1980 ile 1997 arasında dört kez, 1997'den sonra ise iki yılda bir Ankara'da ''Ulusal Sosyal Bilimler Kongreleri'' yapılır. Kongreleri düzenleyen kuruluş, Türk Sosyal Bilimler Derneği 'dir. Bu yıl da 7-9 Aralık tarihlerinde bu kongrelerden dokuzuncusu Ankara'da gerçekleştirildi.
1980 ile 1997 arasında dört kez, 1997'den sonra ise iki yılda bir Ankara'da ''Ulusal Sosyal Bilimler Kongreleri'' yapılır. Kongreleri düzenleyen kuruluş, Türk Sosyal Bilimler Derneği 'dir. Bu yıl da 7-9 Aralık tarihlerinde bu kongrelerden dokuzuncusu Ankara'da gerçekleştirildi.
Geçen hafta çarşamba-cuma günlerinde Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nin Kültür ve Kongre Merkezi'ne gidenler, kendilerini sıradan bir kongrede değil, gerçek bir ''bilim şöleni'' içinde buldular.
Bir kere, ''menü'' bakımından çok zengin bir şölen... Aynı anda yedi salonda gerçekleşen 56 oturumda 236 bildiri sunuldu. Buna, Bilsay Kuruç 'un ''Sosyal Bilimcinin Dünü, Bugünü'' başlığını taşıyan çok ilginç açılış bildirisini ve Ayşe Buğra, Gülten Kazgan, Taner Timur, Ergun Türkcan ve İşaya Üşür 'ün ''Bugünün Türkiyesi'ni Dünde Aramak'' temasını tartıştıkları ve beş yüzü aşkın kişinin izlediği kapanış panelini de eklerseniz, bilim şöleninin çok zengin bir ''menü'' içermiş olduğu ortaya çıkacaktır.
Kongrede sosyal bilimlerin hemen hemen tüm alanları ve yakın komşuları temsil edildi: İktisat, sosyoloji, siyaset bilimi, kamu yönetimi, tarih, iletişim, uluslararası ilişkiler ve hukuk, ideoloji, kültür ve cinsiyet (''kadın'' ) çalışmaları, sosyal politika ve emek çalışmaları, felsefe, düşünce tarihi, çevre...
Bu çeşitlilik, Türk Sosyal Bilimler Derneği'nin (TSBD) tüm sosyal bilimleri kucaklayan (ve Türkiye'de, hatta dünyada pek benzeri olmayan) bir kuruluş olmasından kaynaklanıyor. Sosyal bilimler, son elli yıl içinde giderek artan ölçülerde bir uzmanlaşma, parçalanma eğilimi içine girdi. Her disiplin, önce, kendisini diğerlerinden katı çizgilerle ayırdı; komşu alanlarla iletişimini, ilişkisini asgariye indirdi; giderek kesti. Uzmanlaşma, daha sonraları disiplinler içinde küçük alanlara bölünerek daha da ileriye gitti. Her alan, kendi ''özel dili'' ni geliştirdi. Çok az okunan uzmanlık dergileri oluştu.
TSBD kongreleri, her disiplini kapalı alanlar içinde tutsak kılan bu yaygın eğilimi elbette tersine döndüremez. Ancak, en azından iki yılda bir, bilim insanlarına, kendi disiplinlerinin ve uzmanlık alanlarının dışında Türkiye'de nelerin yapılmakta olduğunu fark etmelerine imkân sağlar. Sosyal bilim disiplinleri arasındaki ayrışma, aynı alana, yani "toplumsal olgu ve süreçlere" farklı perspektiflerle, farklı araç ve yöntemlerle bakmak anlamına geliyor. Dolayısıyla kongreye katılanlar, ''benim de uğraştığım olgulara başkaları nasıl bakıyorlar'' merak ve ilgisiyle komşu disiplinlerdeki bildirileri izleme, tartışmalara katılma fırsatını buldular. Ve üç gün boyunca bu fırsatı bol bol kullandılar.
Kongreyi, coğrafi ve kurumsal bir çeşitlilik de zenginleştirdi. Bildiri sunan bilim insanlarından 50'ye yakını üç büyük kentin dışındaki üniversitelerimizden geldi. Buralardan çok sayıda genç lisansüstü öğrencisi, öğretim elemanı da bildiri sunarak değil, tartışmaları izlemek, katılmak için geldiler. Otuzu aşkın katılım, üniversite dışındaki insanlardan kaynaklandı. Eski kuşaklardan bilim insanları katkılarını esirgemediler; ancak konuşan, paylaşan, tartışan gençler ağır basmaktaydı.
Peki, düzey? Üç gün boyunca, olabildiğince çok sayıda bildiriyi ve tartışmaları izledim. İzlediğim her oturumda, özgün katkıların pırıltılarını algıladım. ''Pırıltılar'' diyorum; zira sözlü sunumlar, yazıya dökülmeden kesin konuşmak yanlış olur. Ancak küçümsenmeyecek sayıda genç sosyal bilimcinin araştırma gündemleri, hedefleri ve ilk sonuçları bakımından Türkiye'nin toplumsal dokusuna mercek tutan çok ilginç, önemli ve yaratıcı bir üretim süreci içine girmiş oldukları anlaşılmaktadır. Kimi güçlü dış kuruluşların büyük paralar harcayarak sosyal bilim dünyasına özel hedefli, yapay gündemleri taşıma çabaları, kongre bildirilerine bakarsak, Türkiye'de sosyal bilim araştırmalarına henüz egemen olmamıştır. Örneğin emek dünyasıyla ilgili bildirilerin, kongrede önemlice bir ağırlık taşıması bunu gösteriyordu. Sosyal bilimlerin halkın günlük mücadelesinde taşıdığı önemi yakından bilen bir sendikamızın, Petrol-İş'in, hem iki oturum düzenlemesi hem de kongreyi maddi olarak destekleyen tek kuruluş olması bu bakımdan anlamlıdır.
TSBD, 2001 ve 2003 tarihli yedinci ve sekizinci kongre bildirilerinden iki derlemeyi beş cilt içinde yayımlamıştır. İlgilenenler bu yayınlara TSBD'nin www.tsbd.org adresli web sayfası aracılığıyla ulaşabilirler. 2005 kongresinin bildirileri için de yayın geleneği sürdürülecektir.
Türkiye'de sosyal bilimlerin geleceği nasıl görünüyor? Kongrenin izlenimlerine bakarak iyimser olabiliyoruz.