Sendika değiştirmek üzere Orhangazi Belediyesi Emek Kültür Salonu önünde bir araya gelen Bosch işçileri, nasıl örgütlendiklerini anlattılar.Bosch işçileri, gözyaşları içinde birbirlerine sarıldıklarında akıllarından yüzlerce şey geçiyordu. Kimi geçmişe, kimi geleceğe yönelik… Geçmişte kalanlar genelde kötü anılar. Ama sendika değiştirme sürecinde güzel görünmeye başlamış işçilere. Bugün verdikleri mücadeleye kapı araladığını söylüyorlar.
Sendika değiştirmek üzere Orhangazi Belediyesi Emek Kültür Salonu önünde bir araya gelen Bosch işçileri, gözyaşları içinde birbirlerine sarıldıklarında akıllarından yüzlerce şey geçiyordu. Kimi geçmişe, kimi geleceğe yönelik… Geçmişte kalanlar genelde kötü anılar. Ama sendika değiştirme sürecinde güzel görünmeye başlamış işçilere. Bugün verdikleri mücadeleye kapı araladığını söylüyorlar.
İŞTEN ATILANLARI UNUTAMIYORLAR
Düşük ücret, çalışma koşullarının kötüleşmesi, hak kayıpları en çok bahsedilen sorunlar. Ama ayrıntı gibi gözüken ama işçileri derinden etkileyen pek çok yaşanmışlık var. Sözleşmeye itiraz eden işçilerin yanına gelen şube başkanının, işçiler ayaktayken sandalyeye oturup sigara tüttürmesi, “ukalalık yapmayın, yüreğiniz yetiyorsa telefonda değil yüzüme karşı söyleyin” gibi aşağılayıcı ifadeler kullanması, dikkate alınmamak bir yana söz söyleyemez hale gelmek…
En çok etkileyen ise 2008 krizi döneminde 117 arkadaşlarının işten atılması. “Eğitim var” diye çağrılıp, güvenlik eşliğinde dolapları boşaltılarak kapı önüne konan arkadaşları. Hasta oldukları için daha sık izin ve istirahat alan işçilermiş bunlar. Bu olayın ardından hasta olan işçiler ne izin almış ne rapor kullanmış, hasta hasta çalışmışlar. Bu da olmazsa yıllık izinlerini, hastalık tedavisi için kullanmışlar. Daha da kötüsü artık kimse kendini güvende hissetmemeye başlamış.
ŞİKAYET ETMEK YETMİYOR
Ama sendika değiştirmek gibi zorlu bir iş için sadece şikayet etmek yetmiyor; kızmak, öfkelenmek de… Bosch işçileri bunun bilincinde. Hemen her ilde, her sektörden işçiler her gün kızıyor, öfkeleniyor. Bosch işçisini onlardan ayıran, harekete geçmesi. Üstelik öyle büyük adımlarla da değil.
15 ay önce başlayan çalışmaya önceleri çok az sayıda işçi katılmış. Şimdi üyeliklerin yapıldığı salonun altında kalan Çamlık dedikleri yerde 17 kişi toplanıp bu işten geri adım atmayacaklarına dair birbirlerine söz vermişler. Bu yüzden “Çamlık’ta başladı Çamlık’ta bitti” diyorlar.
İlk 6-7 ay büyük bir gizlilik içinde küçük toplantılarla geçmiş. Eğitim toplantıları, fabrikadaki işçilere eğitim vereceklerin eğitilmesi… Her işçi güvendiği işçi arkadaşlarına açmış konuyu.
“Evet” diyenler arttıkça yeni örgütlenmelere gitmişler. Üst komite, bu komiteye bağlı fabrika komiteleri, bölümlerdeki komiteler… Sonunda 7 binadan oluşan 3 fabrikada, neredeyse her bölümün her vardiyasında olmak üzere tam 200 komite kurulmuş. Çalışma, tepeden yuvarlanan kartopu gibi büyümüş. “Önemli olan inanmak ve istikrarlı bir çalışma yürütmek” diyor Bosch işçileri kısaca.
