• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın

11. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Açış Konuşması

02.06.2011

Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuzun değerli üyeleri,

Petrol-İş Sendikası, 26. Dönem 11. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuzu, ülkemizin ve emekçi halkımızın geleceğini belirleyecek olan 12 Haziran Genel Seçimi'nin hemen öncesinde gerçekleştiriyoruz. Seçim sonrasında, yeni bir Anayasanın gündeme geleceği, sermayenin çeşitli emek düşmanı düzenlemeleri dayatacağı ve Ortadoğu'daki gelişmelerin tüm bölge ülkelerini etkileyeceği düşünüldüğünde, 12 Haziran seçiminin önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Değerli arkadaşlar, 2011 yılının ilk günlerinde, Tunus'ta başlayan Mısır'da devam eden ve bütün Ortadoğu ülkelerine yayılan halk hareketlerine tanık olunmuştur. Arap halklarının işsizlik, yoksulluk ve açlığa karşı başlayan isyanı, ülkelerinde iktidarını baskı ile sürdüren liderlere yönelmiş ve birçok ülkede iktidar değişiklikleri yaşanmıştır. Bu halk isyanları, ülkelerinin doğal zenginliklerinden elde edilen geliri iktidarın etrafındaki küçük bir kesime aktaran halk düşmanı yönetimlerin devrilebileceğini göstermiştir.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da gelişen olaylar , en şiddetli baskılar yaşanırken bile, hatta umutlar tükendi denirken bile halkın kendi geleceğini belirleyeceğini bir kez daha kanıtlanmıştır. Ancak, bu coğrafyanın zenginliklerini hakimiyeti altına almak isteyen emperyalistler kendi çıkarları için bu isyanlara yön vermeye çalışmaktalar. Başta ABD olmak üzere kaynak savaşlarında avantaj elde etmeyi amaçlayan tüm gelişmiş ülkeler, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'ya yeni müdahalelerin zeminini yaratmaya çabalamaktadırlar. Nitekim Libya, NATO öncülüğünde bombalanmış, sivillerin hayatı önemsenmeyerek bu ülkenin tüm sanayi, petrol ve savunma alt yapısı çökertilmiş, Libya'ya kara harekatı düzenlenmesi, uluslararası kamuoyunda tartışılmaya başlanmıştır.

Komşumuz Suriye'de ise daha büyük bir oyun oynanmakta, ülke etnik ve mezhepsel bir iç savaşa doğru sürüklenmektedir. Etnik ve mezhepsel bir iç savaş, bölgedeki tüm ülkeleri etkileyecektir. Anti-demokratik Baas iktidarının baskıcı uygulamaları ise bu tehlikeli oyunun gerekçesi olarak gösterilmektedir. Perde arkasındaki neden ise emperyalist kampın hedefindeki İran'ın bölgedeki en büyük müttefiki olan Suriye'nin zayıflatılmasıdır.

Ülkemizin yanıbaşında cereyan eden bu gelişmeler, hükümetin bağımsız bir dış politika hattı izlemesinin önemine işaret etmektedir. Seçimden sonra göreve gelecek hükümetin ülkemizi ateşe atacak her türlü maceracı arayıştan uzak durması ve Ortadoğu halklarının özgür iradesini esas alan politikalar izlemesi gerekmektedir.

Emeğin uluslararası dayanışması güçlendirilmeli

Değerli arkadaşlar, 2008 Krizinin artçı sarsıntıları uzun süredir Avrupa ülkelerini sallamaktadır. Derin bir finansman krizine giren AB üyesi İrlanda, Yunanistan ve Portekiz, AB ve IMF fonlarıyla kurtarılmaya çalışılmış, ancak yüksek borç düzeyleri bu ülkeleri iflasın eşiğine getirmiştir. Son olarak IMF, Yunanistan'a sağladığı kurtarma paketi ödemelerini durdurabileceğini açıklamış, buna gerekçe olarak ise ilan edilen özelleştirme programının yeterince iddialı olmamasını göstermiştir. IMF ve uluslararası sermaye, komşumuz Yunanistan'dan ülkedeki tüm kamu varlıklarını satışa çıkarmasını talep etmektedir.

