Anayasa değişiklik paketini değerlendiren sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, yapılan düzenlemelerle gerek işçilere, gerek kamu emekçilerine, çalışanlara bir elma şekeri uzatıldığını belirterek, “Biz Petrol-İş Sendikası olarak bu elma şekerini yemeyeceğiz, Gücümüz yettiğince bütün üyelerimize ve kamuoyuna, bu anayasa değişikliklerine hayır oyu verilmesi yönünde de çalışmalarımızı yapacağız” dedi.
Anayasa değişiklik paketini değerlendiren sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, yapılan düzenlemelerle gerek işçilere, gerek kamu emekçilerine, çalışanlara bir elma şekeri uzatıldığını belirterek, “Biz Petrol-İş Sendikası olarak bu elma şekerini yemeyeceğiz, Gücümüz yettiğince bütün üyelerimize ve kamuoyuna, bu anayasa değişikliklerine hayır oyu verilmesi yönünde de çalışmalarımızı yapacağız” dedi.
Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) ile Tüm Öğretim Elemanları Derneği'nin (TÜMÖD) 5 Mayıs'ta Ankara Şubemiz Konferans Salonu'nda ortaklaşa düzenlediği “Siyaset, Ekonomi ve Sendika” konulu panele katılan Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, panelde yaptığı konuşmada Anayasa değişiklik paketini değerlendirdi.
Öztaşkın'ın değerlendirmeleri şöyle: “Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var mıdır? Tartışmasız vardır. 12 Eylül anayasası tabii ki değiştirilmelidir. Biz çalışanlar açısından baktığımız zaman bu Anayasa'dan en çok mağdur edilen kesimlerin başında gelmekteyiz. Anayasa'da bugüne kadar bir çok değişiklikler yapıldı. Ama bu değişikliklerde emeğin, çalışanların hak ve özgürlüklerini genişletecek, yasaklamaları, kısıtlamaları ortadan kaldıracak hiçbir düzenlemeye gidilmedi. Yani 12 Eylül'ün izlerini en çok taşıyan yasalar da çalışma alanındaki yasalardır. Dolayısıyla biz yamalı bohça gibi değil, bir bütünsellik içinde, yeni bir felsefe ile yeni bir anayasanın yazılması gerektiğini savunuyoruz. Ve bu yeni yazılan anayasanın kendi açımızdan baktığımız zaman, sınıfın çıkarları açısından baktığımız zaman tabii ki emeğin hak ve özgürlüklerini güvence altına alan ve bütün hayatın, ekonomik, sosyal, toplumsal, siyasi hayatın emeğin çıkarları doğrultusunda düzenlendiği bir Anayasa talep ediyoruz. Bu anayasanın tabii ki eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, sosyal, laik bir anayasa olmasını istiyoruz. Bu anayasanın tabii ki demokratik tartışma süreçleri gerçekleştirilerek ve toplumsal uzlaşı içerisinde kabul edilmesini istiyoruz. Oysa şu anda yapılan hiç bunlarla bağdaşmıyor. Demokratik süreç, toplumsal uzlaşı hiçbir şekilde işletilmiyor. Son derece anti demokratik yöntemlerle, dayatmacı yöntemlerle anayasanın bazı maddeleri değiştirilmeye çalışılıyor. Hatta bazı hukukçularımız, değerli bilim insanları bu anayasanın demokratik yöntemler bakımından 1982 Anayasası'nın da gerisinde olduğunu açık bir şekilde dile getiriyorlar. Paket çalışanlara ne getiriyor? Anayasa değişiklikleri çalışanlara, işçilere, emekçilere ne getiriyor? 51, 53 ve 54'üncü maddelerinde çalışanları, gerek işçileri, gerek kamu çalışanlarını ilgilendiren düzenlemeler yapılıyor. 51. maddede aynı işçi kolunda aynı anda birden fazla sendikaya üye olunamaz hükmü var. Bu hüküm çıkarılıyor. 53. maddede kamu çalışanlarına grevsiz toplu sözleşme hakkı veriliyor. Yine 53. maddede emeklilere, kamu kamu çalışanları ile yapılacak TİS hükümlerinin uygulanması getiriliyor. 54. madde de grev yasakları kaldırılıyor. Şu andaki Anayasanın 54. maddesinde greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı ve kusurla hareketleri sonucu grev uygulanan işyerlerinde sebep oldukları zararda sendika sorumludur hükmü var.Bu madde çıkarılıyor. Ayrıca bu maddede grev yasakları düzenleniyor.
