• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

8 Mart Dünya Kadınlar Günü / Genel Başkanımızın konuşma metni

Petrol- İş Sendikası olarak kadınlar için bir mücadele ve dayanışma günü olan 8 Mart’ı, bu yıl Novamed’de grevde olan 82 kadın üyemizin sesini daha geniş kitlelere duyurmak amacıyla Antalya’da kutluyoruz. Toplumda erkekler ve kadınlar olarak var oluyoruz ama yaratılan değerlere, eğitim, sağlık, iş gibi olanaklara ulaşma açısından ne yazık ki kadınlar erkeklerle eşit durumda değiller.
08.03.2007

Petrol- İş Sendikası olarak kadınlar için bir mücadele ve dayanışma günü olan 8 Mart’ı, bu yıl Novamed’de grevde olan 82 kadın üyemizin sesini daha geniş kitlelere duyurmak amacıyla Antalya’da kutluyoruz.

Toplumda erkekler ve kadınlar olarak var oluyoruz ama yaratılan değerlere, eğitim, sağlık, iş gibi olanaklara ulaşma açısından ne yazık ki kadınlar erkeklerle eşit durumda değiller. İstatistiklere yansıyanlardan bile ülkemizdeki kadınların ikincil konumunu görmek mümkün.

Türkiye İstatistik Kurumu 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre ülkemizde nüfusun yüzde 13’ü (7.6 milyon kişi) okuma yazma bilmiyor. Erkeklerin sadece yüzde 6’sı okuma yazma bilmezken, kadınlarda bu rakam 19’a ulaşıyor. Okuma yazma bilen erkeklerin oranı yüzde 94 iken, kadınların oranı yüzde 81’lerde kalıyor. Yani kadınlar eğitim olanaklarından erkeklere gore çok daha az yararlanıyorlar.

Bir ülkenin kalkınma seviyesini gösteren en önemli gösterelerden biri ana-bebek- çocuk ölüm oranlarıdır, Türkiye bu göstergeler açısından OECD ve AB ülkeleri arasında en kötü ülkedir. Komşularımız arasında ise Irak hariç yine en kötü ülke durumundayız. Pek çok kadın ayıplar ve günahlar yüzünden doktora gidemediği için anında müdahale ile kısa sürede iyileşebilecek hastalıklar bile ölümcül sonuçlara yol açabiliyor. Sağlık hizmetlerine ulaşmak açısından da kadınlar erkeklere göre ikincil durumdalar.

Çalışma yaşamına gelince Türkiye’de kadın istihdamı çok düşüktür. Türkiye ile gelişmiş ülkeler arasında kadınların istihdama katılımı açısından büyük bir uçurum bulunduğu ve bu uçurumunda giderek derinleştiği görülüyor.

İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD)'nin 2005 istihdam raporuna göre, Türkiye'de 2004 yılı itibarıyla istihdam edilen kadınların çalışabilir yaştaki kadın nüfusa oranı yüzde 24.3 düzeyindedir. OECD üyeleri içinde 15-64 yaş arası kadın nüfusuna göre kadın istihdamı 'Norveç yüzde 73, İsveç ve Danimarka yüzde 72, Kanada yüzde 68, İngiltere yüzde 67, Hollanda yüzde 66, ABD ve Finlandiya yüzde 65, Portekiz yüzde 62, Almanya ve Avusturya yüzde 60’dır. Kadın istihdamının en düşük olduğu Meksika’da bile bu oran 41.3 civarındadır.

Türkiye’de 24.3 olan bu oran kırsal yerlerde yüzde 39.0, kentsel yerlerde yüzde 18.5 dır. Kırsal yerlerde oranın yüksek olmasının nedeni kadınların buralarda ücretsiz aile işçisi olarak tarımda, tarlada, çapada çalışmasıdır.

