Ankara şubemiz temsilciler Kurulu 1 Mart 2013 tarihinde Şubede toplanarak, Yeni Petrol kanunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi Kanunu ile çalışma yaşamında yaşanan gelişmeleri değerlendirmiştir.
1- Yine TBMM Sunulan yeni Petrol Kanunu Tasarısı ve 4646 Sayılı Doğal Gaz Yasası'nda yapılmak istenen değişiklikler, petrol ve doğal gaz sektöründe serbestleşmeyi hızlandıracak hükümler içermekte ve üye işyerlerimiz TPAO ve BOTAŞ'ın zayıflamasına yol açacaktır
Sendikamız, 1954 yılından bu yana kamu yararına “milli menfaatlerimiz” doğrultusunda faaliyet gösteren milli şirketimiz TPAO'nun petrol sektöründeki varlığının korunmasını istemekte ve gerek yeni Petrol Kanunu gerekse diğer mevzuat değişikliklerinde TPAO'nun varlığının zayıflatılmasına veya özelleştirilmesine yol açacak düzenlemelere karşı olduğunu belirtmektedir.
4646 Sayılı Yasa'daki değişikliklerle ise BOTAŞ'ın üçe bölünmesi ve yeni şirketlerin özelleştirme portföyüne alınması öngörülmektedir.
Petrol-İş, doğal gaz zamlarının bu kadar çok tartışıldığı bir dönemde, doğal gaz piyasasına kamunun müdahale aracı olan ve fiyatları sübvanse etme şansı bulunan BOTAŞ'ın değil özelleştirilmek, güçlendirilmesi gerektiğini savunmaktadır.
BOTAŞ'ın mevcut yapısının korunarak ulusal petrol şirketimiz TPAO ile birleştirilmesi; petrol/doğal gaz sektöründe dikey entegrasyonun sağlanması açısından büyük bir önem taşımaktadır.
2-6356 sayılı Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi Kanunu, 7 Kasım 2012 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 Sayılı Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunu’nu değiştiren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi Kanunu, uygulamaya dönük bazı maddelerde bazı olumlu düzenlemeler getiriyor olmakla birlikte, yasanın tümüne egemen olan ruh ve felsefesiyle, sendikal hakları kısıtlamakta, uluslararası sözleşmelere aykırı ve ters biçimde özgür sendikal örgütlenme, toplu sözleşme ve grev haklarını kısıtlamaktadır.
Bir başka anlatımla sendikaları en az 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinin çıkarttığı yasalarda olduğu kadar baskı altına almayı, özgürlüklerini kısıtlamayı, tüm etkinliklerini işveren ve siyasal otoritenin baskı, kontrol ve güdümünde tutmayı hedeflemektedir. Söz konusu yasa yeni yasaklar yanında, sendikalar üzerinde siyasal iktidarlara yeni tahakküm olanağı da getirmektedir.
Aynı şekilde, söz konusu yasa, özgürlükçü olma hedeflerinin çok gerisinde, ILO Sözleşmelerine, Avrupa insan Hakları Sözleşmesine ve Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartına aykırıdır. Türkiye’de sendikal hareketin örgütlenmesinin önündeki engelleri de kaldırmadığı görülmektedir.
Sendikal örgütlenmeyi kolaylaştıran, önünü açan ve teşvik eden hiçbir açılım yoktur. Barajlar yine tüm katılığı ile sözleşme haklarını engelleyen yapısıyla korunmuştur. Siyasal iktidar, işverenlerin ve yandaş sendikalarını korumak ve kollamak adına işçi sınıfının ihtiyaçlarını ve demokratikleşmeyi göz ardı etmiş; bütün eleştirilere rağmen çalışma yaşamını kaosa sürükleyecek bir yasa çıkarmıştır. Oysa ülkemiz çalışanlarının gereksinimi, sendikal hak ve özgürlüklerin evrensel, çağdaş bir düzeye taşınması; Türkiye Cumhuriyeti’nin imzasını koyduğu ve taraf olduğu uluslararası anlaşmalara ve sözleşmelere uygun yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesidir.
3- Temsilciler Kurulumuz, sermayenin dikensiz gül bahçesi yaratma sevdasına ilişkin taleplerini içeren ve Hükümet tarafından yasalaştırılması düşünülen taşeronlukla ilgili düzenlemelerin taşeron işçilerin sorunlarını çözmek yerine işçilerin kazanılmış haklarına yönelik bir saldırı olduğunu tekrarlar.
Çoğunluğu daimi kadrolarda çalışan işçilerin veya çalışanların işlerinin yaptırıldığı bu işçiler yıl içerisinde bazen 5.29 gün bile çalıştırılmalarına rağmen geçici pozisyonda kalamaya devam etmekte ve mağdur edilmektedirler.
Artık kamuda da bu tür istihdam biçimleri nedeniyle büyük bir düzensizlik yaratılmış ve kamuda da güvencesiz çalışma yaygınlaşmıştır. Bu düzenlemelerin yanı sıra ödünç iş ilişkisi adı altında kiralık işçilik özel istihdam büroları ile işçi simsarlığının tekrar hortlatılmak istenmesi, işçi sınıfının örgütlü mücadelesiyle kazanılmış haklarına birer açık saldırıdır.
