Kozlu, Antep, Esenyurt'taki iş cinayetlerinin ardından Eskişehir- Mihalıççık'daki kömür ocağında meydana gelen göçükte 4 maden işçisi, Erzurum-Aşkale'de 5, Tuzla'da 2 işçi yaşamını yitirdi. Elbistan'da 9 işçi bir yıldır göçükten çıkarılamadı.
Kozlu, Antep, Esenyurt'taki iş cinayetlerinin ardından bir iş cinayeti haberi de Eskişehir’den geldi. Mihalıççık İlçesi’ndeki kömür ocağında meydana gelen göçükte 4 maden işçisi yaşamını yitirdi. Erzurum-Aşkale'de 5 TEDAŞ işçisi, Tuzla'da 2 işçi iş cinayetine kurban gitti. Elbistan Çöllolar Kömür Havzası'nda bir yıl önce yaşamını yitiren 9 işçi hala göçükten çıkarılamadı. Son acı haber 5 Nisan'da İstanbul-Tuzla'dan geldi.
İstanbul'un Tuzla ilçesindeki tersaneler bölgesinde meydana gelen patlamada ilk belirlemelere göre 2 işçi hayatını kaybederken, 2 işçi de yaralandı. Ada Tersanesi'nde, yeni yapım olduğu belirtilen gemi inşatında meydana gelen patlamada Ali Sadıç ve Recep Özdağ isimli işçiler hayatını kaybederken Ali Kaya'nın ağır yaralı olduğu bildirildi. Görgü tanıkları, patlamanın ardından 2 işçinin alevler içinde kaldığını söyledi. Yaralı işçiler, ambulansla hastaneye kaldırıldı.
SAYGILI: TERSANE PATRONLARI TAHAMMÜDEN CİNAYETLE YARGILANMALI
Limter-İş Genel Başkanı Kamber Saygılı, patlamayla ilgili olarak EmekDünyası'na bir açıklama yaparak, yaşanan patlamanın şimdiye kadar olan bütün iş kazaları ile aynı olduğunu söyledi. Saygılı, “Bu daha önceki patlamaların aynısı yani değişmeyen kuralı tersanelerin. Burada gazın olduğu bir alanda sıcak çalışma yapılıyor yani tavlama yapılıyor. Sıcakla gaz temas ettiği koşullarda patlama kaçınılmazdır. Nihayetinde böyle bir patlama yaşandı ve iki işçi arkadaşımız hayatını yitirdi" dedi.
Saygılı, Tuzla tersanelerinde yaşanan ölümlerden işçi sağlığı ve güvenliğini almayan tersane patronlarını sorumlu tuttu: “Buna sebebiyet veren tersane patronları; tahammüden adam öldürmekten, bile bile işçi öldürmekten yargılanmadıkları müddetçe bunların tavırlarında hiçbir değişiklik olmayacak. İşçi arkadaşlarımızı bile bile ölüme götürmeye devam edecekler” dedi
4 madenci yaşamını yitirdi
Eskişehir’in Mihalıççık İlçesindeki kömür ocağında 4 işçinin ölümüyle sonuçlanan göçüğün, yerin 280 metre altında, ’yalancı tavan’ın (kömürden sonraki gevşek tabaka) çökmesi sonucunda meydana geldiği belirtildi. Mihalıççık Belediye Başkanı Ümit Güven, kömür ocağının ruhsatının olduğunu, yaklaşık 25 yıldır faaliyetini sürdürdüğünü ve bölgedeki en güvenilir işletmelerden biri olduğunu söyledi.
Mihalıççık ilçesine bağlı Koyunağılı Köyü’ndeki Karadeniz Madencilik şirketine ait kömür ocağında önceki gün saat 18.30 sıralarında göçük meydana geldi. Alınan bilgilere göre ocaktaki tavan çökmesi sonucunda göçük altında kalan Ramazan Karaca (46), Hamza Aktürk (45), Hüseyin Kök (44) ve İsa Mırık (39) adlı işçiler arkadaşları tarafından toprak ve kömür yığını altından çıkartıldı.
Arkadaşları göçük altından çıkardıkları işçilere işletme bahçesinde bulunan araçlara konularak Ankara’nın Beypazarı ilçesindeki Devlet Hastanesi’ne götürdü. Beypazarı Devlet Hastanesi acil serviste görevli doktorların 4 işçinin ölmüş olduğu belirledi.