Çalışma yaşamındaki engeller

Kadınların işgücüne katılmasının önündeki en önemli engellerden biri ülkemizde yaygın olan ataerkil zihniyettir. Kadınların büyük bölümü çalışma kararını tek başlarına alamıyor, çoğu kez buna baba veya eş karar veriyor. Sadece çalışma kararı değil örgütlenme, sendikaya üye olma kararları da kadınlarca tek başına alınamıyor. Kadının hayatını belirleyen bu temel konu hakkında yukarıda belirtiğimiz eğitim eşitsizlikleri nedeniyle de kadınların iş bulmaları erkek çalışanlara göre daha zor. Kadını çalışma yaşamından uzaklaştıran bir başka neden de aile içindeki ataerkil işbölümüdür, bütün gün işyerinde çalıştıktan sonra ev işleri, çocuk bakımı gibi yükümlülükleri yerine getirmek zorunda olmak, kadınlar için caydırıcı oluyor.

Tüm bu engelleri aşıp işe girdiğinde ise çoğu kez, düşük ücretli ve düşük vasıflı işler bekliyor kadınları. Onlar iş piyasalarında ikincil işgücü olarak görülüyorlar.

Kadınların kötü çalışma koşullarından kurtulmalarının yolu sendikalara üye olup örgütlü mücadele vermelerinden geçiyor. Fakat sırtlarına binen ikili yük bunu engelliyor.

Ancak bünyelerine kadın işçileri katma konusunda sendikaların da özel çaba sarf etmeleri gerekiyor. Kadınları sendikaya üye yaparken sendika üyeliğine karar vermede ailesi de bir faktör olduğu için bir yerde ailesiyle birlikte örgütlenmeyi hedefleyen bir sendikal strateji izlenmeli, Novamed’de olduğu gibi grev de aileleriyle birlikte olmalıdır. Biz Petrol- İş Sendikası olarak geleneksel sendikacılık anlayışının dönemin dinamiklerini yakalayamadığını düşünüyoruz. Yeni bir sendikacılık anlayışı gerekiyor, bu sendikacılık anlayışında şimdiye kadar ihmal edilen kadın ve genç işgücünün örgütlenmesi büyük önem taşıyor. Engelleri aşmak, çalışan kadınları sendikaya yönlendirmek, erkek üye eşlerini de emek mücadelesi ile ilişkilendirmek için sendikamız dört yıldır Petrol-İş Kadın Dergisini çıkarıyor. Kadın dergimiz bir sendikanın çıkardığı ilk periyodik yayın olma özelliğini sürdürüyor.

Dergi aracılığıyla şubelerimizde çalışan kadın arkadaşlarımızın talepleri hakkında bilgi sahibi oluyoruz, dergiyi yapan arkadaşlarımız da kadın bakışı açısından sürece yaklaştıkları için onların kadınlarla iletişim kurması elbette daha kolay.

Sağlıktan, sendikal haklara, kadın haklarından, dünya sendikalarında kadınlara ilişkin gelişmelere kadar pek çok konu yer alıyor dergide. Sadece üyelerimiz ve erkek üye eşleri için değil, akademik alanda kadın emeği üzerine çalışan pek çok akademisyen kadının, bağımsız kadın örgütlerinin de da ilgi odağı oldu, kadın dergimiz.

Kadın dergisi geçtiğimiz yıl İnsev (İnsan Sağlığı Vakfı)’le birlikte kadınlar için en temel sağlık konularından biri olan üreme sağlığı hakkında seminerler düzenledi, konuyla ilgili bilgilendirici kitapcıklar dağıtıldı.

Ayrıca biz temsilci eğitimlerimizde kadın işçilerin sorunları ve erkek temsilcilerin onlara nasıl yaklaşılacağına dair dair eğitim de veriyoruz.

Örgütsel dökümanlarımızda, Başkanlar Kurulu Raporlarımızda, Temsilciler Kurulu Raporlarımızda, Örgütlenme Raporlarımızda kadın çalışmalarına dair mutlaka bir bölüm bulunuyor. Bunlar tarihi materyaller. Eğitim bütçesinden kadın çalışmalarına pay ayırıyoruz. Bu, Türkiye sendikacılık hareketi tarihinde çok rastlanan bir durum değil.

Geçtiğimiz günlerde kadın dergimiz aracılığıyla kadın öyküleri yarışması düzenlendik. Amacımız yazı yazmaya hevesli tüm kadınları öykü yazmaya kendilerini ifade etmeye teşvik etmek. Manisa’dan, Gaziantep’e, Trabzon’dan Antalya’ya ülkenin her yanından, her kesimden çalışan kadın bize öykülerini yolladılar.