Yine aynı çevrelerce, Yunanistan'a 2001 Krizi ardından Türkiye'nin uyguladığı reformlar ve özelleştirme programı örnek gösterilmektedir! Ne yazık ki, bu utanç 2001 Krizi sırasında ve sonrasında işbaşında olan hükümetlerimize aittir! Yunanistan'ı iflasın eşiğine getiren sermaye yanlısı politikalar, komşumuzda olduğu gibi krizdeki diğer Avrupa ülkelerinde de, emekçilerin yoğun tepkisiyle karşılanmaktadır.

Sermaye yanlısı hükümetlerin uygulamaya çalıştığı “acı reçete”ye karşı, Avrupalı emekçilerin birleşik mücadelesi giderek önem kazanmaktadır.

Petrol-İş Sendikası, dünyada emeğin kazanımlarının budanması, emekçilerin sesinin kısılması ve sendikaların zayıflatılması için bir fırsat olarak değerlendirilen bu süreçte, emeğin uluslararası dayanışmasının güçlendirilmesi gerektiğini düşünmektedir ve bu yöndeki tüm çabalara katkı sunacaktır.

Bu açıdan, Avrupa Metal İşçileri Federasyonu (EMF), üyesi bulunduğumuz EMCEF ve Avrupa Tekstil Giyim Deri İşçileri Federasyonu'nun (ETUF:TCL) Avrupa Sanayi Sendikaları Federasyonu çatısı altında birleşmeyi hedeflemesinin, Avrupa'da sendikaların dayanışma ve ortak mücadelesini yükselteceğine inanıyoruz.

12 Haziran Genel Seçimi

Değerli arkadaşlar, 12 Haziran Genel Seçimleri öncesinde siyasetin halkın sorunlarına çözüm önerilerini tartışması beklenirken, seçimin meşruiyetine gölge düşüren gelişmeler yaşanmaktadır. Bazı bağımsız adayların veto edilmesi sonucu artan toplumsal gerilim, bir siyasi partinin (ÖDP) seçim dışı bırakılması, arka arkaya patlayan sınav skandalları, bu skandalların yargıda takipsizliğe uğraması ve hükümetin anti-demokratik uygulamalarının artması, halkın devlet kurumlarına ve yargıya olan güvenini sarsmıştır.

Ayrıca seçim sürecinde, parti liderlerinin toplumsal gerilimi arttıran siyasal üslupları ve siyasetin şantaj ve tehditle şekillendirilmeye çalışılması, seçim sonrası için büyük sakıncalar barındırmaktadır. Seçimlere az bir zaman kala, siyasetçiler siyasi etiğe sığmayan polemikler içerisine girmek yerine halkın iş ve aş sorunu konusunda çözüm önerilerini tartışmalıdır. Bu açıdan, işsizliğin engellenmesi ve çalışma hakkı, sosyal devlet uygulamalarının geliştirilmesi ve taşeronluğa son verilmesi, sözleşmeli, 4/C, 4/B gibi statülerin kaldırılmasının işçilerin en temel hakkı olduğu bilinmelidir. Bu konuların tartışma konusu yapılmadan seçime giren tüm partiler tarafından benimsenmesi gerekmektedir.

Petrol-İş Sendikası, halkın büyük çoğunluğunu oluşturan emekçi kesimlerin taleplerine kulak veren, sorunlarına eğilen bir programa sahip partiler ve milletvekillerinin yeni Meclis'te ağırlık oluşturması gerektiğini düşünmektedir. Bununla beraber, 12 Haziran Genel Seçimi'nin ülkemizin son dönemde aşınan demokratik rejimini güçlendirmesini diliyoruz.

Seçimden sonra göreve gelecek hükümetin, temsilde adaleti baltalayan % 10'luk seçim barajının kaldırılması, anti-demokratik Siyasal Partiler Yasası'nın değiştirilmesi gibi konular öncelikli gündemi olmalıdır. Seçim sonrası başlayacağı anlaşılan yeni Anayasa çalışmalarında ise sosyal devlet ilkesinin temel eksen olmasını, işçi ve emekçilerin hak ve özgürlüklerinin göz önünde tutulmasını istiyoruz.

