Türkiye'de çalışanlara verilecek 'en az ücret' olarak aralık ayında belirlenen 'asgari ücret', ülkemizde fiiliyatta toplumsal ücret rejimini tayin etmesine rağmen siyasetin gündemine giremiyor...
Asgari Ücret tartışması kamusal mecrada tartışılmazken, siyaset kurumunu etkisizleştiren ekonomik akılcılık 'güçlü ekonomi-büyüyen milli gelir' ağdalı hamasetiyle yaklaşık 40 milyon insanın nasıl yaşayacağını belirleyen 'asgari ücreti' siyaset-dışı bırakıyor..
Oysa toplumla devlet arasındaki en büyük toplumsal sözleşme olarak tanımlanan, şu an 739 TL olan asgari ücret çalışma hayatında 'tavan ücret muamelesi' görürken asgari ücretin altında çalışmaya razı edilmiş kayıt-dışı milyonlar için de 2013 yılı için belirlenecek asgari ücret 'ulusal yaşam standardımızı' verecek. Tabii ki 2023'e dolu dizgin koşan 'AB'nin ve Asya'nın büyüyen ekonomisi' 20 milyon insanına çocuklarına ayda 739 TL geçim bütçesi uygun görürse 2023 tarihinde sosyal ve kamusal süreçlere katılamayan 'dışlanmış' kalabalık nüfusumuzla nasıl bir toplum tablosuna sahip olacağımız siyaseten sorumuzdu..
Ayrıca hem 'en az ücretle' geçinmek zorunda kalan hem de devletin yegane vergi kaynağı olan asgari ücretlilerin 'büyüyen GSMH'dan' ne kadar pay aldığını sormak siyasetin varlık nedeni değilse, siyaset ne için vardı...
Ama ülkemizde ahlaki ve insani çalışma hakkı olan asgari ücretin 'adaletli ücret' vasfı çalışanların zihninden silinirken 'asgari ücret' devletin lütfettiği zam ve çalışanların kanaat edilen bir 'yazgıya' dönüşüyordu.
Hal böyleyken her yıl aralık ayında toplanan aralarında bir tane asgari ücretlinin bulunmadığı 'Asgari Ücret Tespit Komisyonu', o yılın 'asgari ücretini' belirlerken ülkemizde yaprak bile kıpırdamıyordu. Güncel popüler magazinleşmiş siyasi söylemin, yazılı ve görsel medyanın inşaat-finans sektör bülteni reyting haberciliğinin tartışmaya gönül indirmediği devletin önceden belirlediği 'asgari ücret zammı' bu yıl yine yüzde 3 3 oranıyla toplamda 22 TL olarak önerildi...
YAŞAYAMAMA ÜCRETİ...
739 TL asgari ücretin 761 TL'ye yükseltilerek yine devlet kurumu TÜİK'in verdiği açlık ve yoksulluk sınırlarının yanına bile yaklaşamıyordu..
Ama Dev Sağlık- İş bu ücretle dört kişilik ailenin ancak bir hafta geçinebileceğini, Tüketici Hakları Derneği ise son yapılan elektrik ve doğalgaz zamlarıyla birlikte asgari ücretin yüzde 30'unun elektrik ve doğalgaza gideceğini açıklamıştı.DİSK-Ar'ın yaptığı hesaplamaya göre asgari ücretle geçinen dört kişilik bir aile, günlük gıdaya ancak 8 TL 69 Kuruş ayırabiliyor, kişi başına göre her öğün için 72 kuruş harcayabilirdi.
KESK-Ar ise 4 kişilik ailenin sağlıklı beslenmesi için minimum aylık gıda giderini kasım ayında 1101 TL'ye yükseldiğini ve artık temel insani ihtiyaçlar 'barınma, konut, eğitim, ulaşım, sağlık' harcamalarının 'katiyen' karşılanamayacağını belirtiyordu. En az yirmi milyon insanımızın kitlesel yoksullaşmasını kalıcı kılan ve nesiller boyu 'yoksunluk' üreten asgari ücret rejimiyle gıda harcaması yapamayan kesimlerin 'eğitim, sanat, kültür, sosyal aktivite, bireyselleşme' gibi toplumsal kalkınmışlık ve gelişmişlik başlıklarına nasıl erişeceği...
Ya da okula giden 'öğününe 72 kuruş ayırıp besleyemediği' çocuğuna yol parası veremeyen ücretlilerin çocuklarının nasıl 'işçileştirileceğini' ve muhtelif kullanımı uygun 'dışarda bekleyen işsiz kalabalıklara' yığınlar halinde katılacağını anlatmaya gerek kalmıyordu. İnsani gelişmişlik sermayemiz ve sosyal kalkınma endekslerimizi yere çakan ulusal yaşam standardımız 'asgari ücret', devlete ve işverenine 'boyun eğmiş' ve haklarıyla ilgili pazarlık gücünü kaybetmiş toplum yaratma siyasi tasarımının temel aksamıydı...
Bizler her ne kadar siyasetin meselesi yapmasak da.