Kadın çalışmalarımızla sendika olarak övünüyoruz. Her yıl düzenlediğimiz 8 Mart etkinliklerimiz, bu çalışmaların önemli boyutlarından biri.

Bu yıl Antalya’dayız, çünkü 8 Mart’a adını ve anlamını veren 150 yıl önceki Newyork’lu kadın işçilerin, eşit ücret ve onurlu yaşam koşulları için verdikleri mücadeleyi, Novamed’de 164 gündür grevde olan kadın arkadaşlarımız sürdürüyorlar.

Onlar da kadın işçi olarak yaşadıkları baskı ve aşağılanmalara karşı, başta istedikleri zaman doğum yapma hakkı olmak üzere, sağlıklı yaşama hakkı, iş güvencesi ve sendikal haklar için mücadele veriyorlar.

Serbest bölgelerde kadın emeği sömürüsü

Novamed Antalya Serbest Bölgesi’nde bulunuyor. Neo-Liberalizm şartlarında serbest bölgeler, adeta kışla vazifesi görüyorlar. Çevresi duvarlarla kaplı, korunaklı, dışarıya kapalı bir alan. Uluslararası sermaye açısından çekicilikleri, vergi, harçlar ve yönetim engellerine ilişkin özel düzenlemelerden kaynaklanıyor. İş yasası, güçlük çıkaran sendikaların olmaması, çevre koruma hükümlerinin geçersiz olması işverenler açısından diğer tadlandırıcılardır.

Serbest bölgelerdeki işverenler, esnekleştirme, toplumsal ve çevresel sorumluluklardan kaçma yollarıyla maiyetleri olabildiğince düşürmeye çalışıyorlar. Bu bölgelerde kadın işgücü ağırlıkta. Çünkü onlar statüsü ve ücreti vasfı düşük işgücü olarak algılanıyorlar. Meksika’da da böyle, Singapur, Hong Kong’un tekstil sanayinde de, Novamed örneğinde gördüğümüz gibi Türkiye’de de durum farklı değil. Serbest bölgede çalışanların yüzde 82’sini kadınlar oluşuturuyor.

Bu bölgeler de yaygın olan çalışma biçimleri de genellikle kadınların el becerilerine dayanıyor. Güney Asya’daki tekstil sektörü patlamasının nedeni Güney Asyalı yoksul kadınların küçük ve maharetli elleridir. Novamed’de de saniyelerin hesaplandığı üretim hatlarının kadın üyelerimizin hızlı el becerileri üzerinden döndüğü açık bir gerçek. Fakat ne yazık ki bu el becerileri, iş piyasalarının cinsiyetçi yapıları nedeniyle vasıf olarak değerlendirilmiyor. Kadın vasıflarının yeniden tanımlanması gerekiyor. Biz çalışma yasalarında ve toplu sözleşme düzeninde ve felsefesinde köklü değişmelere gidilmesi gerektiğinin farkındayız.

Alman kökenli çok uluslu Fresenius Medical Care Şirketinin Novamad işyerinde yalnızca sendikal hak ve özgürlükleri değil, kadının insan haklarını da çiğnedğini, kadın üyelerimizin en temel insan haklarından biri olan üreme hakkını, kendi bedenine sahip olma hakkını ihlal ettiğinin de farkındayız…

Biz Novamed’de yıllardır, düzenli bir biçimde mobbing(işyerinde psikolojik taciz) suçunun işlediğini ve mobbingin artık Türkiye’de de bir suç olarak tanımlandığının da farkındayız.

Novamed direnişi sendikamızın onur direnişdir.Tüm olanaklarımızı kullanarak bu direnişin başarılı olması için çalıştık, çalışaçağız. Haklı mücadelemizde bizlerle birlikte olan, seslerini sesimize katan tüm dostlarımıza teşekkür ediyoruz…

Evet, biliyoruz Novamedli kadınlar yalnız değildir. Etkinliğimize katılan sesimize seslerini katan tüm dostlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü bir kez daha kutluyorum…

Mustafa Öztaşkın

Genel Başkan