Telekom konusunda uzman olan bir dostum mesaj göndermiş. İsmini açıklamamı istemediği için sadece mesajın özellikle 'ödeme ile ilgili bazı bölümlerini' sizlere aktarmak istiyorum. Amacım, bazılarının diğerlerini kolayca eleştirdiği gibi 'pişmiş aşa su katmak' değil, hedefim; tartışan ve içine sindirerek özelleştirme yapan bir Türkiye için elimden geleni yapmak...
Telekom konusunda uzman olan bir dostum mesaj göndermiş. İsmini açıklamamı istemediği için sadece mesajın özellikle 'ödeme ile ilgili bazı bölümlerini' sizlere aktarmak istiyorum. Amacım, bazılarının diğerlerini kolayca eleştirdiği gibi 'pişmiş aşa su katmak' değil, hedefim; tartışan ve içine sindirerek özelleştirme yapan bir Türkiye için elimden geleni yapmak...
İşte dostumun tespitleri;
- Bu kadar stratejik bir varlığın taksitle satılması esas itibarıyla doğru değil. ÖİB bu noktada TT ile zarardaki SEKA fabrikaları arasında hiçbir fark gözetmemiştir. Oysa Türk Telekom'u alacak konsorsiyumun, Türkiye'ye özel veya dünya genelindeki muhtemel kriz anlarında TT fonksiyonlarını yatırımlarını idame ettirecek 'finansal rahatlığa' sahip olması gerekir, peşin ödeme bunun bir göstergesidir. Yani TT'yi alan TT'den daha iyi durumda olmalıdır...
- Taksit bir opsiyon olarak sunulduğuna göre hiç olmazsa peşin opsiyonuna eşdeğer bir faiz oranı belirlenebilirdi. Libor + 2.5 yani bugün itibarıyla yüzde 6 oranı satıcı açısından zararlı alıcı açısından kârlı bir durum. Her ne kadar devletimiz geçen ay yüzde 4 ile borçlanabilmişse de bunun avrı bazında ve 30 sene vadeli bir kredi olduğunu unutmamalıyız. Son bir sene içinde dolar bazındaki borçlanmalarda 30 yıl vade için en düşük yüzde 7- 8 aralığı tutturulabilmiştir. Eylül 2004 tarihli 750 milyon dolarlık kredi vade açısından TT örneğine en yakın olanıdır. Yedi sene vadeli bu kredinin faiz oranı yüzde 9 olmuştur. TT örneğiyle bire bir eşdeğer olması için vade beş seneye inse ve miktar 6.5 milyar dolara çıksa yüzde 10'dan aşağı inilemeyeceği kesindir. Bu durumda "Hazine ancak yüzde 10'dan dolar borcu bulabilirken taksitli ödemeyi tercih eden alıcıyı yüzde 6 vade ile fonlamış" olmaktadır...
- Alıcının 'Libor + 2.5' faiz yükünün 5 sene sonundaki getirisi 940 milyon dolardır. Bu arada yapılan taksit ödemelerine de yüzde 10 faiz işletince beş sene sonraki rakam toplam 9.4 milyar dolara ulaşmaktadır. Peşin ödeme yüzde 5 indirimiyle yaklaşık 6.2 milyar dolar olup buna yüzde 10 faiz uygulandığında beş sene sonra toplam 9.6 milyar dolara ulaşılmaktadır. Benzer şekilde devletin yüksek faizli borçları 'yeniden finanse' edilmek suretiyle beş sene sonradan bugüne doğru indirgeme yapılsa yine peşin ödemenin daha yüksek getirisi olduğu ortadadır. Çünkü taksite Libor + 2.5 oranında faiz uygulamakla peşine yüzde 5 indirim yapmak elma ile elma karşılaştırması olamamaktadır. Bunları nominal olarak karşılaştırmak da yanlıştır...
- 20 milyar dolara yaklaşan cari işlem açığımızın yüzde 30 oranında iyileştirmenin ve bu peşin ödemeyle dış borç ihtiyacımızın neredeyse yarı yarıya azalmasının piyasaya önce düşük faiz ve sonra da düşük enflasyon olarak yansıyacağı açık olmakla birlikte TT'nin satılmasında bu kriterler nedense dikkate alınmadı...
- Abone başına düşen personel sayısı olarak TT hiç de kötü durumda değil. Avrupa ortalamasında sayılır. Gelişmiş ülkelerde 'halka açılma' ve 'özerkleşme' yoluyla 'özelleştirmek' imkanı var, nedeni ise devlette de en az özel sektördeki kadâr kaliteli ve doğru iş yapan yönetici bulmak mümkün. Dolayısıyla KİT'ler de biraz özerklikle en az özel sektör kadar başarılı olabiliyor. Bu durumu dikkate alınca Telekom'un neden halka açılmadığı ve sonrasında kalan hisselerin satılmadığı ayrı bir soru...
Sonuç: Dostumuzun paylaştıkları daha uzun ama ben size özet olarak aktardım. Kim ne derse desin! Gerek ödeme şekli, gerek alıcının kimliği, gerekse satışın gerekçesi ve alınan paranın çarçur olma katsayısı bir gerçeği çok net bir şekilde öne çıkarıyor; bu ihale Türk kamuoyunun vicdanında şimdiden mahkûm oldu ve işin kötüsü satışı yapanlar aksi olması için en ufak bir çaba harcamıyorlar...