NİSAN, İŞ CİNAYETLERİYLE BAŞLADI
Ağırlığı maden, inşaat ve enerji sektöründe olmak üzere en az 59 işçinin yaşamını yitirdiği Mart ayının ardından Nisan ayı da işçi katliamlarıyla başladı.
Mart ayına ilişkin aylık değerlendirmesini açıklayan İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, en çok ölümün inşaat, enerji ve madende yaşandığına dikkat çekmişti.
Raporunda Mart ayı içerisinde 5 maden işçisinin yaşamını yitirdiğine dikkat çeken İSİG Meclisi, maden sektöründe göçükler ve zehirlenmelerin eksik olmadığı konusunda uyarılarda bulunmuştu.
BAKALIM, BAKAN BU SEFER NE DİYECEK?
Madenlerdeki iş cinayetlerine "kader" şeklinde ykalaşan AKP hükümeti Esenyurt'ta 11 inşaat işçisinin diri diri yanmasının ardından “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı”nı bir kez daha TBMM gündemine getirdi. Yasaya dair eksikliklerden "yakınan" Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, "yasa çıksaydı bunlar yaşanmazdı" türünden açıklamalarda bulunmuştu. Çelik şunları söylemişti: “Eğer yasa çıkmış ve yürürlükte olsa, o şirket bir iş sağlığı uzmanı bulundurmak ya da tutmak zorunda olacaktı. O uzman da bu işte müteselsil sorumlu olacağı için o çadırları mutlaka denetletmek zorunda olacaktı. Koşullar uygundur demeden adamlar çalışamayacaktı. Kayırma, torpil olamayacaktı. Ufacık önlem bile alınsa, kapı açık olsa, çadır naylon olmasa o kaza olmayacaktı.” Oysaki yasa bu hafta içinde Meclis gündemine gelmesi beklenen yasa taslağı olmayan iş güvenliğini tamamen özel sektörün denetimine bırakıyor, bu yüzden meslek odaları ve emek örgütlerinin tepkisini çekiyor
DİSK'ten madenlerdeki kazaların son bulması için öneriler
DİSK Genel Başkanı Erol Ekici, Eskişehir’de meydana gelen göçükle ilgili yazılı açıklamada bulunarak, "İş cinayetlerinin sonu yok! Hükümet adım atmıyor" dedi. Ekici, kazaların büyük oranda özel sektör ve taşeronların ocaklarında meydana geldiğini belirterek, madencilik sektöründe iş cinayetlerinin son bulması için bir dizi öneride bulundu. Öneriler şu şekilde:
"•ILO’nun 176 Sayılı “Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi” zaman
kaybetmeksizin imzalanmalıdır.
•İşçi sağlığı ve güvenliği mevzuatının piyasa gerekleri çerçevesinde
düzenlenmesi terk edilmeli, madencilik uygulamalarına dönük mevzuat hızla
gözden geçirilmeli ve toplumsal yarar gözeten “insan onuruna yakışır iş”
anlayışı temelinde en kısa zamanda yeniden düzenlenmelidir.
•Sendikal örgütlenmelerin önündeki engeller hızla kaldırılmalıdır.
•Mesleki eğitim, bilgi, birikim ve beceri sıkı denetime tabii
tutulmalıdır.
•Denetim ve yaptırımlar ağırlaştırılmalı, hukuksal süreçler buna uygun
hale getirilmelidir.
•Rodövans, taşeron üretim ve güvencesiz çalışma biçimlerine son verecek
yasal düzenlemeler acilen gerçekleştirilmelidir.
•Özel sektör madenciliğinde kamunun denetim ve yaptırım koşulları yeniden
düzenlenmeli ve işçi sağlığı ve güvenliğine dönük önlemlerin eksiksiz
alınmasında tavizsiz bir yol izlenmelidir."
YAŞANAN KAZA DEĞİL, CİNAYET
TES-İŞ Yönetim Kurulu da Erzurum’da hayatını kaybeden beş TEDAŞ işçisi ile ilgili yaptığı açıklamada, yaşananın kaza değil, cinayet olduğunu ifade etti.