Genel grev, siyasi amaçlı grev, lokavt, dayanışma grevi, iş yavaşlatma, işyeri işgali gibi eylemler Anayasa tarafından yasaklanıyor. Şimdi bu üç maddedeki değişikliklere bakalım. Bir kere bu değişiklikler yeni sendikal haklar getiriyor mu? Emekliye TİS hakkı tanıyor mu? Grev yasaklarını ortadan kaldırıyor mu? Kamu çalışanlarına gerçek anlamda bir TİS hakkı tanıyor mu? Genel grev, siyasal amaçlı grev, dayanışma grevi, işyeri işgali, iş yavaşlatma gibi eylemleri meşru kılıyor mu? Bunların hepsinin cevabı hayır. Düzenleme vaziyeti kurtarmaya yönelik Meselenin özüne baktığınız zaman bu söylenenlerle hiçbir alakası olmayan düzenlemeleri görüyoruz. Bizim açımızdan bu düzenlemeler suya suya dokunmayan düzenlemeler. Hak doğurucu, sonuç doğurucu düzenlemeler değil. Bütünsellik teşkil etmiyor. Sadece vaziyeti kurtarmaya, bir takım makyajlamalarla olası referandumda bu kesimlerin oyunu ve desteğini almaya yönelik düzenlemeler olarak gözüküyor. Örneğin 51. madde, bir işkolunda aynı anda birden fazla sendikaya üye olunamaz hükmü kaldırılıyor. Peki siz burada yetki prosedürlerini değiştirmeden, referandumu yasallaştırmadan, neyi amaçlıyorsunuz? Sendikal hareketi daha da bölüyor, parçalıyorsunuz. Bu vesileyle yandaş sendikaların güçlenmesini, taban bulmasını sağlamış oluyorsunuz. Düzenlemede kamu çalışanları ile işçiler ayrılıyor, ayrı ayrı tanımlanıyor. Aslında bu maddede bir düzenleme yapılacaksa işçi- memur ayrımının ortadan kaldırılıp çalışanların hepsini kapsayacak şekilde yeni bir tanımlama, yeni bir düzenleme yapılmalı. Çalışanların yeni sendikal hak ve özgürlükler üzerinden tanımlanması lazım. 53. maddede kamu çalışanlarına TİS hakkı veriliyor ama görüşmelerde anlaşma sağlanamadığı zaman uzlaştırma kuruluna gidiliyor. Uzlaştırma kurulunun kararı kesindir, itiraz edilemez. Uzlaştırma Kurulu'nun yapısı ve çalışma yöntemleri Anayasa değişikliğinden sonra çıkarılacak kanunla düzenleniyor. Uzlaştırma Kurulu dediğimiz oluşum şu anda Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası'nda yer alan Yüksek Hakem Kurulu'nun karşılığıdır. Aynı yöntem kamu çalışanlarına getiriliyor. Siz kamu çalışanlarına grev hakkını tanımıyorsunuz. Masaya oturuyorsunuz, her şeye red cevabı alıyorsunuz. Getirdiğiniz hiçbir talep kabul edilmiyor. Çalışanların yaşam koşullarının iyileştirilmesi, özlük hakları gibi hakların hiç biri kabul edilmiyor. Sonuçta uzlaştırma kuruluna gidiyor. Uzlaştırma kurulu sizin adınıza sözleşmeyi imzalıyor. Ve bunun adı kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkı verilmiş oluyor. Grevsiz TİS yakmayan ateş gibidir Grevsiz bir TİS ıslatmayan su, yakmayan ateş gibidir. Biz bunun sonuçlarını yıllardır yaşıyoruz. Örneğin bizim işkolumuzda, petrol sektöründe grev yasakları var. Petrol-İş sendikası da kamu oyunda bilinen bir sendikadır.
