham petrol üretimi düşük bütün ülkeler, işlenen ham petrolden en üst düzeyde katma değer yaratacak bir sanayi yapısı oluşturmak için rafineri-petrokimya entegrasyonunu sağlamışlardır. Türkiye’de de bunun gerçekleştirilmesi için, güçlü bir yapıya sahip olan Tüpraş ve Petkim’in varlığı önemli bir olanaktır. Bu bakımdan yılların birikimiyle geliştirilen ve toplumsal mirasımız niteliğindeki bu kuruluşlarımızın, özelleştirme politikaları yoluyla yok edilmesine izin vermemeliyiz. Tersine, ancak kamu eliyle gerçekleştirilebilecek rafineri-petrokimya bütünlüğünün sağlanması ve yurtiçi talebi karşılayacak yeni tesislerin kurulması hedefimiz olmalıdır. Bu yaklaşım ile hazırlanan çalışma ülkemizin en büyük sanayi kuruluşu olan TÜPRAŞ’ı ele almaktadır.
Türkiye, 2000-2004 döneminde IMF programı ile nereden nereye geldi, ya da gelemedi? Önümüzdeki yıllarda ekonomi politikası ne olmalı ve IMF ile nasıl bir ilişki yürütülmelidir? Bu soruların cevaplarını arayan çalışma, IMF ile yürütülen programın yarattığı tahribatı ortaya koyarken, gelecek ile ilgili alternatif politikaları da tartışmaktadır. Araştırmayı ekonomist Mustafa Sözmez Sendikamız ile işbirliği içerisinde gerçekleştirmiştir.
Sendikamızın yürüttüğü özelleştirme karşıtı kampanya süreci deneylerinin emek hareketinin ‘kolektif aklına’ kazandırılması, yeniden yorumlanması, daha gelişken ve pırıltılı fikirlere esin vermesini önemli buluyoruz. Elinizdeki derleme, bu çalışmanın ilk adımı; ‘Küresel Özelleştirme Harekatı’ nın önemli cephelerinden birisinde; Tüpraş’ta yaşananları belgeliyor. Derlemeyi tasarlarken, bu sürecin hukuksal belgeleri ile, basında çıkan yazılara ağırlık veren referans niteliğinde bir kitabın önemli olacağını düşündük. Araştırmacılar, bilim insanları, yazarlar, hukukçular, bütün yol arkadaşlarımız ve konuyla ilgili herkesin kütüphanesinde yer alacak böyle bir ürünü paylaşmanın önemine inanıyor ve faydalı olmasını diliyoruz.
Zararlı kimyasal madde ve ürünlerin, çalışma ortamı, sosyal, biyolojik ve fizik çevreye vereceği olumsuz etkilerini öğrenmek, bilmek ve önlemler üretmek, bu önlemlerin hayata geçirilmesinde rol ve görev üstlenmek gün geçtikçe büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle kitabımızda bu konuyu ele aldık. Ulusal ve uluslararası alanda konuya ilişkin varılmış bilgi birikimleri, yönetmelikler ve bu yönetmeliklerin öngördüğü uygulamalar ve standartlar irdelenmekte ve ana başlıklarıyla şu konular işlenmektedir; kimyasal maddeler ve bu maddelerin tehlike yaratan özellikleri, alınması zorunlu güvenlik önlemleri, bunların sembol ve işaretleriyle birlikte solunum havasına karıştıklarında, cilt ve sindirim sistemi ile vücuda girdiklerinde zararlı etkilerini ortadan kaldırmak için çalışma ortamı ve çalışan üzerindeki müsaade edilebilen limitler.