İŞÇİ DEMOKRASİSİ
Ücretlerin düşüklüğü nedeniyle büyük sıkıntı yaşayan işçiler, bunu düzeltmenin yolunun sendikal işleyişin değişmesinden geçtiğinin bilincine varmış. Önce bunu Türk Metal’de hayata geçirmeye çalışmışlar, başarılı olamayınca sendika değiştirme yolunu seçmişler.
Söz haklarının olduğu, sözleşme dönemlerinde taleplerin kendilerine sorularak hazırlandığı, sendika yönetimlerinde seçme ve seçilme haklarının olduğu, verdikleri aidatları denetleyebildikleri ve evlerindeymiş gibi rahat oldukları, bir bardak çay içebildikleri bir sendika. Yani sendikal demokrasinin tüm yönleriyle hayata geçtiği bir yapı…
Birleşik Metal-İş Sendikası’ndan da beklentileri bu… Zaten fabrikada kimse para meselesini konuşmamış. “Temsilcini kendin seçeceksin”, “Her şeye sen karar vereceksin”, “Kararlar işçiye danışılmadan alınmayacak” diye anlatmışlar sendika değiştirme meselesini.
Bu yola çıkan işçiler, kendi içlerinde de demokrasiyi işletmişler. Daha doğrusu zaten var olan hoşgörü ortamının daha da geliştiğini söylüyorlar. Sağcı solcu, Alevi Sünni, Türk Kürt, dindar ateist… Aşırı solcu olduğunu söyleyen bir işçi, arkadaşının soyunma odasında namaz kılmak zorunda kalmasını dert edinmiş.
Namaz kılan, diğerine “Sen niye kılmıyorsun” dememiş. Herkes yapmak istediğinde özgür olsun istemişler. Emeklerine ve ekmeklerine sahip çıkmak için tüm ayrımları bir kenara koymuşlar. “Kültürler arası duyarlılık yüksek düzeydeydi. Başka türlü zaten olmazdı. Bizi bölerlerdi” diyor işçiler.
Tek tek bakıldığında çoğu muhafazakar olan işçiler, birleşip sınıf olarak hareket ettiklerinde demokratik bir Türkiye’nin de küçük bir modelini yaratmışlar. Bunu şöyle özetliyorlar: “Farklılıklarımıza saygı gösterdik, emeğimiz için birleştik.” Böyle hareket etmek işçilerde şu duyguyu geliştirmiş: “Onurlu bir mücadele verdik ve iki günden beri işçi olmaktan gurur duyuyoruz.”
DAHA BİTMEDİ
Türk Metal yöneticilerinin geçişleri engellemek için getirdiği işçilerin İstiklal Marşı okumasını, ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez’ diye slogan atmasını da buna bağlıyorlar. Milliyetçi söylemlerle işçileri bölmek, kafa karıştırmak, kalkışmayı başarısız kılmak...
Tüm bunlara rağmen gelen işçilere kızgın değiller. Hatta onlar için üzgünler. Bir işçi şunları söyledi: “Bir kere başka illerden gelenler çoluk çocuklarından uzak kaldılar. Bizim ne yaptığımızı bilmiyorlardı. Buraya neden geldiklerini bilmiyorlardı. O sloganları niye attıklarını bile bilmiyorlardı. Bu yüzlerinden belli oluyor. Boş boş bakıyorlar. Belli başlı kemikleşmiş olanlar dışında oradakiler de işçi ve işçi olarak bizim kardeşimiz.”
Artık kimsenin kendilerini bölemeyeceğini söyleyen işçiler, sendika değiştirmenin bir “son değil başlangıç” olduğu düşüncesinde. Herkesin Bursa’daki otomotiv fabrikalarında çalışan eş, dost ve akrabası olduğunu dile getiren Bosch işçileri, deneyimlerini buralardaki işçilere de anlatmakta kararlı.
Ve işçiler özellikle sözleşme dönemleri için “Artık belirleyici olan Bosch işçisi olacak. Bunu da herkes görecek” diyor.