İşçilerin, çalışanların, üyelerinin hak ve çıkarlarını korumaya çalışan, mücadele eden bir sendikadır. Son sözleşmede, hükümetle yapılan kamu sözleşmelerinde çok önemli tavırlar ortaya koyduk. Örneğin TPAO işyerinde 24 saat işi dahi durdurduk. Her türlü mücadeleyi yaptık. Bir çok eylemler, açıklamalar yaptık, herşeyi yaptık. Sonuç, sözleşmeler YHK'da ve bazı haklarımız geri götürülerek imzalandı. Böyle bir sözleşme hakkı olur mu? Bunun adı özgür toplu pazarlık olabilir mi? Aynı yöntem burada kamu çalışanlarına getiriliyor. 54.maddeye bakarsak; genel grev, dayanışma grevi, işyeri işgal eylemi gibi yasaklar kaldırılıyor. Peki 54. maddenin 1. fıkrasında bir cümle var. Burada deniliyor ki sadece TİS uyuşmazlığına gidilirse grev yapılabilir. Siz bu maddeyle, daha başlangıçta yer alan maddeyle grevi sadece TİS uyuşmazlığında tanıyorsunuz. Bu sınırlamayı kaldırmadan, arkasından genel grev yasağını kaldırsanız ne olur.
Siyasi grev yasağını kaldırsanız ne olur, dayanışma grevi yasağını kaldırsanız ne olur. Bu bir aldatmacadır. Bu bir komedidir. Madem ki siz özgürlüklerden yanasınız, bu maddenin başındaki o kısıtlamaları, yasaklamaları kaldırın. Grev hakkının sadece TİS ile sınırlı olmadığını ifade edin. Bunun her koşulda, çalışanlar istediği zaman kullanılabilecek bir hak olduğunu, meşru bir hak olduğunu söyleyin. Çalışanlara elma şekeri uzatılıyor Hatta bu konuda anayasa değişiklikleri yaptınız. Anayasa'nın 90. maddesinden bahsediyorum. Uluslar arası hukuk ile iç hukukun çatışması halinde geçerli olanın uluslar arası hukuk olduğunu, uluslararası imzalanan sözleşmeler olduğunu Anayasa'ya koydunuz. Siz bunları yok sayıyorsunuz, bunların hiç birine uymuyorsunuz.
Ondan sonra da “Biz size genel grev hakkını verdik, dayanışma grevi hakkını verdik. İsterseniz bu grevi siyasi amaçlı da yapabilirsiniz yapabilirsiniz” diyorsunuz. Bu tabii ki tamamen bir aldatmacadan başka bir şey değildir. Bütün bunlar çalışanlara, işçilere, kamu emekçilerine yönelik sözde yeni haklardır. Yasakları kaldırıyoruz gibi söylemler, işçilerin, emekçilerin, kamu çalışanlarının bu anayasa paketine evet oyu vermesini sağlamak için, göz boyamak için, makyaj için ortaya sürümüş, ortaya konulmuş bir takım değişikliklerdir. Çalışanlara, gerek işçilere, gerek kamu emekçilerine bir elma şekeri uzatılıyor. Biz Petrol-İş Sendikası olarak bu elma şekerini yemeyeceğiz. Bu iş referandumu gittiği takdirde de gücümüz yettiğince bütün üyelerimize ve ve kamuoyuna bu anayasa değişikliklerine hayır oyu verilmesi yönünde de çalışmalarımızı yapacağız.”