Ekonominin yapısal zaafları

Değerli arkadaşlar, Krizden çıkarken, ekonominin yapısal zaafları yeniden görünür hale gelmektedir. Toparlanma süreci, 2008 krizi öncesi dönemde istihdamsız ve dışa bağımlı olarak büyüme sorununu yeniden gündeme taşımıştır. Ekonomi yeniden büyümeye başladığında, sanayi üretiminin dışa bağımlı yapısı ithalatı artırmakta, dış ticaret açığı büyümekte ardından bu açık ekonominin genel finansmanını gösteren cari açığın artmasına neden olmaktadır.

Cari açık, yıllık 60 milyar doların üzerine çıkmıştır. Üstelik açığın finansmanında kısa vadeli krediler ve sıcak para giderek artmaktadır. Ülkenin dış borcu, 290 milyar doları aşmıştır. İç borç ise 232 milyar dolar düzeyindedir. Borcun yaklaşık üçte biri kısa vadelidir.

Ekonomide dengeler, sıcak para girişlerine ve yabancı sermaye akışına bağlı durumdadır. Bu tablo, ne yazık ki, faizlerin ve enflasyonun artacağı, TL'nin değersizleşeceği, dışa bağımlılığın daha da artacağı yeni bir krizin ilk habercisidir. Sermaye yanlısı iktisatçılar ve hükümet yetkilileri, bu tablodan hareketle talepteki canlanmayı yavaşlatmak ve enflasyonist baskıyı azaltmak gerektiğini vaaz etmektedirler.

Bu önerilerin tercümesi ise ücret artışlarının düşük tutulması, kamu harcama ve yatırımlarının azaltılması gibi politikalardır. Seçim sonrası dönemde, cari açık sorununa çözüm için sermaye yanlısı bu politikaların gündeme getirileceği açıktır.

İşsiz nüfusun 6 milyonu aştığı, ücretlerin 2007'ye göre reel olarak % 8 oranında gerilediği bu dönemde, emekçilere yeni saldırı paketleri dayatmasına karşı, sendikalar ve emek güçleri kamucu ve emek yanlısı bir programı tartışmaya açmalıdır.

Dayanışma, Demokrasi ve Değişim

Değerli arkadaşlar, Sendikaların ülkemizin toplumsal ve iktisadi süreçlerinde söz sahibi ve belirleyici hale gelmesi, emeğin birleşik mücadelesinin yaratılmasından geçmektedir. Ancak bilindiği gibi örgütümüz Türk-İş başta olmak üzere, mücadelenin ana çatısı olması gereken konfederasyonlar bu misyonu yerine getirememektedir.

Bu durum, emek mücadelesinin birliği önünde büyük bir engel haline gelmiştir. Ancak, en büyük işçi konfederasyonu olarak Türk-İş'in işçi sınıfının birlikteliği ve hak mücadelesi açısından geniş bir tabana ve potansiyele sahip olduğu da unutulmamalıdır.

Petrol-İş Sendikası, Türk-İş'e üye olduğu günden bu yana, konfederasyonumuzu bir mücadele örgütü haline getirmek için üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmekten çekinmemiştir. Bu doğrultuda, sendikamız Türk-İş içerisinde aynı sorumluluğu bizimle paylaşan sendikalarla ortak hareket etmekte ve birlikte ortak bir mücadele örmektedir.

Türk-İş içerisindeki 11 sendika “yeni bir sendikal hareket” için Dayanışma, Demokrasi ve Değişim ekseninde bir araya gelmektedirler. Bu birliktelik, misyonunu Türk-İş'in daha mücadeleci bir örgüt haline getirilmesinin de ötesinde, emek hareketinin yeni bir vizyonla yükseltilmesi olarak belirlemiştir.

Kamu toplu sözleşmeleri

Değerli arkadaşlarım, Türk-İş'in emek gündemlerine ilişkin pasif tutumu, 2011-2012 Dönemini kapsayan ve yaklaşık 230 bin kamu işçisini ilgilendiren kamu toplu sözleşme sürecinde de geçerlidir. 12 Haziran Genel Seçimi atmosferinden de yararlanarak daha mücadeleci bir toplu pazarlık süreci örgütlenmesi gerekirken, Türk-İş Yönetim Kurulu doğru planlama ve koordinasyonu gerçekleştirememiştir.