“Erzurum TEDAŞ’ta çalışan 5 işçinin elektrik direğindeki arızayı gidermek için gölete açılmaları ve bir dizi tedbirsizlik ve ihmal sonucunda feci şekilde hayatını kaybetmesi kamu vicdanını yaralamış, ülkemiz açısından utanç verici bir iş cinayetinin daha yaşanmasına neden olmuştur” denilen açıklamada, hayatını kaybeden işçilerden Mustafa Arifoğlu’nun Tes-İş üyesi, Feridun Öztürk, Ahmet Sait Turan, Rıdvan Takım ve Şahin Baykal’ın ise taşeron işçiler olduğu ifade edildi.
Asıl işin taşeron firmaya yaptırılmasının sakıncalarının bir kez daha görüldüğü vurgulanan açıklamada, “Bu hadise ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği bilinci ve önlemlerindeki ciddi zafiyeti bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. TES-İŞ, işçilerimizi buz tutmuş gölete tedbirsiz gönderen, kurtarma çalışmalarında gecikmeye neden olan ve buzlu suyun içinde çırpına çırpına hayatlarını kaybetmelerine neden olanların bir an önce tespit edilmesi ve gerekli cezaya çarptırılmaları gerekir."
TÜRK-İŞ: “GEREKLİ ÖNLEMLERİN ALINMAMASI İŞ KAZALARINI CİNAYET HALİNE GETİRMEKTEDİR”
TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu, Erzurum’un Aşkale İlçesinde bir baraj göletinde 5 işçimizin feci şekilde can vermesiyle ilgili bir açıklama yaptı.
Yönetim Kurulu açıklamasında şunlara yer verildi:
”Taşeronlaştırma, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması ve kayıtdışı ekonomi işçilerimize sağlıksız ve güvenliksiz bir çalışma hayatını dayatmakta, yasal mevzuatın dağınık olması, iş sağlığı-güvenliği önlemlerinin alınmaması iş kazalarına ve işçi ölümlerine davetiye çıkarmaktadır.
Nitekim, son yıllarda Davutpaşa’daki patlamadan başlayarak, Tuzla tersanelerinde, Bursa’nın Mustafakemalpaşa, Balıkesir’in Dursunbey, Zonguldak’ın Karadon maden ocaklarında, Ankara’da OSTİM ve İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde, Adana’nın Kozan ilçesinde, İstanbul Esenyurt’ta, Eskişehir’in Mihallıccık Koyundağlı Köyü’nde meydana gelen ve onlarca işçimizin hayatını kaybetmesine neden olan iş felaketlerinin ardından son olarak Erzurum’un Aşkale İlçesi Karasu 2. Baraj Göleti’nde 5 işçimizin feci şekilde can vermesi ihmaller ve tedbirsizlikler de gözetildiğinde iş kazalarını cinayet haline getirmektedir.
2006 yılından bu yana üzerinde çalışmaların sürdüğü İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı’nın TBMM’ye sevk edilmesi memnuniyet vericidir. Ancak Tasarı’nın eksiklikleri de bulunmakta, bunların başında iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin piyasa koşullarına bırakılması gelmektedir. Yasa Tasarısı’nın dikkati çeken bir yanı da, sosyal taraflar olarak üzerinde anlaşma sağlanmasında zorluk çekilebilecek pek çok hususun ileride Bakanlıkça hazırlanacak yönetmeliklere bırakılmış olmasıdır. Bu açıdan önümüzdeki dönemde yönetmeliklerin içeriği kadar hazırlanma ve uygulanması biçimi de büyük bir önem kazanmaktadır. Yasanın yürürlük tarihinin özellikle iş kazalarının en çok görüldüğü küçük işletmeler açısından ötelenmesi ise her gün cinayet mahiyetinde iş kazalarının yaşandığı ülkemizin gerçekleriyle uyuşmamaktadır.
TÜRK-İŞ, bunlar ve Tasarı’da varolan diğer eksikliklerin TBMM görüşmelerinde giderilmesi için her türlü çabayı gösterecektir. İş sağlığının ve güvenliğinin tüm boşlukların giderilecek şekilde sağlanması, ülkemizin insan hayatına verdiği önemin bir göstergesi olacaktır. Bunun yanı sıra özellikle işverenlerde iş sağlığı ve güvenliği bilincinin oluşmasının en az yasal düzenlemeler kadar önemli olduğu da unutulmamalıdır.
Erzurum Aşkale’de Karasu 2. Baraj Göleti’nde feci şekilde can veren işçilerimize Allah’tan Rahmet, ailelerine, sevenlerine başşağlığı diliyoruz.”
