• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

24 Ocak Kararları ÖİB Önündeki Eylemimiz ile Protesto Edildi

25 Ocak 2010 24 Ocak Kararları ÖİB Önündeki Eylemimiz ile Protesto Edildi24 Ocak Kararlarının 30. yılında Özelleştirme Karşıtı Platform, Ankara Emek ve Meslek Örgütleri Platformu ile Tekel İşçileri Özelleştirme İdaresi Başkanlığı önünde bir eylem gerçekleştirdiler.Eylemde TMMOB İKK Sekreteri, EMO Ankara Şube Başkanı Ramazan PEKTAŞ tarafından bir basın açıklaması yapıldı.Basın açıklamasının ardından bu çürümüş ve kokuşmuş kuruma işçiler tarafından çürük yumurtalar atıldı.
24.01.2010

25 Ocak 2010 24 Ocak Kararları ÖİB Önündeki Eylemimiz ile Protesto Edildi24 Ocak Kararlarının 30. yılında Özelleştirme Karşıtı Platform, Ankara Emek ve Meslek Örgütleri Platformu ile Tekel İşçileri Özelleştirme İdaresi Başkanlığı önünde bir eylem gerçekleştirdiler.Eylemde TMMOB İKK Sekreteri, EMO Ankara Şube Başkanı Ramazan PEKTAŞ tarafından bir basın açıklaması yapıldı.Basın açıklamasının ardından bu çürümüş ve kokuşmuş kuruma işçiler tarafından çürük yumurtalar atıldı. Daha sonra toplu halde direnişteki Teke İşçileri ziyaret edildi.Ramazan PEKTAŞ tarafından Ö.İ.B. Önünde yapılan basın açıklaması metnidir.Sevgili Basın Emekçileri,24 Ocaklarda bizim içimiz yanar. 24 Ocak kararları ile ülke ekonomik ve politik hayatının, demokrasinin katledilmesine yanar, gazeteci Uğur Mumcu'nun katledilmesine yanar. Gazeteci katillerini ve demokrasi katillerini biliyoruz, unutmadık.20. yüzyılın ilk çeyreğinde merkez kapitalist ülkelerde yaşanan krize çözüm olarak uygulamaya konulan Keyneysen ekonomi politikaları devletin aktif bir ekonomik olması ve sosyal devlet anlayışı temellerine oturtulmuştu. 1970'li yıllarda yaşanan petrol krizi ve devamındaki ekonomik krizlerin gerekçesi olarak da devletin ekonomiye fazla müdahil olarak gösterilmişti. Kapitalist sistem 79 krizinden çıkabilmenin yolu olarak da devletin kamu adına yaptığı ekonomik ve sınai faaliyet alanını terk ederek bu alanları özel sermayeye bırakması öngörülmüştü. Tam bu süreçte IMF tarafından hazırlanan ve 24 Ocak 1980 tarihinde dönemin MC hükümeti ile IMF arasında imzalanan kararlar ile ülkemizde yeni ve karanlık bir dönemin temeli atılmıştı. IMF ile imzalanan bu kapitalist saldırı anlaşmasının uygulanabilmesi için de 12 Eylül 1980 tarihinde, bugün hala etkilerini yaşamakta olduğumuz askeri faşist bir darbe yapılmıştı. 24 Ocakta imzalanan ve askeri darbe koşulları altında uygulanan IMF kararları şunlardır:Devalüasyon yapılarak günlük kur ilanı uygulamasına gidilmesi, Devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alınması, KİT'lerdeki uygulamaya paralel olarak tarım ürünleri destekleme alımlarının sınırlandırılması, Gübre, enerji ve ulaştırma dışındaki sübvansiyonların kaldırılması, Dış ticaretin serbestleştirilmesi, yabancı sermaye yatırımlarının teşvik edilmesi, kar transferlerine kolaylık sağlanması, Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinin desteklenmesi, İthalatın kademeli olarak libere edilmesi, ihracat; vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti sağlanması, sektörlere göre farklılaşan teşvik sistemi ile teşvik edilmesi. Kararların uygulanması ile iktidarı elinde bulunduran küçük bir zümre dışında kalan toplum kesimlerinin önemli ölçüde kayıplarının yaşandığı görülmüştür. Elbette bu kararların uygulanabilmesi için, toplumun politik uyanışını sağlayan örgütlenmelerin dağıtılması, sendikaların etkisizleştirilmesi, üniversitelerde bilimsel eğitimin yok edilmesi, iş güvencesinin ortadan kaldırılması, çalışma yaşamı düzenlemelerinin işverenlerin dilediği gibi yapılması, taşeronlaştırma uygulamalarının, özelleştirme adı verilen talan yöntemlerinin hayata