Petrol-İş, kamu toplu iş sözleşmeleri için temel yaklaşımını; kazanılmış hakların korunması ve 4857 sayılı yasanın esnek çalışmaya ilişkin hükümlerinin toplu iş sözleşmelerinde yer almaması, düşük ücretlerin iyileştirilmesi ve işyerlerindeki ücret dengesizliklerinin giderilmesi, işyerlerinde ilk giriş ücretlerinin işletmedeki genel ücret seviyesi ile eğitim ve kalifikasyon da dikkate alınarak en düşük memur maaşları da gözetilerek 1.500 TL'den az olmayacak şekilde belirlenmesi, ücret zamlarının birinci yıl için % 20 oranında, ikinci yıl için gerçekleşen enflasyon+4 puan olması, çerçeve protokolüne işyeri sorunlarının çözümünü engelleyecek hükümlerin konmaması, yılbaşındaki ücret seviyelerinin yıl sonuna kadar korunmasını sağlayacak tedbirlerin alınması, işletmelerdeki müteahhit-taşeron uygulamalarına son verilmesi şeklinde belirlemiştir.

Sendikamızca, belirlenen bu ilkesel yaklaşımlar doğrultusunda 6.250 üyemiz adına TPAO, BOTAŞ, ETİ MADEN, MAKİNA KİMYA, AFYON ALKOLOİD işyerlerinde sürdürülmeye çalışılan toplu sözleşme döneminde, hem Türk-İş'in kamu sözleşmeleri sürecini iyi yönetememesi hem de hükümetin taleplerimizi dikkate almayan tutumunu protesto etmek için mücadele kararlılığı içerisindedir. Bu amaçla örgütlediğimiz ilk eylem 30 Mayıs Pazartesi günü bağlı kamu işyerlerimizde 1 saat iş bırakma olmuştur.

Bu işyerlerimizden üçünde uyuşmazlık aşamasına gelinmiş, iki işyerinde müzakere süreci devam etmektedir. Başkanlar Kurulumuzun değerlendirmeleri doğrultusunda, önümüzdeki günlerde kamu işyerlerindeki Toplu İş Sözleşmesi sürecine ilişkin eylemlerimiz devam edecektir. 2011 yılında özel sektörde ise sözleşmesi yenilenecek olan 15 işyeri-işletmede toplu iş sözleşmesi imzalanmış, 5 işyerinde sözleşme görüşmeleri devam etmekte, 7 işyeri-işletmede uyuşmazlık tutulmuş, 2 işyerinde Grev Kararı, 1 işyerinde grev uygulama kararı alınmıştır.

Petrol-İş Sendikası kamu ve özel toplu sözleşme süreçlerinde, üyelerinin çıkarları doğrultusunda belirlediği ilkeleri öne çıkararak her türlü mücadeleye hazır olduğunu ilan etmektedir.

Direnişlerimiz

Değerli arkadaşlarım, Petrol-İş üyesi Bericap işçisi 161 gündür direnmekte, Polyplex işçilerinin direnişi ise 191 gündür sürmektedir. Gebze Şubemize bağlı Bericap ve Trakya Şubemize bağlı Polyplex işyerlerinde işverenin sendika düşmanı tutumunu bir kez daha kınıyor ve bu işyerlerinde kararlılıkla sürdürülen direnişleri selamlıyoruz.

Petrol-İş Sendikası, bugüne kadar olduğu gibi direnişler için maddi ve manevi bütün olanaklarını seferber edecektir. Ancak bu direnişlerin başarıya ulaşmasının asıl olarak, Petrol-İş üyesi tüm işçilerin göstereceği dayanışmaya bağlı olduğu unutulmamalıdır.

Sendikamızın 26. Olağan Genel Kurulu, 17 Eylül 2011 tarihinde gerçekleştirilecektir.

Türkiye sendikal hareketinin değişimi ve yenilenmesine öncülük etme gibi iddialı bir hedefi olan Sendikamız, bu genel kurul sürecini iyi değerlendirmelidir. Yapılacak tartışmaların kişisellikten öte örgütümüzün 4 yıllık politika ve stratejilerine odaklanması gerekmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle, Sendikamızın 26. Dönem 11. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu'nun, emek mücadelesinin yükseltilmesine katkı koymasını diliyor, Merkez Yönetim Kurulu adına saygılar sunuyorum.