9 İŞÇİ BİR YILDIR GÖÇÜK ALTINDAN ÇIKARILAMADI
Elbistan'da bir yıl önce Çöllollar Kömür Havzazı'nda göçük altında kalan 9 işçi ise hala çıkarılamadı. Çöllolar'daki göçükte toprak altında kalan Muhsin Koşan'ın yakınları yaşadıkları acıyı; 30 Mart'ta yayımlanan Elbistan Manşet Haber Gazetesi'ne, “İnsanlar birbirine, biz cenazemize hasretiz” cümlesiyle dile getirdiler. Gazetede yayınlanan haber şöyle:
“Ulusal bir televizyon kanalında canlı yayın konuğu olarak Çöllolar Kömür Havzası’nda göçük altında kalan işçilerden biri olan Muhsin Koşan’ın kardeşi Muhmani Koşan ve yakını Gürsoy Öğütoğulları, yaşadıkları acıyı; “İnsanlar birbirine, biz cenazemize hasretiz” cümlesiyle dile getirdiler.
Bir yıldan fazla bir süredir milyonlarca ton toprak altında çıkarılmayı bekleyen 9 işçi ile ilgili olarak açıklamalarda bulunan Muhsin Koşan’ın yakınları, anıt mezar fikrine de kesinlikle karşı olduklarını belirttiler. “Neyin anıtını yapacaklar merak ediyorum” diyen Mühmani Koşan, tek isteklerinin yakınlarının cenazesinin çıkarılması olduğunu bir kez daha vurguladı.
Göçük sonrası kendilerine yetkililerin ne olursa olsun cenazelerin çıkarılacağını söylediklerini belirten toprak altında kalan işçi Muhsin Koşan’ın kardeşi Mühmani Koşan,
“Şu anda orada hiçbir çalışma yapılmıyor. 9 kişi hala toprak altında. Artık ceset de demiyoruz. Kemikleri toprak altında. Elimde bilirkişi raporu var. İlk göçükte 18 milyon ton toprak kaymış. İkinci göçükte ise yaklaşık olarak 40 milyon ton toprak kaymış. Talebimiz öncelikle bu işçilerin toprak altından çıkarılması. İnsanlar birbirlerine hasretler biz cenazemize hasretiz” dedi.
Bilirkişi raporlarında onlarca ihmal ve kusur tespit edildiğini savunan Koşan, “Oraya maden için inildi. Oradaki insanlar madenlerden daha mı değersiz ki şimdi inilmiyor? Bizim için o insanlar çok değerli. Bunu anlamıyorlar ya da kendi başlarına gelmediği için böyle düşünüyorlar. Biz anıt mezar istemiyoruz. Neyin anıtını yapacaklar onu da merak ediyorum?
Bilirkişi raporu, onlarca ihmal ve kusur var diyor. Devletin profesörleri bunu söylüyor. Peki, o zaman biz neyi anıtlaştıracağız orada? Biz bu insanların ölümüne sebebiyet verdik bakın bunu da abideleştirdik mi denilecek? Bunu söyleyeceklerse çok ayıp olur” şeklinde konuştu.
Ailelerin psikolojilerinin her geçen gün daha çok bozulduğunu anlatan işçi Muhsin Koşan’ın diğer yakını Gürsoy Öğütoğulları ise cenazelerin çıkarılmasını istedi. Anıt mezar fikrine karşı çıkan Öğütoğulları,
“Ailelerin durumu oldukça kötü. Psikolojileri oldukça bozuk durumda. Bunu anlatmak çok zor. Kelimelerle ifade etmek çok zor. Olayın ilk olduğu1 aylık süre içerisinde gerçekten ciddi çalışmalar yapıldı. Buna biz tanığız. Ama bizim bir tek insani talebimiz var. Bu talebimizi o zaman ilgililere de arz etmiştik. Enerji Bakanımızdan başka bir kaza ve olaya mahal vermeden bu insanların oradan çıkarılmasını talep etmiştik. Bu talebimizi yeniliyoruz.
Ayrıca son günlerde gündemde anıt mezar var. O bölgede anıt mezar yapımı konusunda bir temayül olduğu söyleniyor oysa öyle bir temayül yok. Hangi aileye sordular? Biz anıt mezar istemiyoruz” cümleleri ile tepkisini dile getirdi.”