Ülkemizde işçi sınıfına yönelik yoğun saldırılar karşısında, emek hareketinin bir bileşik mücadele sürecini örgütlemesi gündemde bulunuyor. Daha önce Emek Platformu adı altında konfederal düzeyde, tabandan değil tavandan oluşturulan birliktelikler, kimi konfederasyon yönetimlerinin siyasal iktidarlarla yakın ilişkileri nedeniyle başarılı olamadı. Şimdi daha değişik bir model üzerinde duruluyor.
Bu çerçevede Lüleburgaz mitingi sonrasında Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) içinde yer alan Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın’ın görüşlerini aldık. Aralık 2011’de yapılan Türk-İş Genel Kurulu’nda SGBP’nin Genel Başkan adayı da olan Öztaşkın, şunları söyledi:
“Emeğe yönelik saldırılar karşısında sınıfın çıkarlarına uygun, mücadeleci sendikal anlayışı benimseyen sendikalarla bir araya gelmek istiyoruz. Bu işbirliği ve dayanışma, konfederal düzeyde değil, sendikal düzeyde de mümkün olabilir. Lüleburgaz mitinginde de olduğu gibi somut sorunlar etrafında bir eylem birliği gerçekleştirilebilir. Sendikal Dayanışma Platformu adını verebileceğimiz bu birlikteliğin bir programı, bir sekreteryası da oluşturulabilir”.
Öztaşkın, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile görüştüklerini, olumlu görüş aldıklarını, KESK yöneticilerinin ise konuyu değerlendireceklerini söyledi.
Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu da görüşünü şöyle açıkladı:
“Konfederasyonların homojen bir yapısı olmadığı için aynı mücadele anlayışını benimseyen sendikalar bir araya gelebilir. Avrupa’da bunun örnekleri var. Türk-İş üst yönetimi ve Hak-İş, AKP Hükümeti’ne yakın durmaya çalışıyor. Ortak bir tavır gösterme ve eylem yapmada zorluk çekiyoruz. Oysa sınıf sendikacılığını, mücadeleci sendikacılığı benimseyen sendikalar bir araya gelebilir. Hatta Hak-İş içinde sınıf sendikacılığını benimseyen sendikalar da bu birlikteliğe katılabilir”.
Serdaroğlu, “Federatif bir yapı içerisinde KESK’e bağlı sendikalar da bu emek birliğinin içinde yer alabilir. O zaman işçi-memur ayrımını da ortadan kaldırmış oluruz. Gebze, Kocaeli gibi bölgelerde bunun yerel örnekleri var. Şimdi ülke düzeyinde oluşturacağımız bu birleşik emek hareketinin kurumsal bir işleyişi de olabilir, ilkeleri ve programı saptanıp kararlar alınabilir. Bu çerçevede SGBP’nin önerisine olumlu bakıyoruz” dedi.
KESK Genel Başkanı Lami Özgen ise, “Emek ve demokrasi mücadelesi açısından SGBP ile düşünsel bir mutabakatımız var. Ancak biz konfederasyon, onlar ise sendika konumunda. Pratikte eylem birlikleri oluyor. Mücadele bütünlüklü olarak yürütülmeli. Eğitim-Sen’in bir eylemi olduğunda KESK’e bağlı diğer sendikalar bir bütünlük içinde hareket ediyor. SGBP’nin Türk-İş içinde sıkıntıları var. Bununla birlikte Zonguldak’ta, Lüleburgaz’da olduğu gibi ortak eylemlilikleri geliştirebiliriz” diye konuştu.
Bir birleşik emek hareketinin örülmesi, acil bir gündem maddesi. Türkiye tarihinde bunun örnekleri var. İstanbul İşçi Sendikaları Birliği, o günün koşullarında işçi sınıfını seferber eden şemsiye bir örgüt oldu. Bu birlik, 1961’de Saraçhane’de 100 bini aşkın işçinin katıldığı bir miting düzenledi. İlk kez işçi sınıfı kitlesel düzeyde kendi taleplerini ortaya koyan bir eylem gerçekleştirdi. Ardından da 274 ve 275 sayılı sendikalar yasalarının çıkmasında önemli bir rol oynadı. Darısı yeni mücadeleci birliklerin başına…