Türk Petrol Kanunu'nun yürürlüğe girmesinin ardından sıra TPAO'nun yeniden yapılandırılmasına geldi. Bu sürecin yol haritası, Bütünsel Dönüşüm Programı adıyla sunuldu. TPAO'yu parçalayıp zayıflatarak özel sektör mantığıyla yönetilen bir şirket haline getirilmesine karşı Petrol-İş, TPAO'ya sahip çıkıyor.
Geçen yıl Türk Petrol Kanunu yasalaşmıştı. Petrol sektörünü yerli ve yabancı sermayenin etkin olduğu buna karşılık kamu şirketi TPAO'nun konumunun zayıflatıldığı o Kanun'un yasalaşmasının ardından sıra TPAO'nun yapısal olarak dönüştürülmesi sürecine geldi. Her ne kadar hükümet yetkilileri ve bürokratlar, TPAO'nun atılım yapması için bu sürece girildiğini iddia ediyorsa da, gündeme getirilen "Bütünsel Dönüşüm Programı" ile birlikte TPAO'nun yapısal olarak parçalanması, hizmet alımlarını arttırarak taşeronlaşmanın artması ve daha önce devletin bir politika aracı olan TPAO'nun iddiasızlaştırılması gündeme getirilmiş oluyor. Ayrıca önümüzdeki dönemde TPAO bazı sermaye gruplarının önünü açacak şekilde koltuk değnekliği rolüne soyunduruluyor.
TPAO Yönetimi'nin sunduğu gerekçeler
TPAO Yönetimi, Bütünsel Dönüşüm Programı'na neden gerek duyulduğunu çalışanlara ilettiği yazılarla ortaya koydu. Yönetim bu programı şu şekilde gerekçelendiriyor:
TPAO'nun planlanan sondaj öncesi arama, sondaj ve üretim faaliyetleri gerçekleştirmesine rağmen üretim ve rezerv seviyesinin arttırılamaması, TPAO'nun bu nedenle içine girdiği durağanlığa son verilmesi gerekliliği,
Türk Petrol Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile TPAO'nun daha rekabetçi bir piyasada faaliyet göstermeye başlayacak olması ve bu durumun kurumu rekabetçiliğe zorlaması,
Gençleşen TPAO istihdamının yeni bir insan kaynakları politikası ile şirketin yapacağı atılıma hazırlanması,
TPAO'nun bir marka haline getirilmesi, enerjide arz güvenliği ve ekonomiye daha fazla katkı vermesi anlamında devletin diğer kurumlarının TPAO'dan beklentileri.
TPAO Yönetimi'nin genel itibariyle yukarıdaki argümanlarla gerekçelendirdiği Bütünsel Dönüşüm Programı'nı hayata nasıl geçireceğini ise şöyle formüle ediyor:
TPAO, arama ve üretim odaklı bir şirket haline getirilecek ve yabancı şirketlerle ortaklıklarla yurtdışında yeni alanlara açılacak,
TPAO bünyesinde gerçekleştirilen servis ve destek faaliyetleri, proje bazlı çalışacak yeni kurulan servis şirketine devredilecek. TP Oilfield Service Company adı verilen bu servis şirketi, özel sektör mantığıyla çalışacak ve performansa dayalı bir istihdam politikası benimsenecek,
TPAO'nun bütününde İnsan Kaynakları politikaları yeniden yapılandırılacak ve kamu istihdamı mantığı terk edilerek özel şirketlerdeki klasik İnsan Kaynakları yaklaşımı adapte edilecek,
Petrol Akademisi kurulacak.
TPAO Yönetimi, yeniden yapılandırmayı içeren Bütünsel Dönüşüm Programı'nı neden ve nasıl hayata geçireceklerini bu şekilde ifade ederken aslında programın hangi amaçları taşıdığını perdelemeye çalışıyor. Bu programın bir zorunluluk olduğuna işaret etmeye çalışan TPAO Yönetimi, çalışanları bir algı yönetimi ile bu programa ikna etmeye çalışıyor.
Program aslında neyi amaçlıyor?
Bütünsel Dönüşüm Programı, bir bölümü TPAO Yönetimi tarafından açıkça ifade edilen ancak bir kısmı ise doğrudan açıklanmayan amaçlara sahip bir yeniden yapılandırma programıdır.
Program, geçen yıl yasalaşan Türk Petrol Kanunu sonrasında petrol sektörünün serbestleştirilmesi ile birlikte kamu kuruluşumuz TPAO'nun da bir özel şirket mantığıyla yönetilmesi ve bu doğrultuda faaliyetlerini yürütmesi için hazırlandı.
Programın önemli bir boyutunu bir servis şirketinin kurulması oluşturuyor. Buna göre TP Oilfield Service Company adını taşıyan ve yurtdışı merkezli yeni bir iştirak kuruldu. Daha önce TPAO çatısı altında yapılan sondaj, kuyu tamamlama hizmetleri, sismik gemi dâhil jeofizik operasyonlar, çimentolama, log ve çamur operasyonları gibi faaliyetlerin yeni servis şirketi tarafından gerçekleştirilmesi öngörüldü. Yani bu faaliyetler TPAO'dan alınarak özel sektör mantığıyla çalışacak farklı bir şirkete devredilmek isteniyor. Bu TPAO'nun zayıflatılmasından ve parçalanmasından başka anlama gelmiyor. Özelleştirme politikalarıyla dikey entegre yapısı zaten parçalanmış olan TPAO, her ne kadar aksi iddia edilse de, bir kez daha parçalanarak zayıflatılmak isteniyor.
