• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Meral Tamer/Milliyet Gazetesi

Emeğin Tevekkülü ve Antikapitalist Müslüman Gençler

07.05.2012

Dindarlık, işçilerin ve patronların üretim sürecine bakışlarını ve karşılıklı konumlanmalarını
nasıl etkiliyor?
Dinsel sosyalleşme, emek sürecinde tahakküm ilişkilerine ve siyasi hegemonyaya elverişli bir zemin oluşturuyor mu?
Dindar-muhafazakârlık ekseninde şekillenen değerler sistemi, çalışma ilişkileri açısından ne tür bir öneme sahip?
Antikapitalist Müslüman Gençler’in bu yılki 1 Mayıs kutlamalarına damgasını vurduğu bir ortamda, tam da tartışılması gereken sorular bunlar! İletişim Yayınları’ndan çıkan “Emeğin Tevekkülü” adlı kitap,
dindar-muhafazakârlığın kalesi sayılan Konya’da işçi-işveren ilişkilerine mercek tutarak bu sorulara yanıt arıyor.

Rıza üreten kent Konya
Geçen yıl her 2 seçmenden 1’inin oyunu alarak 3. kez iktidar olan AKP’nin Konya’daki oy oranı % 70’e ulaşmıştı. Kitabın yazarı Yasin Durak’ın Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde gerek işçiler gerekse işverenlerle yüzyüze görüşmelerinden yola çıkarak yaptığı araştırma, Türkiye’de işçi sınıfı kültürünün puslu kalmış bir kesitini canlı gözlemlerle ortaya koyuyor. 
Dindar-muhafazakâr burjuvazinin elde tuttuğu birikimin temel unsurlarını KOBİ’lerin oluşturduğuna dikkat çeken yazar, “Bu araştırma, Konya’da işçi sınıfının, dindar-muhafazakâr manipülasyonunu açıklama girişimidir. Konya’yı seçme nedenim, dindar-muhafazakâr burjuvazinin etkili bir biçimde rıza ürettiği kentlerin başını çekmesinden dolayıdır” diyor.
Herhangi bir konuda elinden geleni yapıp, gerisini Allah’a bırakma anlamına gelen “tevekkül” kavramı, yazara göre Konya’da işçilerin mevcut eşitsiz ilişkiler ve ağır çalışma koşulları karşısındaki genel tavrını yansıtıyor. Ancak bu çalışma, “kültürel hegemonya”nın meşruiyet çerçevesi içinde kalmakla birlikte, işçilerin rıza ve tevekkül yerine açık ve gizli direniş mekanizmaları geliştirdikleri, sınıf mücadelesinin “saklı” anlarına dair ipuçları da veriyor.

İslam’da sömürü olmaz
Ankara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde araştırma görevlisi olan Yasin Durak, AKP hükümetini “Neoliberal kapitalizme bağlılık yemini etmiş dindar-muhafazakâr iktidar” olarak tarif ediyor. Antikapitalist Müslüman Gençler’in ideologu yazar-düşünür İhsan Eliaçık’ın da farklı düşündüğünü hiç sanmıyorum.
Son günlerde TV ekranlarında sıkça karşımıza çıkan ve kendini bizlere merakla dinleten Eliaçık, İslami dayanışma ve din kardeşliği kisvesi altında yapılan sömürüye şiddetle itiraz ediyor. Kur’an’dan ve hadislerden örnekler vererek herhangi bir kişinin, ihtiyacından fazla mal ve mülk biriktirmesinin, İslam’ın özüne ve Peygamber’in öğretisine aykırı olduğuna dikkat çeken Eliaçık, “İslam dini, ‘ihtiyacından fazlasını biriktirme’ der. Aksini yaparsan, İslam’a ihanet etmiş olursun. Peygamberimiz isteseydi, ona tanınan imkânlarla dünyanın en zengin insanı olabilirdi” diyor.
Bu görüş, ütopik sosyalizmle tamamen örtüşüyor; ancak bütün dünyadaki ekonomik gelişme ve zenginleşme hadisesi de sömürüye ve birikime dayanıyor. Sol, bu sorunu kolektif birikimle çözmeye çalıştı, ama olmadı. Ütopik eşitlik, fikir olarak çok güzel ama bir çıkış yolu içermiyor.