15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 35. yıldönümündeyiz. İşçi hareketinin, “tek tip sendika” dayatmasını, mücadele içinde örgütlenerek karşı koyuşla püskürtmesinin tüm milliyetlerden Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihine, bizzat kendi eliyle yazmasının bu yıldönümü, hareketli bir döneme denk geliyor. O günkü saldırıyı, onbinler halinde sokaklara çıkarak ve sermayenin tüm güç ve kurumlarıyla, deyiş yerindeyse göğüs göğüse bir mücadeleyle püskürten işçi ve emekçiler bugün çok daha kapsamlı saldırılarla karşı karşıya.
DİSK yönetimi, 15-16 Haziran Büyük Yürüyüşü'nün 35. yıldönümünde, sendikal haklar arayışı için aynı adla İzmit'ten İstanbul'a doğru yürürken, ajans haberlerinin satır aralarında sendikal haklara ilişkin işverenlere verilen bir küçük ama içeriği büyük af ve rüşvetin haberi geçti...
Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in pazartesi günü yapılan “hükümet toplantısı”ndan sonra yaptığı açıklamaya bakılırsa, Bakanlar Kurulu’nun gündeminin yarısı Erdoğan’ın ABD gezisi, öteki yarısı da “Seydişehir işçilerini nasıl eder de bölüp alt ederiz”den oluşmuş!
Önümde bir uzman çalışması var. Özelleştirilmesi söz konusu olan üç önemli kuruluş olan Ereğli Demir Çelik Fabrikaları (Erdemir), Petkim ve Seydişehir Alüminyum hakkında. Bu halen kârlı durumda olan kuruluşların, gereken yatırım yapıldığı takdirde, ülke ekonomisine ne büyük katkıda bulunabilecekleri ve kazançlarını ne kadar artırabilecekleri değerlendirilmiş.
'TÜPRAŞ vatandır'' sözcüğü son iki senedir TÜPRAŞ tesislerinin özelleştirilmesine karşı duran petrol-kimya işçilerinin ve onlara destek veren yüz binlerce yurtseverin dilinden düşmüyor. Bu sözcüğün sadece ''hamasi'' bir slogandan ibaret olmadığını, TÜPRAŞ'ın gerçekten de ulusal ekonominin can damarını oluşturduğunu bu yazıda örneklerle yinelemek ihtiyacı duyuyorum.
Etiyopyalı Elvan, ay yıldızlı formanın başarısı için koşunca, pek çok kişi "Türk değilse, bu nasıl milli?" diye ayağa kalkıyor. Erdemir yabancıya satılıyor, tık yok. Eurovision'a İngilizce şarkı ile katılmamıza, "Türkçe'nin suyu mu çıktı?" diye itiraz ediliyor.
Akfen'in patronu Hamdi Akın, Milliyet'ten Serpil Yılmaz'a şu açıklamayı yapmış: - Erdemir'in yabancıya satılmasına karşıyım. Koç ile Hyundai (Kibar Holding) Erdemir'i alabilmeli.
Tepe - Akfen - VİA (Viyana Havaalanı'nın İşletmecisi) bir araya gelip TAV'ı kurduklarında, Turgut Özal'ın dünya ekonomi literatürüne soktuğu Yap - İşlet - Devret (YİD) modeli de ilk uygulamayla, 'hayatiyet' buldu.
Başlığa sığmayan cümleleri aşağıda tekrarlamak zorunluluğu ortaya çıkıyor: Tüpraş'ta blok satış rezaleti. Nasıl mı? Petrol-İş Sendikası yüzde 14.76'lık payın İMKB'de toptan satışının iptali için dava açıyor ve bu dava SPK'dan gelen cevap doğrultusunda daha ilginç bir noktaya taşınıyor, işte detayları.
Türkiye'de kimileri özelleştirmelere karşı çıkar, kimileri satmaya kalkar. Karşı çıkanlar halkımızın bilgilendirilmesini ister ama, nedense sesleri hep cılız çıkar.