Program ile TPAO'nun yabancı petrol tekelleriyle ortaklık yapması ve bu yolla yurtdışı faaliyetlerini güçlendirmesinin hedeflendiği belirtiliyor. Oysa, parçalanan TPAO, dikey entegre yapıya sahip petrol tekelleri karşısında rekabet gücünü yitirecek ve yerli-yabancı sermayeye koltuk değnekliği yapmak durumunda kalacak bir TPAO demektir.
Programda TPAO'nun petrol sektörünün en riskli alanı olan arama ve üretime odaklanması hedeflenirken ve kamu elinde dikey entegre yapıya kavuşturulması vizyonundan bütünüyle uzaklaşılması anlamına geliyor. Bütünsel Dönüşüm Programı, TPAO'nun adım adım özelleştirilmesinin zeminini hazırlayacak bir yol haritası olarak görülmelidir.
Program ile amaçlanan TPAO'yu kamu yararı doğrultusunda faaliyet gösteren bir kamu kuruluşu olmaktan çıkarıp verimliliğe odaklı, istihdamı esnek ve güvencesizleştirilmiş bir şirket haline getirmektir. İstihdam ve personel politikalarının da özel şirket mantığıyla oluşturulması öngörülüyor. Daha önce TPAO bünyesinde TPIC vasıtasıyla denenen, şimdi tüm TPAO için gündeme getiriliyor.
Başta yeni kurulan servis şirketi olmak üzere TPAO'nun bütününde yeni bir İnsan Kaynakları politikası benimseneceği anlaşılıyor. Kişisel Olarak Kariyer Planlaması ve Hedef Bazlı Performans Sistemi'ne geçileceği belirtiliyor. Bu uygulamalar, bir kamu kuruluşu olan TPAO'da uzun yıllardır çalışanların özlük haklarının korunması ve geliştirilmesi, çalışma barışının sağlanması ve kamu istihdamı güvencelerinin sürdürülmesi için çalışanlar adına Petrol-İş'in taraf olduğu bir toplu sözleşme sistemini aşındıracak uygulamalar olarak öne çıkıyor. “Bütünsel Dönüşüm Programı'nın, toplu sözleşme sistemini de içeren kamu istihdam rejimini bozacak ve TPAO'da iş güvencesini zayıflatacak uygulamalar içerdiği görülüyor.
Petrol-İş TPAO'ya sahip çıkıyor
Petrol-İş Sendikası, TPAO'da gündeme getirilen Bütünsel Dönüşüm Programı'na karşı tavrını sürecin başından itibaren net bir şekilde ortaya koydu. TPAO'yu parçalayarak zayıflatacak, kurumda taşeronlaşmanın önünü daha da açacak ve iş güvencesini ortadan kaldıracak bu programa karşı, kamu petrol şirketimize sahip çıkarak TPAO'yu güçlendirecek asıl yol haritasına işaret ettik.
1980'li yıllarda özelleştirme ve serbestleştirme politikalarıyla dikey entegre yapısı parçalanan TPAO'nun faaliyet alanı, petrol/doğal gaz arama, sondaj ve üretim ile sınırlı hale getirilmişti. Şimdi ülkemizin gözbebeği kamu kuruluşumuzun mevcut yapısının da parçalanmasına izin vermeyeceğimizi belirttik. Çünkü, petrol sektöründe şirketleri bölüp parçalayarak rekabet gücü kazanmak mümkün değildir. O nedenle yeni kurulan servis şirketi eliyle yapılacağı belirtilen sondaj, kuyu tamamlama hizmetleri, sismik gemi dâhil jeofizik operasyonlar, çimentolama, log ve çamur operasyonları gibi faaliyetlerin tamamının bugüne kadar olduğu gibi TPAO tarafından tek çatı altında sürdürülmesi gerekiyor.
Bununla birlikte TPAO yönetimi ve siyasi irade, TPAO'nun dikey entegre yapıya yeniden kavuşturulabilmesi yönünde bir hedefle hareket etmelidir. Bunun için TPAO'nun hem kurumsal yapısı hem de eksik kadroları tamamlanarak istihdam yapısı güçlendirilmelidir. Dikey entegrasyonun sağlanması için ilk adım, iki kamu kuruluşumuz TPAO ve BOTAŞ'ın birleştirilmesi olmalıdır.
TPAO'nun, siyasal müdahalelerden uzak, özerk bir şekilde faaliyet göstermesine ve hızlı kararlar almasına olanak sağlayacak bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Ancak bunun için, TPAO’nun özelleştirilmesi hiçbir şekilde düşünülmemeli, TPAO’yu güçsüzleştirecek her türlü düzenlemeden ise kaçınılmalıdır.
Bu görüşlerle oluşturulan ve yerelden ülke geneline doğru örülmesine karar verilen eylemlilik süreciyle Petrol-İş, önce üyelerimizi bilgilendirerek Mayıs ayı başından itibaren programa karşı etkin bir mücadele süreci ördü.
Aşkın Süzük / Petrol-İş Araştırma Servisi