geçirilmesi gerekiyordu. Bütün bunlar 30 yıldır yaşadıklarımızın zaten ta kendisidir.Darbe yönetiminin gözetiminde sürdürülen emekçi yığınlara saldırı politikaları hayatın her alanına yaygınlaştırılmış, bu doğrultuda saldırının ekonomik hayattaki silahlarından biri de özelleştirmeler olmuştu. ÖİB web sayfasında yer alan "Özelleştirme ile devletin ekonomideki sınai ve ticari aktivitesinin en aza indirilmesi, rekabete dayalı piyasa ekonomisinin oluşturulması, devlet bütçesi üzerindeki KİT finansman yükünün azaltılması, sermaye piyasasının geliştirilmesi ve atıl tasarrufların ekonomiye kazandırılması amaçlanıyor" ifadesi, özelleştirmenin ne amaçla getirildiğini itiraf niteliğindedir.24 Ocak kararlarının en önemli maddelerinden biri olan "devletin ekonomideki payının küçültülmesi" ifadesinin tercümesi, kamu mallarının ve işletmelerinin sermaye tarafından serbestçe yağmalanması, çalışanların özlük hakları dahil kazanılmış bütün haklarının sermayenin dilediği koşullara getirilmesi demektir. Dün Türk Telekomda, bugün Tekel'de yaşanan, yarın ise nerede yaşanacağı belli olmayan sorun tam da budur. Özelleştirmenin süslü söylemleri beklendiği gibi sözde kalmış, pratik uygulamaları sonucunda ise, işyerleri kapatılmış, çalışanların kazanılmış hakları ellerinden alınmış, arsa fiyatından daha ucuza kamu malları yağmalanmış, sermayeye terk edilen alanlarda hizmetim kalitesi düşerken fiyatı katlanarak artmış, istihdam ve vergi gelirleri azalmış, mal ve hizmet üretim araçları ve alanları sermayenin kar hırsına endekslenmiştir. Yüz binlerce kişinin işsiz kalmasına, milyonlarcasının iş güvenlerinin ortadan kalkmasına, çalışanların neredeyse tamamının gelir kaybına uğramasına neden olan özelleştirmeler tüm dünyada olduğu gibi toplumsal kesimler arasındaki gelir uçurumunun büyümesine neden olmuştur. Devlet tarafından özelleştirmeler yoluyla zenginleştirilen sermaye kesimlerinin gelirleri katlanırken, emeğiyle geçinen ücretli kesimler derin bir yoksullaşma sürecine girmiştir.Eğitimden sağlığa, iletişimden enerjiye, ormanlardan nehirlere kadar her alanın ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesi ve kamu adına yatırım yapılmamasının, mal ve hizmet üretilmemesinin sonucunda kısa aralıklarla kriz yaşayan, dış ülke ekonomilerine daha da bağımlı, hizmetin değil karın temel olduğu, ihtiyaç kavramının meta ile yer değiştirdiği, yurttaşlık bilincinin yok edilerek müşteri anlayışının yerleştirildiği bir dünyada yaşıyoruz. Hayatın ticarileştirilmesi sonucunda çıkan krizlerin sebebi kapitalist sistemin bizzat kendisi mağdurları ise emekçi halk yığınlarıdır. Kriz çıkınca kamu hazinelerine göz diken IMF patentli ekonomi politikalarının uygulayıcısı hükümetlerin, toplumsal refahı sağlamak, çalışanların haklarını almasını sağlamak, "gündüzleri sömürülmeyen, geceleri aç yatılmayan" bir dünya yaratmak, yoksulluğu ve yolsuzluğu ortadan kaldırmak gibi bir dertleri ve hedefleri yoktur çünkü bu sorunlar onların varlık sebebidir.Otuz yıl sonra, 24 Ocak kararlarını imzalayanları bir kez daha tarihin kara sayfalarına havale ederken, aydınlık bir geleceğin bilim ve teknolojinin şaşmaz ışığında yaratılabileceğini, sermaye politikalarına teslim olmuş, IMF'nin sözünden çıkmayan iktidarların değil emekçilerin iktidarının güneşli günlere bizi taşıyacağını biliyoruz.Şimdi gün özelleştirmenin tüm tahribatlarına karşı mücadele etme günüdür, şimdi gün, sermayenin talan politikalarına karşı toplumsal ve kamusal bir yaşamı örmek günüdür.ÖZELLEŞTİRME POLİTİKALARINDAN VAZGEÇİLSİN!ÖZELLEŞTİRİLEN KURUMLAR KAMULAŞTIRILSIN!ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI KAPATILSIN! Ankara Emek Ve Meslek Örgütleri PlatformuÖzelleştirme Karşıtı Platform Ankara Bileşenleri