Temsilciler Kurulumuz, artık vicdanların bile kabul etmeyeceği modern köleler haline gelen kamuda çalışan taşeron işçilerin sorunlarının derhal çözümlenmesini ve bu işçilerle birlikte fiilen daimi işçi olan geçici işçilerin de kamu kurumlarında kadroya alınmasını talep etmektedir.
4- Petrol-iş Sendikası, sermayenin talepleri doğrultusunda çalışma yaşamını esnekleştirecek ve emekçileri boğaz tokluğuna, kölelik koşullarında çalıştırmayı hedefleyen emek karşıtı politikalara karşı mücadele etmekte kararlıdır. Temsiciler Kurulumuz, tüm sendika ve konfederasyonları Hükümetle kapalı kapılar ardında yürütülen her türlü pazarlıkçı tutumdan uzak durmaya, ortak ve kararlı bir tavır sergilemeye ve kazanılmış haklarını korumak için mücadeleye davet etmektedir.
5- Türkiye’deki ekonomik ve sosyal göstergeler emekçi halkların yaşam düzeyinin giderek daha da bozulduğunu göstermektedir. 2012 yılında işçilere, kamu çalışanlarına, emeklilere bütçe kısıtları gerekçesiyle kaşıkla verilen zamlar, siyasi iktidar tarafından elektriğe, doğalgaza, benzine, halkın temel ihtiyaçlarına yönelik gıdalara yapılan zamlarla kepçe ile geri alınmıştır. Ücretliler ağır vergi yükü altında ezilmektedirler. Siyasi iktidar artık işçiden emekçiden adaletsizce aldığı bu vergi sistemine son vermelidir.
6- 2008 yılında yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası, üyelerimiz açısından artık katlanılamaz bir adaletsizliğe dönüşmüştür. Özellikle kısmi süreli işlerde çalışan üyelerimizin aynı zamanda çalışmadıkları dönemlerle ilgili gelir testine tabi tutulması üyelerimizi doğrudan mağdur etmektedir.
Adaletsiz bir prim ödemelerine yol açmakta, sigorta prim borcu çıkarılması nedeniyle sağlık hizmetlerinden yararlanamamaları söz konusu olmaktadır. Petrol-iş Sendikası bu konuda Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bu adaletsiz durumu vakit kaybetmeksizin çözmesini talep etmektedir.
7- Suriye’de emperyalist ülkelerin çıkarları doğrultusunda aylardır süren kardeş kavgası sınırlarımıza da sıçramıştır. Türkiye’nin de bu savaşın içerisine çekilmesi için oynanan oyunlar ve mezhepsel ve etnik temelde gerilimlerin giderek arttırılması sadece bugün açısından değil gelecek açısından da bölge halkları arasında derin ve onarılmaz yaralar açacaktır.
Sendikalar olarak ülkemizin geçmekte olduğu bu hassas dönemde, insan hak ve özgürlüklerini gözeten demokrasi ve barış eksenli politikaları ısrarla savunmaktayız.
Temsilciler Kurulumuz, Hükümetin, evlatlarımızı emperyalist güçlerin piyonu haline getirecek, ülkemizi ateş çemberine sokacak ve komşularımızın içişlerine müdahale anlamına gelecek her türlü politikadan uzak durması gerektiğine inanmaktadır. Hükümetin ülkemizi emperyalist güçlerin ileri karakolu haline getiren, başta füze kalkanına ev sahipliği yapma politikası olmak üzere tüm emperyalist politikalardan derhal vazgeçmesi gerektiğine inanmaktadır.
8- Temsilciler Kurulumuz, Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi Kanunu’nun TBMM Genel Kurulunda görüşmeleri öncesinde ve bu esnada işçi haklarını geri götüren, sendikal haklara yönelik saldırılara kapı açan yasa hükümlerinin kapalı kapılar ardında görüşenleri, suskun ve pasif kalarak yasanın bu haliyle çıkmasına neden olanların tarih önünde mahkum olduklarını hatırlatır ve bu basiretsizliğin ve biat kültürünün sona ermesi için bütün sendikaları ve işçileri sendikalarına sahip çıkmaya çağırmaktadır.
9- Temsilciler Kurulumuz, emeğin kazanılmış haklarına yönelik saldırıların, işsizliğin, yoksulluğun arttığı, çalışma hayatında kuralsız, güvencesiz, esnek çalışma biçimlerinin ve taşeronlaşmanın egemen kılınmaya çalışıldığı, sendikal hak ihlallerinin, düşünce özgürlüğünü yok etmeye yönelik girişimlerin arttığı bir dönemde
konfederasyonların ve sendikaların emeğe yönelik bu topyekün saldırıya karşı ortak mücadele etme zorunluluğunun artık kaçınılmaz bir durum haline geldiğinin altını bir kez daha çizmekte; adil, demokratik ve özgür bir toplum yaratmak için bütün sendikalara ve örgütlere ortak mücadele çağrısını yenilemektedir.